ABD ekonomisinde görülen aksaklıklarla birlikte tüm dünyada hammadde fiyatlarında büyük artışlar yaşanmıştır. Fiyat artışında başta gelen hammadde petrol olmuş, petroldeki fiyat artışı başta gıda maddeleri olmak diğer ürünlerdeki fiyat artışlarını tetiklemiştir. Üstelik petrolün aşırı şekilde değerlenmesi nedeniyle Brezilya gibi tarım ülkeleri tercihlerini tahıl üretiminden biofuel olarak tanınan etanol ve biodizel için şeker kamışı gibi ürünlere kaydırmışlardır ve bu durumun da gıda fiyatlarındaki artışın temel nedenlerinden biri olduğu ileri sürülmektedir.
Artan Petrol Fiyatları Ve Arap Petrol Endüstrisindeki Gelişmeler
ABD ekonomisinde görülen aksaklıklarla birlikte tüm dünyada hammadde fiyatlarında büyük artışlar yaşanmıştır. Fiyat artışında başta gelen hammadde petrol olmuş, petroldeki fiyat artışı başta gıda maddeleri olmak diğer ürünlerdeki fiyat artışlarını tetiklemiştir. ...
Fiyat belirleme konusunda OPEC’in pek fazla bir etkisinin olmadığı, bu konuda asıl etkili olanın küresel düzeyde etkili Londra ve New York piyasalarında yapılan günlük spekülasyonların etkili olduğu ileri sürülmektedir. Bu görüş savunanlara göre, OPEC’in rolü petrol arzını düzgün bir biçimde sürdürmek ve petrol kıtlığını engellemekle sınırlı kalmıştır. Günlük 30 milyon varil olan petrol arzının düzenli bir biçimde sürdürülmesinin fiyatlar üzerinde tabi ki belirli bir etkisi bulunmaktadır. Ancak fiyatlarının 120 dolar sınırına gelip dayanmasının OPEC politikalarından kaynaklandığını, örneğin günlük petrol arzının 500.000 ya da 1 milyon varil artırılmasının fiyatları sınırlandıracağını söylemek zordur. Çünkü mevcut üretimin tüketimi rahatlıkla karşıladığı, ancak günlük bir milyon varil civarında petrolün ticari ya da stratejik rezervlere aktarıldığı ileri sürülmektedir. Bu anlamda, diğer hammadde fiyatları yanında petrol fiyatlarının da yükselmesinin altında yatan temel faktörlerden birinin ABD’deki mortgage krizi olduğu ileri sürülmektedir. Irak’taki çatışmaların devam etmesi, Türkiye’nin Kuzey Irak ile ilgili olarak yaşadığı problemler ve İran ile ABD arasındaki gerginliğinin artması gibi faktörlerin de büyük etkisi olduğu dile getirilmektedir.
Fiyatları belirleyen temel faktör arz–talep dengesinde yaşanan gelişmelerdir. Bununla birlikte, petrolde yaşanan son fiyat artışlarını arz talep dengesinde yaşanan değişimle açıklamak çok zordur. Çünkü bin yılın başında 20 dolar civarında olan petrol fiyatları yaklaşık 5-6 kat artmış ve 120 dolar civarına yaklaşmıştır. Doların değer kaybetmesi ve petrol fiyatları ile ilgili spekülasyonlar da fiyatların yükselmesinde önemli rol oynamıştır. Bu nedenle petrol fiyatları ile uluslararası pazarlardaki arz – talep dinamikleri arasındaki bağ zayıfladığından, OPEC’in petrol fiyatlarını kontrol etme konusundaki rolü de marjinalleşmiştir. Petrol piyasası kendi normal dinamiklerini yeninde kazanana dek, OPEC’in etkisiz kalmaya devam etmesi beklenilmektedir. Tüketici ülkeler açısından bakıldığında ise, artan petrol fiyatları bu ülkelerin ekonomilerini derinden etkilemektedir. Çarpıcı bir örnek olarak, ABD’nin yıllık ham petrol ithalatı %300 artarak 327 milyar dolara ulaşmıştır ve 2008 yılında bu rakamın 400 milyar dolara ulaşması beklenilmektedir.
***
Öte yandan petrol arzının çok esnek olmaması, yani mevcut petrol rezervlerini artan taleple orantılı biçimde artıma imkanı bulunmaması nedeniyle, ucuz petrol döneminin sona erdiği ve bundan sonra petrol fiyatlarında artık önemli bir düşüşün beklenmemesi gerektiği ileri sürülmektedir. 1989 yılında Goldman Sachs adlı finans kurumu tarafından yapılan tahminlerde petrol fiyatlarının 100 dolara yükseleceği ileri sürülmüştü. Şimdi aynı kurum tarafından yapılan tahminde Mayıs ayı sonlarına doğru 90 dolara doğru bir gerileme yaşanacağı ileri sürülüyor. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) da petrol tüketen ülkelerde görülen ekonomik daralmalar nedeniyle günlük petrol talebinin 2008 yılında 80 bin varil azalacağını öngörmekte.
***
Ham petrol fiyatlarında görülen artışa paralel olarak, 2008 yılı Arap petrolü açsından bir dönüm noktası olarak değerlendirilmektedir. Petrol fiyatlarının rekor kırmasından da kaynaklanan ivmeyle Arap ülkelerindeki petrol ve doğal gaz üretimi ve rafineri kapasitelerinde büyük artış kaydedilmiştir. Şu anda pek çok özel Arap şirketi kuruluş aşamasındadır.
Irak, Libya ve Cezayir’de yeni petrol alanları bulunması için uluslararası petrol şirketleri ile müzakereler sürmektedir. Müzakerelerin başarıyla sonuçlanması ve güvenliğin sağlanması halinde, Irak’ın petrol üretim kapasitesi bir yıl içerisinde günlük yarım milyon varile kadar yükselebilecektir. Aynı şekilde, Suudi Arabistan önümüzdeki birkaç içerisinde petrol üretimini günlük 9 milyon varilden 12 milyon varile, Cezayir günlük 750 bin varilden 1,4 milyon varile, Libya ise günlük 1,5 milyon varile yükseltmeyi planlamaktadır. Doğal gazda da benzer gelişmeler yaşanmaktadır. Örneğin, Katar 2010 yılına dek sıvı gaz üretim kapasitesini yıllık 77 milyon tona çıkarmayı planlamaktadır.
Arap ülkelerinde rafineri kapasitelerinin yükseltilmesi konusunda da hummalı bir faaliyet gözlemlenmektedir. Körfez ülkelerinde günlük üretim kapasitesi 3,5 milyon varile ulaşan 10 yeni rafinerinin inşası çalışmaları devam etmektedir. Bu rafinerilerin dördü Suudi Arabistan’da, biri Kuveyt’te, ikisi Birleşik Arap Emirlikleri’nde, ikisi Katar’da ve biri Umman’da inşa edilecektir. Bu konuda Suudi ARAMCO şirketinin diğer yerel şirketlere öncülük etmesi beklenmektedir.
Rekor petrol fiyatları nedeniyle Arap ülkelerinde finansal likiditenin artmasından yararlanılarak kurulan yeni petrol şirketlerinin hisseleri yerel borsalarda işlem görmeye başlamıştır. Haftalık petrol bülteni MEES’in verdiği bilgilere göre, Birleşik Arap Emirlikleri’nde 18, Kuveyt’te 10, Bahreyn’de 8 ve Suudi Arabistan’da 6 yeni petrol şirketi kurulmuştur. Hatırlatmak gerekirse, Arap ülkelerinde ilk özel petrol şirketi 1970’li yıllarda Kuveyt’te kurulmuştu. Arap ülkelerinde yeni kurulan özel şirketlerin en tanınanı ise Suudi Dana petrol şirketidir. Bu şirket Suudi Arabistan dışında da faaliyet göstermektedir. Örneğin Mısır’da petrol üreten bir şirketin hisselerinin önemli bir bölümü Dana adlı şirkete aittir. Bu yeni şirketler bir takım güçlüklerle karşıyadırlar. Söz konusu ülkelerde petrol kaynakları devlet mülkiyetinde olduğu için, bu şirketler devlet işletmeleri karşısında haksız rekabetle karşı karşıyadırlar. Öte yandan, pazar erişimi ve petrol teknolojisi uluslararası büyük petrol şirketlerinin kontrolündedir ve bu yeni şirketlerin onlarla mücadele etmesi son derece güçtür. Bazı Arap petrol şirketleri risk paylaşımı için bölge dışından şirketlerle işbirliğine gitmekte ve güçlükleri bu şekilde aşmaya çalışmaktadırlar.
Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.