24 Kasım 2015’te Türk F-16’larının Türkiye’nin hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle Suriye sınırına yakın bir bölgede bir Rus SU-24 savaş uçağını düşürmesi ile hızla krize sürüklenen Türkiye-Rusya ilişkileri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 9 Ağustos 2016’da St. Petersburg’da Rusya devlet başkanı Putin’le yaptığı görüşme sonrasında yeniden iyileşme sürecine girmiştir. Her ne kadar bu görüşme Erdoğan’ın Haziran ayı sonunda Putin’e yazdığı mektuptan sonra hız kazanan diplomatik süreç çerçevesinde planlanmışsa da 15 Temmuz’da Türkiye’de gerçekleşen başarısız darbe girişimi sonrasında özel bir önem kazandığına dikkat çekmek gerekir. Putin’in bu süreçte Türkiye’nin seçilmiş hükümetine verdiği desteğe karşın AB ve ABD’li yetkililerden gelen tepkilerdeki tereddüt ve sonrasında yönelttikleri eleştirilerin yarattığı hayal kırıklığı da Putin-Erdoğan zirvesinin önemini arttırmıştır.
St. Petersburg’da yapılan zirve aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında yurtdışına yaptığı ilk ziyaret olarak da dikkat çekmektedir. Öte yandan Ankara ve Moskova arasında yaklaşık yedi ay kadar devam eden kriz süresince adeta dibe vuran siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerin bir anda eski haline dönmesinin tahmin edildiği kadar kolay olmayabileceği unutulmamalıdır. Kısa vadede her ne kadar ticaret, enerji ve turizm gibi konuların eskiden olduğu gibi Türkiye-Rusya ilişkilerinin odağına yerleşmesi beklenebilecekse de başta Suriye’deki iç savaş olmak üzere Ortadoğu, Kafkasya ve Karadeniz’de öne çıkan bölgesel meselelerde iki ülkenin nasıl bir stratejik ilişki kuracakları sorusu ilişkilerin orta ve uzun vadedeki gelişimini etkileyecektir.
Rusya’nın Barışma Şartları
24 Kasım 2015’te gerçekleşen uçak düşürme hadisesinden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çeşitli vesilelerle Putin’le birebir olarak görüşmek istediğini ifade etmesine rağmen Moskova’nın Türkiye’ye karşı giderek sertleşen söylemi nedeniyle bu çabaların sonuçsuz kaldığı bilinmektedir. Nitekim Putin yönetimi tarafından Türkiye’ye karşı başlatılan geniş çaplı ekonomik yaptırımlar ve Türk hükümetinin IŞİD’le ilişkileriyle ilgili gündeme getirilen iddialar, Moskova’nın Ankara ile ilişkilerinin yakın bir zamanda düzelmesinin mümkün olmadığı şeklinde yorumlanmıştır.
Kriz süresince Rusya’nın ikili ilişkilerin geleceğini Türkiye’nin resmi olarak özür dilemesi, yaşanan olayla ilgili olarak tazminat ödemesi ve uçağın düşürülmesinden sorumlu olan kişilerin cezalandırılması şeklinde üç şarta bağlaması da Ankara’nın elini kolunu bağlamıştır.1 Zira en baştan beri Rus uçağının Türk hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle düşürüldüğünü vurgulayan Türk yetkililere göre bu şartların yerine getirilmesi, Türkiye’nin haklı olduğu bir konuda geri adım atması anlamına gelecektir. Bu nedenle gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerekse de diğer Türk yetkililer bu konuda Moskova’nın taleplerinin kabul edilmesinin mümkün olmadığını savunmuşlardır.2
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın nihai olarak 27 Haziran 2016’da Putin’e yazdığı mektupta geçen “kusura bakmasınlar“ ifadesinin de aslında Rus hükümetine değil, uçak düştüğünde hayatını kaybeden pilotun ailesine hitaben kullanıldığı görülmektedir. Buna karşın oldukça dikkatli bir diplomatik üslupla kaleme alınan mektubun Rusça tercümesinde “kusura bakmasınlar“ ifadesinin karşılığı olarak kullanılan “izvinite“ kelimesi Putin yönetimince ilişkilerin normalleşmesi için yeterli görülmüştür.3
Rusya’nın normalleşme için ikinci şartı olan tazminat ödenmesi konusunda ise henüz kesin bir gelişme yoktur. Nitekim Rus yetkililer de 9 Ağustos’ta yapılan Putin-Erdoğan görüşmesinde bu konunun gündeme gelmediğini ifade etmişlerdir.4 Uçağı düşürenlerin cezalandırılması talebi konusunda ise Ankara, paraşütle yere düşerken vurulan Rus pilotun ölümünden sorumlu olduğu iddia edilen Alparslan Çelik’le ilgili yargı sürecinin devam ettiğine dikkat çekmektedir. Hâlihazırda hakkındaki başka bir davadan dolayı Haziran 2017’ye kadar cezaevinde kalması kesinleşen Çelik’le ilgili durum da şimdilik Moskova’yı tatmin etmiş gibi görünmektedir.
Rus uçağını düşüren pilotlar ise 15 Temmuz darbe girişimine iştirak ettikleri gerekçesiyle tutuklu olarak yargılanmaktadırlar. Bu durum, Türk basınında pilotların Türk hükümetini zor durumda bırakmak için uçağı özellikle düşürdükleri şeklindeki iddiaların yaygınlık kazanmasına neden olmuştur.5 Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da belirttiği gibi pilotlarla ilgili ortaya atılan bu tür iddialar ancak yargı süreci sonuçlandığı zaman kesinlik kazanacaktır.6 Öte yandan her ne kadar Rus yetkililer darbe girişimine iştirak etmekten yargılanmakta olan pilotların ayrıca bir de Rus uçağının düşürülmesi konusunda yargılanmaları gerektiğinde ısrar etmişlerse de Moskova’nın şimdilik bu konuyla ilgili olarak da mevcut durumu yeterli gördüğünü söylemek mümkündür.7
Ekonomik ve Jeopolitik Kaygılar
Türkiye ve Rusya’nın yedi ay sonra aralarındaki kriz durumunu sona erdirmeye karar vermelerini ise esasen iki ana faktör çerçevesinde değerlendirmek mümkündür. Öncelikle her iki ülkenin de uçak krizi sonrasında yaşanan sürecin ekonomik yansımalarından olumsuz etkilendikleri görülmektedir. Özellikle Türkiye, Rusya’yla yaşanan bu kriz nedeniyle çok ciddi ekonomik kayıplara uğramıştır. Örneğin 2014’te 31 milyar dolar, 2015’te ise 25 milyar dolar seviyesinde seyreden ikili ticaret hacmi 2016’nın ilk yarısında 7,3 milyar dolara gerilemiştir. Bu rakamın da çok önemli bir bölümü Rusya’nın Türkiye’ye yaptığı doğalgaz satışından kaynaklanmaktadır.8
Türkiye’nin Rusya’ya yaptığı ihracat ise Moskova’nın gerek tarım ürünleri ithalatına, gerekse de Türk inşaat şirketlerinin yatırımlarına getirdiği ciddi kısıtlamalar nedeniyle büyük düşüş göstermiştir. En çok etkilenen alanlardan birisi olan turizmde ise Türkiye’yi ziyaret eden Rus turistlerin sayısı 2014’te 4.5 milyon, 2015’de 3.5 milyon civarında seyrederken Rusya’nın yaptırımlarınedeniyle 2016’nın ilk altı ayında bir önceki seneye göre %87 oranında gerilemiştir.9
Moskova’nın Türkiye’ye uyguladığı ekonomik yaptırımlar Rus ekonomisini de olumsuz etkilemiştir. Ukrayna ve Kırım meselesi nedeniyle Batı ülkelerinin uyguladığı ekonomik yaptırımlar ve düşüş eğilimine giren petrol fiyatları nedeniyle 2015’te ekonomisi %4 civarında küçülen Rusya, uçak krizi sonrasında ucuz ve kaliteli tarım ürünleri ithal ettiği önemli bir ticaret ortağını da kaybetmiştir. Buna ilave olarak Akkuyu nükleer santrali ve Türk Akımı doğalgaz boru hattı gibi büyük enerji projelerinin de kriz sonrasında askıya alınması Moskova’nın Ankara ile ilişkilerinin normalleşmesi fikrini benimsemesine neden olmuştur.
TASAM Yayınlarının " Devlet Doğasının Değişimi: Güvenliğin Sınırları" isimli kitabından alınmıştır.
KİTABIN KÜNYESİ
Kitap Adı | : Devlet Doğasının Değişimi: Güvenliğin Sınırları |
Change in State Nature: Boundaries of Security | |
Editör | : Tolga SAKMAN |
Sayfa Sayısı | : 595 |
Yayınevi | : TASAM Yayınları |
Dizisi | : Uluslararası İlişkiler Dizisi |
ISBN | : 978-605-4881-16-1 |
Yayın Tarihi | : 2017 Mayıs |
Fiyatı | : 25,00 TL (KDV dâhil) |
ARKA KAPAK
“Güvenlik algılamalarında meydana gelen değişimin en önemli sebeplerinden birisi; tehdidin tek boyutlu, devletten devlete olma klasik konumundan çıkarak asimetrik ve çok boyutlu bir konuma ulaşmasıdır. Bu çerçevede devlet doğasının değişimi ile yeni devlet ve toplum mekanizmaları, yeni güvenlik anlayışıyla harekete zorlanmaktadır. Fakat devlet algısı, varlık nedeni, yükümlülükleri ve sınırlar, güvenlik tartışmalarının devlet ve insan temelli yeni rotasına yön vermekte ve sınırlarını da yeniden dizayn etmektedir. Bu çalışmada değişen güvenlik algısı ve yeni dönem risk, tehdit ve önlemleri ile ilgili birçok bölümü bulabileceksiniz.“
e-kitap için Tıklayınız | kitap için Tıklayınız