Belgenin alt başlığı: "Britanya'yı Daha Güvenli Hale Getirmek - içerde güvenli, dışarda güçlü" şeklinde yapılandırılmış. Belgeye göre: "Dünya değişti. Şu anda karşı karşıya olduğumuz tehdit, Soğuk Savaş'tan bu yana hiç olmadığı kadar ciddi ve daha az öngörülebilir. Birleşik Krallık Avrupa'da savaş, Rusya'nın artan saldırganlığı, yeni nükleer riskler ve yurtiçinde siber saldırılarla karşı karşıya." Belgeye göre insansız hava araçları artık geleneksel topçu silahlarından daha fazla insan öldürüyor ve yeni teknolojiyi eline en hızlı kim geçirirse o avantajlı olacak.
Belgeye göre bu değişim İngilizlerin caydırıcılık ve savunma stratejisinde bir dönüm noktası niteliğinde. Bu stratejiye göre İngiltere tehditleri caydırmak ve Avrupa-Atlantik'te güvenliği güçlendirmek için savaşa hazır olma durumuna geçiyor: "Birleşik Krallık Avrupa güvenliğinde daha fazla sorumluluk üstlenmeye başladıkça, 'önce NATO' savunma politikasına sahip olmalı ve İttifak içinde liderlik etmeliyiz."Belge önümüzdeki on yıl içinde değişim sözü vererek daha ölümcül bir NATO'nun altını çiziyor. Savunma harcamalarının bu çerçevede önce GSYİH'nın yüzde 2.5'ine daha sonra da 2027 yılından itibaren de yüzde 3'e çıkarılması planlanıyor.
Belgenin savunma vizyonu şu şekilde: Savaşa hazırlığa geçiş: Gelecek için donatılmış daha ölümcül bir 'entegre güç' oluşturmak ve güçlendirilmiş anavatan savunması. Büyüme için mobilizasyon: Sanayi ile yeni bir ortaklık, radikal tedarik reformları ve Birleşik Krallık işletmelerinin desteklenmesi yoluyla istihdam ve refahın artırılması. 'Önce NATO': Yeni teknoloji ve güncellenmiş konvansiyonel kabiliyetlerle NATO'da liderlik ederek Avrupa güvenliğine adım atmak. Ukrayna'dan alınan dersler: Silahlı Kuvvetlerimizi daha güçlü ve güvenli hale getirmek için insansız hava araçlarından, verilerden ve dijital savaştan yararlanmak. Total toplum yaklaşımı: Ulusal dayanıklılığa katılımı genişletmek. (Bu madde bana biraz Çin'in askeri-sivil füzyon yaklaşımını hatırlattı.)
Yani özetle İngiliz ordusu konvansiyonel ve dijital kapasitenin aynı anda kullanıldığı hibrit bir yaklaşıma evriliyor. Tankları ve topları tamamlayan SİHA'lar ve hızlı tedarik özellikle vurgulanıyor. Ayrıca ordu ile özel sektör ve hatta tüm toplum ile arasındaki engellerin kaldırılmasına vurgu yapılıyor.
Belgeye bir önsöz yazan Başbakan Keir Starmer'ın şu sözleri dikkat çekiyor: "Temel gerçek açıktır: karşı karşıya kaldığımız tehditlerin adım adım değişmesi, bu tehditleri karşılamak için İngiliz savunmasında da adım adım bir değişim gerektirmektedir. Ulusal güvenliğimizle asla kumar oynamayacağız. Bu alanda en büyük zihniyet değişimini sağlamamız gerekiyor. Güvenlik ve savunmayı ön plana ve merkeze koymak."
İşin ayrıntılarına gelince belgede tam zamanlı asker sayısının 76.000 olacağı zikredilmiş. Ayrıca otonom deniz araçları ile zenginleştirilmiş bir hibrit donanmadan bahsediliyor. Yeni nesil hava kuvvetleri de es geçilmezken hava savunmasına 1 milyar euro ayrılacağı belirtilmiş. Mühimmat konusunda 6 milyar euroluk bir yatırım söz konusu. Ayrıca AUKUS kapsamında 12 yeni denizaltı. Öte yandan 2030 yılına kadar stratejik bir yedek gücün kurulması da planlanmış.
144 sayfalık belgede bunun gibi birçok veri bulunuyor. Belgenin NATO'ya öncelik verdiğini ve "savaşa hazır olma durumunu" yansıttığını söylemek mümkün. Ayrıca "total toplum" yaklaşımı Churchillvari bir seferberlik yaklaşımına işaret ediyor.
İngilizler hem Rusya gibi jeopolitik hem de yeni nesil savaşların yaygınlaşması ve derinleşmesi gibi teknolojik iki temel problem ile karşı karşıya. Savunma bütçesi konusundaki yüzde 3 hedefi muğlak; buna ulaşmak için nerden kesinti olacak belli değil. Ayrıca NATO sürekli yüzde 5 derken neden geride kalındığı konusu da muamma.
Hülasa İngilizler geleceğe uygun, daha ölümcül ve entegre bir ordu talep ediyor ve bunu inşa etmenin derdine düşmüş durumda. Bu çerçevede NATO ile birlikte hareket etme ve tüm toplumu bu çerçevede değerlendirme istidadı ağırlık kazanıyor. Ukrayna'da çıkarılan dersler ve savunma sanayisinin geliştirilmesi hedefleri ile tablo tamamlanıyor.
Eleştirilere gelince belgede sık sık “wartime pace of innovation“ vurgusu var. Ancak bu vizyonun pratiğe nasıl döküleceği belirsiz. Ayrıca teknolojik sistemlerin savaş alanında “her derde deva“ olabileceği yanılgısı hataya açık bir yaklaşım.
Total toplum yaklaşımı önemli ama bunun çerçevesi ve katılımın sınırları net değil. İnsan gücü konusunda tam bir hesaplama yok gibi. Dolayısı ile bu yaklaşım biraz yüzeysel kalmış.
Belgede Çin de unutulmamış. Çin'in sofistike ve ısrarlı bir meydan okuma olduğu belirtilmiş: "Çin, ekonomik, teknolojik ve askeri yeteneklerini giderek daha fazla kullanarak Hint-Pasifik bölgesinde hakimiyet kurmayı, ABD etkisini zayıflatmayı ve kurallara dayalı uluslararası düzene baskı yapmayı hedeflemektedir. İngiltere Savunma Bakanlığı, nerede ve kiminle savaşırsa savaşsın Çin teknolojisiyle karşı karşıya kalma olasılığıyla yüzleşmek zorundadır."
İlgili belge için bkz: https://t.co/upvLsvazN7