Prof. Dr. Hasret Çomak, 13 Mayıs 2006 Cumartesi günü saat 11.00’de TASAM konferans salonunda “ Güvenliğin Yeni Boyutları, NATO ve Türkiye“ konulu bir konferans vermiştir. Konferansta kısaca NATO’nun genişleme süreci ve politikaları açıklanmıştır. Bu kapsamda 1990 sonrasında uyguladığı “Yeni Stratejik Konsept“ ayrıntıları ile belirtilmiştir.
2010’lu yıllarda NATO’nun işlevleri; etkin bir savunma sağlamaya ve olası bir savaşı önlemeye yetecek bir askeri yeteneği muhafaza etmek, üyelerinin güvenliklerini etkileyebilecek krizlerle başa çıkabilmeye yeterli genel bir yetenek sağlamak, silahların kontrolü ve silahsızlanma konularında ileri adımlar atılmasını sağlayacak önlemler de dahil olmak üzere, diğer devletlerle diyalogu ve Avrupa güvenliği için işbirliğini ön planda tutan bir yaklaşım sağlamaktır.
İttifak, günümüzde bu temel hedefine ulaşmak için; Demokratik kurumların gelişimi ve anlaşmazlıkların barışçı yollardan çözümü ilkelerinden ayrılmamak şartıyla Avrupa’da istikrarlı güvenlik ortamı sağlayan vazgeçilmez bir temel oluşturmalıdır.
Güvenliklerini risk altına sokan gelişmeler de dahil olmak üzere, üye ülkelerin yaşamsal çıkarlarını etkileyen her konuda müttefik danışmanlığı sağlayan bir Atlantik-Ötesi forum olarak hizmet vermeli ve bu konuda sürekli olarak kendisini yenilemelidir. Bir NATO üyesi ülkenin topraklarını tehdit eden her türlü tehlikeye karşı caydırıcılık sağlamalı ve kolektif savunma yeteneklerini sürekli geliştirmelidir. Küresel terörizme karşı uluslararası alanda mücadelenin kararlılıkla sürdürülebilmesi için yeni yapılanmalara ve politikaların oluşmasına öncülük etmelidir.
NATO içinde oluşturulan ve transformasyonu öngören yeni yapılar, üye ülkelere bu tamamlayıcı görevleri yerine getirmek amacıyla politikalarına işbirliği yeteneğini kazandırmaktadır. Ortak savunmaya yönelik yeni planların bilişim teknolojilerine uygun olarak oluşturulması, askeri unsurların görevlerini yerine getirebilmeleri için gerekli alt yapının kurulması ve ortak eğitim programları düzenlenmesi gibi konuların yanı sıra, siyasi, ekonomik ve diğer askeri olmayan sahalarda da sürekli danışmanlık ve işbirliği sağlamaktadır.
Bu gelişim içerisinde 23-25 Nisan 1999 tarihlerinde yapılan ve İttifakı 21’inci yüzyıla taşıyacak kararların alındığı bir toplantı olan Washington Zirvesi’nde birbirini tamamlayan üç belge imzalanmıştır. Bunlar; Washington Deklarasyonu (Vizyon Belgesi), Zirve Bildirisi ve NATO’nun Yeni Stratejik Kavramı’dır.
Yeni stratejilere göre; NATO, Avrupa’da güvenlik ve istikrarın temel unsuru olan “kolektif savunma“ örgütü olarak kalacak, Transatlantik Bağ muhafaza edilecek, 5’inci madde görevleri önem ve önceliğini koruyacak; ancak 5’inci madde dışı görevler de İttifak’ın görev alanı içine alınacak, İttifakın faaliyet alanı için daha geniş komuta ve kuvvet yapısı oluşturulacak, bu yapının esnek ve reaksiyon süresi daha kısa olacak, Kitle İmha Silahlarının (KİS) yayılmasının önlenmesi ve terörizme karşı mücadelede daha aktif rol alınacak, diğer uluslararası kuruluşlarla koordineli çalışılacak ve üye olmayan ülkelerle de güvenlik alanında işbirliğini amaçlayan Barış İçin Ortaklık (BİO) gibi uluslararası mekanizmalar desteklenip geliştirilecektir.
21’inci yüzyılın başından itibaren barışı destekleme operasyonları ve kriz yönetimi gibi 5’inci madde dışı görevler de İttifak’ın faaliyet alanına dahil olmuş, NATO’nun ilgi ve sorumluluk sahası genişlemiş ve NATO’nun Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ve AB ile ilişkileri artmıştır.
23-25 Nisan 1999 tarihlerinde icra edilen Washington Zirvesi’nde, İttifakın Yeni Stratejik Kavramı; Savunma Yetenekleri Girişimi, Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği, Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Önlenmesi Girişimi, NATO’nun genişlemesi, BİO ve Geliştirilmiş Akdeniz Diyalogu gibi konularda İttifakın geleceğini şekillendirecek dokümanlar onaylanmıştır.
NATO dışı ülkelerle askeri alanda işbirliğini geliştirmek için 1994 yılında Barış İçin Ortaklık (BİO) programı başlatılmış ve 1997 yılında Avrupa-Atlantik Ortaklık Konseyi (AAOK) teşkil edilerek Kuzey Atlantik Konseyi (KAİK) ve BİO bu teşkilat içine alınmıştır. NATO üyesi 26 ülke dahil olmak üzere 46 (26 Üye ülke + 20 BİO Ülkesi) Avrupa-Atlantik ülkesi bu programa dahildir .
Barış İçin Ortaklık faaliyetleri 2010’lu yıllarda daha da gelişerek Hava Savunması, İletişim, Kriz Yönetimi, Askeri Eğitim ve Tatbikatlar, Barışı Koruma Operasyonları ve Lojistik gibi çeşitli alanlarda yaygınlaşabilecektir.
Günümüzde Avrupa-Atlantik Ortaklık Konseyi, NATO ile ortak ülkeler arasındaki işbirliği ve diyalog için genel bir çerçeve oluşturmaktadır. Bu Konsey, Barış İçin Ortaklık tarafından denetlenen hükümetler arası bir forumdur ve NATO ile ortakları arasında danışmaların düzenli olarak yürütülebilmesini sağlamaktadır. Washington Zirvesi’nde “Geliştirilmiş ve daha Operasyonel Ortaklık“ adı altında NATO-BİO ülkeleri ilişkilerinin daha da geliştirilmesine yönelik yeni adımlar atılmıştır. Türkiye, BİO’yu Balkan, Kafkas ve Orta Asya ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmede uluslararası bir ortam olarak gördüğünden desteklemekte ve aktif olarak bu faaliyetlere iştirak etmektedir. Bu ortamdan istifade ederek Türkiye; Barış İçin Ortaklık Eğitim Merkezi açmış ve Güney Doğu Avrupa Çokuluslu Barış Gücü girişimlerine öncülük etmiştir. Türkiye’nin milli olarak öncülük ettiği diğer bir önemli proje de Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu (BLACKSEAFOR)’dur. Karadeniz’de barış ve istikrarın temini, BİO çerçevesinde bölgesel işbirliği faaliyetlerinin artırılması, iyi komşuluk ilişkilerinin ve şeffaflığın geliştirilmesine yönelik olarak oluşturulan çok uluslu bu barış gücünün gelecekte daha etkin ve verimli olması beklenmektedir.
NATO’nun günümüzdeki Akdeniz’e yönelik politikası, Akdeniz’deki güvenlik risklerinin mevcudiyeti ile bu riskleri, işbirliği yaklaşımı ile giderme ihtiyacından kaynaklanmaktadır.
NATO’nun Güçlendirilmiş Akdeniz Diyalogunun temel hedefi; karşılıklı anlayış birliğinin sağlanması ve NATO faaliyetleri hakkında diyalog ülkelerinde oluşabilecek yanlış izlenimleri önlemektir.
Bu bağlamda, güven, açıklık ve işbirliğinin geliştirilmesine yönelik faaliyetlere ağırlık verilmektedir. Akdeniz bölgesinin seçilmiş beş üyesi (Moritanya, Fas, Tunus, Mısır ve İsrail) ile başlatılan diyalog, bölgenin diğer ülkelerinde de ilgi uyandırmıştır. Aralık 1995’te Ürdün, Şubat 2000’de Cezayir sürece dahil olmuşlardır.
Türkiye; 2010’lu yıllarda Diyalog ülkeleri Fas, Tunus, Moritanya, Mısır, Ürdün, Cezayir ve İsrail ile mevcut olan iyi ilişkilerini genişleterek, Akdeniz Güvenliği çalışmalarında daha aktif bir rol almak istemektedir. Ekonomik ve politik gelişmelere bağlı olarak NATO konsepti paralelinde askeri faaliyetlerimize söz konusu ülkeler davet edilmekte ve BİO ruhuna uygun faaliyetler icra edilmektedir.
NATO’nun Güney Doğu Avrupa Girişimi ise, Washington Zirvesi’nde bölge ülkelerine NATO’ya üyelik takvimi verilmemesinden kaynaklanabilecek kırgınlıkları önlemek üzere başlatılmış ve bölge BİO ülkelerinin yanı sıra, Bosna-Hersek ve Hırvatistan da bu girişime dahil edilmiştir.
Bu kapsamda; Güney Doğu Avrupa’da güvenlik ile ilgili konularda danışma formları, Açık katılımlı Avrupa Atlantik Ortaklık Konseyi Himayesinde Güney Doğu Avrupa’da Bölgesel İşbirliği Konularında Çalışma Grubu, BİO’dan esinlenerek bölgedeki ülkeler için seçilmiş güvenlik işbirliği programları uygulanması benimsenmiştir.
23-24 Nisan 1999 tarihlerinde Washington’da icra edilen NATO Zirvesi’nde; Avrupa ile ilgili sorunlarda ilk görevin NATO’ya ait olduğu, NATO’nun bir bütün olarak katılmadığında görevin AB tarafından üstlenilmesinin söz konusu olduğu ve AB’nin NATO imkanlarından yararlanmak istediği her seferde Kuzey Atlantik Konseyi’nden onay alacağı belirtilmiştir.
Washington Zirvesi’nde kabul edilen dokümanlarda; tüm Avrupalı müttefiklerin, NATO ve BAB’ ta geliştirilen düzenlemelere uygun olarak AGSK içinde yer alması gerektiği, NATO ve AB’nin, NATO ve BAB arasındaki mevcut düzenlemelerin üzerine tesis edilecek şekilde ortak danışma ve işbirliğini geliştirecekleri, AB üyesi olmayan NATO ülkelerinin AB önderliğindeki bir harekata mümkün olan en kapsamlı şekilde katılımlarının sağlanacağı belirtilmektedir .
AB, 1999 Helsinki Zirvesi’nde temel hedefini ortaya koymuştur. Buna göre; 4000 km mesafeye intikal ettirilebilecek 60 bin kişiden oluşan, 60 günde aktif hale gelen, bir yıl sürdürülebilen, 400 uçak ve 100 gemi ile desteklenecek bir temel hedef kuvveti oluşturulması öngörülmüştür. AGSK’nın amacı, kriz yönetimi için AB üyesi olmayan müttefikleri olduğu kadar NATO üyesi olmayan AB ülkelerini de kapsayacak birleştirici bir sistemin meydana getirilmesi olmalıdır.
İttifak, 1 Mayıs 2004’den itibaren 26 üyeli bir yapıya geçmiştir. 2010’lu yıllarda NATO üyeliği yolunda Arnavutluk, Makedonya, Hırvatistan’ın, üyelik eylem planı kapsamında desteklenmeye devam edilmesi, NATO’nun yeni kuvvet yapısı ile ilgili çalışmalarda da, objektif askeri kriterlere dayalı olarak mevcut karargahlar ve birleşik hava harekat merkezlerinde önemli indirimlere gidilmesi ancak, İttifak askeri kabiliyetlerinin arttırılması benimsenmesi, ileri teknolojiye sahip, esnek, intikal edebilir, karşılıklı çalışılabilir ve kendi kendini idame edebilir NATO mukabele gücünün her türlü tehdide karşı sürekli kendisini yenilemesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.
Bu kapsamda 27 – 28 Nisan 2006 tarihlerinde İttifak Dışişleri Bakanlarının SOFYA’da yaptığı resmi olamayan toplantılarda Arnavutluk, Makedonya ve Hırvatistan’ın üyeliği ile ilgili bir karar alınamamıştır. Bu ülkelerin üyeliği ile ilgili KASIM / 2006 RİGA Zirvesi’nde müzakere yapılması beklenmekte ancak, esas kararın 2008 yılında Portekiz’de yapılacak NATO Zirvesi’nde verilebileceği değerlendirilmektedir. Ayrıca, Gürcistan ve Ukrayna’nın NATO’ya üyelikleri ile ilgili Güney Doğu Avrupa ülkelerinin katılından sonra müzakere edilmesi beklenmektedir.
NATO günümüzde A vrupa’nın istikrar ve güvenliğinin sürdürülebilirliğini sağlayan bir uluslararası kuruluştur. Avrupa ve Kuzey Amerika’nın güvenlik planlamaları, soğuk savaş sonrası değiştirilmiş , onun yerini güvenlik işbirliği almıştır. Ancak, tüm risklere karşı NATO’nun günümüzde ve 2010’lu yıllarda tek başına hareket etmesi mümkün olmayacaktır. Bu nedenle, NATO ile birlikte BM, AGİT, AB ve Avrupa Konseyi gibi örgütlerin de Avrupa güvenliği ile ilgili faaliyetlere bugün olduğu gibi gelecekte de aktif olarak iştirak etmeleri ve birbirlerini desteklemeleri büyük önem taşımaktadır. NATO’nun 2010’lu yıllarda öncelikli hedefleri; Güney Doğu Avrupa’da istikrarı sağlamak , Doğu Akdeniz Güvenliği ile ilgili yeni oluşumlara girmek ve / veya Güçlendirilmiş Akdeniz Diyalogunu yeniden yapılandırmak, NATO – Rusya Federasyonu ilişkilerini geliştirmek, NATO’yu Güney Doğu Avrupa’ya genişlemeye hazırlamak, Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği’ni güçlendirmektir.
Bu genel değerlendirme ışığında gelecekteki önemli ve öncelikli işlevleri şu şekilde sıralamak mümkün olabilecektir. NATO’nun 2010’lu yıllarda gündeminde bulunacak en önemli konu, demokrasi, güvenlik ve istikrarın Güney Doğu Avrupa’ya doğru genişletilmesidir. NATO’nun bu dönemde gündeminde bulunacak diğer önemli konu ise, NATO’nun kriz yönetimi ve barışı koruma görevlerini NATO bölgesi dışında da yerine getirmesidir. NATO’nun icra ettiği barışı koruma niteliğindeki bu görevleri gelecekte de dünyanın herhangi bir bölgesinde yerine getirmesi gündeme sürekli gelebilecektir. NATO’nun gündeminde bulunacak diğer önemli bir konu da Avrupa güvenliği için büyük bir tehlike teşkil eden kitle imha silahlarının yayılmasına karşı koymaktır. Küresel Terörizm ile mücadele konusunda 21-22 Kasım 2002 Prag Zirvesi’nde; Terörizmle mücadele konsepti onaylanmış ve ittifak üyelerinin halkına, kuvvetlerine, topraklarına ve uluslararası güvenliği hedef alan tüm terör hareketlerine karşı mücadele kararlılığı ifade edilmiş, NBC saldırılarına karşı sivil halkın hazırlıklı olmasını ve korunmasını amaçlayan sivil olağanüstü hal hareket planı kabul edilmiş ve NATO’nun füze savunması fizibilite çalışmalarına başlaması kararlaştırılmıştır.
Bu dönemde NATO - Rusya Federasyonu ve NATO - Ukrayna ilişkilerinin geliştirilmesi hedef alınmalıdır. NATO - Akdeniz Diyalogunun politik ve pratik boyutlarının daha da geliştirilmesi yönünde çalışmalar yapılmalı ve Doğu Akdeniz Güvenliği’ne ilişkin AB ile ortak bir işbirliği içerisinde bulunulmalıdır.
Günümüzde yaygınlaşan asimetrik tehditler, özellikle de yakın zamana kadar nispeten bölgesel bir olgu olarak algılanan terörizm, küreselleşmenin de getirdiği imkanlar ile bölgesel sınırların ötesine geçmiş ve yepyeni bir küresel nitelik kazanmıştır. Küresel Terörizm, dünyanın olduğu gibi NATO’nun da gündemini değiştirmiştir. Terörizmle mücadeleyle ilgili BM, AGİT, AB ve NATO’da yoğunlaştırılmış olarak sürdürülen çalışmaların artarak devam edeceği değerlendirilmektedir .
Günümüzde gelişebilecek yeni tehditlerin niteliği, NATO üyelerinin bu tehditlere en etkili mukabele şekli üzerinde fikir birliğine varılmasını zorunlu kılmaktadır. Küresel Terörizm ve kitle imha silahları yayılması 21’inci yüzyılı simgeleyen tehditlerden ikisidir. NATO Müttefikleri 11 Eylül saldırıları karşısında 5’inci maddeyi işleme koyarak bunu Afganistan’a kuvvet göndererek kanıtlamışlardır. Prag Zirvesi’nde; terörizme karşı savunmaya yönelik yeni bir askeri kavram üzerinde anlaşmaya varılmıştır. Bu kavram, önlemlerin teröristleri caydırabilecek, eylemlerini durdurabilecek ve karşı savunma yapabilecek nitelikte olmasını öngörmekte, önlemlerin NATO’nun çıkarlarının olduğu bölgelerde uygulanması gerektiğini belirtmektedir.
<<>>
Kitle imha silahlarının yayılmasının oluşturduğu tehditlere karşı nasıl önlem alınacağına ilişkin olarak Prag Zirvesi’nde, kitle imha silahlarının, tespit yeteneklerinin artırılması, NATO kuvvetlerine daha iyi koruyucu teçhizat sağlanması ve bir olağanüstü hal durumunda sivil makamlara destek sağlanması kararlaştırılmıştır. Ayrıca, İttifak topraklarını, kuvvetlerini ve nüfusun yoğun olduğu merkezleri füze tehditlerine karşı koruma yollarını inceleyen bir NATO Füze Savunması için fizibilite çalışması başlatılmıştır. Prag Zirvesi’nde yetenekler konusunda gerçekleştirilen bir başka atılım ise bir NATO Mukabele Gücü’nün gecikmeksizin kurulması için alınan karardır. Son derece modern olan bu kuvvet, İttifaka yeni tehditler karşısında hızla ve etkili şekilde mukabele etme yeteneğini kazandırabilecektir. 1 Mayıs 2004 tarihinden itibaren Avrupa Birliği’nin genişlemesi ile bir araya geldiğinde NATO’nun genişlemesinin Avrupa’nın ortak bir güvenlik sahası haline gelmesine yardımcı olacağı değerlendirilmektedir.
Prag’da onaylanan Terörizm Konusunda Ortaklık Eylem Planı; Ortaklara ulusal reformlarında ve güvenlik konularında geniş kapsamlı yardım yapılmasını esas almaktadır. Terörizmin temel nedenleri üzerinde duran bu planın, terörizmin sınırlar ötesine taşmasını önlemekte olumlu etkisi olacağı değerlendirilmektedir. Terörizmle mücadelede yeni NATO - AB anlaşması sadece Avrupa’nın güvenliğini değil, Atlantik ötesi ilişkileri de geliştirebilecek bir potansiyele sahiptir. AB Avrupa Konseyi Başkanlığı’nda yürütülecek operasyonlarda NATO imkan ve yeteneklerinin kullanılmasına olanak sağlamak, Atlantik’in iki yakası için de bir kazanç olabilecektir. Böylece Avrupa Birliği günümüzde güvenlik konusunda ciddi bir potansiyele sahip olduğunu gösterme şansına sahip olacaktır. Güney Doğu Avrupa’da istikrar ve güvenliğin sağlanmasının NATO ile AB’nin işbirliği ile yürütülmesinin daha yararlı olacağı değerlendirilmektedir.
11 Eylül 2001’deki terörist saldırılardan sonra NATO’nun Güçlendirilmiş Akdeniz Diyalogu gerek Akdeniz bölgesinde gerek bu bölgenin dışında dikkatleri daha fazla üzerine çekmiştir. Bu da beraberinde Diyalogun gelecekteki gelişimi üzerinde, özellikle İttifak’ın 11 Eylül sonrası güvenlik ortamındaki rolü ile bağlantılı olarak bazı soruları öne çıkarmıştır. Prag Zirvesi’nde İttifak liderleri Akdeniz Diyalogunu güçlendirecek bir önlemler paketi üzerinde karara varmışlardır. Soğuk Savaşın sona ermesiyle güvenlik ortamında meydana gelen büyük değişiklikler NATO’da, Avrupa ve Akdeniz güvenliğinin birbiriyle ne kadar yakından bağlantılı olduğunu görülmesine ve dolayısıyla Akdeniz bölgesinin önemini dikkatle değerlendirilmesine neden olmuştur. Avrupa’da istikrarın Akdeniz’deki güvenlik ve istikrar ile çok yakından bağlı olduğu gerçeği NATO tarafından çok iyi belirlenmiştir.
Genel olarak NATO’nun Güçlendirilmiş Akdeniz Diyalogunun amacı, bölgesel güvenlik ve istikrara katkıda bulunmak ve NATO ve Güçlendirilmiş Akdeniz Diyalogu Ortakları arasında daha iyi bir anlayış ve işbirliği ortamının kurulmasını sağlamaktır. İttifakın bir amacı da; NATO faaliyetleri ile ilgili yanlış algılamaları ortadan kaldırmak, İttifak’ın Güneyde yapay düşmanlar yaratma arayışında olduğu yönündeki asılsız inanışları düzeltmek ve 21’inci yüzyıl Avrupa güvenlik mimarisinin, İttifak’ın Güneydeki komşularını dışarıda bırakacağı yönündeki korkuları silmektir. Kısacası NATO, Akdeniz’in yeni bir bölünme çizgisi olduğu şeklindeki yanlış algılamaları ortadan kaldırmak ve Akdenizli Ortaklarının endişelerini gidermek ve güvenlik konusundaki yanlış düşüncelerini düzeltmek istemektedir.
Kavramsal açıdan, NATO’nun Güçlendirilmiş Akdeniz Diyalogu, İttifakın genel ortaklık, diyalog ve işbirliği stratejisini destekleyen önemli bir araç olarak tanımlanabilir. Bu da, güvenlik ortamı ve NATO’nun üye devletlerinin karşı karşıya olduğu tehditleri ele alma yollarını açıklayan ve ortaklığı İttifak’ın temel güvenlik görevlerinden biri haline getiren 1999 Stratejik Kavram’ında açıkça belirlenmiştir.
NATO, Akdeniz Diyalogu ile Diyalog ortaklarının birbirlerine yakınlaşmalarını, terörizm ve kitle imha silahlarının yayılması gibi ortak tehditler karşısında daha yakın bir ortaklık geliştirilmesini amaçlamaktadır. Güçlendirilmiş Akdeniz Diyalogu daha başından itibaren ortaya çıkabilecek gelişmeler dikkate alınarak düşünülmüş ve Diyalogun bir evrim geçireceği tasarımlanmıştır. Gerçekten de geçen yıllar boyunca daha genişlemiş ve anlam kazanmış, üye sayısı beşten yediye çıkmıştır. Çok taraflı veya ikili formatta politik tartışmalar daha sık yapılmaya başlanmıştır. İlk başlarda parmakla sayılabilecek kadar az olan işbirliğine dayalı faaliyetlerin sayısı bugün birkaç yüze ulaşmıştır. Enformasyon; olağanüstü hal planlaması; bilim ve çevre; kriz yönetimi; savunma politikası ve strateji; hafif ateşli silahlar; mayına karşı dünya çapında eylemler; nükleer silahların yayılmasına karşı faaliyetler ve kapsamlı bir askeri işbirliği gibi faaliyetler yıllık Çalışma Planı’nda belirlenmiştir.
Bölgedeki şartların getirdiği zorluklara rağmen NATO ve Güçlendirilmiş Akdeniz Diyalogu Ortakları arasında güven tesis etmekte büyük mesafe alınmıştır. Ayrıca, askeri konular gibi Diyalogun giderek daha fazla odaklandığı alanlarda NATO’nun yapabileceği katkı, Ortaklar tarafından bölgesel işbirliğine yapılan önemli bir katkı olarak görülmektedir. Günümüzde Güçlendirilmiş Akdeniz Diyaloğu, NATO’nun Avrupa - Atlantik Ortaklık Konseyi ve Barış İçin Ortaklık gibi dışa dönük girişimlerinin bir adım gerisinde kalmıştır. Bugün gerçek bir ortaklıktan ziyade güven tesisi aşamasındadır ve karşılıklı güvenin en ileri düzeyde tesisi sağlanmalıdır.
Diyalogun tam potansiyeline erişememiş olmasının bazı nedenleri vardır. Bu nedenlerden biri de Diyalogun nasıl geliştirileceği konusunda Müttefikler arasında görüş farklılıklarının olmasıdır. Güçlendirilmiş Akdeniz Diyalogu Ortakları da Diyalog’dan tam olarak ne istedikleri ve NATO ile işbirliğinin nereye kadar uzanması gerektiği konusunda farklı düşünceler taşımaktadırlar. Bugün NATO ve Güçlendirilmiş Akdeniz Diyalogu ülkeleri arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi ve derinleştirilmesi İttifakın önceliklerinden biridir. NATO’nun Güçlendirilmiş Akdeniz Diyalogu ortakları da çeşitli alanlarda İttifak ile işbirliğini geliştirme isteği göstermişler, hatta somut öneriler içeren bir önlemler paketi hazırlamışlardır.
Prag Zirvesi’nde onaylanmış olan Güçlendirilmiş Akdeniz Diyalogunun politik ve pratik boyutunu güçlendirmeyi amaçlayan önlemler paketi işte bu gelişmelerin sonucunda ortaya çıkmıştır. Önlemler paketi içinde şu konular da bulunmaktadır: daha düzenli ve etkili bir danışma süreci belirleyebilmek amacıyla mevcut ikili ve çok taraflı diyalogun sunduğu olanaklardan daha iyi yararlanılması, üst düzeyli temaslar ve karar mekanizmalarının da katılımı ile politik ilişkilerin daha da yoğunlaştırılması, daha belirli konulara odaklanan faaliyetler, işbirliğinde ihtiyaca göre düzenlenmiş bir yaklaşım ve uzmanlar düzeyinde sınırlı danışmalar vasıtasıyla ortak endişe konusu olan güvenlik konularındaki pratik işbirliğinin daha da geliştirilmesidir.
Güçlendirilmiş Akdeniz Diyalogu Ortaklarının askeri tatbikatlar ve buna bağlı eğitim faaliyetlerine daha hazırlıklı olabilmeleri için birlikte çalışabilirliğin temel şartı olan askeri öğrenim, eğitim ve doktrin; nükleer, biyolojik ve kimyasal önlemleri de içeren askeri tıp; savunma kuvvetlerinin en ekonomik ve en iyi sivil yönetimini de içeren savunma reformu ve savunma ekonomisi; terörizm; kitle imha silahları; sınır güvenliği (özellikle terörizm, hafif ateşli silah kaçakçılığı ve diğer yasa dışı faaliyetlerle bağlantılı olarak); afet yönetimi dahil olağanüstü hal planlaması; çölleşme, kuraklık, su ve diğer doğal kaynakların yönetimi ve çevresel kirlenme dahil, bilim ve çevre ile ilgili faaliyetler de bu konular arasına katılabilir. Bu tür güçlendirilmiş işbirliği, belirli şartlar altında, Barış İçin Ortaklık çerçevesinden yaralanarak ve BİO’nun belirli faaliyetlerini Güçlendirilmiş Akdeniz Diyalogu Ortaklarına açarak veya bunları Diyalogun özel şartlarına uyarlayarak gerçekleştirilebilir.
NATO’nun Güçlendirilmiş Akdeniz Diyalogu Ortakları da diyaloga faal katılım düzeylerini de yükseltmelidirler. Bunu yapabilmenin yollarından bazıları daha önceki danışmalara dikkat çekerek, Yıllık Çalışma Programı’nın hazırlanmasında Ortaklara daha fazla yer vermek, müştereken geliştirilecek ve kabul görecek bireysel işbirliği programları hazırlamak olabilir .
Bu şekilde bir yandan Güçlendirilmiş Akdeniz Diyalogu ve Ortak Çalışma Programı’nın temelinde var olan ayırım yapmama ilkesi korunurken bir yandan da her bir Diyalog ülkesinin ihtiyaçlarının değişik olduğu göz önünde tutularak, her ülkenin kendisine en uygun işbirliği faaliyetini tanımlamasına olanak tanınacak ve sonuçta daha büyük bir esneklik kazanılacaktır.
NATO’nun Güçlendirilmiş Akdeniz Diyalogu ve bölgedeki diğer işbirliğine dayalı girişimleri konusunda bazı gözlemciler, örgütler arasındaki rekabet potansiyeline dikkat çekmektedirler. Ancak, hedefler, kapsam ve kaynaklar açısından var olan farklılıklar rekabet değil kıyaslamaya dahi el vermeyecek kadar büyüktür. Nitekim NATO’nun Güçlendirilmiş Akdeniz Diyalogu daha başından itibaren Avrupa Birliği’nin Barselona Süreci (Euro-Mediterranean Partnership) ve AGİT gibi Akdeniz’de işbirliğini artırmayı hedefleyen diğer uluslararası örgütlerin çalışmalarını tamamlayıcı nitelikte olmuştur .
NATO ortaklıklarının temelinde yatan ilke hemen hemen hepsinde aynıdır. Bu temel ilke; işbirliği vasıtasıyla istikrarın yerleşmesini sağlamaktır. Ancak, İttifak’ın Avrupa ve Orta Asya’daki ortaklarıyla geliştirdiği hedefler birçok açıdan Güçlendirilmiş Akdeniz Diyalogu çerçevesinde geliştirilen hedeflerden farklıdır. Bu nedenle sorun, Güçlendirilmiş Akdeniz Diyalogunun zaman içerisinde bir “Barış İçin Akdeniz Ortaklığı“na dönüşüp dönüşmemesi değil, bu ortaklığın NATO’nun dışa açılan programları ile nasıl daha benzer bir çizgiye oturtulacağıdır.
Bu da, NATO’nun Akdeniz’in güney kenarındaki ülkelerle ilişkilerin mevcut sınırlı kaynaklar göz önünde tutularak, gerçekçi ve ileri görüşlü bir yaklaşım içerisinde sürdürülmesi ile mümkündür..Bugün, NATO ve Akdeniz Ortakları’nın karşısındaki en önemli sorun Güçlendirilmiş Akdeniz Diyalogunun her iki taraf için de daha fazla anlam taşımasıdır. Burada amaç ortak güvenlik çıkarları ilkesine dayanan etkili ve uzun ömürlü bir ilişki kurmak olmalıdır. Böylece İttifak, Akdeniz bölgesinde diyalog ve işbirliğinin güçlendirilmesine ve dolayısıyla Akdeniz güvenliğine gerçek bir katkıda bulunabilecektir.
Avrupa - Atlantik Ortaklık Konseyi’nin 46 üyesi (26 NATO üyesi ve 20 Barış İçin Ortaklık Üyesi) Prag Zirvesi’nde; Terörizme Karşı Ortaklık Eylem Planı’nı onaylamışlardır. Prag Zirvesi sırasında NATO web sitesinde yayınlanan Eylem Planı terörle mücadele konusunda AAOK ve BİO himayesinde yürütülecek siyasi danışmalar ve pratik programlar vasıtasıyla AAOK devletleri arasında işbirliğini teşvik etmeyi ve kolaylaştırmayı öngörmektedir.
Bu Plan hem Müttefiklerin hem de Ortakların yararına olacak şekilde tasarlanmıştır. Eylem Planı, Ortaklara NATO’nun terörle mücadele çalışmalarına katkıda bulunmaları ve bu çalışmaları desteklemeleri konusundaki olanakları artırmakta ve gerekli mekanizmaları sağlamaktadır. Ortakların katkıları terörle mücadele konusunda uluslararası hukuk çerçevesi dahilinde üstlendikleri yükümlülükler ve kendi güvenlik ve savunma politikaları ile tutarlı olacaktır.
NATO’nun Ortaklığı teşvik etmekteki amacı askeri hedeflerin ötesindedir. Bu nedenle, Eylem Planı’nın demokrasiyi teşvik etmek ve Ortaklar arasında işbirliğini desteklemek konusun