Yeni yüzyılda en köklü değişim ve dönüşüm medya dünyasında yaşanıyor. Medya endüstrisi adeta deri değiştiriyor; medyada kurallar yeniden yazılıyor.
Geçen yüzyılda medya endüstrisinin merkezinde kurumlar/büyük şirketler/devasa yapılar vardı. Merkezi bir örgütlenme mevcuttu. Büyük medya yapıları üzerinden yürüyen bir enformasyon akışıyla toplumlar bilgi/haber/yorum bombardımanına maruz bırakılıyordu.
Dünya artık eski dünya değil; Oyuncuları da değişti, oyunun kuralları da... Sahnede yeni oyuncular var, kurallar yeniden yazılıyor, yeni işbirlikleri doğuyor, yeni anlayışlar yeşeriyor.
Türkiye son yılların en sıcak Ağustos ayını yaşarken siyaset de referandum dolayısıyla hararetli bir yaz geçiriyor. Ülkelerin demokratik gelişmişlikleri açısından büyük önem taşıyan referandumlar, aynı zamanda milli iradenin söz sahibi olması, karar mekanizmasında bulunması açısından da ayrı bir yere sahiptir.
Türkiye’de iki konu hakkında hemen herkesi mutlaka bir fikri vardır; Biri futbol diğeri de siyaset. Özellikle siyaset söz konusu olunca, sokaktaki adamın daha çok söyleyecek sözü vardır. Kendisine görev verilse neler yapacağından tutun da, mevcut siyasetçilerin yaptığı hatalara kadar pek çok konuda fikri vardır, kanaat sahibidir.
Her seçim döneminde baş gösteren hastalık bugünlerde yeniden nüksetti; Seçim tarihi belli olur olmaz, gazetelerde birbiri ardına anketler yayınlanmaya başlandı.
Bu anketlerin bazıları bizzat gazeteler tarafından araştırma şirketlerine sipariş ediliyor, bazılarını şirketler kendileri yapıp ileride siyasi partilerle iş ilişkisi kurabilmek umuduyla medyada yayınlanmasına izin veriyor. Siyasi partilerin manipülasyon amaçlı yapıp kendilerine yakın gazetelerde yayınlattıkları anketler de yok değil…
İstanbul Sanayi Odası’nın bu yıl üçüncüsünü düzenlediği “Sanayi Kongresi”nin ana teması “Sürdürülebilir rekabet gücü: Küresel değişime uyum” idi...
Küreselleşme süreciyle birlikte ulus devletin yapısında ve işleyişinde meydana gelen önemli değişiklikler şöyle özetlenebilir:
- Küreselleşme sürecinde devletler arasındaki etkileşimin şekli değişti. Hükümetler arasındaki ilişki modeli, toplumlara ve uluslararası örgütlere kaydı.
“Ulusal güvenliğin sağlanması, aynı zamanda küresel güvenlik anlamına da gelebilir mi?” Uzun süredir bu sorunun cevabını arayan Amerika Birleşik Devletleri’ne, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi danışmanlarından Zbigniew Brzezinski yazdığı “Tercih: Küresel hakimiyet mi, küresel liderlik mi?” isimli kitabıyla yol gösteriyor. Brzezinski’nin yukarıdaki soruya cevabı kısa: