İkinci Türkçülük Çalışmaları

Konuşma

Bugünkü konu Türkçe. Hakikaten bizim için en önemli meseledir Türkçe. Çünkü Türk milleti dediğin topluluk bir dil etrafında oluşmuştur. Bunu Batı’da Jean-Paul Roux diye Türklerin tarihini yazan Fransız tarihçi kitabının başlarına koymuştur: “Türkler dil etrafında oluşmuş bir millettir.“ Bugün birbirimizi tam anlayamaz bir haldeyiz. Bunu değiştirmemiz birliğimiz için hayatidir....

E. Büyükelçi Halil Akıncı, Dünya Türk Forumu AKK Üyesi

Aziz dostlar, ben Halil Akıncı. Bu yüksek düzeyli toplantıya arkadaşım Prof. Dr. Nesib Nesiblinin davetiyle katılmaktan dolayı şeref duyuyorum. Bilim adamlarıyla görüşmek, görüşleri paylaşmak benim için her zaman bir imtiyaz olmuştur. Bu bakımdan kendisine teşekkür ederim.

Bugünkü konu Türkçe. Hakikaten bizim için en önemli meseledir Türkçe. Çünkü Türk milleti dediğin topluluk bir dil etrafında oluşmuştur. Bunu Batı’da Jean-Paul Roux diye Türklerin tarihini yazan Fransız tarihçi kitabının başlarına koymuştur: Türkler dil etrafında oluşmuş bir millettir.“ Bugün birbirimizi tam anlayamaz bir haldeyiz. Bunu değiştirmemiz birliğimiz için hayatidir. Lehçelerimizde ayrılık yaratmak birbirimizi anlamaktan uzaklaşmamız için başta Sovyetler Birliği , herkes elinden geleni yapmıştır. Biz bunu tersine çevirmek durumundayız. Ortak bir Türkçeye iletişim diline ihtiyacımız var. Türklerin dilinin adından başlayalım: Türkçeye ne diyoruz şimdi? Yabancı dillere baktığınız zaman Rusçada eğer Türkiyede konuşuluyorsa Turetski“,Türkiyenin dışında özellikle Rusyada konuşuluyorsa Turski“

Benim elimde bir sözlük var: Rahmetli Ekber Babayevin 1976 da gizlice bunu sakla ileride çok işine yarar kaydıyla elime sokuşturduğu ,1929 Azerneşr baskısı Turski-Ruski/Türkçe-Rusça lüget. Latin harfleri ile. Bir bakıyorum şimdi 2024e gelmişiz ve bu Azerbaycanca-Rusça lüget“ olmuş.1940lardan beri böyle. Yani bu dil 10 yılda nasıl yeni ad gerektirecek kadar ayrılmış?.. Aynı saçmalık İngilizce de de vardır. Türkiyede iseniz Turkish, Rusyada iseniz Turkic konuşursunuz. Clauson gibi 13. Yüz yıl öncesi Türkçenin (Turkish)etimolojik sözlüğünü yazan bir bilim adamının makalelerinin yeni baskılarında kendi tercih ettiği Turkishin yerine Turkic kullanılması bu ayrımın dilden çok siyasetin yarattığı bir kavram olduğunu gösterir.Kaşgarlı Mahmut Türklerin Lügatı“ demişken, İngilizceye tercümesinde Compendium of Turkic Dialects “ İkincisi öyle bir saçmalık ki Nahçıvanla Iğdır’ın lehçesi aynı olduğu halde Nahçıvanlı bir Türk, Nahçıvanda yaşarken (Turski)-Azerbaijanski“ konuşuyor, sınırı geçer geçmez Iğdırda (Turetski)-Türkçe konuşmaya başlıyor. Bu saçmalığa bir son vermemiz lazım. Bunu da yapacak olan siz bilim adamlarısınız.

Türk dili birleştiricidir ve millet yapıcıdır. Türk milleti ataları ile öğünen ama etnik kökene fazla önem veren, fazla dikkatli millet değildir. Nadir emperyal(güç sahibi) milletlerden(Türk-Moğol diyor ki bu da doğrudur) (bunu LÊmpire des Steppes yazarı R.Grousset söylüyor ben değil) biri olan -diğeri de Romalılarmış-Türkler, dilini, töresini benimseyen yabancı kökenlileri de Türk kabul etmekte tereddüt etmemişlerdir. Zira kendi milletinden olmayan geniş kitlelere hükmetmek onları dışlayarak değil benimseyerek kendi kimliği içinde eriterek olabilir.

Destanlarımıza baktığımız zaman bunu hemen görürüz. En uzun destanımız olan Manasda Manas Türk ,yoldaşı Almambet ise Çinli-Kalmuktur .Bu yetmiyormuş gibi aynı zamanda kökeldeşi“, sütkardeşidir.Buna benzer örnekler, edebiyatımızda, folklörümüzde çoktur.Başka milletlerde pek rastlanmayan bu tutumumuzu yansıtan uran(slogan-Lozung) Atatürk’ün Ne Mutlu Türk’üm Diyene“ sözüdür.Ne Mutlu Türk Olana değil Hal böyle iken nasıl bir kısmımız

Turkic-Turski, diğer kısmımız Turetski-Turkish oluruz. Ancak bu yerleşmiş yanlışı Türk Devletleri Teşkilatı’nın adında bile sürdürüyoruz.“Organization of Turkic States “.Yani hangi akla hizmetse İnglizcesinde Turkic“ kullanıyoruz.Nahçıvan Antlaşması ile kurulan Türkçe Konuşan Devletler İşbirliği“ teşkilatına Fransızcadan alınma Konsey dedik. Sonradan Divanda Keneşi keşfettik. Keneş, Konseyi hemen kovdu.

Dilimiz daha fazla nasıl gelişebilir, gereksiz yabancı etkilere karşı nasıl korunur ona da bakmalıyız. Türk dilinin elinde atalarımızdan tevarüs ettiğimiz iki paha biçilmez hazine vardır. Divan ı Lügat üt Türk ve Kutadgu Bilig. Onlarda mevcut olan bazı kelimeler var. Biz hâlâ kullanmıyoruz. Mesela: Bulgak: bozgun. Ama tam anlamıyla olmasa dahi anarşi“, karmaşıklık“ anlamında da kullanabiliriz. Bulgakov u biliriz de adının Türkçe ve kökeninin Türk olduğunu bilmeyiz. Şimdi Anadolu Türkçesinde gürûhu kovdular karşılığında “öfkeli kalabalık“, diyorlar .Bulgak diyebiliriz. Çünkü düzenin bozulduğu bir durumu ifade ediyor.

Bazı gerekli kelimeler var; Kutadgu Biligde olup bizim kullanmadığımız. Mesela ihtiyacımız olan bir kelime; sözünden dönen“, dönek“. Bunun Kutadgu Biligdeki karşılığı “kıycan“. Niye sözünden dönene kıycan“ demiyoruz da döneği“ din ,taraf, değiştiren anlamında kullanmıyoruz. İki ayrı anlamı tek kelime ile karşılamak için niye uğraşıyoruz? Bizi engelleyen mi var! Sonra mesela güç kullanmak“. Küçenmek“ deyince “ kullanmak“ a ihtiyaç kalmıyor. Bu da bir kestirme.

Türk dili yaratıcı ,gelişmeye çok yatkın bir dildir. Şimdi özellikle Anadolu Türkçesinde, Batı Oğuzcada bu yaratıcılık son yıllarda çok iyi kullanılmıştır. Mesela toplamak “dan, toplu“, topluluk“, toplum“, toplantı“. Şimdi bunlar cemiyeti ve grubu olduğu gibi kapsayabilirler. Mesela topluş“u , (Gagauz Türkçesi) alabilir grup“ karşılığında kullanırsınız.Telaffuzunda zorlandığımız cemiyet“i toplumla, cemaat“i toplulukla ikame edersiniz.. Arapça kelimeleri yabancı kelimeleri kullanmanıza gerekmez. Ama asıl Türkçenin , başka dillerde pek olmayan yaratıcılığının en tipik örneği: görmek“, “göz“ kök-kelimelerini doğurganlığıdır. Görkem“, görk“ü biliyoruz Bundan türeyen kadimden beri Türkçede yaşayan görgü“,gözetleme, gözleme var. Ama Türkçede dil inkılâbından sonra neler yaratılabilmiş onları bir sayalım: Görüntü“, onun yanında fiil görüntülemek“, gözlem“, gözlemlemek gözaltı,...

Sonra birbirimizin lehçelerinden alıntılayarak ortak kelime hazinemizi büyütebiliriz. Mesela hepimiz fond“,fon, diyoruz, değişik şekillerde telaffuz ediyoruz. Bunun Azerbaycan Türkçesinde yeri var: yığıncak“. Bir yerden para topluyorsunuz o parayla bir değer yaratıyorsunuz. O Fransızcadan aldığımız fond“, yığıncak“tır. Sonra kökü koşan demek olan kurye“ diyoruz. Posta teşkilatını kuran en eski milletlerden biriyiz. Özellikle Cengiz İmparatorluğunun bir mensubu olduğumuz zaman. “Çapmayı“ biliyoruz: Ata binmek. Bundan türetilen : “Çapkın“ ve “çapar“ kelimeleri var. Çapar, atlı ulak demek. Niye bunu biz kurye karşılığında kullanmayalım? Sonra evişmek varken, niye acele etmek diyoruz. Niye evişmek“ demeyelim? Bu da eski bizim eski metinlerde var. Sonra bazı tabirler yabancı kökenli ve anlam karışıklığına yol açıyor. Huzura çıkmaya,“ “kabul“e Babürlü sarayında görünüş“, deniyor. Kendi dilini öğrenen bir gencin yeni bir kelime duyduğunda kafasında mevcut bir kavramla bağlantı kurması öğrenmeyi kolaylaştırır.

Şimdi protokol“ dedik. Proto“yu bilecek önde gelen arkasından kol“ diyecek önde oturan demek. Üstelik yanlış telaffuz ihtimali de var. Bir çok kimse portakalla karıştırabilir. Halbuki bugünkü Kazakçada da yaşayan yer ağası“, töre ağası“ dediğiniz zaman kim başkan“, kim prezident“, kim protokol“ işine bakıyor hemen anlaşılır. Eşik ağası“ dediğiniz zaman kim mabeyinci/kurena , kim kağanın yanına girmeye icaze veriyor, hemen anlaşılır..

Bunun için ne yapmak lazım? Bir ortak Türkçe sözlüğü yapmak lazım. O da sizin göreviniz. Nasıl? Bütün Türk lehçelerindeki kelimeler bir araya gelecek. Bir kere benzerliği göreceğiz. Şimdi uçak“ diyoruz, uçağı“ herkes benimsedi, samalyot“ tan herkes vazgeçti. Ne oldu? Bir kısmı “uçuş“, bir kısmı “uçak“ diyor. Bu o kadar zor bir şey değil. Yani kökleri koruduğunuz müddetçe ayrı bir dil saymak bütün bu lehçeleri biraz zor. Gerek Türkistan'da gerekse Türkmenistan dâhil Oğuz Lehçesinin hâkim olduğu bölgelerde ayrı bir dilden bahsedemeyiz aynı dildir.

Ancak dil yobazlık kaldırmaz. Her kelimenin kökü Türkçe olsun diyemeyiz. Dilimizin tınısına uygun ,yerleşmiş, mesela Arapça sel“ kelimesini Türkçe taşkın“la ,Farsça can“ı “öz“’le ikame etmeye kalkmak gereksiz. Bırakın ikisi de kalsın! Farsça olan hep“, her“, hiç“ i , bunlar Farsça kökenli diye atmaya kalktığımız zaman konuşamayız. Cennet yerine Türkçeye benziyor diye uçmak“ı almak Arapçayı Sanskritçe ile ikame etmektir ki o da gereksiz .Ama telaffuzu zor olan heyelan“ yerine Azerbaycan Türkçesindeki uçkun“u alabiliriz.

Öte yandan dilimizde karşılığı olmayan bazı kelimeler var. Mesela Ermeniceden aldığımız godoş“,Arapçadan aldığımız gavat“ Bunların Türkçede karşılığı olmadığından godoş“,“gavat“ olan bir adamın halini biz kendi köklerimize göre tasvir edemeyiz. Sonra unuttuğumuz kelimeler var, polis“ diyoruz, zabıta“ diyoruz. Biz Altınordu zamanında karaul“, yasavul“ derdik, Bunları diriltsek ne kaybederiz? Şimdi Rus Kazaklarının subayları “yasavul“ kıdemli yasavuldur. En baştaki de ataman, o da bizden. Rusça konuşan Hıristiyan Rus Kazakları Türkçeden bazı tabirleri alıp da kullanıyorlarsa niye biz kullanmayalım eski tabirlerimiz? Biz şeref kıtası derken Ruslar hala Karaulda durmak“(stayit na karaulye) diyorlar.

Türkçeye biz çok ihanet ettik millet olarak onu çok sahipsiz bıraktık. Mesela İslamdan sonra 11.yüzyıldan itibaren kurduğumuz, Osmanlı dışındaki bütün Türk İmparatorluklarını resmî dili, Farsça idi. Sadece ordu dili her zaman için Türkçeydi. Timur, Babur İmparatorlukları, Orta Asyadaki Hanlıklar, İranda Safeviler, Kaçarlar; sadece Osmanlı’da Türkçe, ama o da ağır bir ağdalı Farsça ve Arapça ile yüklenmiş bir dildi. Şimdi Türkçeye sahip çıkmamız zamanı geldi, çünkü bu milletimizi birleştirici bir unsurdur.

Ben Türk şurasının Sekreteryasını kuran, mütekait bir devlet hizmetkarıyım. Dil konusundaki görüşlerime katılmayabilirsiniz Ama ortak bir dile olana ihtiyacımızı inkar edemeyiz !!!
Sekretaryanın hazırladığı, devlet temsilcileri tarafından gözden geçirilen ve daha sonra devlet başkanları tarafından onaylanan bütün bildirilerde dile önem verilmiştir. Mesela Kırgızistandaki zirvelerden birisinde bir terminoloji komitesi kurulması ve bunun desteklenmesi, alfabe konusu ele alınmıştır. Alfabeden konuşacaksınız bugün. Fakat bence fazla konuşmaya gerek yok çünkü bu 1926 Baku kongresinde halledilmiş bir şeydir. Bunu kabul edelim yeter. Zaten genel sekreter iken Türk Şurasında bu alfabeyi kullanmaya başladık. Bütün devletlere de muhabereyi bu şekilde götürdüm. Bazen insiyatif almak lazım. Fakat bunu sadece devletlerden beklemeyeceğiz. Önümüzdeki görev zordur ama bunu becerecek kabiliyetimiz var. Eğer Türk Birliğine inanıyorsak, bunu amaç olarak kabul etmişsek, her şeyden önce özellikle aydınlarımız arasında kolayca anlaşabileceğimiz ortak bir dile ihtiyacımız var. Bu 19.yüzyılda Kazanlı, Ufalı, Bahçesaraylı ,Bakü’lü,Tebrizli,Semerkantlı,Almatı’lı,Bişkekli,İstanbullu aydınlarımız arasında İstanbul Türkçesi idi. Buna benzer bir iletişim diline ihtiyacımız acildir. Bunu 11inci yüzyıldan beri diline ihanet ettiğimiz Türk Milletine borçluyuz. Birliğe bu yoldan varılır.

Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.Umarım haddimi aşmadım. Toplantınıza başarılar derim. (Baku 13 Mayıs 2024)
 
 
Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2782 ) Etkinlik ( 223 )
Alanlar
TASAM Afrika 77 650
TASAM Asya 98 1118
TASAM Avrupa 23 651
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 296
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1406 ) Etkinlik ( 54 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 23 623
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 189
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1304 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 518
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2054 ) Etkinlik ( 83 )
Alanlar
TASAM Türkiye 83 2054

Makale, Türk dış politikasının şekillenmesinde güvenlik kültürünün önemli bir rol oynadığını incelemektedir. Güvenlik kültürü, uzun dönemli yapısal ve kısa dönemli konjonktürel faktörlerden etkilenir. Uzun dönemli yapısal faktörler arasında Türkiye’nin kurucu ideolojisi, coğrafi koşulları ve tarihse...;

Ortadoğu, Osmanlı hakimiyeti altında dört yüzyıl boyunca barış ve istikrarın hüküm sürdüğü bir bölge olmuştur. Ancak I. Dünya Savaşı’nın ardından bu düzen sona ermiş ve bölge, büyük devletlerin güç mücadelelerinin etkisiyle zayıf, istikrarsız ve geri kalmış bir yapıya bürünmüştür. Soğuk Savaş’ın son...;

Küresel ölçekte bir “Türkiye Markası” olan 10. İstanbul Güvenlik Konferansı (İGK) 2024, TASAM Millî Savunma ve Güvenlik Enstitüsü (MSGE) tarafından “Teknopolitik Yeni Dünya Güvenliğin Güvenliği: Akıl, Nesil, Aile, İnanç ve Devlet Güvenliği” ana teması altında 21-22 Kasım 2024 tarihinde İstanbul’da W...;

Bu çalışmada İran’ın Nükleer enerji çalışmaları üzerine uluslararası düzeyde nasıl karşılandığı ve etkileri analiz edilmiştir. ‘’İran'ın Nükleer Enerji Politikası ve Yansımaları ‘’ ve ‘’İran’ın Nükleer Programı ve Türkiye’’ makaleleri değerlendirilmiş nükleer enerji tarihi, dış politikaya vurumu ve ...;

Dünya, 21. yüzyıla “pusulasız“ bir halde girdi. Soğuk savaşın yıkıntıları arasında kalan kurallara dayalı küresel düzen, çoğunluğun taleplerine yanıt veremezken Batı cenahı dışında kalan ülkelerin BRICS ile bir karşı-hegemonya alanı yaratmaya başladığı görülüyor.;

Geçtiğimiz Eylül ayında Arnavutluk Başbakanı Edi Rama’nın ABD’deki temasları sırasında ortaya attığı Arnavutluk’ta mini bir Vatikan modeli Alevi/Bektaşi devleti kurma planı halen devam eden şaşkın ve meraklı tartışmaları doğurdu. ;

Savunma sanayii, bir ülkenin güvenliği ve ekonomik kalkınması için kritik öneme sahiptir. Türkiye’nin jeopolitik konumu ve iç-dış tehditler, savunma sanayiinin önemini artırmaktadır. Terörle mücadele, Türk savunma sanayiinin gelişimini etkileyen başlıca faktörlerden biridir. Bu çalışma, terörle müca...;

Bu makale, diasporaların dünya sahnesinde nasıl bir güç unsuru haline geldiğini ve Türkiye'nin Afrika'daki etkisini artırma potansiyelini ele alıyor. Türk diasporasının Afrika'da üstlenebileceği kritik rol ve bu stratejinin Türkiye'nin ulusal çıkarlarına katkıları, yeni bir bakış açısıyla tartışılıy...;

Türkiye - AB İlişkilerinin 60. Yılı ve Geleceği Konferansı

  • 24 Eki 2023 - 24 Eki 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

5. Türkiye - Afrika Savunma Güvenlik ve Uzay Forumu

  • 04 Kas 2022 - 04 Kas 2022
  • Ramada Hotel & Suites by Wyndham İstanbul Merter -
  • İstanbul - Türkiye

3. Türkiye - ABD Forumu

Türkiye - ABD Forumu bu amaçla oluşturulmuştur. Karşılıklı gerçekleştirilecek Forum’un; aktif ve proaktif müzakerelerle Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin güçlenmesine katkı yapması, ikili ve çok taraflı menfaatleri karşılıklı yükseltecek fırsatlar ve fikirleri ortaya koyan bir platform olarak hizmet sunması hedeflenmiştir.

  • 14 Ağu 2017 - 17 Ağu 2017
  • Washington - ABD

Türkiye - Güneydoğu Asya Stratejik Diyaloğu

Türkiye - Güneydoğu Asya Stratejik Diyaloğu; karşılıklı potansiyellerin ve mevcut işbirliklerinin nasıl stratejik bir işbirliğine dönüştürülebileceğini ortaya çıkarmayı hedeflemekte ve stratejik zeminin kapasite inşasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.

  • 2021
  • Türkiye - Güneydoğu Asya

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “MYANMAR; Büyük Oyunun Doğu Sahnesi” isimli stratejik raporu yayımladı

Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinin bugünü ve geleceğinin ele alındığı Avrupa Birliği Sempozyumu, Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) ile Türk Avrupa Bilimsel ve Eğitimsel Araştırmalar Vakfı (TAVAK) işbirliğinde 02 Şubat 2018’de İstanbul Taksim Hill Otel’de gerçekleştirildi.

1982 Anayasası'nın defalarca değişikliğe uğramasına rağmen iskeletinin değiştirilememesi nedeniyle Türkiye'nin yeni bir anayasaya gereksinimi olduğu konusunda kamuoyunda genel bir konsensüs bulunmaktadır.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) bünyesinde yaptığımız bilimsel çalışmalar ile Dünya ve Türkiye’deki gelişmeleri kavrama ve analiz etmeye yönelik çabalarımızın ortaya koyduğu açık bir gerçek var: Aktörleri, kuralları, vizyonu eskisinden çok farklı olan yeni bir uluslararası sistem il...

Başta ülkemizde bulunan on Afrika büyükelçiliğinin değerli temsilcileri, yine Başbakanlığımız başta olmak üzere, Dışişleri Bakanlığımızın ve periyodik olarak bu toplantılara katılan bütün kamu kurumları ve diğer kurumların kıymetli temsilcileri teşrifinizden ötürü hepinize teşekkür ediyor ve hoş gel...

Türk insanının, Osmanlı zamanında olsun, Cumhuriyet döneminde olsun, stratejik düşünceler üretebildiği ve bunları karar organları üzerinden uygulamaya geçirebildiği tarihi bir gerçektir.Bu özellik tarihte her ülke ve her toplum için geçerli olmamıştır.

“III. Uluslararası Türk - Afrika Kongresi“ 4 - 6 Aralık 2007 tarihleri arasında İstanbul'da Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi - TASAM'ın ev sahipliğinde gerçekleştirildi. III. Uluslararası Türk - Afrika Kongresi'ne, Afrika Birliği'ne üye ülkelerden Afrika Birliği nezdinde kıta hakkındaki çalı...

21. yüzyılın kuşkusuz en önemli paradigma değişimlerinden birini küreselleşme süreci oluşturuyor. Bu süreçle beraber siyasal, sosyal, ekonomik pek çok alanda köklü değişimler yaşandı, yeni yol ve yöntemler keşfedildi, eski yöntemler yeniden inşa edildi; sonuçta yepyeni bir anlayışla karşı karşıya ka...