Zamanla içeride/dışarıda biriken zayıflıklar, bağımlılıklar yönetilemez bir matriks ortaya çıkarır. Söylenen büyük sözler ciddiye alınmaz, cihanşümul bir model yada ilham kaynağı olmakta mümkün olmaz. Temsil edildiği düşünülen üst kimliğin saygınlığı ve içinde varolma isteği azalır. Ekonomi başta olmak üzere her boyutta katma değer verimliliği düşer, vasatlık ve altı yeni standart olmaya başlar. Kazanımlar ve dosya hafızası kişilere bağlı olarak sürekli sıfırlanarak yeniden başlatılır.
Kendi dağdağası ve küçük endişelerinde kaybolmuş “meritokratik ekosistem“ antet referans dışında neredeyse her şeye karşı görme ve işitme engelli adayıdır. Sayısız tarihi fırsat, potansiyel, öneri, proje, program, işbirliği bu sebeple ıskalanır. Sürekli kan kaybederek kuralsız bir müsabakaya dönüşen Meritokrasi’de aktörlerin rekabeti büyük ölçüde mevcut gerçekliğe uyum, korunma ve paylanma odaklıdır. Hangi tarafta olursa olsun bu nitelik sorunu bir sınama anında en büyük güvenlik/gelecek zaafına dönüşür. Sosyolojik travmalar her boyutuyla Ülkeyi aklı selimden uzaklaştırarak reel-politik ötesi tercih ve maceralara açık hale getirir.
Zararı azaltma, faydayı çoğaltma misyonu ile cansiparane çalışan, sistemi sürekli görünmeden onaran, kişi ve kurumların sigorta denge işlevi de enerjisi de sonsuz değildir. Ki düşman için de öncelikli hedef hep bu potansiyeldir. Ümit olabilecek bu zümre engel addedilerek ağır haksızlıklarla, mahrumiyetle, rekabet adaletsizliğiyle bir süre sonra zayıf düşürülmüşler taifesine dahil edilir. Ülke içinde veya dışında atıl hale gelen milli kapasite intiharla eş anlamlıdır.
Yine bilinen konvansiyonel risklerle birlikte; “akıl, nesil, aile, inanç ve devlet güvenliği“başta olmak üzere varoluşsal krizlerin her an mümkün olduğu, tüm konvansiyonel birikimlerin anlamsız kalacağı zamanların da uzak olmadığı açıktır.
Son 20 yılda benzerlerinde olduğu gibi onur ve ısrarla arz edilen bu içtenlikli düşüncelere hak verilsin veya verilmesin tekrarlamak gerekir ki bilinen tarihin en sofistike döneminde re-organize olmak, bugün ve gelecek için seçenek değil zorunluluktur. Defakto gelişecek bir re-organizasyonun sonuçları da öngörülebilir değildir.
Bu çerçevede bağışıklık sistemini rehabilite etmek, stratejik yönetişim için bir düşünce ekosistemi inşa etmek, nice nesile mal olan stratejik kazanımları koruyarak dönüşümü, eşit vatandaşlık ve adil rekabete dayalı üretim ve paylaşımı başarmak, dostlar kardeşler ve insanlık namına ümit/denge olmaya devam etmek, refah kültür ve medeniyet örneği olmak, en ivedisi ise dönemin eşsiz fitne, tehdit ve fırsatlarını doğru yönetmek için; vizyonu “güç ve adalet“ olan holistik (siyasi, ekonomik ve sektörel uyumlu bütüncül) bir makro politika ve ahlak/liyakat temelli “meritokratik devrim“ yeni Kızıl Elma / Zümrüdüanka’dır.
*(Yazının ilki 29.07.2003 tarihinde yayımlanmıştır. Link:https://tasam.org/tr-TR/Icerik/8/evlat_da_bizim_devlet_de )