İsrail'in Nükleer Silahları Ne olacak?

Makale
Giriş
İran’ın 6 ülke ile yaptığı nükleer görüşmeler anlaşma ile sonuçlandı. İran tarafı her iki tarafında kazandığını (Win-Win) açıkladı. Ancak mutabakat sağlanan hususlara bakıldığında İran’ın daha fazla taviz verdiği söylenebilir. Bir başka bakış açısıyla İran’daki dinci yüksek otoritenin küresel finans kapital sistemin gücüne boyun eğdiği değerlendirmesi de yapılabilir. İran’ın bu kararında, yüksek eğitimli bir toplum yapısına sahip İran halkının yaptırımlar karşısında kısıtlanan yaşam standartlarının toplumsal yapıyı olumsuz yönde etkileyeceği endişesi etkin olmuşa benziyor. İran halkının sokaklarda anlaşmayı kutlaması, rejimin endişelerinin doğru olduğunu gösterdi. Anlaşma Uluslararası Atom (IAEA) Enerjisi Kurumunun vereceği ön rapor sonrasında 30 Haziran 2015’de yürürlüğe girecek.

İran’ın Tavizleri ve Kazanımları
Anlaşmanın ana konularına kısaca bir göz atalım; İran 15 yıl içinde 5 ton yerine en fazla 300 kg zenginleştirilmiş uranyum stoku yapabilecek. Bu durumda İran’ın nükleer silah yapabilme ara zamanı 10 yıl süre ile 2-3 aydan bir yıla çıkarılmış oldu. Fordo’da dağın içinde bulunan ve hava saldırılarına karşı korunmalı zenginleştirme ünitesinde 15 yıl süre ile zenginleştirme yapmayacak. Bu tesis nükleer fizik ve teknoloji araştırma merkezine dönüştürülecek. Fordo’daki bin adet zenginleştirme makinesi sadece tıbbi ve endüstriyel amaçlı izotoplar üretecek. IAEA eski ve yeni zenginleştirme sürecini yakın takibe alacak. İran ayrıca geçmişte şüpheli durumdaki tesislerini ve depolarını da denetime açacak. İran yeni inşa ettiği Arak nükleer reaktörünü de sadece enerji için plütonyum üretecek şekilde yeniden düzenleyecek. Ayrıca yakıt için stokladığı plütonyum ve diğer yan maddeleri de teslim edecek. IAEA’nın raporundan sonra ABD ve AB’nin İran’a uyguladığı yaptırımlar askıya alınacak. Ancak herhangi bir aksine uygulama halinde yaptırımlar derhal devreye sokulacak. Geçmişte İran’a karşı nükleer çalışmalar ile ilgili alınmış BM Güvenlik Konseyi kararları kaldırılacak.

Anlaşmaya Reaksiyonlar
Başkan Obama anlaşmanın başarılı olduğunu açıklarken, İsrail ve Cumhuriyetçiler anlaşmaya karşı çıkıyorlar. Cumhuriyetçilerin genel olarak Amerika’daki İsrail lobisinin etkisinde hareket ettiği dikkate alındığında buna karşı çıkmaları doğal olarak kabul edilebilir. İsrail’e gelince, İran’la doğal sınırı olmayan bu ülkenin hala neden İran’dan korktuğunu anlamak oldukça zor görünüyor. İran’da 1979’da rejimin oturması için yaratılan fanatik İsrail ve ABD karşıtlığından artık söz etmek mümkün değil. Bence İsrail’in ciddi anlamda korkması gereken esas husus Ortadoğu’nun ve sınır komşularında devam eden istikrarsızlıktır. 2016’da Doğu Akdeniz’deki doğal gazı dünya piyasalarına sunmayı planlayan İsrail bunu nasıl yapacaktır? İran’la ABD ve AB’nin yaptığı bu anlaşma aslında İsrail için bir fırsattır. Filistin meselesi de bu yumuşak yaklaşım içinde kolayca çözülebilir. Aksi takdirde İran da İsrail’in sahip olduğu ve uluslararası denetimden kaçırdığı nükleer silahları gündeme getirebilir. O zaman Ortadoğu’daki nükleer dengeye bir göz atalım

Ortadoğu’da Nükleer Denge
Dünya tarihinde atom bombası bir kere kullanılmıştır. Ancak bombanın fiziki ve insani
tahribatının askeri ve politik alanda yarattığı sonuçlar dünya savaşını bitirmiştir. Özetle,
yüksek teknoloji ürünü bir bomba, net bir siyasi sonucun alınmasını sağlamıştır. Atom bombasına sahip tek ve ilk Müslüman ülke ise Pakistan’dır. Sovyet
yanlısı Hindistan’ı dengelemek maksadıyla, Soğuk Savaş döneminde Batı blokunda yer alan
Pakistan’ın nükleer bombaya sahip olmasına göz yumulmuş ve hatta yardım edilmiştir. Şimdi
ikinci bir Müslüman ülke nükleer güce sahip olmaya çalışmaktadır. Bu ülke İran’dır. İran’ın
son 10 yıldan bu yana devam eden ciddi anlamdaki nükleer enerji çalışmaları başta ABD
olmak üzere, NATO ve müzahir ülkeleri korkutmaktadır. Çünkü bu çalışmaların atom
bombasına dönüşebileceği düşünülmektedir. Bu gerçek bir korku mudur, yoksa böyle bir algı
mı yaratılmak istenilmektedir? Ancak aynı şekilde 1974’den bu yana nükleer silaha sahip olan
ve Ortadoğu’da bu alanda tekel konumundaki İsrail’den ise bahsedilmemektedir.


İsrail’in Nükleer Programı
Ben Gurion 1952’de, yani bağımsızlığın kazanılmasından sadece dört yıl sonra, İsrail Atom Enerjisi Komisyonunu kurdu. Ve Fransa ile anlaşarak bir kaç yıl sonra gizlice Dimona
nükleer reaktörünü inşa etti. Eski başbakanlardan Shimon Peres bu anlaşmanın
mimarlarındandı. 1960’da kuruluşundan 12 yıl sonra ABD istihbaratı, nükleer silaha sahip
olmasının İsrail’e açıkça daha büyük ölçüde güvenlik, kendine güven ve daha sağlam bir
duruş sağlayacağını değerlendirdi. Buna rağmen John F. Kennedy, İsrail’i bomba yapmaktan vazgeçmesi için ikna etmeye çalıştı. Ancak başarılı olamadı. Bunun üzerine program
hızlandırıldı. 1974’e gelindiğinde ABD istihbaratı, İsrail’in az sayıda nükleer silaha sahip
olduğuna inanıyordu. 1986’da Dimona nükleer reaktöründe çalışan Mordechai Vanunu adlı
bir işçi, Londra Sunday Times gazetesine Dimona’nın bir bomba fabrikası olduğunu söyledi.
Akabinde Mossad tarafından kaçırıldı ve İsrail’de hapse atıldı. Vanunu’ya göre reaktörde 100-200 arasında bomba yapacak kadar plütonyum üretilmişti. Bugün İsrail’in 80-100
arasında nükleer bombaya sahip olduğu tahmin edilmektedir. Bunlar uçaklarla havadan veya
Jericho adlı İsrail yapımı çok kademeli balistik füzelerle atılabilir.

İran’ın Nükleer Programı
İran’ın nükleer programı, Soğuk Savaş döneminde Batı yanında yer alması nedeniyle
1950’lerde başlatıldı. Projenin adı Barış İçin Atom Programı idi. Programın başlangıcı
1953’te CIA destekli bir darbe ile demokratik olarak seçilmiş başbakan Muhammed
Musaddak’ın görevden alınıp, iktidara Şah Muhammed Rıza Pehlevi'nin getirilmesinin hemen
sonrasına rastlar. ABD, SSCB'ye karşı nükleer güç kuşağı kurmak istedi. Bu girişime İran,
Türkiye ve Pakistan da ortak edilmek istendi. Bu çerçevede 1967’de İran Atom Enerjisi Kurumu (İAEK) tarafından yönetilen Tahran Nükleer Araştırma Merkezi (TNAM) kuruldu.
TNAM, ABD tarafından sağlanan, 5-megawatlık nükleer araştırma reaktörü ile çalışmalara
başladı ve yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum yakıtı sağlandı. İran 1968’te Nükleer
Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’nı (NPT) imzaladı ve 1970’te onayladı. Takiben
İran Atom Ajansı kuruldu. Bu düzenlemelerden sonra, Şah, ABD’nin yardımıyla 2000 yılına
kadar 23 nükleer güçle çalışan elektrik üretim merkezi yapılmasını öngören planları onayladı. Böylece, Avrupa ve Amerikan firmaları bu programa ortak olmak için birbirleriyle yarışmaya başladı. 1979’da İran’da Amerikan karşıtı ve İslam’ı şeriatı esas alan bir politik yapının işbaşına
geçmesi, nükleer projeleri Batı açısından riskli bir konuma getirdi.

Nükleer Güç ve Bölgesel Savaş Olasılığı
İsrail hiç bir zaman nükleer silah devleti olduğunu açıkça bildirmedi. Aynı zamanda Nükleer
Silahların Tedariki Antlaşmasını da (NPT) imzalamadı. Mısır’ın başını çektiği Arap
ülkeleri zaman zaman İsrail’den Antlaşmayı imzalamasını talep ettiler. Ancak bir sonuç alamadılar. Çünkü ABD ve Batı bu konuda sessiz kalmayı tercih etti. Arap ülkeleri 2009 yılında BM’ye bağlı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nda (UAEK) İsrail’in NPT anlaşmasını imzalayarak nükleer tesislerini uluslararası denetime açması için karar çıkartmışlardı. Ayrıca, Mayıs 2010’da yapılan NPT toplantısında ABD dâhil 189 ülkenin onayı ile Ortadoğu’nun nükleer silahlardan arındırılmış bölge ilan edilmesi kararı kabul edilmiş ve 2012’de İsrail’in NPT’yi imzalayıp denetime açması istenmişti. 2012 de geçeli 3 yıl oldu. İsrail hala UAEK ile işbirliğine yanaşmamaktadır. İsrail’in atom bombalarına gelince; Batı ülkeleri sessiz kalmaya devam ederken, en etkili karşı çıkış Türkiye’den gelmiştir. Başbakan Erdoğan; Ben şu an İsrail’i bölgesi, çevresi için tehdit olarak görüyorum. Çünkü atom bombası var dedi. BM’nin bugüne kadar İsrail’e yönelik aldığı 89 yaptırım kararı bulunduğunu hatırlatan Erdoğan: Peki bununla ilgili İsrail’e yaptırım veya baskı uygulaması yapılmış mıdır? Hayır, yapılmamıştır. Bu konuda bir çaba var mı? Yok, ama İran’la, Sudan’la ilgili var, diğer bazı ülkelerle ilgili var, orada var orada yok İşte size ikicilik yaklaşımla dünya barışına hizmet edemezsiniz ve BM üzerine düşen görevi yerine getirmemiş olur. Uluslararası toplum, İsrail’e sen hukukun üzerinde değilsin demelidir.

Sonuç
Nükleer anlaşma en azından 15 yıl süre İran’ı İsrail ve bölge için nükleer bir tehdit olmaktan çıkarmıştır. Şimdi mücadele konvansiyonel silahlarla devam edecektir. Suriye ve Irak’taki İŞİD’den sonra, Yemen’de açılan yeni cephede El Kaide ve Husiler var. Batı’nın Askeri Endüstriyel Sistemi ile Finans Kapital Sistem el ele vererek Arapları birbirleri ile savaştırmaktadır. Böylece bir yandan yeni silah pazarı yaratılırken, savaş sonrası alt yapının onarılması ve inşa edilmesi için de devrede olacaklardır. Arap Monarşilerinin artık halkları ve İran’la barışmalarının zamanı gelmiştir.

Nisan 2015


George Jahn, A Glance at Commitments Under Preliminary Iran Nuke Deal, AP. http://abcnews.go.com/Politics/wireStory/glance-commitments-preliminary-iran-nuke-deal-
http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0srail'in_n%C3%BCkleer_silahlar%C4%B1
http://www.nnsa.doe.gov/na-20/frrsnf.shtml
Ceyda Karan, Radikal Gazetesi 20 Eylül 2010
Cumhuriyet Gazetesi 6 Ekim 2011 s. 12
Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2769 ) Etkinlik ( 223 )
Alanlar
TASAM Afrika 77 649
TASAM Asya 98 1109
TASAM Avrupa 23 649
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 295
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1406 ) Etkinlik ( 54 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 23 623
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 189
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1304 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 518
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2054 ) Etkinlik ( 83 )
Alanlar
TASAM Türkiye 83 2054

Uluslararası ilişkilerde güvenlik, devletlerin dış politika stratejilerinde önemli bir rol oynamaktadır. Geçmişte genellikle askeri tehditler ve savunma stratejileriyle ilişkilendirilen güvenlik kavramı, günümüzde çok yönlü ve karmaşık bir yapıya sahiptir. Ekonomik krizler, çevresel felaketler, terö...;

Bundan yıllarca önce İngiltere Kraliçesi II. Elizabet’in 16 Mayıs 2008’de İstanbul’a gelen ve Dolmabahçe önüne demirleyen HMS İllustration adlı gemide verdiği resepsiyon hatırlardadır. Ülkemizde ve dünyada çok ilgi çeken bu resepsiyon Kraliçe’nin İngiltere’deki sarayında verdiği resepsiyon ile özdeş...;

I. Dünya Savaşı sonrasında ikinci bir dünya savaşının gerçekleşmesiyle idealizmin ürettiği teorilerin pratikteki yetersizliği uluslararası ilişkiler alanında bir teori krizi oluşturmuştur. Neorealizm, dış politikanın hem iç hem de dış faktörlerden etkilenmesiyle yeni bir teori olarak oluşmuştur. İra...;

2024 yılında dünya altın fiyatlarının uzun dönemde en yüksek seviyelerde seyretmesi, küresel ekonomideki çeşitli faktörlerin etkisiyle açıklansa da, en belirgin etki küresel savaş beklentisi kuşkusuz. Savaş beklentisinin görünen en kolay yansıması kuşkusuz aşırı yükselen altın fiyatları. 2024 yılınd...;

Halen gelişmiş ülkelerin kontrolü altında olan Denizcilik Sektörü gelişmekte olan ülkelerin de gelişmesi ve refah seviyesinin arttırılması açısından önemli bir ekonomik faaliyet alanıdır. Bu sektör Dünya ekonomisi ve ticareti ile çok fazla ilişkili, karmaşık, riskli ve pek de şeffaf olmayan bir ulus...;

Karadeniz bölgesi geçmişten günümüze çeşitli devletlerin mücadele verdiği alan olarak değerlendirilmiştir. Jeopolitik terimini ilk kullanan Rudolf Kjellen; bu kavramın ülkeden ülkeye farklılık gösterebileceğinin altını çizmiştir. Özellikle Soğuk Savaş döneminden sonra farklı devletlerin ortaya çıkma...;

Sovyetler Birliği’nin dağılması, 20. yüzyılın en kritik siyasi olaylarından biri olarak kabul edilmektedir. Bu olay, yalnızca bir süper gücün çöküşünü değil, aynı zamanda küresel siyaset ve ekonomi üzerinde derin ve kalıcı etkiler yaratmıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılma süreci, ideolojik çatışmal...;

Cumartesi günü (27 Temmuz 2024) Golan Tepeleri'ndeki bir futbol sahasına yapılan roket saldırısı, pek çok gözlemcinin İsrail ile Hizbullah arasında topyekûn bir savaşın fitilini ateşleyebileceğinden korktuğu türden büyük çaplı bir olaydı. Çoğunlukla Lübnan-İsrail sınırında olmak üzere dokuz ay süren...;

10. İstanbul Güvenlik Konferansı (2024)

  • 21 Kas 2024 - 22 Kas 2024
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 2

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Nis 2024 - 11 May 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 1

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Oca 2024 - 10 Şub 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2023 Dönem 1

21. yüzyıl güvenlik sorunlarının dönüşümünü takip edebildiğimiz bir dönem olarak dikkat çekmektedir.

  • 11 Kas 2023 - 02 Ara 2023
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Türkiye - AB İlişkilerinin 60. Yılı ve Geleceği Konferansı

  • 24 Eki 2023 - 24 Eki 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Doğu Akdeniz Programı 2023-2025

  • 17 Tem 2023 - 19 Tem 2023
  • Sheraton Istanbul City Center -
  • İstanbul - Türkiye

5. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

2. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “MYANMAR; Büyük Oyunun Doğu Sahnesi” isimli stratejik raporu yayımladı

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Gündem 2063, Afrika'yı geleceğin küresel güç merkezine dönüştürecek yol haritası ve eylem planıdır. Kıtanın elli yıllık süreci kapsayan hedeflerine ulaşma niyetinin somut göstergesidir.