Hepimizin bildiği tek ev olan Dünya’ya artık sığmadığımız günlerdeyiz. Fakat artan insan nüfusu ve dolayısıyla azalan kaynaklar tek sebep değil. Merak, keşfetme tutkusu ve bilinmeze yol alma güdüsü evrende yeni evler bulma arzusunu harekete geçiriyor.
Dünyada güç elde etmek artık uzayda var olmakla yakından ilgili. Her ne kadar uzayda aktivite gerçekleştiren aktörler her geçen gün artsa ve mevcut aktörler uzay teknolojilerinde güçleniyor olsa da asıl gücün hala iki büyük devletin elinde olduğu yadsınamaz bir gerçek: Amerika Birleşik Devletleri ve Çin Halk Cumhuriyeti.
Askeri teknolojiye ağırlık veren Rusya, derin uzay aktiviteleri tam gaz devam ederken Amerika ve Çin’in gerisinde kaldı. Eski uzay gücü Sovyetler Birliği’nin mirasına Rusya sahip çıkamadı.
İnsanoğlunun uzayla ilişkisini kabaca iki kategori altında incelemek mümkün. Bunlardan ilki yerküreye görece yakın mesafeleri kapsayan yörüngesel uzay. 1957 yılında uzaya fırlatılan Sovyet Sputnik uydusunu bugüne kadar 8.000’in üzerinde uydu takip etti ve Dünya’nın yörüngesindeki uydular artık modern yaşamın vazgeçilmez birer unsuru ve uzantısı haline gelmiş durumda. İkinci kategori ise, Dünya’nın yörüngesinin ötesindeki uzay boşluğuna uzanıyor ve derin uzay veya dış uzay olarak niteleniyor.
Dünyada hava kuvvetleri, isimlerine ya uzay kelimesini ekliyor ya da uzaya özel ayrı bir kuvvet kuruyor. Türkiye için bu ayrımı konuşmak için henüz zaman var. Gezegenler arası seyahatin konuşulduğu bu günlerin uzay gündeminde, Türkiye oldukça yeni bir aktör sayılır.