Sovyetler Birliği'nin Gorbaçov dönemine kadar olan kısa tarihine bakacak olursak, I. Dünya Savaşı'nın sona ermesi, Çarlık Rusya'sı için Brest-Litovsk Anlaşması (Mart 1918) ile gerçekleşmiştir. Ancak, iç savaş ve dış müdahaleler nedeniyle Bolşeviklerin Çarlık Rusya'nın sınırları içindeki toprakları tamamen ele geçirmesi 1922 yılına kadar sürmüştür. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, bir federasyon olarak 30 Aralık 1922'de kurulmuştur. 21 Ocak 1924'te Vladimir İlyiç Lenin
’in ölümünden sonra başa geçen İosif Stalin, Komünist Parti'deki karşıt görüşlüleri tasfiye ederek kendi itibarını ve gücünü artırmıştır. II. Dünya Savaşı sırasında Sovyet ordusu, Romanya'dan Besarabya bölgesini, Fin Savaşı ile Baltık Cumhuriyetleri'ni (Litvanya, Letonya, Estonya) ve Karelya
’yı SSCB'ye dahil etmiş, 1945 yılında ise Japonya'ya saldırarak Mançurya, Kuril Adaları ve Karafuto'yu ilhak etmiştir. 6 Mart 1953'te Stalin
’in ölümünden sonra, partinin birinci sekreteri olarak Nikita S. Kruşçev (1958-1964) döneminde "Karşılıklı
Ekonomik Yardım Konseyi" (Comecon) ve "Varşova Paktı" kurulmuş, bu yapılar Batı
Avrupa ülkeleri,
Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ve NATO'ya karşı bir blok oluşturmuştur. Kruşçev'in ardından Leonid Brejnev, Yuriy Andropov ve Konstantin Çernenko başa geçmiştir. SSCB, 1985 yılına kadar Batılı ülkeler ve
ABD ile sürekli bir rekabet içinde olmuştur. Ancak 1985'ten itibaren sosyalist sistem, liberal kapitalist sisteme karşı koyma yeteneğini kaybetmiş ve çöküş süreci hızlanmıştır. Gorbaçov dönemi, Sovyet ekonomisinin ve toplumunun 1970
’li yıllardan sonra en ciddi sorunlarla karşılaştığı dönem olarak kabul edilmektedir. Mihail Sergeyeviç Gorbaçov, Sovyet
yönetiminde ilk kez
“sistemin tıkandığını“ ve “çağın gerisinde kalındığını“ ifade ederek,
ekonomik ve toplumsal sorunları açıkça kabul etmiş ve Sovyet sistemini tartışmaya açmıştır. Bu tartışmalar arasında
“reform programı,“ “merkezî planlama,“ “sosyalist sistemde reform“ ve
“Sovyetler Birliği
’ndeki uygulamalar“ konuları öne çıkmıştır. Gorbaçov döneminde Sovyetler Birliği
ekonomisindeki kötüye gidiş hızlanmış ve ekonomik gelişme ile büyüme belirgin bir şekilde düşüş göstermeye başlamıştır. (Bulut, 2015: s. 9-10). Brejnev'in vefatının ardından Genel Sekreterlik koltuğuna oturan Andropov, Sovyet
ekonomisindeki kronik tıkanma ve SSCB'nin uluslararası sorunları nedeniyle ekonomi ve siyaset alanında farklı politikalar izlemeye başladı. Andropov, sosyalizmi ilerletmek ve insan emeğinin en iyi başarılarını temel alarak politikaların sürekliliğini sağlamak, ayrıca etkin ve kararlı bir siyaset izleyerek "durgunluk" döneminden kurtulmak istiyordu. (Ligaçev, 1995: s. 29). Ekonomik verimsizliğe çözüm olarak, Andropov merkezi planlamadaki aksaklıkları gidermek amacıyla daha özerk yapılar oluşturarak ve halkın genel ihtiyaçlarını dikkate alarak bu problemi çözmeye çalıştı. Ayrıca, sadece kendi çıkarlarını düşünen ekonomi yöneticilerine karşı da önlemler aldı. Andropov, memurların sorumluluklarını artırdı ve düzen ile disiplini güçlendirecek yeni kararlar aldı. 1983'ten itibaren, Brejnev döneminin kalan kadrolarını tasfiye ederek, liyakatlerinden ziyade Brejnev'e ve Moskova'nın üst düzey yöneticilerine yakınlıkları nedeniyle göreve getirilenlerin yerini değiştirdi. Böylece Andropov dönemi, kısa sürmesine rağmen hem ekonomi hem de siyasette önemli adımların atıldığı bir dönem olarak tarihe geçti. (Troçki, 1998, s. 30). Ancak, Andropov'un ani vefatı nedeniyle planlanan reformlar gerçekleştirilemedi. Andropov'un ölümünden sonra, Politbüro toplantısında Konstantin Çernenko'nun Merkez Komitesi Sekretaryası'na Mihail Gorbaçov'un atanmasını önermesi üzerine anlaşmazlıklar ortaya çıktı. Andropov'un kısa ömrü nedeniyle Brejnev döneminin Politbüro kadrosu neredeyse aynı kaldı ve bu kadro, reformist olan Gorbaçov'un seçilmesine karşı çıktı. Bu durum üzerine, Brejnev döneminin "statükocu" eğilimlerinin temsilcisi olan Konstantin Çernenko Parti Genel Sekreterliği'ne seçildi. Ancak yaşlı olan Çernenko'nun yalnızca bir yıl süren kısa iktidar döneminden sonra vefat etmesiyle, zorlu ve bazen dramatik bir ortamda Genel Sekreterlik görevine, Andropov döneminin reformist politikacısı Mihail Sergeyeviç Gorbaçov getirildi. (Hudaynazarov, 2003: s. 55).
Ekonomik Bunalımlar
II. Dünya Savaşı'ndan sonra
Amerika'nın ardından dünyanın ikinci
ekonomik gücü haline gelen SSCB, 1960'lı yıllardan itibaren bir durgunluk dönemine girdi. Birliğin dağılmasından otuz yıl kadar önce, SSCB'nin 1980'li yıllarda sosyalizmin son aşaması olan komünizme ulaşacağı iddiasını savunan Kruşçev ile Gorbaçov büyük bir tezat oluşturdu. 1980'li yıllarda, Kruşçev'in öngördüğünün aksine bir durum ortaya çıktı. Kruşçev'in son dönemleriyle başlayan
ekonomik durgunluk, Brejnev'in ilk dönemlerindeki reformlarla aşılmaya çalışılsa da başarılı olunamadı. Brejnev döneminin başlarında tarım ve diğer üretim sektörlerinde bazı gelişmeler yaşandı, ancak bu durum uzun vadeli olamadı. Silah sanayisine fazla kaynak aktarılması ve tarım alanındaki yatırımların yetersizliği, dolayısıyla verimliliğin düşmesiyle 1970'li yıllarda ülkenin
ekonomik durumu kötüleşti ve 1980'li yıllarda ülkenin ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldi. (Kalugina, 2002: s. 41). Sovyetler Birliği'nin en büyük sorunu, çöküş sürecine giren ekonomisiydi. Diğer ülkelerde piyasa ekonomileri uygulanırken, Sovyetler Birliği'nde devlet destekli
ekonomik politikalar benimsenmişti. Devlet, üretilecek tüm ürünlerin miktarını belirliyordu; bu durum, arabalardan ayakkabılara ve ekmeğe kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyordu. Vatandaşların bu ürünlere olan ihtiyaçları, ürünlerin fiyatları ve ödeme koşulları da tamamen devletin kontrolündeydi. Teorik olarak, bu sistem etkin ve adil bir
ekonomik düzen sağlamayı amaçlıyordu; ancak pratikte ciddi sorunlar yaşanıyordu. Arz, talebe yetişmiyor ve para sisteminin işlevi kayboluyordu. Gerçi birçok insan temel ihtiyaçlardan mahrum değildi; fakat bu ürünlere erişim zor hale gelmişti. Örneğin, bir araba satın almak için yıllarca süren bekleme listelerine girilmekteydi. Bir mont ya da kış botu almak için saatlerce sıra beklenmekte ve nihayetinde uygun numara bulunamadığı için eli boş dönülmekteydi. Sovyetler Birliği'nde, bir ürünü satın almak (kupit) yerine, onu elde etmek (dostat) olarak tanımlama yaygındı. Uzay araştırmalarına ayrılan fonlar ve 1950'lerin sonlarından itibaren
ABD ile yaşanan silah yarışı,
ekonomik durumu daha da kötüleştirdi. Uzaya insan gönderen ilk ülke olan SSCB, aynı zamanda
nükleer silahlar ve güçlü balistik füzelerle donatılmıştı. Ancak, bu projeler oldukça maliyetliydi. Sovyetler Birliği, mazot ve
doğalgaz gibi doğal kaynaklarla ayakta kalıyordu; ancak 1980'lerin başında petrol fiyatlarındaki ani düşüş, ekonomiyi ağır bir şekilde etkiledi. Gorbaçov'un Perestroyka (Yeniden Yapılanma) politikası, ekonomiye piyasa temellerini entegre etmeyi hedeflemişti, ancak
ekonomik yapı bu tür bir hızlı reformu kaldıracak kadar esnek değildi.
Enflasyon hızla arttı ve tüketim mallarında kıtlık yaşandı. 1990'larda yöneticiler, milyonlarca insanın zaten kısıtlı olan varlıklarını ortadan kaldıracak mali reformlar gerçekleştirdiğinde, hükümete karşı tepkiler büyüdü. (BBC.
“Sovyetler Birliği
’nin Çöküşünün 5 Nedeni“ Erişim Tarihi: 25.07.2024.)
Ayrılıkçı ve Milliyetçi Hareketler
Sovyetler Birliği, Rusya İmparatorluğu'nun devamı olarak çok uluslu bir devletti ve teorik olarak eşit haklara sahip 15 cumhuriyetten oluşuyordu. Ancak pratikte, Rusya bu cumhuriyetlerden çok daha büyük ve güçlüydü. Rus dili ve kültürü birçok bölgede baskın hale gelmişti. Gorbaçov'un başlattığı Glasnost (Açıklık) siyaseti, öbür devletlerde de birçok insanın, Ukrayna'da 1930'larda yaşanan kıtlık, Sovyet-Nazi ortaklığı
altında Batı Ukrayna ve Baltık devletlerinin ele geçirilmesi, 2. Dünya Savaşı sırasında çeşitli etnik grupların zorlukla tehcir edilmesi gibi olayları daha açık bir şekilde görmesini sağladı. Bu süreç, milliyetçilik ve özerklik taleplerinin güçlenmesine yol açtı. Sovyetler Birliği'nin "mutlu bir uluslar ailesi" olarak tasavvur edilen fikri giderek silikleşti. Cumhuriyetlere daha fazla otonomi verecek yenilik getirme yönündeki çabalar, bu talepleri ve
ulusal duyguları bastırmak için yeterli olmadı. Artık her şey için geç kalınmıştı ve Sovyetler Birliği
’nin çözülmez sorunları daha da belirginleşmişti. (BBC.
“Sovyetler Birliği
’nin Çöküşünün 5 Nedeni“ Erişim Tarihi: 25.07.2024.). Brejnev döneminde Rus milliyetçiliği yeniden canlanmış ve hızla güç kazanmaya başlamıştır. Bu dönemde Rus milliyetçiliği, kendine özgü bir form ve yapı kazanmış, milliyetçi düşüncenin temel sorunları, dünya görüşü ve çözüm önerileri netleşmiştir. Brejnev döneminin en dikkat çekici gelişmelerinden biri, milliyetçi Rus hareketlerinin karşıt bir fraksiyonunun ortaya çıkmasıdır. Bu muhalif grup, Rus milletini devletin dışında bağımsız bir etnik grup olarak tanımlamış ve devletin resmî ideolojisini reddetmiştir. Devleti, Rus olmayan ve Rus karşıtı bir yapı olarak değerlendirmişlerdir. Ayrıca, Sovyet devletinin Rus halkı üzerinde olumsuz etkiler yarattığını ileri sürmüşlerdir. Brejnev döneminde Rus milliyetçiliği ile devlet arasındaki ilişki, devletin milliyetçi gruplara karşı hoşgörüsünün sınandığı bir dönemi işaret etmektedir. Bu süreç, devletin, kendi ideolojisine karşı çıkan Rus milliyetçiliğine karşı sergilediği toleransı test eden bir dönem olarak tarih sahnesine çıkmıştır. (Kılavuz, 2017: s. 92).
Devamı için tıklayınız.