Atatürk'ün Dış Politikası, Stratejisi ve Kamu Diplomasisi

Makale

Gazi Mustafa Kemal Atatürk; Türk Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Türk Devrimi’nin önderidir. Dünyada asker, lider, devlet kurucusu, kurtarıcı, devrim önderi, devlet adamı olarak anılan, bilinen, tanınan, öne çıkan isimler arasında özel, özgün bir konumu vardır. Çünkü bu niteliklerin birine veya birkaçına değil, hepsine birden sahiptir....

GİRİŞ

Gazi Mustafa Kemal Atatürk; Türk Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Türk Devrimi’nin önderidir. Dünyada asker, lider, devlet kurucusu, kurtarıcı, devrim önderi, devlet adamı olarak anılan, bilinen, tanınan, öne çıkan isimler arasında özel, özgün bir konumu vardır. Çünkü bu niteliklerin birine veya birkaçına değil, hepsine birden sahiptir. O nedenle tarihçiler, bilim insanları, araştırmacılar, siyaset bilimciler Atatürk’ü çok yönlü bir devlet adamı olarak niteler, cesareti, kararlılığı, mücadeleci kişiliği, askeri dehası ve başarıları yanında, barışa öncülük etmesiyle, aydınlanmacı karakteriyle, akıl ve bilimi öncelemesiyle, özellikle de antiemperyalist siyasetiyle anarlar. Aralarında Bernard Lewis, Feroz Ahmad, Stanford Shaw Andrew Mango, Robert Mantran, Jean Paul Roux, Carter Findley, Norman Stone gibi alanında yetkin bilim insanlarının, tarihçilerin olduğu binlerce araştırmacı, Mihail Gorbaçov’dan Haydar Aliyev’e dek yüzlerce siyasetçi ve devlet adamı, Atatürk’ü ölümsüz lider, kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni de uygarlık projesi olarak tanımlarlar.[1]

1. ATATÜRK’ÜN DIŞ POLİTİKASI

Atatürk’ün dış politikası; hem dış politikanın genel ilkelerini içerir hem Osmanlı Devleti’nin tasfiye olduğu süreçten ve dağılmasının nedenlerinden çok önemli dersler çıkarmıştır hem de Atatürk’ün politik, ideolojik tercihlerini barındırır. Barışçıdır, Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh“ sözleri, bunun ifadesidir. Bölge merkezlidir, Türkiye’nin öncülüğünde 1934 yılında kurulan Balkan Antantı (Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya, Romanya) ve 1937’de kurulan Sadabat Paktı (Türkiye, İran, Irak, Afganistan) bunun kanıtıdır. Antiemperyalisttir, batının büyük devletleriyle ilişkilerde mesafeyi korumaya, çok fazla yakınlaşmamaya özen gösterir. Tam bağımsızlık konusunda çok hassastır.

Atatürk; akılcı ve gerçekçidir. 20 Kasım 1913’te Sofya’ya gelen ve askeri ataşe olarak 20 Ocak 1915’e dek görev yapan Mustafa Kemal; 1. Dünya Savaşı’nın pek yakında çıkacağını öngörmüştür. Savaşın nedeni olarak da iki noktaya dikkat çekmiştir: ilki, İngiliz – Alman rekabetidir. İkincisi, Sırbistan’ın, Avusturya ve Macaristan’ın güneyindeki Slavlar üzerindeki iddialarıdır.

Mustafa Kemal; gerçekçi durum saptamaları ve yüksek isabet içeren öngörüleri yanında, çözüm de öneren ve uygulayan bir liderdir. Mustafa Kemal; daha çok genç bir subayken, “Arap çoğunluğunun hakim olduğu Osmanlı toprakları, İngiltere ve Fransa tarafından, Osmanlı’dan kopartılabilir“ demiş ve eklemiştir: “Gelecekte hiçbir şekilde duygusal hareket etmeden, Türk çoğunluğunun olduğu toprakları sınır kabul ederek siyaseti oluşturmalı ve o toprakları savunmalıyız. Pan Turanizm ve Pan İslamizm gibi düşüncelerden uzaklaşmalıyız. Ne teşkilatımız ne de imkânlarımız bu politikaların uygulanmasına elverişlidir“.[2]

Gazi Mustafa Kemal Atatürk; asker diplomatlar arasında en yetkin olanıdır. Çünkü hem askeri zaferlerden diplomasi masasında, diplomatik müzakerelerde başarıyla faydalanmış hem de savaş süresince mükemmel diplomatik hamleler yapmıştır. Askeri gücü, diplomaside istediğini elde etmek için etkili, caydırıcı şekilde kullanmıştır. Örneğin, Sakarya Muharebesi sonrası, hem Fransa hem de Rusya’ya karşı, Anadolu hareketinin asıl önderinin kendisi olduğunu bir kez daha gösterdiği gibi, Kurtuluş Savaşı’nın da kesin kes zaferle sonuçlanacağının işaretini vermiştir. Örneğin, İtalya’yla gerilim yaşandığı dönemde, basın aracılığıyla verdiği “Çizmeyi ayağıma geçiririm“ sözü, hemen İtalya’nın geri adım atmasını sağlamıştır. Örneğin, Hatay meselesi diplomatik yollarla çözülmez ise gerektiğinde askeri güce başvuracağını muhataplarına söylemiştir.

Askerler de diplomatlar da gerçekçi olmak zorundadırlar. Maksimalist olmak, azamisini istemek gibi bir konforları, lüksleri yoktur. Mümkün olanı, elde edilebilecek olanı isterler. En az kayıpla ve en az ödünle, kazanabileceklerinin en çoğunu kazanmayı hedeflerler. Askerler ve diplomatlar, doğru hedefe, ulaşılabilir hedefe odaklanırlar. Çünkü yanlış hedef koymak ne kadar kötü ise ulaşılması mümkün olmayan bir hedefe ulaşmaya çalışmak da o kadar kötüdür.

Atatürk de her istediğini elde edemeyeceğini bilen bir asker ve liderdir. Nereye kadar ilerlemesi, nerede durması gerektiğini bilen bir komutandır. Kendi ifadesiyle, “memleket pahasına siyaset yapılmayacağının“ bilincindedir. Maceracı, hayalci değildir. Milletin geleceğiyle kumar oynamaz. Milletin hayatı söz konusu değilse, savaşın bir cinayet olduğunu söylemiştir. “Hareket-i askeriye, faaliyet-i siyasiyenin ümitsiz olduğu noktada başlar“ diye de vurgulamıştır.

2. ATATÜRK’ÜN STRATEJİSİ

Strateji kavramı; en yalın ve sade biçimiyle şöyle tanımlanır: Elde mevcut bulunan gücü, olanakları, araçları en etkili, en doğru, en verimli şekilde kullanarak hedefe ulaşmak. Stratejinin üç temel unsuru vardır: Kuvvet, zaman, mekân.

Mustafa Kemal Atatürk; tam anlamıyla ve tüm yönleriyle bir strateji ustasıdır. Hedefine ulaşmak için, ne gerekiyorsa onu yaparken, gücü millette aramış, meşru zeminden asla kopmamıştır. Cesur davranmış, risk almaktan çekinmemiştir. Atatürk’ün stratejisi ve kahramanlığı konusunda, Türk tarihçiliğinin büyük isimlerinden Prof. Dr. M. Fuad Köprülü; 16 Mart 1934 günü İstanbul’daki konferansında, kahramanların çevrenin birer ürünü olduklarını, fakat asıl kahramanın, asıl büyük adamın, hadiselerden doğan değil, hadiseleri doğuran olduğunu ve buna Gazi İnkılabı’nın büyük bir kahramanın eseri olarak örnek oluşturduğunu söylemiştir. Çünkü Gazi, hadiselerin yarattığı değil, hadiseleri yaratan bir baştır.[3]

Mustafa Kemal Atatürk, kuşkusuz, uzun zamandan beri devam etmekte olan Osmanlı askeri reformlarının bir sonucudur. Çağdaş eğitim veren harp okulları ve harp akademisinin kurulmaması halinde Atatürk gibi subayların da yetiştirilemeyeceği açıktır. Ancak Atatürk zekâsı ve risk almayı seven cesur yapısıyla bu reformların da ötesine geçmiş ve mevkidaşlarından daima bir adım önde olmuştur. Netice itibarıyla Kurtuluş Savaşı’nı siyaset, diplomasi, kumandanlık ve strateji arasında bir denge kurarak, örneğine az rastlanır şekilde yönetmiştir.[4]

Mustafa Kemal Atatürk; tarihin gördüğü en sabırlı ve soğukkanlı liderler arasındadır. Hem rakiplerini, muhaliflerini (Meclis’teki ikinci grup, bir takım eski İttihatçılar, hilafet ve saltanat yanlıları, Amerikan mandası, İngiliz himayesi isteyenler vb.) hem de bizzat kendi yakın çevresinde yer alan fakat ufku Atatürk’ün ufku kadar olmayan arkadaşlarını bilgilendirmiş ve ikna etmeye çalışmıştır. Beklemiş, konuları zamana yaymış, bazen gerekli esnekliği göstermiş, taktik geri çekilmeler yapmış, tedbiri elden bırakmadan hazırlanmıştır. Hayatında tesadüflere yer yoktur. Hiçbir şeyi rastlantıya, hiçbir işi şansa bırakmamıştır.

Mustafa Kemal Atatürk; kararlı, cesur, özgüveni yüksek bir liderdir. Hedeflerini hep doğru koyan, gerçekçi, ulaşılabilir hedeflere yönelen bir devlet adamıdır. Çelikten bir iradesi, hedefe ulaşma kararlılığı, milletine karşı sonsuz sevgisi, sınırsız saygısı olan bir kurtuluş savaşı önderidir. Atatürk; yakın çevresinden gördüğü ve bir kısmı ihanet boyutuna varan davranışlara, yola birlikte çıktığı arkadaşlarıyla ilerleyen süreçte yaşadıkları görüş ayrılıklarına rağmen, çelebi, hoşgörülü, bilge tavrını da hiç elden bırakmamıştır. Atatürk’e en yakın gazeteci – yazarlardan biri olan Falih Rıfkı Atay’la sohbetinde söylediği şu sözler, bunun kanıtıdır:

“Kuvayı Milliye’de kendisi ile birlik olmayanları yine yalnız kendisinin hoş gördüğünü söylediğim vakit, Atatürk; “Büyük, acayip bir şeydi o… İnanmayanlara da hak vermek lazım gelir“ demişti“.[5]

Bu yüksek karakteri, politikası ve stratejisi sayesindedir ki Atatürk; 1. Dünya Savaşı öncesinde ve sırasında, Osmanlı Devleti’ne karşı isyan eden, bağımsızlığını kazanan, imparatorluktan kopan hiçbir millete ve devlete karşı kin gütmemiştir. 1. Dünya Savaşı’nda ve hemen ardından Kurtuluş Savaşı’nda savaştığı ve yendiği devletlerle, savaştan sonra uzlaşmasını, barış yapmasını bilmiştir. Savaşıp yendikleriyle barışmayı, daha da ötesinde dostça ilişkiler kurmayı başarmıştır.

3. ATATÜRK’ÜN KAMU DİPLOMASİSİ

Diplomasi; uluslararası ilişkilerin barışçı yol ve araçlarla yürütülmesi sanatıdır. Bir başka deyişle, diplomasi, devletler arasındaki ilişkilerin görüşmeler yoluyla yürütülmesidir.[6] Son yıllarda yaygın olarak kullanılan kamu diplomasisi ise geleneksel, klasik diplomasi aktörlerinin dışında, genellikle bilim, kültür, sanat, spor insanlarının ve kurumlarının öne çıktığı bir alandır. Kamu diplomasisi aktörlerinin, hedef – muhatap ülkenin kamuoyunu, etkili kişi ve kurumlarını, düşünce kuruluşlarını, sivil toplum kuruluşlarını, medya organlarını, akademisini, bilim, kültür, spor, sanat insanlarını etkilemek için kullandığı araçları ve başvurduğu yöntemleri içerir. Bu bağlamda kamu diplomasisi, yumuşak güçle, akıllı güçle, stratejik iletişimle birlikte anılan bir kavramdır. İlk kez ABD’de 1960’lı yıllarda gündeme gelen bu kavram, özellikle 2000’li yıllarla birlikte dış politikada, uluslararası ilişkilerde çok sık kullanılır olmuştur.

Kamu diplomasisi kavramı, Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşadığı dönemin bir kavramı olmamakla birlikte, Atatürk’ün pek çok uygulaması, kamu diplomasisine örnek olarak gösterilebilir.[7] Atatürk; diplomasi masasında askeri gücü diplomasinin önüne değil, arkasına konumlandırması, askeri gücü arkasına alarak diplomasi masasına oturması yanında, diplomasiden sonuç alamayınca, “Gerekirse vuruşuruz“ demekten de kaçınmayan bir lider olarak, stratejik planlamada çok başarılıdır. Ki bu özellik, her alanda olduğu gibi, kamu diplomasisi alanında da çok önemlidir. Atatürk; kriz yönetiminde, kitlelerle iletişim kurmada, halkın desteğini almada, hasım ülkenin, muhatap ülkenin kamuoyunda dikkat çekip, onun takdirini toplamada çok yetkindir. İkna kabiliyeti yüksektir. Yabancı gazetecileri, devlet adamlarını, askerleri, siyasetçileri derinden etkilediği gibi onların kamuoyuna da yine onlar vasıtasıyla mesaj vermiştir.

Atatürk döneminde özellikle Karadeniz Gemisi, ziyaret ettiği ülkelerde, gittiği limanlarda Tekel ürünlerinden Kütahya çinilerine, Hacı Bekir lokumlarından halı ve kilimlere, antikalardan kıymetli taşlarla yapılmış süslemelere kadar çok ve çeşitli ürünleri tanıtmıştır. 1926 yılı Haziran ayında Karaköy’den açılan Karadeniz Gemisi’ndeki yolcular arasında gazeteciler, bürokratlar, tercümanlar, tüccarlar vardır. Gemi, üç ayda, Batum’dan Odessa’ya, Varna’dan Venedik’e, Napoli’den Marsilya’ya, Amsterdam’dan Hamburg’a, Helsinki’den Kopenhag’a, Londra’dan Barselona’ya dek, 16 limanda Türk ürünlerini tanıtmıştır. Bu üç ay boyunca 10 bin mil yapmış, 65 bin ziyaretçiyi misafir etmiştir. Karadeniz Gemisi’nin bu seferinden 10 yıl sonra, İzmir’de, Kültürpark’ta, İzmir Enternasyonal Fuarı açılmıştır.

Bunlara ek olarak, ilk Türk operası olan ve Özsoy Operası’nı (1934), Avrupa ülkelerine yönelik olarak çıkarılan İngilizce, Fransızca, Almanca dergileri, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin olimpiyatlara katılmasını, Türkiye Güzeli seçilen Keriman Halis’in (Ece), 1932’de Belçika’daki yarışmada dünya güzeli seçilmesini, yurt dışına eğitim için yollanan Türk gençlerini, aynı zamanda kamu diplomasisi faaliyetleri kapsamında değerlendirmek mümkündür.

SONUÇ

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en büyük eseri Türkiye Cumhuriyeti’dir. Atatürk’ün ve Türk Milleti’nin en büyük başarısı da, Kurtuluş Savaşı’yla emperyalizmi yenmesi, Ortadoğu’da, Afrika’da pek çok milletin başaramadığını başarması, yani hem bağımsızlığını hem de özgürlüğünü kazanmasıdır. Çünkü pek çok devlet ve millet vardır ki, emperyalistlere karşı verdiği bağımsızlık savaşı sonrası bağımsızlığını kazanmış, fakat özgür olamamıştır. Bağımsızlığını elde etse bile ekonomik olarak, kültürel olarak, düşünsel olarak bağımsız olamadıklarından, gerçek anlamda özgür olamamışlardır bu milletler ve devletler. Bağımsız devletler kurmuşlar ama özgür yurttaşlar yaratmada başarılı olamamışlardır. Atatürk’ün farkı; hem bağımsız hem de özgür bir toplum, devlet ve birey yaratmadaki başarısıdır.

Atatürk; cephelerdeki askeri zaferlerini, siyasi ve diplomatik zaferleri için bir zemin, bir kaldıraç olarak kullanmış, askeri ve siyasi zaferlerin mutlaka iktisadi zaferlerle tamamlanıp taçlandırılması gerektiğini, aksi halde kalıcı ve istikrarlı bir bağımsızlığın mümkün olamayacağını vurgulamıştır. “İktisatsız istiklal olmaz“ demiştir. Milli egemenlik için mali egemenliğin şart olduğuna dikkat çekmiştir.

Özetle Atatürk; dış politikada barışı, dengeyi ve istikrarı önemsemiştir. Gazi’nin “Yurtta sulh, cihanda sulh“ sözü, iç politika ve dış politika arasındaki yakın ilişkiye, dış politikanın iç politikadan bağımsız ele alınamayacağına işaret eder. Dış politikada başarı için en önemli şart ise Atatürk’ün, Nutuk’ta “Esas olan iç cephedir“ sözüyle vurguladığı üzere, milletin birliği, dirliği, bütünlüğü ve bilincidir.


KAYNAKÇA

AKYÜZ, Doruk; “Atatürk’ün Liderlik Yeteneği Üzerine“, www.12punto.com.tr

ATAY, Falih Rıfkı; Niçin Kurtulmamak?, Varlık Yayınları, İstanbul, 1953.

BAŞBUĞ, İlker; Mustafa Kemal Anlatıyor Savaş ve Barış, Kırmızı Kedi Yayınevi, İstanbul, 2022.

DOSTER, Barış; “Atatürk ve Kamu Diplomasisi“, Der: Ayhan Nuri Yılmaz – Gökmen Kılıçoğlu, Yumuşak Güç ve Kamu Diplomasisi Üzerine Akademik Analizler, Nobel Yayıncılık, Ankara, 2018.

OZANKAYA, Özer; Dünya Düşünürleri Gözüyle Atatürk ve Cumhuriyeti, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2000.

ÖZDEMİR, Hikmet; Atatürk’ün Liderlik Sırları, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul, 2021.

TUNCER, Hüner; Eski ve Yeni Diplomasi, Ümit Yayıncılık, Ankara, 1995.


[1] Atatürk’le ilgili yabancı bilim insanları ve devlet adamlarının görüşleri için bkz: Özer Ozankaya, Dünya Düşünürleri Gözüyle Atatürk ve Cumhuriyeti, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2000.
[2] İlker Başbuğ, Mustafa Kemal Anlatıyor Savaş ve Barış, Kırmızı Kedi Yayınevi, İstanbul, 2022, s: 14 – 15.
[3] Hikmet Özdemir, Atatürk’ün Liderlik Sırları, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul, 2021, s: 15.
[4] Doruk Akyüz, Atatürk’ün Liderlik Yeteneği Üzerine, https://12punto.com.tr/yazarlar/dr-doruk-akyuz/ataturkun-liderlik-yetenegi-uzerine-6721
[5] Falih Rıfkı Atay, Niçin Kurtulmamak?, Varlık Yayınları, İstanbul, 1953, s: 28.
[6] Hüner Tuncer, Eski ve Yeni Diplomasi, Ümit Yayıncılık, Ankara, 1995, s: 11.
[7] Bu konuda bkz: Yumuşak Güç ve Kamu Diplomasisi Üzerine Akademik Analizler, Der: Ayhan Nuri Yılmaz – Gökmen Kılıçoğlu, Nobel Yayıncılık, Ankara, 2018 içinde Barış Doster, “Atatürk ve Kamu Diplomasisi“, s. 1 – 10.
Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2781 ) Etkinlik ( 223 )
Alanlar
TASAM Afrika 77 650
TASAM Asya 98 1117
TASAM Avrupa 23 651
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 296
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1406 ) Etkinlik ( 54 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 23 623
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 189
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1304 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 518
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2054 ) Etkinlik ( 83 )
Alanlar
TASAM Türkiye 83 2054

Soğuk Savaş’ın sona ermesi, Avrupa Arktik Bölgesi için önemli bir dönüm noktası olmuştur. Soğuk Savaş boyunca Arktik, Barents Denizi’nin nükleer silahlı denizaltılar ve yoğun askeri konuşlanmalar için bir operasyon sahası olduğu stratejik bir sınır hattıydı. ;

Ortadoğu, Osmanlı hakimiyeti altında dört yüzyıl boyunca barış ve istikrarın hüküm sürdüğü bir bölge olmuştur. Ancak I. Dünya Savaşı’nın ardından bu düzen sona ermiş ve bölge, büyük devletlerin güç mücadelelerinin etkisiyle zayıf, istikrarsız ve geri kalmış bir yapıya bürünmüştür. Soğuk Savaş’ın son...;

Dünya sanki “delilik yürüyüşü“ne çıktı. “Topal ördek“ Biden ve ABD’nin dümen suyundaki İngiltere ile Fransa, Ukrayna’ya, Rusya’yı uzun menzilli ABD ve İngiliz-Fransız füzeleriyle vurma izni verdiler. Putin de Nükleer Doktrin’i, Rusya’nın nükleer veya konvansiyonel füzelerle vurulması halinde, sadece...;

Bu navigasyon planı iki stratejik sonla bitiyor: 2027’de Çin Halk Cumhuriyet’i ile olası savaşa karşı hazır olmak ve donanmanın uzun dönem avantajlarını iyileştirmek. Biz bu olası sonlarla karşılıklı iki zorlayıcı yollarla çalışacağız: Proje 33’ü uygulamak ve donanmasının ortak savaş ekosistemine k...;

Güvenlik ortamı Ukrayna savaşı ile değişime uğradı. Ukrayna’daki savaş, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimî üyelerinden biri olan Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi ile başladı. Bu Birleşmiş Milletlerin müşterek güvenlik rejiminin limitleri içerisinde gerçekleşti. ;

Gelecek artık bugün oldu. Günümüz savaşlarında silahlar bir kere ateşlenince kimin nereden ve nasıl vuracağı belli olmayacak, durum hızla tırmanma riski gösterecektir. Füze savaşları ve hassas güdümlü mühimmat kullanımı ile devam edecek ilk dönem farklı platformlar, sensörler ve mühimmat ile destekl...;

Çin’i Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaşın kararlı bir destekçisi olmakla itham eden NATO, Avrupa-Atlantik güvenliğinin tehlikede olduğunu düşünüyor. NATO, çok kutuplu bir yapıya evrilen uluslararası sistem içerisinde kendisine tatmin edici tarihsel bir rol arıyor.;

Türkiye, Somali ile yaptığı anlaşmalar, bölgesel anlaşmazlıklara dahil olması ve savunma sanayii genişlemesiyle Hint Okyanusu Bölgesi'ndeki stratejik varlığını genişletiyor. Bu büyüyen etki, Çin'in varlığıyla birleştiğinde, Hindistan için karmaşık zorluklar yaratıyor ve Hindistan'ın bölgesel politik...;

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 2

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Nis 2024 - 11 May 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Afrika 2063 Ağı İstişare Toplantısı 2

  • 20 Eki 2022 - 20 Eki 2022
  • Çevrimiçi - 14.00

Afrika 2063 Ağı İstişare Toplantısı 1

  • 06 Eki 2022 - 06 Eki 2022
  • Çevrimiçi - 14.00

Geçmişte büyük imparatorluklar kuran Çin ve Hindistan, 20. asırda boyunduruktan kurtularak bağımsızlıklarına kavuşmuş ve ulus inşa sorunlarını aştıkça geçmişteki altın çağ imgelerinin cazibesine kapılmıştır.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) bünyesinde yaptığımız bilimsel çalışmalar ile Dünya ve Türkiye’deki gelişmeleri kavrama ve analiz etmeye yönelik çabalarımızın ortaya koyduğu açık bir gerçek var: Aktörleri, kuralları, vizyonu eskisinden çok farklı olan yeni bir uluslararası sistem il...

Türk insanının, Osmanlı zamanında olsun, Cumhuriyet döneminde olsun, stratejik düşünceler üretebildiği ve bunları karar organları üzerinden uygulamaya geçirebildiği tarihi bir gerçektir.Bu özellik tarihte her ülke ve her toplum için geçerli olmamıştır.