NATO ve AB'nin Soğuk Savaş Sonrası Güneydoğu Kanat Politikalarının Türkiye ve Arap Coğrafyalarına Etkileri

Makale

Karadeniz bölgesi geçmişten günümüze çeşitli devletlerin mücadele verdiği alan olarak değerlendirilmiştir. Jeopolitik terimini ilk kullanan Rudolf Kjellen; bu kavramın ülkeden ülkeye farklılık gösterebileceğinin altını çizmiştir. Özellikle Soğuk Savaş döneminden sonra farklı devletlerin ortaya çıkmasıyla jeopolitik kavramı tanım değiştirmiştir. Soğuk savaş döneminde Sovyetlerin Güney tarafına ulaşmasını sağlayan denizdi ve stratejik önceliği bulunmaktaydı....

Karadeniz bölgesi geçmişten günümüze çeşitli devletlerin mücadele verdiği alan olarak değerlendirilmiştir. Jeopolitik terimini ilk kullanan Rudolf Kjellen; bu kavramın ülkeden ülkeye farklılık gösterebileceğinin altını çizmiştir. Özellikle Soğuk Savaş döneminden sonra farklı devletlerin ortaya çıkmasıyla jeopolitik kavramı tanım değiştirmiştir. Soğuk savaş döneminde Sovyetlerin Güney tarafına ulaşmasını sağlayan denizdi ve stratejik önceliği bulunmaktaydı. Sovyetlerin dağılmasıyla beraber güvenlik ve ekonomik faaliyetlerle bütünleşen Karadeniz ilgi odağı olmaya devam etmiştir. Karadeniz’e kıyıdaş olan ülkeler; Romanya, Gürcistan, Rusya, Bulgaristan, Ukrayna ve Moldova’dır. Karadeniz'in açık veya kapalı oluşu sürekli tartışma konusu olmuştur. Bu tartışmalar değerlendirildiğinde; Karadeniz'e kıyısı olan devletler için kapalı deniz olarak tanımlanır. Uluslararası hukuk açısından resmi kaynaklara göre ise yarı kapalı deniz olarak belirtilmiştir. Sonuç itibariyle coğrafi süreklilik unsuru ve uluslararası dengenin sağlanması Karadeniz’in en belirgin özelliğidir. Türkiye ve Türk boğazları Karadeniz'i Ortadoğu'ya açılan kapı olmasında en büyük payı üstlenmiştir. Karadeniz bölgesi; Ortadoğu bakımından değerlendirildiğinde petrol ve doğalgazın kontrol altına alınması ve petrolün Batı'ya ulaştırılmasında boru hatları ön plana çıkmaktadır. Soğuk Savaş sonrası dönemde özellikle ABD kendini bu bölgede konumlandırmış ve terör olaylarının operasyon alanı olarak bakmıştır. Her ülke bu dönemde politikalarını yeniden düzenlemiştir. Soğuk savaş sonrası oluşan boşluktan yararlanmak isteyen Rusya'nın yükselen profilini karalamak ABD'ye düşmüştür. Kutuplaşmanın somut yansımaları Karadeniz'e elbette yansımış ve ülkeler arayış içerisine girmişlerdir. Ortadoğu ise Süveyş Kanalı, Kızıl Deniz ve Akdeniz'i birbirine bağlayan stratejik coğrafyalardan biridir. Çok boyutlu olarak tanımlamak gerekirse; Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Somali, Sudan, Mısır, Umman, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Katar'dan meydana gelmektedir. Suudi Arabistan, Filistin, Lübnan, İsrail, Yemen, Suriye, Irak, Afganistan, Pakistan ve İran diğer bölge ülkeleridir. Uluslararası ticaret ve askeri bakımından ayrı bir önem teşkil etmektedir. Geçiş güzergahında olması bu bölgeyi ön plana çıkarmıştır. İlk başta doğu ve batı yönünde gelişme gösterse de gelecek yıllarda teknolojinin ilerlemesiyle çok boyutlu bir ticaret kapısı haline gelmiştir. Deniz taşımacılığı yönünden önemli limanlara ev sahipliği yapmaktadır. Bunlar; İstanbul, İzmir, İskenderun, Trablus, Beyrut, Yafa ve Hayfa limanlarıdır. Suudi Arabistan petrol bakımından en başta yer almaktadır. ABD burada petrol şirketlerine ortak durumda olması durumundan değil fakat petrolden elde edilen gelirlerin ABD kaynaklarına gitmesi sebepli bağımlılık söz konusudur. ABD bu durumda kendisini değil karşı ülkeleri kendisine bağımlı hale getirmektedir.

NATO'nun Güneydoğu Kanadı olarak Türkiye'ye biçtiği rol ve konumlandırması gerek Karadeniz gerekse Ortadoğu jeopolitiğinde geniş yankı uyandırmıştır. Karadeniz bölgesi Ortadoğu'ya olan uzantısı sebebiyle AB üyesi olan ve NATO bünyesinde bulunan ülkelerin odak noktası olmuştur. Konumu itibariyle petrol ve doğalgaz kaynaklarının geçiş güzergahı üzerinde bulunması birçok ülke ile doğrudan ikili diplomasilerin kurulmasına ve enerji-arz güvenliğinin sağlanmasına neden olmuştur. Bu sebeple Türkiye daha hızlı bir büyüme sürecine girmiş ve büyümede istikrarı elde etme fırsatı bulmuştur. NATO'nun Soğuk Savaş sonrası dönemde dikkatini Ortadoğu'ya vermesi yeni hedeflerin gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Türkiye'nin hem NATO üyesi olması hem de NATO'nun Türkiye'yi Güneydoğu Kanadı olarak konumlandırması Türkiye'yi uluslararası alanda imajını arttırmıştır ve NATO'nun caydırıcılığını güçlendirmiştir. NATO Türkiye'yi Karadeniz'i takip edebilmek, olası riskleri ortadan kaldırmak, Karadeniz'deki kontrolü elden bırakmamak ve bilgi toplamak adına Güneydoğu Kanadı olarak görevler vermiştir. NATO'nun Güneydoğu Kanadına verilen önem bu doğrultuda Türkiye üzerinden geçmektedir. Tutarlı olma, süreklilik ve uyum en önemli unsurlar olarak ortaya çıkmıştır. Türkiye NATO'nun Güneydoğu Kanadında yer alarak yapılması planlanan ve yapılacak olan operasyonların hazırlık ve mücadele sürecinde önemli kapısı olmuştur. Özellikle savunma teknolojileri bakımından NATO'ya destek vermiştir. Bu sayede Türkiye de kendi ordusunun modernizasyonunu sağlayarak daha güçlü donanmaya sahip olmuştur. Türkiye, NATO'nun Güneydoğu Kanadı olarak hem güvenliği sağlayan hem de güvenlikten faydalanan ülke durumundadır. Fakat NATO'nun beşinci maddesi Türkiye'ye güvenlik garantisi vermiştir. Çünkü güvenliğin sağlanması için güvenliğin korunması, bu güvenin karşılıklı olması ve güvenliğin geniş kapsamlı olması garantiyi somutlaştırmış ve resmileştirmiştir. Güvenliğin bölünemez olması güvenliğin garantisi açsısından da son derece önemlidir. Bu çerçeve sayesinde faaliyetlerde bütünlüğün sağlanması ve siyasi düşüncelerin uyumlu olması da garanti altına alınmıştır. Türkiye savunma kolu olarak NATO'nun olası operasyon hedefinde ileri savunma stratejisinin de parçası olmuştur. Özellikle 11 Eylül sonrası uluslararası konjonktürde terörle mücadele konusunda da Türkiye yürüttüğü uzlaştırıcı ve barışçıl faaliyetlerde örnek ülke misyonunu güçlendirmiştir. Bu anlamda terörün Karadeniz üzerinden Ortadoğu'ya ulaşmasının oradan da Avrupa'ya yayılmasının önlenmesi için NATO çözüme odaklanma ile süreci Türkiye ile yönetmiştir. Soğuk savaş sonrası oluşan belirsiz süreci de Türkiye bölgesel politikalarla düzenleyerek belirleyici rol oynamıştır. Yeni oluşturulmaya çalışılan düzende NATO’nun güvenlik örgütü oluşu ve varlığını sürdürebilme yeteneği diğer ülkeler tarafından sorgulanmıştır. NATO öncelikli olarak barış için ortaklığı öngörmüşse de daha sonra ki süreçte bölgelerle ilişkileri geliştirme yolunu amaçlamıştır. Türkiye’nin bu süreçte var olma mücadelesi ve özerlik kurma çabaları olumsuz karşılanmıştır. Türkiye, başta Karadeniz, Balkanlar, Ortadoğu, Kafkasya, Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika bölgelerine yönelik yeni bölgesel politikalar üretme dönemine girmiştir. Soğuk Savaş sonrası Avrupa’nın yeniden istikrar kazanması, refah düzeyine ulaşması ve güvenliğinin kontrolünün sınırları da Türkiye’nin dolaylı olarak sınırlarından geçmektedir. Bu durum Türkiye’nin Karadeniz güvenliğine daha fazla yönelmesini gerektirecektir. Soğuk Savaş sonrası NATO amaçladığı politikalarla genişleme sürecine ağırlık vermiştir. Genişleme süreci NATO için bölgesel kontrolün küresel kontrol düzeyine çıkarılmasını ve küresel yayılım payının artmasını sağlamıştır. Türkiye Güneydoğu Kanadı olarak genişlemesini kontrollü olarak desteklemiştir. Böylece NATO hem küresel hem de coğrafi konum olarak prestijini artırma yoluna girmiştir. NATO hem AB’ye karşı hem de üye devletlere karşı kamu diplomasisi stratejisini belirlemiştir. Bu strateji de Türkiye destek olma payını artırmıştır. Üye olmayan ve üye olma yolundaki devletlere karşı siyasi rol faktörü devreye sokulmuştur. İkili diplomasi zaman zaman çoklu diplomasilere yerini bırakmıştır. Bu durum NATO’nun savunma kolunun yanında siyasi kolunun da olduğunun göstergesi olmuştur. Soğuk Savaş sonrası Karadeniz bölgesi diğer devletlerin ilgi odağı olmuştur. Bu ilginin nedenleri arasında enerji hatlarının nakil güzergahı üzerinde olması, başta Ortadoğu olmak üzere Kuzey Afrika’ya kadar uzanan coğrafi konumda olması, Rusya, Gürcistan, Bulgaristan, Romanya, Moldova gibi ülkelere komşu olması, Türkiye'nin jeopolitik konumu, Türkiye'nin yumuşak güç yaklaşımı, Orta Asya'ya komşu olması, Ortadoğu'dan alınan petrol ve doğalgazın Batı'ya ulaştırılmasının kolaylaştırılması, uluslararası dengenin kurulabilmesi açısından merkezi konumunda olması, ABD'nin bu bölgeye fayda gözüyle bakması, Rusya faktörünün bulunması gibi nedenler sıralanabilir. Soğuk savaş sonrası oluşan boşluktan Ortadoğu da olumsuz etkilenmiştir. Ortadoğu'nun sınırları gündemi meşgul etmiştir. Ortadoğu'daki belirsizlik ve yeni düzene geçişteki belirsizlik bu bölgede daha çok hissedilmiştir. Bunun başlıca nedeni bu bölgedeki ülkelerin farlı siyasi düşünceleri, bölgeyi kontrol altına alabilme mücadeleleri, bitmeyen iç savaş ve kaoslar, devletlerin birbirinden farklı beklentileri ışığında farklı politikalar izlemesi bu bölgedeki olumsuz gidişatı derinleştirmiş ve farklı ülkelerinde bu bölgeden çıkar elde etmesine neden olmuştur. Petrol bölge içi ve bölge dışı devletlerin politikalarını ve bu politikalardan beklentilerini değiştirmiştir. Bölgesel olarak sağlam bir siyasi yapı bu bölgeden mahrum bırakılmıştır. Tarihsel sürecin bıraktığı izler günümüz koşullarında hala sürmektedir. Bu bölgenin gücünü belirleyen devletler kendi öznel güçlerine öncelik vererek bölge faktörünü gölgede bırakmışlardır. Siyasal yapının ana kaynağı ekonomi olsa da bu ekonomiyi bölge için değil kendileri için kullanmışlardır. Demokrasi, barış ve insan hakları kavramları yerini devlet yarışına bırakmıştır. Bu süreçte NATO'nun genişleme faaliyetleri bu yarış sebebiyle engellenen bir sürece girmiştir. NATO Ortadoğu politikalarına yönelik olarak hedefler belirlemiş ve operasyonlarda yer almıştır. Bunlardan bazıları Afganistan operasyonu ve Libya operasyonudur. Türkiye'nin vazgeçilmez desteğini bu bölge için de almıştır. Afganistan operasyonu için Türkiye yeniden yapılandırma ve sivil alanlarda yardımda bulunmuştur. Libya operasyonunda ise askeri malzemeler yönünden ve askeri eğitim süreci için destek olmuştur. Türkiye operasyonlara destek olma bakımından deneyimli ordu profilini güçlendirme fırsatı yakalamıştır. NATO'nun diğer düzenlemiş olduğu operasyonlar ise Kosova operasyonu, Bosna operasyonu ve Somali operasyonudur.

Soğuk Savaş sonrası NATO tüm stratejilerinde değişikliğe gitmiştir. Çünkü soğuk savaş döneminde büyük tehdit olarak görülen Sovyetler Birliği artık yoktu ve güvenlik tehdidi algısı boyut değiştirmişti. Bu nedenle NATO kendini tanımlamada kimlik bunalımına girmiştir. Yeniden yapılanma ve dönüşüm süreci güvenliğin kelime anlamının değişmesiyle Soğuk Savaş sonrası daha çok hissedilmiştir. NATO bu yeni düzende kendine yeni bir misyon arayışına girmiştir. NATO bu arayışı gerek Karadeniz gerekse Ortadoğu politikaları üzerinden deneme yoluna girmiştir. Eski düşünceleri yok etme çabası ve tehditlerin niteliği politikaları belirlemede zor bir sürece sokmuştur. NATO'nun oluşturmaya çalıştığı yeni politikalar artık daha geniş bir alanı ifade etmek durumunda kalmıştır. NATO'nun stratejik etki alanı da genişlemiştir. Bu nedenle sorunlara bütüncül değil küçük çaplı bakmaya başlamıştır. Karadeniz bölgesi ile ilgili kurumsal iş birliğine yönelik politikalar üretme yoluna gitmiştir. Soğuk Savaş sonrası algılanan tehditler Türkiye ve NATO arasında benzer olduğundan çözüm yolları ve diyalogları daha yakın olmuştur. Türkiye'nin jeostratejik konumu birçok devlet için alternatif güzergâh olduğundan önemi daha çok göze çarpmıştır. Türkiye Sovyet gücüne karşı NATO'nun Güneydoğu Kanadı olarak savunma mekanizması görevini üstlenmiştir. NATO için Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölümü askeri birliklerinin konumlandırılması açısından Türkiye hayati önem taşımaktadır. Aynı zamanda enerji hatlarını askeri çerçeveye almak istemektedir. Karadeniz ve Akdeniz bölgelerinde de bu önem aynı ölçüye sahiptir. Türkiye'nin NATO kapsamında olması stratejilerin çeşitli olmasını sağlamıştır. Karadeniz politikalarında ABD'nin sıkı politikalarından Türkiye kendini NATO ile konumlandırarak korumaya almıştır. Türkiye, NATO için Karadeniz'de istikrar noktasıdır. Balkanlara, Kafkaslara, Orta Doğu'ya, Avrupa'ya bağlanan merkezdir. Rusya'nın itici gücünü Türkiye aracılığıyla dengelemektedir. NATO'nun Ortadoğu'ya yönelik olarak stratejileri Akdeniz Diyaloğu ve İstanbul İş birliği İnisiyatifidir. Akdeniz diyaloğu askeri ve siyasi iş birliklerinin geliştirilmesi amacıyla oluşturulmuştur. Fakat NATO'nun siyasi irade göstermesi ve siyasi iradelerdeki sorunların, şiddetlerin ve istikrarsızlığın çözümündeki rolü tartışma konusudur. Bu durum sahada Ortadoğu ve NATO arasında ortak çıkarların bulunması gereğini açıklar. Ortadoğu'daki an itibariyle bulunan rejimlerin yerine yeni devletlerin kurulması kısa vadeli bir süreç değildir ve uzun vade gerektirmektedir. Bu amaçla Akdeniz Diyaloğu oldukça önemlidir. Akdeniz diyaloğu Ortadoğu'ya yönelik somut adım olarak nitelendirilmiştir. Akdeniz Diyaloğu ilk olarak 1994 yılında duyurulmuştur. Akdeniz bölgesine verilen önemin artmasıyla stratejiye dönüşmüştür. Akdeniz' de Güvenlik ve İş birliği adı altında Fransa, İtalya ve İspanya bir araya getirtilmiştir. Bu süreçte Cezayir iç savaşı olduğundan ve Libya'da Batı karşıtı gösteriler olduğundan dolayı başarısızlıkla sonuçlanmıştır.2007 yılında düzenlenen Madrid Zirvesi ile Akdeniz Diyaloğu yeniden ele alınmış ve geliştirilmesi amaçlanmıştır. Bu gelişim sadece askeri odaklı değil kriz yönetimi, afet durumları gibi konular da ele alınmıştır.2002 yılında bu gelişmelere güvenliğin kontrolü için terör faktörü de ilave edilmiştir.2004 yılında düzenlenen İstanbul Zirvesi ile Akdeniz Diyaloğu dönüşüme uğramıştır. Akdeniz Diyaloğunun stratejik anlamda gerçeklik payı ele alınmıştır. Bu durum Filistin'in de ilgisini çekmiştir. Soğuk Savaş süreci boyunca da Akdeniz NATO'nun Güney Kanadı olarak anılmıştır. NATO üyesi olmayan ülkelerle iş birliği yapmak ve bölgesel güvenliğin sağlanması yolunda adımlarını atmıştır. Süreç içerisinde geliştirilen bu diyaloğa İsrail 1995 yılında, Cezayir 2000 yılında üye olmuştur. Diğer üyeler Mısır, Ürdün, Tunus, Moritanya ve Fas'tır. NATO böylece kendini daha iyi ifade etme sürecini gerçekleştirmiştir. 2004 yılında tam kapasite olarak ortaklık prensibine dönüşmüştür. Balkanlar da dahil olmak üzere yüz iş birliği gerçekleştirilmiştir. Bu iş birlikleri 2011 yılına gelindiğinde yedi yüze kadar ulaşmıştır. Türkiye NATO'nun Ortadoğu'ya yönelik destek sürecini genişletmiştir. Akdeniz Diyaloğunda yumuşak güç kullanımına önem verildiği için Türkiye bu rolüyle başrolde yer almıştır. Çünkü sorundan çok çözüm odaklı yaklaşması, sorunları arka plana bırakmadan anında çözüm bulması ve ikili görüşmelerde sorun odaklı diyaloglar kurması onu bu güçte vazgeçilmez yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye'nin Ortadoğu'ya coğrafi ve kültürel yakınlığı da uygulanan politikalarda güven ve istikrarın sağlanmasının anahtarı olmuştur. Bu anahtar aynı zamanda Ortadoğu'daki değerler ve çıkarlar arasındaki dengenin korunması ve kurulmasında da önemli yer edinmiştir. Körfez ve Kuzey Afrika da güvenlik alanında önem verdiği diğer bölgelerdendir. Ortadoğu'daki Arap Baharı süreci de uygulanan politikaları geniş kapsamlı olarak etkilemiştir. Uygulanması planlanan politikalar özgürlük ve sürekli barış yolunda dönüşüme uğramıştır. Barış ve özgürlük unsurları Ortadoğu'daki toplumsal bunalıma da ışık olmuştur. Çaresizlik ve bunalım halkı daha çok kaosa sürüklediğinden toplum içerisindeki ayrılıkçı hareketler, fikir farklılıkları ve bölünme engellenmeye çalışılmıştır. Sağlam temelli bir toplumsal yapının oluşmasında kilit unsurlar olmuşlardır. Akdeniz Diyaloğunu sınırlayan durumlar da yaşanmıştır. Üye ülkeler çok taraflılık adı altında sık sık görüşmeler yapamamışlardır. Bunun en önemli nedenlerinin başında üye ülkelerin İsrail ile yaşamış oldukları fikir uyuşmazlığı gelmektedir. İsrail'in Filistin'e bakış açısı ve aralarındaki sorunlar Arap coğrafyası arasında düşünce birliğinin oluşmasına ve Akdeniz Diyaloğuna zarar vermektedir. Barışın sağlanmasına ve verilen siyasi kararların bütünlüğüne engel olmuştur. Akdeniz Diyaloğunun hedeflerinden biri finans giderlerini azaltmak ve güvenlik sorumluluğunu genişletmektir. Bu hedef ABD için daha fazla geçerlidir.2010 itibariyle düzenlenen Lizbon Zirvesi'nde de Akdeniz Diyaloğunun altı bir kez önemle çizilmiştir. Bu diyalogda Akdeniz ve Avrupa'nın Kuzey Afrika ile olan bağlantısı ön plana çıkmıştır. NATO hakkındaki yanlış anlaşılmalar giderilmeye çalışılmıştır. NATO bu stratejiyi ılımlı ve kontrollü olarak ele almıştır. Akdeniz bölgesini riske atmak istememiştir. Bölgedeki rolleri yardım etme olarak belirtmiştir ve hassas davranmıştır.2019 yılında istihbarat uzmanları ile Akdeniz Diyaloğunda toplanmışlardır. Ortak konu NATO ve Akdeniz Diyaloğu üyelerinin güvenlik problemlerini dile getirmesidir. Bölgedeki riskler ele alınmıştır. Trans Atlantik güvenliğinin ve Akdeniz güvenliğinin sorunsalları çerçevesinde görüşmeler düzenlenmiştir. Bölgesel iş birliği, istihbarat paylaşımı, Güney Kanadının güvenliği için tatbikat ve geliştirilmiş planlamalar, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ile iş birliği genel konular olsa da net bir sonuç çıkmamıştır. NATO'nun bir diğer stratejisi İstanbul İş birliği İnisiyatifidir. Körfez İş birliği Konseyi üyeleri bu iş birliği stratejisine davet edilmiştir. Bahreyn, Kuveyt, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri 2005 yılından beri bu iş birliğine katılım göstermişlerdir. Suudi Arabistan ve Umman bu iş birliğine katılmasalar bile oldukça fazla ilgi göstermişlerdir. Libya operasyonuna Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri destek vermişlerdir. Türkiye stratejik ortak olarak sürece katılım göstermiştir. Körfez İş birliği Konseyi ile bireysel ilişkilerin geliştirilmesi amaçlanmıştır. Ortadoğu bölgesinde daha fazla yer almak istenmiştir. Savunma, iş birliği, terörün engellenmesi ve eğitim unsurları stratejide yer alan unsurlar olmuştur. Kuzey Ortadoğu ülkelerinin stratejiye ilişkin rolleri belirlenmiştir. Bu iş birliği inisiyatifinden karşılıklı sahiplenme ilkesi geçerli olmuştur. Karşılıklı sahiplenme ilkesi ülkelerin birbirlerini desteklemelerini sağlamıştır. Yumuşak iş birliği ülkelerin odaklandığı nokta olmuştur.

Devamı için tıklayınız.
 
 
Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2770 ) Etkinlik ( 223 )
Alanlar
TASAM Afrika 77 649
TASAM Asya 98 1110
TASAM Avrupa 23 649
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 295
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1406 ) Etkinlik ( 54 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 23 623
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 189
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1304 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 518
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2054 ) Etkinlik ( 83 )
Alanlar
TASAM Türkiye 83 2054

İlk ve en öncelikli olarak yapmamız gereken, Japon vatandaşlarının yaşamlarını ve geçim kaynaklarını korumak için proaktif diplomasi geliştirmektir. Bu temelde, benzer düşüncedeki ülkelerle koordinasyon sağlamak ve Japonya-ABD İttifakı'nı temel taş olarak kullanarak çok taraflı iş birliğini teşvik e...;

"Küresel Sistemde Dış Politika Stratejileri" kitabı, uluslararası ilişkiler ve dış politika stratejileri alanlarını kapsayan bir eser olarak öne çıkmaktadır. Dr. Nejat Tarakçı, bu eserinde realist bir bakış açısıyla dış politika stratejilerinin nasıl şekillendiğini ve uygulandığını analiz etmektedir...;

Uluslararası ilişkilerde güvenlik, devletlerin dış politika stratejilerinde önemli bir rol oynamaktadır. Geçmişte genellikle askeri tehditler ve savunma stratejileriyle ilişkilendirilen güvenlik kavramı, günümüzde çok yönlü ve karmaşık bir yapıya sahiptir. Ekonomik krizler, çevresel felaketler, terö...;

Bundan yıllarca önce İngiltere Kraliçesi II. Elizabet’in 16 Mayıs 2008’de İstanbul’a gelen ve Dolmabahçe önüne demirleyen HMS İllustration adlı gemide verdiği resepsiyon hatırlardadır. Ülkemizde ve dünyada çok ilgi çeken bu resepsiyon Kraliçe’nin İngiltere’deki sarayında verdiği resepsiyon ile özdeş...;

I. Dünya Savaşı sonrasında ikinci bir dünya savaşının gerçekleşmesiyle idealizmin ürettiği teorilerin pratikteki yetersizliği uluslararası ilişkiler alanında bir teori krizi oluşturmuştur. Neorealizm, dış politikanın hem iç hem de dış faktörlerden etkilenmesiyle yeni bir teori olarak oluşmuştur. İra...;

Karadeniz bölgesi geçmişten günümüze çeşitli devletlerin mücadele verdiği alan olarak değerlendirilmiştir. Jeopolitik terimini ilk kullanan Rudolf Kjellen; bu kavramın ülkeden ülkeye farklılık gösterebileceğinin altını çizmiştir. Özellikle Soğuk Savaş döneminden sonra farklı devletlerin ortaya çıkma...;

Sovyetler Birliği’nin dağılması, 20. yüzyılın en kritik siyasi olaylarından biri olarak kabul edilmektedir. Bu olay, yalnızca bir süper gücün çöküşünü değil, aynı zamanda küresel siyaset ve ekonomi üzerinde derin ve kalıcı etkiler yaratmıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılma süreci, ideolojik çatışmal...;

Cumartesi günü (27 Temmuz 2024) Golan Tepeleri'ndeki bir futbol sahasına yapılan roket saldırısı, pek çok gözlemcinin İsrail ile Hizbullah arasında topyekûn bir savaşın fitilini ateşleyebileceğinden korktuğu türden büyük çaplı bir olaydı. Çoğunlukla Lübnan-İsrail sınırında olmak üzere dokuz ay süren...;

10. İstanbul Güvenlik Konferansı (2024)

  • 21 Kas 2024 - 22 Kas 2024
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 2

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Nis 2024 - 11 May 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 1

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Oca 2024 - 10 Şub 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2023 Dönem 1

21. yüzyıl güvenlik sorunlarının dönüşümünü takip edebildiğimiz bir dönem olarak dikkat çekmektedir.

  • 11 Kas 2023 - 02 Ara 2023
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Doğu Akdeniz Programı 2023-2025

  • 17 Tem 2023 - 19 Tem 2023
  • Sheraton Istanbul City Center -
  • İstanbul - Türkiye

5. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

2. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

7. Türkiye - Körfez Savunma ve Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye