Bugünkü konu Türkçe. Hakikaten bizim için en önemli meseledir Türkçe. Çünkü Türk milleti dediğin topluluk bir dil etrafında oluşmuştur. Bunu Batı’da Jean-Paul Roux diye Türklerin tarihini yazan Fransız tarihçi kitabının başlarına koymuştur: “Türkler dil etrafında oluşmuş bir millettir.“ Bugün birbirimizi tam anlayamaz bir haldeyiz. Bunu değiştirmemiz birliğimiz için hayatidir.
Klasik yaklaşımla köy durağan, öngörülebilirliğin, gelenek, örf, adet ve din ile binlerce yılın sağduyu ve imbiklenmiş kültürünün garantilediği huzur ve istikrar merkeziydi. Özellikle kozmopolit metropollerin ani değişimlerine karşı amortisör, sert değişimleri yumuşatma unsuruydu.
Öncelikle gerek İstanbul’dan, gerek İstanbul dışından - Ankara, İzmir, Ağrı, Ankara ve diğer illerden - teşrif eden değerli hocalarımıza, kurum temsilcilerine vakit ayırdıkları için minnet ve şükranlarımızı içtenlikle ifade ediyorum.
Uluslararası ilişkilerde son dönemde yaşanan dönüşüm ve değişimin ana eksenini Ortadoğu’daki gelişmeler oluşturmaktadır. Bu bağlamda bölge sadece sahne
Türkiye Cumhuriyeti Moskova Büyükelçiliği 1. Müsteşarı Sayın Gökhan TURAN ile Azerbaycan, Kazakistan, Ermenistan ve diğer ülkelerden gelen diplomatik temsilcilikleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın başkan, değerli bayanlar ve baylar, Konuşmama başlamadan önce bu kongrenin düzenlenmesinde emeği geçen herkese gönülden şükranlarımı sunmak istiyorum. Aynı zamanda konuşmamız, öğle yemeğinden sonraya denk geldi, dolayısıyla uzun ve çok resmi bir konuşma yapmak istemiyorum.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki; İstanbul gibi tarihi bir şehirde bulunmak benim acımdan çok ayrıcalıklı bir durum. Dünyada iki kıtayı birbirine bağlayan tek şehir ve burada organize edilen bir zirve.
Çin Halk Cumhuriyeti’nin Ankara Büyükelçisi Ekselansları, Sayın Bay Song Aiguo adına Prof. Dr. Hasret Çomak ve TASAM’ın çalışkan personeline böyle bir konferansı gerçekleştirdikleri için ve bu son derece kıymetli katılımcılar huzurunda bana Çin hakkında konuşma fırsatı verdiğiniz için en içten teşekkürlerimizi sunmak isterim.
Sayın Başkan, ülkemizde konuk olarak bulunan değerli üke temsilcileri, saygıdeğer misafirler, kıymetli basın mensupları hepiniz hoşgeldiniz. Sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Böyle bir topluluğun önünde bana konuşma fırsatı verenlere çok teşekkür ederim. Öncelikle bu oturumun başkanlığını Türk Parlamentosu’nun “Rusya ve Türkiye İkili İşbirliği ve Dostluk Komisyonu Başkanı” Sayın Yalçıntaş yapıyor. Bu da bizim için çok anlamlı. İlk olarak Rusya’yı siyasi ve ekonomik kalkınma açısından aktif şekilde ayırt eden bazı noktaları belirtmek istiyorum.
Birbirinden değerli kıymetli misafirlerimize hoş geldiniz diyorum. Uzaktan geldikleri için iki misafirimizi özellikle belirtmek istiyorum. Bir tanesi İçişleri Bakanlığı Eski Genel Sekreterimiz, şu anda Tekirdağ Valimiz olan Aydın Nezih Doğan Bey.
Değerli Dostlarım, Selamun Aleykum;
Öncelikle bana bu konuşma fırsatını tanıyan ve bu konferansı ayarlayan Türk-Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi’ne teşekkür ederim. Umarım ki bu konferanstan hepimiz en verimli şekilde faydalanırız. Bugün size bahsedeceğim konu oldukça geniş ve kapsamlı bir konu. Dolayısıyla elimden geldiği kadarıyla hem Afrika’yı hem de Türkiye’yi ilgilendiren konulara değinmeye çalışacağım.
Konuşmamı bir bilim insanı ve Milletvekili olarak değil, sade bir vatandaş olarak yapmak istiyorum.
Ocak 2011’de Azerbaycan Milli Meclisinden bir grup vekil ABD’ye bir ziyarette bulunmuştuk. Malumunuz üzere, ABD’de sözde Ermeni soykırım yalanları Senatoda Kongreden daha sık olarak gündeme gelmeye başlamıştır.
Sayın Bakanlar, Sayın Milletvekilleri, Türk Devlet ve Topluluklarının Değerli Katılımcı Kurum ve Kuruluş Temsilcileri ve Muhterem Basın Mensupları!
Sözlerime, Milliyetçi Hareket Partimizin Genel Başkanı Sayın Dr. Devlet Bahçeli Beyefendinin “Dünya Türk Forumu” çalışmalarına teşviklerini ve başarı dileklerini ve tüm katılımcılara ayrı ayrı selam ve sevgilerini ileterek başlamak istiyorum.
Dünya Türk Forumu gibi Türk halklarını bir araya getiren böyle bir toplantıda öncelikle kendi ana dilim olan Kazakçayı konuşmak isterdim. Ancak ne yazık ki Kazakçadan Türkiye Türkçesine tercüme hizmeti verilmediğinden Forum’da Rusça konuşmak zorundayım.
Oturumumuzun başlığı olan “Sosyoekonomik İş Birliği Konusunda Mevcut Durum, Yeni İş Birliği Alanları ve Kurumsallaşma” konusuna Avrupa’da yaşayan 5 milyon Türk gerçeğinden yola çıkarak, ışık tutmak istiyorum.
“Dünya Türk Forumu” vesilesi ile sizlerle bu önemli günde burada bir arada olmaktan büyük bir mutluluk duymaktayım. Böylesi bir toplantıda, bizleri bir araya getirmek için 7 yıldır gayret gösteren TASAM’a da ayrıca çok teşekkür ederim.