Gürcistan, yumuşak kıvrımlı ulu dağların ve bu dağlar arasındaki vadilerde gürül gürül akan nehirlerin ülkesi. İnsanın diline Kafkasların İsviçre’si demek geliyor. Ama hiçbir zaman İsviçre kadar huzurlu olmadığını hatırlayınca vaz geçmekten başka çare kalmıyor. Onlarca dil veya lehçenin onlarca farklı etnik grup tarafından konuşulduğu bu ülkenin bir resmi dili, bir de ulusal kimliği var. Coğrafi yönleri, her yerde olduğu gibi Gürcistan’da da insanların görünümlerini, kullandıkları dili, hatta adları ve soyadlarını ele veriyor. “Vili ile biten soy adlara Doğu; Adze ile bitenler ise Batı Gürcistan’da rastlarsınız“ diyor bilgili bir Gürcü. Ama kulağa çalınan bazı adların Türkiye’deki karşılıklarını hatırlayıp, hemen Türkiye ve Gürcistan arasındaki ünsiyeti kestirebiliyorsunuz. Bu yüzyıllar boyunca Anadolu ile Gürcistan arasında yer alan asma köprülerin adlarla ispatı. “Trabzon, Rize, Artvin, Anadolu değildir. Gürcistan coğrafyasının bir uzantısıdır. Zaten Kraliçe Tamara Trabzon Krallığının kurucusudur“ dedikten sonra durup tepki bekliyorlar. Öğrenemeye gidince tepki göstermemek en iyi seçenek diye düşünüyorsunuz. Zaten Türkiye-Gürcistan sınırı açık bir sınır. Sınırı aşmak için pasaporta bile gerek yok. Laf yarıştırmaya neden gerek olsun ki!
Arada Kalmışlık Duygusuyla Gelen Kimlik Arayışı
Gürcistan’ın bir değil, çok deresi var da hepsi kılcal damarlar gibi Doğuya akan toplardamar Kura nehrine kavuşuyor. Debisi yüksek Kura nehri dağları aşıp ovalara indiği için çamurlu akıyor. Ama daha önemlisi sanki ülkeyi ikiye bölüyor. Ülkenin iki arada kalmışlığına gelince, aslında Gürcistan İverya (İberya) diye bilinen geçmişi ile Avrupa’nın, Kartveli diye bilinen yakın tarihleri ile Avrasya veya Kafkasya’nın bir parçası. Dağların ayırdığı coğrafya irili ufaklı birçok krallığa ev sahipliği yapmış. Bir solukta Osetya’dan, Kudars, İrons ve daha sonra Alan adını alan Dvalis’ten bahsediyorlar. Tarihlerindeki Arap etkisini ve yüzyıllarca süren İran baskısını hatırlayıp, Gürcü aristokratların nasıl bu baskıdan kurtulmak için Rus Çarına yakardıklarını, Çar’a yaranmak için Saint Petersburg’a taşıdıkları servetleri ile rahat yaşarken, geride kalanlara Rus Çarlığının nasıl zulmettiğini anlatıyorlar. “Ama sonunda Bolşevikler iktidara gelince bu aristokratları bir bir öldürdü“ diye adeta Rusları başlarına saranlara duydukları nefreti insana hissettiriyorlar. Evet, Çarlık döneminde de Rusya’dan epey çekmişler. Sovyet döneminde açıkça söylemeseler bile hala biraz buruk gurur duydukları Stalin bile Gürcüleri Moskova’nın şiddet dalgalarından koruyamamış. Gerekli gereksiz kilise, camii veya sinagog ne varsa yıkmışlar. Aydınları hapislerde çürütmüşler. Ama Sovyet dönemi Gürcistan’a bilim, sanat, edebiyat, mühendislik ve müzik açısından bir ufuk vermiş. Havaalanlarına, köprü, cadde ve sokaklarına çekişmeli siyasilerin adları yerine şair, ressam, yazar veya bilim adamlarının adlarını vermiş olmaları bir yüzyılların verdiği özgüvenin ve harmanladıkları kültürel birikimin işareti.
Bağımsızlığın Gürcistan için Önemi
Gürcistan 1917 deki Rus devriminden sonra bir süre bağımsız cumhuriyet olarak Almanya’nın himayesinde yaşasa bile 1922 de Sovyetler Birliğinin bir anayasal Cumhuriyeti haline gelmiş. 1992 yılı Gürcistan için yeni bir bağımsızlık, yeniden doğuş ve yeniden kimlik arayışının başlangıcı. Başkent Tiflis’te her yerde Gürcistan bayrakları, AB bayrakları ile birlikte dalgalanıyor. Gürcüler yine heyecanlı ve yine Avrupalı kimliklerine kavuşacakları günü bekliyor. Bayraklar arasında hem Latin, hem de Gürcü Alfabesi ile İngilizce olarak “Gürcistan’ın Geleceği, Avrupa Birliğindedir (The Future of Georgia is in the European Union)“ yazılmış posterler asılı. 1992 yılından itibaren o zamanki adı Avrupa Topluluğu olan bugünkü AB nin iltifatına mazhar olan Gürcistan, 2002 de AB komisyonundan gelen “ günün birinde AB üyesi olabilir“ açıklamasına önem vermiş. Halkın yüzde 80 inin AB ye katılma arzusu elbette ekonomik olanak. Zaten AB Gürcistan’a 2021 ve 2024 arasında 340 milyon Avro hibede bulunmuş durumda. Ayrıca bölgesel ve farklı program başlıkları altında borç ve garantiler de sağlamakta. Ama Gürcülerin AB ye dört elle sarılmak istemelerinin asıl nedeni siyasi. Özellikle 2008 de Rusya’nın bir bahane ile ülkelerine saldırıp topraklarının yüzde 20 sini koparıp almasını unutmamışlar. Bunun her an yeniden tekrarlanabileceği endişesi ile diken üstünde yaşıyorlar. Pekiyi AB veya AB nin verdiği sözler Gürcistan için bir güvence mi? Hayır. Ama her şeyden önce Gürcistan AB yi, NATO üyeliği için bir köprü kabul ediyor. Bu hemen olacak bir şey değil. Ayrıca gelişmeler o kadar hızlı ve ümit vericiydi ki, AB den verilen her sözün tutulmayabileceğini akıllarına bile getirmediler. Hoş belki zaten Gürcistan parlamentosundan 14 Mayıs’ta geçip, Cumhurbaşkanı Salome Zourabichvili’nin önünde veto edilmeyi bekleyen anti demokratik içerikli “Yabancı Ajan veya Yabancı Etki“ yasası taslağı biraz buna tepki olarak gelişen milliyetçi damarın ürünü. Belki de oyun içinde oyun var. Çünkü 2014 ten itibaren AB nin Gürcistan ile ilgili tasarrufları hep Rusya’ya mesaj veya misilleme gibi. 2014 de Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesine fazla ses çıkarmayan AB nin sopayı Rusya’ya aba altından değil de Gürcistan üzerinden gösterircesine, 2016 da “Gürcistan-AB Kapsamlı Ortaklık Anlaşması“ yürürlüğe sokması ve Türkiye’ye tanınmayan, o AB ülkelerine vizesiz seyahat ve bazı sektörlere izinsiz katılma hakkını Gürcistan vatandaşlarına tanıması buna bir örnek.
Gürcistan’ın AB ye Üyelik Başvurusu ve Ötesi
2022 de Rusya’nın Ukrayna karşı başlattığı savaş sadece Finlandiya ve İsveç’te değil Gürcistan’da da yüreklere korku saldı. AB ülkesi Finlandiya ve İsveç uzun bir süreçten sonra NATO’ya üye oldu. Gürcistan ise Mart 2022 de apar topar AB ye üyelik başvurusunda bulundu. AB de bir taraftan Konsey önüne Gürcistan bayrağını asarken, diğer taraftan Aralık 2023de bu ülkenin Batı Balkanlar ve Ukrayna ile birlikte adaylığını kabul etti. Üyelik müzakerelerinin de 2024 sonunda başlayacağı açıklandı. Ama ne Gürcistan hazır, ne AB. Bir de şimdi iki yıldır sofraya konup kaldırılan bir yasa gündemde. Bir eliyle sunduğunu, diğer eliyle geri almayı alışkanlık haline getiren AB den Gürcistan’a gönderilen son mesaj “ bu taslak yasalaşırsa AB üyeliğini unutun“. Şimdi iktidardaki Rüya partisinin Başbakanı Kobakhidze ve yedeğindeki muhalefet başka telden, Cumhurbaşkanı Zourabichvili daha başka telden çalıyor. Veto süreci muhtemelen tasarının yasalaşmasını, AB müzakerelerinin başlaması için verilen tarihe denk getirecek. Gürcistan’da seçim olup ta hükümet değişmezse tasarı yasalaşır ve müzakere süreci durur. Bu arada Rusya, Ukrayna’dan geri çekilmeye başlarsa, zaten Gürcistan AB nin umurunda mı? Belki de şu anda Ankara’yı ziyaret eden Gürcistan Başbakanı Irakli Kobakhidze de “ilişkileri geliştirelim“ kapsamında “bir bilene“ bazı şeyleri sormaya ve öğrenmeye geldi. Kim bilir! Umarım Ankara bu genç başbakana Türkiye’nin AB ile 1963 den beri 61, 99 den beri ise 25 yıllık serencamını etraflı bir şekilde anlatır.
Arada Kalmışlık Duygusuyla Gelen Kimlik Arayışı
Gürcistan’ın bir değil, çok deresi var da hepsi kılcal damarlar gibi Doğuya akan toplardamar Kura nehrine kavuşuyor. Debisi yüksek Kura nehri dağları aşıp ovalara indiği için çamurlu akıyor. Ama daha önemlisi sanki ülkeyi ikiye bölüyor. Ülkenin iki arada kalmışlığına gelince, aslında Gürcistan İverya (İberya) diye bilinen geçmişi ile Avrupa’nın, Kartveli diye bilinen yakın tarihleri ile Avrasya veya Kafkasya’nın bir parçası. Dağların ayırdığı coğrafya irili ufaklı birçok krallığa ev sahipliği yapmış. Bir solukta Osetya’dan, Kudars, İrons ve daha sonra Alan adını alan Dvalis’ten bahsediyorlar. Tarihlerindeki Arap etkisini ve yüzyıllarca süren İran baskısını hatırlayıp, Gürcü aristokratların nasıl bu baskıdan kurtulmak için Rus Çarına yakardıklarını, Çar’a yaranmak için Saint Petersburg’a taşıdıkları servetleri ile rahat yaşarken, geride kalanlara Rus Çarlığının nasıl zulmettiğini anlatıyorlar. “Ama sonunda Bolşevikler iktidara gelince bu aristokratları bir bir öldürdü“ diye adeta Rusları başlarına saranlara duydukları nefreti insana hissettiriyorlar. Evet, Çarlık döneminde de Rusya’dan epey çekmişler. Sovyet döneminde açıkça söylemeseler bile hala biraz buruk gurur duydukları Stalin bile Gürcüleri Moskova’nın şiddet dalgalarından koruyamamış. Gerekli gereksiz kilise, camii veya sinagog ne varsa yıkmışlar. Aydınları hapislerde çürütmüşler. Ama Sovyet dönemi Gürcistan’a bilim, sanat, edebiyat, mühendislik ve müzik açısından bir ufuk vermiş. Havaalanlarına, köprü, cadde ve sokaklarına çekişmeli siyasilerin adları yerine şair, ressam, yazar veya bilim adamlarının adlarını vermiş olmaları bir yüzyılların verdiği özgüvenin ve harmanladıkları kültürel birikimin işareti.
Bağımsızlığın Gürcistan için Önemi
Gürcistan 1917 deki Rus devriminden sonra bir süre bağımsız cumhuriyet olarak Almanya’nın himayesinde yaşasa bile 1922 de Sovyetler Birliğinin bir anayasal Cumhuriyeti haline gelmiş. 1992 yılı Gürcistan için yeni bir bağımsızlık, yeniden doğuş ve yeniden kimlik arayışının başlangıcı. Başkent Tiflis’te her yerde Gürcistan bayrakları, AB bayrakları ile birlikte dalgalanıyor. Gürcüler yine heyecanlı ve yine Avrupalı kimliklerine kavuşacakları günü bekliyor. Bayraklar arasında hem Latin, hem de Gürcü Alfabesi ile İngilizce olarak “Gürcistan’ın Geleceği, Avrupa Birliğindedir (The Future of Georgia is in the European Union)“ yazılmış posterler asılı. 1992 yılından itibaren o zamanki adı Avrupa Topluluğu olan bugünkü AB nin iltifatına mazhar olan Gürcistan, 2002 de AB komisyonundan gelen “ günün birinde AB üyesi olabilir“ açıklamasına önem vermiş. Halkın yüzde 80 inin AB ye katılma arzusu elbette ekonomik olanak. Zaten AB Gürcistan’a 2021 ve 2024 arasında 340 milyon Avro hibede bulunmuş durumda. Ayrıca bölgesel ve farklı program başlıkları altında borç ve garantiler de sağlamakta. Ama Gürcülerin AB ye dört elle sarılmak istemelerinin asıl nedeni siyasi. Özellikle 2008 de Rusya’nın bir bahane ile ülkelerine saldırıp topraklarının yüzde 20 sini koparıp almasını unutmamışlar. Bunun her an yeniden tekrarlanabileceği endişesi ile diken üstünde yaşıyorlar. Pekiyi AB veya AB nin verdiği sözler Gürcistan için bir güvence mi? Hayır. Ama her şeyden önce Gürcistan AB yi, NATO üyeliği için bir köprü kabul ediyor. Bu hemen olacak bir şey değil. Ayrıca gelişmeler o kadar hızlı ve ümit vericiydi ki, AB den verilen her sözün tutulmayabileceğini akıllarına bile getirmediler. Hoş belki zaten Gürcistan parlamentosundan 14 Mayıs’ta geçip, Cumhurbaşkanı Salome Zourabichvili’nin önünde veto edilmeyi bekleyen anti demokratik içerikli “Yabancı Ajan veya Yabancı Etki“ yasası taslağı biraz buna tepki olarak gelişen milliyetçi damarın ürünü. Belki de oyun içinde oyun var. Çünkü 2014 ten itibaren AB nin Gürcistan ile ilgili tasarrufları hep Rusya’ya mesaj veya misilleme gibi. 2014 de Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesine fazla ses çıkarmayan AB nin sopayı Rusya’ya aba altından değil de Gürcistan üzerinden gösterircesine, 2016 da “Gürcistan-AB Kapsamlı Ortaklık Anlaşması“ yürürlüğe sokması ve Türkiye’ye tanınmayan, o AB ülkelerine vizesiz seyahat ve bazı sektörlere izinsiz katılma hakkını Gürcistan vatandaşlarına tanıması buna bir örnek.
Gürcistan’ın AB ye Üyelik Başvurusu ve Ötesi
2022 de Rusya’nın Ukrayna karşı başlattığı savaş sadece Finlandiya ve İsveç’te değil Gürcistan’da da yüreklere korku saldı. AB ülkesi Finlandiya ve İsveç uzun bir süreçten sonra NATO’ya üye oldu. Gürcistan ise Mart 2022 de apar topar AB ye üyelik başvurusunda bulundu. AB de bir taraftan Konsey önüne Gürcistan bayrağını asarken, diğer taraftan Aralık 2023de bu ülkenin Batı Balkanlar ve Ukrayna ile birlikte adaylığını kabul etti. Üyelik müzakerelerinin de 2024 sonunda başlayacağı açıklandı. Ama ne Gürcistan hazır, ne AB. Bir de şimdi iki yıldır sofraya konup kaldırılan bir yasa gündemde. Bir eliyle sunduğunu, diğer eliyle geri almayı alışkanlık haline getiren AB den Gürcistan’a gönderilen son mesaj “ bu taslak yasalaşırsa AB üyeliğini unutun“. Şimdi iktidardaki Rüya partisinin Başbakanı Kobakhidze ve yedeğindeki muhalefet başka telden, Cumhurbaşkanı Zourabichvili daha başka telden çalıyor. Veto süreci muhtemelen tasarının yasalaşmasını, AB müzakerelerinin başlaması için verilen tarihe denk getirecek. Gürcistan’da seçim olup ta hükümet değişmezse tasarı yasalaşır ve müzakere süreci durur. Bu arada Rusya, Ukrayna’dan geri çekilmeye başlarsa, zaten Gürcistan AB nin umurunda mı? Belki de şu anda Ankara’yı ziyaret eden Gürcistan Başbakanı Irakli Kobakhidze de “ilişkileri geliştirelim“ kapsamında “bir bilene“ bazı şeyleri sormaya ve öğrenmeye geldi. Kim bilir! Umarım Ankara bu genç başbakana Türkiye’nin AB ile 1963 den beri 61, 99 den beri ise 25 yıllık serencamını etraflı bir şekilde anlatır.