Cenevre ve Astana süreçleri, nihayet ılıman bir limana ulaştı.
Katar’da yaşam alışıldığı gibi.
Bosna- Hersek’ten döneli on gün oldu. Depreşen acı anıların duygu selini ancak dindirip, gördüklerimi ve dinlediklerimi usa vurmayı deneyebiliyorum.
Madrid’te Öfke ve Kararlılık, Katalonya’da Düş Kırıklığı ve İsyan
Bertrand Russell, 19. yüzyılın 20. yüzyıla verdiği en önemli armağanlarından biri olan bir filozof, tarihçi ve matematikçidir.
Biri Mezapotamya’nın, diğeri tarihi Endülüs coğrafyasının parçası. Halkları kadim, gururlu, inançlı, ama biraz dik kafalı.
O dünyanın en kalabalık ikinci ülkesinin 2014 yılından beri başbakanı. Hindistan bilindiği gibi fakiri çok bir ülke. Ancak büyük bir nufus çoğunluğunun, günde
Çin dünyanın her köşesindeki askeri kapazitesini arttırma çabası içerisinde. Bu küresel ekonomik yayılmasının destekçisi mi, yoksa öncüsü mü diye sorarsanız, cevabım her ikisi de olacak. Neden mi?
Suudi Arabistan ve Katar arasındaki husumet yeni değil. Dışarıdan bakıldığında her ikisi de Arap, her ikisi de Müslüman. Üstelik iki ülke birbirine komşu. Ama bütün bunlar, aradaki hasmane
Dar anlamda ticaret savaşları, iki veya daha fazla ülkenin birbirlerine karşı uyguladıkları ticari tarifeler nedeni ile ortaya çıkan anlaşmazlık veya çatışmalar anlamına gelmektedir.
ABD ve Çin dünyanın en büyük iki ekonomisi. Aralarındaki ilişkilerin rekabetten çok dayanışmayla sürdürülmesinden, dünyanın diğer ülkeleri büyük fayda görebilir.
Tarım sektörünü koruyan hemen her ülkenin, gıda güvencesini sağlama endişesi ön plandadır.
ABD’den başlayarak ve misilleme ile dünyada dozu yükselebilecek ticari korumacılığı kimlerin, hangi sektörlerin ve hangi yöntemlerle istediğini bir kez daha gözden geçirmeliyiz.
19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kıta Avrupa’sı iktisadi korumacılığı tercih ederken, denizaşırı bağları güçlü olan Birleşik Krallık serbest ticarete bağlı kalmış, buna karşılık, ABD
Birleşik Krallık Lizbon Anlaşmasının 50. maddenin AB nezdinde yürürlüğe konması için gerekli ilk adımı attı. Şimdi biçimsel olarak top, AB’nin kalesinde. 29 Mart 2017 itibarı ile Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk’a sunulan 6 sayfalık mektup, Birleşik Krallık’ın, AB den tek taraflı bir ayrılma kararını içeriyor. 24
Musul hala DAİŞ’ten tamamen temizlenemedi. 5000 savaşçıya karşı 60 ülkenin destekli huruç harekatı var. Irak ordusu ve Peşmerge savunması bunun dışında bir savunma gücü. Ülkenin asıl sahibi.
İlk tomurcuklar Londra’yı renk cümbüşüne döndürmüş. Bahar dalları pembe- beyaz, Japon Erikleri eflatunumsu. Halk yemyeşil çayırlarda, zerrin ve sümbüllerin süslediği çiçek tarhları
Yeni dönemin adı belli, bu adı koyan da. Yeni “silahlanma”dönemi. Tabii “silahlandırma” da. Start’ı veren Trump. Sonuç belirsiz. Aslında, “silahsızlanma”
Kıbrıs’ta işlerin yeniden sarpa sarma ihtimaline üzülmek mi lazım? Sevinmek mi? En iyisi tepkisiz beklemek. Gözümü açtım Kıbrıs, bu yaşa geldim yine Kıbrıs. Ama hiç kuşkusuz bu haliyle Kıbrıs,
“Perfide Albion” kıta Avrupa’sının 13. Yüzyıldan bu yana benimsediği bir deyim. Genellikle İngilizlerin, diplomasideki ikiyüzlülüğünü, uluslararası ilişkilerde benimsedikleri elçabukluğunu,