Din, dil, tarih ve coğrafya kardeşliği dışında “stratejik karşılıklı bağımlılık ve güven inşası“, Türkiye - Körfez (Arap) Ülkeleri ilişkilerinin önündeki temel zihinsel eşiktir. Ülkeler arası önceliklerin ve farklılıkların, bölgesel zayıflığa ve güvenlik açığına dönüşmemesi için doğru yönetilmesi ortak risk ve fırsatlara odaklanma ile mümkün olacaktır.
Suudi Arabistan - İran rekabeti, Körfez'in jeopolitik ve jeostratejik konumu kapsamında önem arz etmektedir. Tarihsel olarak uzanan bu rekabette bölgesel ve mezhepsel eksende Şii - Sünni ayrışması kritik bir konudur. Aralık 2010'da başlayan Arap Baharı; Orta Doğu'da İran'ı daha da güçlendirmiş ve Körfez ülkeleri için Şii - Sünni mezhepsel gerilimini artırmıştır. Özellikle Yemen'de ve Sudan’da devam eden iç savaşlar, Körfez ülkeleri içindeki jeopolitik ve jeoekonomik sorunları daha da derinleştirmiştir.
Irak’ın işgalinden bu yana, İran’ın Şii eksenli yayılmacı ve çevreleyici politikalarının Bağdat, Şam, Beyrut ve Sana’a üzerindeki etkisi, başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkelerinde ve Arap dünyasında ulusal güvenlik tehdidi algısını artırmaktadır. Ayrıca Yemen’de Şii Husiler’in başkent Sana’a’yı ve Ülke’nin kuzeyindeki bölgeleri kontrol etmesinin Orta Doğu’da bölgesel bir “ittifak kuşağının“ ortaya çıkmasına yol açtığı gözlemlenmektedir. İdeo-Pragmatik Model (IPM) başlıklı yeni model önerisi, İran gibi ideolojik güdümlü otoriter devletlerin güvenlik ve dış politikalarının en iyi açıklandığı model olarak ifade edilmektedir. Devletin bekasına yönelik tehdidin niteliğine bağlı olarak ülke ya pragmatik ya da ideolojik yaklaşımlar izlemeyi seçmektedir. Aynı model Küba, Kuzey Kore ve Venezuela gibi ülkelerin güvenlik ve dış politika yaklaşımlarını analiz için de kullanılabilmektedir.
Ana Tema
Ticaret Koridorları Güvenliği ve Türkiye
Alt Temalar
Güvenli Bereket Hilali ve Denge Ortaklığı