Seçim propagandalarında ve tartışma programlarında Ortadoğu’nun geniş yer bulmasına rağmen ABD başkan adaylarının, bölgenin önemli sorunlarına temas etmekten kaçınmaları dikkat çekmektedir. Her iki başkan adayı da Filistin, İsrail, Suriye ve Lübnan gibi sorunlar yerine İran ve Pakistan üzerine yoğunlaşmaktadırlar. Bu konuda her iki başkan da benzer bir tavır sergilemektedir.
Dikkatlerin Filistin’deki işgalden uzaklaşmış olması İsrail’i rahatlatmaktadır. Liderliği bölünmüş durumda olan Filistinlileri ise artık hiç kimse kale almamaktadır.
Irakla ilgili olarak, Obama ABD birliklerinin hemen çekilmesini, McCain ise birliklerin bir süre daha bu ülkede kalmasını savunmaktadır. Her iki durumda da, Irak’taki ABD askeri varlığı gittikçe azaltılacak ve nihayet sona erdirilecektir.
Söz konusu İran olduğunda her iki liderin de söylemleri sertleşmekte ve nükleer bir İran’a tahammül edilemeyeceği ileri sürülmektedir. Ne var ki, bu noktada Obama İran hükümetiyle hemen diyalog başlatabileceğini söylerken, McCain buna şiddetle karşı çıkmaktadır.
Afganistan her iki başkan adayının zihninde en öncelikli konu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu noktada Afgan hükümetinin desteklenmesi ve El-Kaide ile Taliban’ın sınırlandırılması gerektiği yönündeki düşünceler ön plana çıkmaktadır. Afganistan’da iç güvenliğin gittikçe daha kötüleştiği bir durumda Afgan hükümetini desteklemek ABD için daha masraflı hale gelmektedir. Üstelik geçmişte Usame bin Ladin’i yakalamak üzere başlatılan bir operasyonun sonuca çok yaklaşıldığı bir anda durdurulduğu yönünde son günlerde basında yer alan haberler Afganistan ve El-Kaide konusunda durumun ne kadar karmaşık olduğunu gözler önüne sermektedir.
Taliban’ın kontrol edilebilmesi, Koalisyon güçlerinin duruma hakim olmasına ve Afgan hükümetinin daha etkin hale gelmesine bağlıdır. Oysa ülkede görev yapan İngiliz ve Fransız yetkililer Afgan hükümetinin her geçen gün istenilen noktadan biraz daha uzaklaştığı yönünde açıklamalar yapmaktadırlar. Afganistan’da savaşın koalisyon güçleri tarafından kazanılması imkansız hale gelmekte ve bu durum Taliban ile diyaloga girilmesini zorunlu hale getirmektedir. ABD liderliği Taliban ile diyaloga girilmesine karşı olduğunu açıklasa da, Afganistan’a barışın getirilmesi halkın Taliban liderlerine verdiği desteğin kesilmesine bağlıdır. Ne var ki, Taliban liderliğinin kontrolü kaybetmeye başladığına dair bir inanç oluşmadıkça örgüt halkın desteğini arkasına almaya devam edecektir. Taliban ise bir türlü kontrol altına alınamamaktadır. Çünkü sıkıştığı zaman koalisyon güçlerinin kontrolü altında olan Afganistan’dan, Pakistan’daki hükümetçe kontrol edilemeyen Swat ve FATA’ya (Federal olarak Yönetilen Kabile Alanları -Federally Administered Tribal Areas-) çekilmektedir. İşte bu nokta, Pakistan’ı ABD için son derece önemli hale getirmektedir.
Pakistan ile ilgili olarak Obama ABD askerinin bu ülkeye girip El-Kaide ve Taliban’a saldırmasına derhal izin vereceğini söylemektedir. McCain ise buna şiddetle karşı çıkmakla birlikte, ilkesel olarak McCain’in de Pakistan’a girme taraftarı olduğu, ama bu tür saldırıların Pakistan’ın egemenliğini ihlal edeceği için Pakistan hükümetini ve ABD’yi zor durumda bırakmamak amacıyla bunun ulu orta konuşulmasına karşı çıktığı ileri sürülmektedir.
Unutulmamalıdır ki, son zamanlarda ABD kuvvetleri Pakistan sınırını sık sık ihlal ederek FATA bölgesindeki Taliban güçlerine füze saldırıları gerçekleştirmekte ve bölgeye komando birlikleri konuşlandırmaktadır. Başta Devlet Başkanı Zerdari olmak üzere Pakistanlı yetkililer bu sınır ihlallerini şiddetle kınamış ve eleştirmişlerdir. Gerçi Pakistan kuvvetleri militanlarla mücadele etmekte, yer yer şiddetli çatışmalara girmekte ve Taliban liderlerine bağlı savaşçıları sınırlandırma konusunda başarılı olmaktadırlar ama Amerikalı yetkililer bunu yeterli görmemektedirler. ABD’li yetkililer yeni Devlet Başkanı Zerdari’nin orduyu FATA bölgesine gönderip burada etkinlik kurmaya zorlama noktasında başarılı olup olamayacağı konusunda derin kuşku içerisindedirler çünkü ordu komutanlarının pek çoğunun FATA bölgesindeki kabile liderleri ile kesintiye uğramasından çekindikleri bağlantıları bulunmaktadır.
ABD artık FATA bölgesinde yerel halktan bazı kesimlerin desteğini alan Taliban ve El-Kaide militanlarını görmek istememektedir. Bu nedenle başkanlık yarışının her iki adayı da FATA bölgesinin militanlar için bir sığınak olarak kalmaması konusunda hemfikirdirler. Adaylardan hangisi başkan olursa olsun bu bölgenin militanlardan temizlenmesi için Zerdari üzerine baskı kuracaklardır. Aksi halde ABD kendisi bölgeye girip operasyon yapacaktır. Ordu ile ABD arasında sıkışmış bulunan Zerdari zor durumdadır ve militanlara karşı askeri bir operasyon düzenlemek üzere ülke içerisinde konsensüs sağlamaya çalışmaktadır. Nitekim askeri istihbarat müsteşarı General Ahmet Şüca iç güvenlik tehditleri ve kabilelerden gelen tehditle mücadele yolları konularında bilgi vermek üzere meclise davet edilmiştir.
Pakistanlı yetkililer militanlarla mücadele konusunda başarılı olsalar da olmasalar da, ABD El-Kaide’nin bölgeyi üs olarak kullanarak operasyonlar yürütmesine daha fazla müsamaha göstermeyecektir. Propaganda sürecinde başkan adayları El-Kaide’nin savaşçı güç niteliğinin sona erdirileceği konusunda o kadar çok vaatlerde bulunmuşlardır ki, bu amaca ulaşma konusunda Pakistan’ın iç problemlerinin artık kale alınmayacağı ortadadır. Pakistan parlamentosu ve ordusu arasında ABD’nin haklı olduğuna dair bir uzlaşma sağlanamayacak olursa, bu durum Pakistan için son derece aşağılayıcı bir sonuç doğuracaktır.
20 Eylül’de Pakistan’ın başkenti İslamabad’da Marriot Otel’e düzenlenen ve aralarında bir büyük elçi ile birlikte 60’tan fazla kişinin ölümü ve 260 kişinin yaralanması sonuçlanan saldırı, ülkedeki güvenlik ve siyaset krizinin boyutlarını bir kez daha ortaya koymuştur. Olay Pakistan’ın 11 Eylül’ü olarak nitelendirilmiştir. Saldırganlar bu eylem ile Swat-Bajur ve FATA bölgesinde daraltılan çemberin kaldırılmaması halinde eylemlerini artıracakları mesajını vermişlerdir. Eylem Devlet Başkanı Zerdari’nin New York’ta konuşma yapmak üzere İslamad’dan ayrılacağı, yani İslamad’da güvenlik önlemelerin zirvede olduğu bir güne denk getirilmiştir. Marriot Oteli Parlamento binasının 200 metre uzağında ve güvenlik bölgesinin kalbinde yer almaktadır. Böylece eylemciler ne tür önlem alınırsa alınsın, ülkenin en güvenli bölgesine rahatlıkla girebileceklerini göstermeyi amaçlamışlar ve Müşerref dönemindeki ABD güdümlü politikaların sürdürülmesi halinde demokratik hükümeti de zor durumda bırakacakları mesajını vermişlerdir.
Öte yandan, ABD birlikleri Bajur ve FATA bölgesine düzenlenen saldırılarla Pakistan sınırını sık sık ihlal etmektedirler. Genel Kurmay Başkanı General Aşfak Pervez Keyani’den gelen misilleme tehditlerine ve üst düzey ABD yöneticilerinden gelen güvencelere rağmen ihlallerin sürmesi durumu daha da karmaşıklaştırmaktadır. ABD birlikleri tarafından aralıksız olarak sürdürülen bu sınır ihlallerinin asıl amacının Pakistan’daki mevcut hükümeti, ABD’de seçimlerin ardından yeni yönetim işbaşına gelinceye kadar baskı altında tutmak olduğu ileri sürülmektedir.
İşin tuhafı, bir yandan ABD birlikleri Pakistan sınırlarını ihlal ederken diğer yandan ABD Afganistan’da yürütülen terörle mücadelede Pakistan’dan sürekli olarak destek istemesidir. Daha da ilginç olanı ise, bir yandan ABD terörle mücadelede Pakistan desteğine ihtiyaç duyarken, diğer yandan Pakistan’ın toprak bütünlüğünü koruyabilmesi için ABD yardımına giderek daha fazla muhtaç hale gelmesidir.
Benazır Butto kendi kendine uyguladığı sürgünü, Pakistan’a dönüp aşırılıkçılarla mücadele etme amacıyla sona erdirmiş ve bu karar onun ölümüne mal olmuştu. Şimdi ise Butto’nun partisi Pakistan Halk Partisi- PPP aşırılıkçılarla uzlaşma ve barışma çareleri aramaktadır. Anlaşılan o ki, bu gün Pakistan hükümeti ABD ile aşırılıkçılar arasında kalmış durumdadır. Bundan sonrası için hükümet ya uluslararası alanda yalnız kalmamak ve ekonomik sıkıntıya düşmemek için ABD yanlısı bir tutum benimseyecek veya halk desteğini arkasına almak amacıyla aşırılıkçılarla barışma yoluna gidecek, ya da üçüncü yol olarak hem ABD’yi ve hem aşırılıkçıları idare etme yoluna gidecektir. Üçüncü yolun başarılı olabilmesi için Pakistan’ın, ABD’ye bölgede savaş ile başarılı olmanın mümkün olmadığını, ABD’ye yardımcı olabileceğini fakat bunun ulusal çıkarlarını feda etmesi pahasına olmaması gerektiğini net bir şekilde anlatabilmesine bağlıdır.