Uluslararası Afet Riski Azaltma Günü Yaklaşırken Bilinçlenmenin Önemi

Yorum

Artık ahkâm kesmekten öte çapı kalmayan Birleşmiş Milletlerin(BM), Afet Riski Azaltma Günü yaklaşırken uygun gördüğü tema bu yıl oldukça ilginç. Adeta eski kuşaklardan ümidi kesmişçesine 2024, Uluslararası Afet Riski Azaltma Günü olan 13 Ekim için açıklanan tema “ Bir Sonraki Kuşağın, dirençli bir Gelecek için Güçlendirilmesi (Empowering the Next Generation for a Resilient Future)”. ...

Artık ahkâm kesmekten öte çapı kalmayan Birleşmiş Milletlerin(BM), Afet Riski Azaltma Günü yaklaşırken uygun gördüğü tema bu yıl oldukça ilginç. Adeta eski kuşaklardan ümidi kesmişçesine 2024, Uluslararası Afet Riski Azaltma Günü olan 13 Ekim için açıklanan tema “ Bir Sonraki Kuşağın, dirençli bir Gelecek için Güçlendirilmesi (Empowering the Next Generation for a Resilient Future)“. Bu amaçla etkinlikler düzenlenmesi; yapılan etkinliklere gençlerin katılması ve adaletsizliklerin ortadan kaldırılması için diyalog ortamları yaratılmasını öneren BM, aynı zamanda sosyal medyanın da bu amaçla kullanılmasının, paylaşım yaratmak açısından önemini vurguluyor. “Ağaç yaşken eğilir“, galiba BM in belli etmeden benimsediği özlü söz. Sosyal Medyanın kullanılması ise bükülemeyen bileğin gücünü, hayırlı bir amaca yöneltmek için düşünülen iyi bir yol. Ama seminerler birçok yerde biraz “kendimiz söyler, kendimiz dinleriz“ havasında kalmaya mahkûm gibi görünüyor. Yine de ilgili çevrelerdeki telaşlı hazırlık değerli. Yaratılan isteklendirme bile önemli.

Dedenin Yediği Koruktan, Torunun Dişini Korumak İçin
Aynı anda ve her yerde sürekli bir bilinçlendirme yaratmak için BM, her güne bir tematik başlık ve içerik atfetmiş durumda. Dünya Kadın Günü, Çocuk Günü, Engelliler Günü gibi artık sıradanlaşan ama sıradanlaştıkça, altında yatan endişeleri karmaşıklaşan temalar, gereksinmelere göre daha da dikkatli ihtisas başlığı haline gelmeye başladı. İşte bunlardan biri şiddeti artan doğal ve doğal olmayan afetlerle ilgili olanı. Tabii günler birbirini kovalarken bunlar arasındaki bağlantılar da birbirine ekleniyor. “İklim değişikliği ve küresel ısınma“, doğal afetleri ne kadar tetikliyor? Şiddetini ne kadar etkiliyor ve buna karşılık işin kaynağından başlayarak ne gibi önlemler alınabilir? Bu konularda ulusal ve uluslararası düzeyde yapılan işbirliği nasıl bir semere verdi ve verecek? Bütün bu sorular işte 13 Ekim 2024 yaklaşırken yine gündemde. Evet, şimdi dedenin koruk yemesine engel olamayan dünya, torunun dişi sızlamasın çabasında. Ama nasıl? Eğitimle, bilinçlendirerek ve bir afetle karşılaşınca fenersiz yakalanmasını engellemek, insani dayanışmanın en az kamusal önlemler kadar önemli olduğunu hatırlatmak için. Umut bundan sonra afet yönetiminin daha etkin hale gelmesi ve zararın asgariye indirilmesinde. Engellenebilir ve engellenemeyen afet ayırımı yapılmaksızın hep afet şiddetinin, ekonomik ve sosyal maliyetinin nasıl asgariye indirilebileceğine kafa yoruluyor. Bilinçlenmenin özü belki bu. Ama bunun kültürel şifrelerinin değiştirilmesi o kadar kolay değil. Bunun da ötesinde deprem gibi engellenemeyen, tahmin edilmesi kolay olmayan afetlerde, yasal zorunlukla, eğitim ve teknoloji yardımı ile bir etki azaltma penceresi olsa bile, iş yapma ahlakı, kurallara uyma ve sosyal yardımlaşma keyfiyeti açısından zafiyet gösteren ülkelerde bunun gerçekleştirilmesi, bir günlük göstermelik eğitim ve bilinçlendirmeyle sağlanamıyor. Neden deprem sonrasında bazı ülkelerde yağma oluyor da, Japonya’da olmuyor sorusunun cevabı, sadece dayanıklı inşaat, dikkatli zemin seçimi, uygun ve gelişmiş inşaat teknolojisinden değil, insanların fırsat çıkınca kendilerine ait olmayana tenezzül etmemesinden geçiyor. Ama bir kültürde “yağma Hasan’ın böreği“ diye bir deyim varsa, bir durup düşünmek gerek.

Afet Yaratma ve Yaratmama Tercihi
Ormansızlaştırma, heyelan gibi doğal afetleri tetikliyor. Kuraklığı ve kıtlığı beraberinde getiriyor. Açlık ve açlık sonucu gelen göçler gibi afetlere veya afet benzerlerine aşamalı geçiş yaratıyor. Denetimsiz veya denetim eksikliği olan sanayi dallarında ve tarımda kullanılan girdiler, yapılan aşırı üretim, atık azaltma ve arıtma gibi önemli faaliyetlerdeki bilinç eksikliği, tedrici değişimlere bozulmalara ve sonunda hava kirliliği, su kirliliği, toprak erozyonu, obruk gibi yavaş ve ani afetlere neden olabiliyor. Ama savaşlarla gelen doğa tahribatı ve insan kıyımı engellenemiyor. İki ayrı savaş bölgesi arasında sıkışıp kalmış olan Türkiye bunu en iyi gözleyecek konumda. Savaşlar engellenemediği sürece afet yaratmak çocuk oyuncağı. Ukrayna’da ekili topraklar ve ormanlar yanıyor. Dünyanın tahıl ambarı olan bu ülkenin Güneyindeki, Nova Kakhovka barajının 6 Haziran 2023 de patlaması, başlı başına bir afetti. Ekili alanları su bastı; yerleşim yerleri sular altında kaldı. Dünya içine sindirip, günlük yaşamına bakmaya devam etti. Rusya’nın saldırıları karşısında Zaporizhzhia nükleer santralı her an patlayıp yeni bir Çernobil felaketine yol açabilecekken, bu konudaki bilinçlendirme, koruyucu maske temini veya bunu yapacak birimlerin hazırlığı elbette önemli. Ama bu bekleyişin yarattığı moral bezginlik, adeta şüyuun vukuu kadar kötü olması gibi. Nitekim BM e bağlı olarak faaliyet gösteren Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu(IAEA), Ağustos 2024 de Zaporizhzhia santrali ile ilgili bir güvenlik uyarısında bulunarak, santral yakınına düşen, patlayıcı yüklü bir insansız hava aracının yarattığı riski açıklamıştı[1]. Genç veya yaşlı kuşaklara yapılacak bilinçlendirme ve eğitim ne olursa olsun durdurulamayan Ukrayna –Rusya Savaşı sadece Ukrayna için değil, Karadeniz’i ve Hazar denizini çevreleyen tüm ülkeler için büyük bir afet riski. Öte yandan İsrail-Gazze savaşının yarattığı insan dramı üzerine, şimdi tekrar Lübnan’ın Güneyine sıçrayan savaşa “ denetimli misilleme“ ile katılan İran, İsrail ile birlikte yeni bir afet riski yaratma peşinde.

Katmerli Afet
Orta Doğu zaten başlı başına bir afet üretme merkezi. Kızıl Deniz çevresi hem Yemen, hem de Sudan ve Eritre’de yaşanan savaşlarla bir açık afet alanı. Etkileri hem Akdeniz’e, hem de Hint Okyanusu’na uzanıyor. Petrol tankerleri isabet alıyor ve sıvı petrolün denize akması, bir afet riski olarak bölgeyi tehdit ediyor. Kızıl Deniz’in Hint Okyanusuna kavuştu Bab-ül Mendep boğazı nice afete tanıklık ettiği için mi “Göz Yaşı Boğazı“ adını almış bilmiyorum. Ama şimdi İsrail İran’ın Hürmüz Boğazı çevresindeki petrol kuyularını, ülkenin çeşitli yerlerindeki doğal gaz alt yapısını ve en önemlisi Nükleer santrallarını vurmaktan söz ediyor. Denetimli misilleme İran’ın İsrail’deki Demona nükleer santralını mı hedef alır? Yoksa Leviathan doğal gaz kuyularını mı bilinmez. Ama her iki ülke de karşılıklı birer “Afet Kuluçka Makinası“ olma yarışında. Bu duruma BM eli böğründe, dünyaya bir başka “Afet Riski Azaltma Etkinlikleri“ düzenleme talkını vermekle meşgul. Etkinlik düzenlemek savaş üreticilerini tembih etse iyi olur. Tabii bilinç olmasa olmaz. Ama olunca da bir şey olmuyor.
 
Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2812 ) Etkinlik ( 228 )
Alanlar
TASAM Afrika 80 654
TASAM Asya 100 1132
TASAM Avrupa 23 659
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 300
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1413 ) Etkinlik ( 56 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 25 628
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 191
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1307 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 521
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2065 ) Etkinlik ( 84 )
Alanlar
TASAM Türkiye 84 2065

Amerika Birleşik Devletleri ve Çin şu günlerde çok az konuda hemfikir, ama üst düzey yetkililerin aynı fikirde olduğu şaşırtıcı bir konu var: dünya çok kutuplu düzene geçiyor. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, verdiği ilk röportajlarından birinde ABD’nin geçtiğimiz on yıllarda tadını çıkardığı tek k...;

Jeopolitikçi ve Deniz Tarihçisi Dr. Nejat Tarakçı’nın mesleki deneyim, bilgi ve araştırmalarına dayalı deniz temalı felsefi, tarihî, bilgi veren ve anılarını da içeren ilginç makalelerini derlediği “Denizden Çıkan Yazılar” adlı eseri TASAM Yayınları tarafından e-kitap olarak yayımlandı. ;

Osmanlı ve kısmen de Cumhuriyet dönemine ait genel tarihin deniz veçhelerindeki ilginç olaylarını kısa hikayeler şeklinde özetleyen Jeopolitikçi ve Deniz Tarihçisi Dr. Nejat Tarakçı’nın “Osmanlıdan Cumhuriyete Deniz Tarihimizde İz Bırakan Olaylar” adlı eseri TASAM Yayınları tarafından e-kitap olarak...;

BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) küresel sistemde yükselen güçlerin sesi olma iddiasıyla ortaya çıkan ve özellikle Küresel Güney’in taleplerine dikkat çekmeyi amaçlayan önemli bir platformdur. Ancak bu yapının halen tam anlamıyla kurumsal bir uluslararası örgüt olmadığı açıkça...;

Devletlerin güvenlik politikaları, yalnızca mevcut tehditlere karşı alınan önlemlerle değil, tehditleri nasıl tanımladıkları ve bu tehditleri ne ölçüde tarihsel, ideolojik ya da stratejik olarak kurguladıklarıyla doğrudan ilişkilidir. Bu bağlamda İsrail, güvenlik doktrinleri açısından istisnai bir ö...;

Bir ulusal güvenlik meselesi olan istihbarat kavramı çerçevesinde istihbaratı destekleyen unsur olan düşünülen, aynı zamanda siber istihbarat araçlarından biri olan veri taşıma ve veri entegrasyonu işlemlerinin önemi günümüzde giderek artmaktadır. ;

Savunma sanayi, ulusal güvenlik ve stratejik bağımsızlık açısından kritik bir öneme sahiptir. Bu sektörün etkinliği, teknolojik yenilikler ve Ar-Ge yatırımları ile doğrudan ilişkilidir. Ar-Ge faaliyetleri, savunma sistemlerinin ve teknolojilerinin yenilenmesi ve geliştirilmesiyle hem savunma yetenek...;

Bu çalışmanın temel amacı Türkiye ve Ermenistan arasındaki ilişkilerin tarihsel süreç içerisinde nasıl sorunsallaştığı ve bu sorunların stratejik iş birliğine dönüşebilme potansiyelini incelemektir. Uluslararası ilişkiler teorilerinden olan “tutsak ikilemi” iki ülke arasındaki ilişkilerin iş birliği...;

9. Türkiye - Körfez Savunma ve Güvenlik Forumu

  • 27 Kas 2025 - 28 Kas 2025
  • Wish More Hotel Istanbul -
  • İstanbul -

7. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 27 Kas 2025 - 28 Kas 2025
  • Wish More Hotel Istanbul -
  • İstanbul -

4. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 27 Kas 2025 - 28 Kas 2025
  • Wish More Hotel Istanbul -
  • İstanbul -

8. Türkiye - Afrika Savunma Güvenlik ve Uzay Forumu

  • 27 Kas 2025 - 28 Kas 2025
  • Wish More Hotel Istanbul -
  • İstanbul -

2. Yeniden Asya Güvenlik Forumu

  • 27 Kas 2025 - 28 Kas 2025
  • Wish More Hotel Istanbul -
  • İstanbul -

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 1

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Oca 2024 - 10 Şub 2024
  • İstanbul - Türkiye

11. İstanbul Güvenlik Konferansı (2025)

  • 27 Kas 2025 - 28 Kas 2025
  • Wish More Hotel Istanbul -
  • İstanbul -

1. Yeniden Asya Güvenlik Forumu

  • 21 Kas 2024 - 22 Kas 2024
  • İstanbul - Türkiye

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Gündem 2063, Afrika'yı geleceğin küresel güç merkezine dönüştürecek yol haritası ve eylem planıdır. Kıtanın elli yıllık süreci kapsayan hedeflerine ulaşma niyetinin somut göstergesidir.