Küresel hegemonya mücadelesi giderek sertleşirken jeopolitik saiklerin daha akışkan olduğu yeni bir döneme giriliyor. Bu yeni dönemde jeopolitik dinamikleri yeniden şekillendirmeyi planlayan iddialı projeler, stratejik pozisyon almak için uygun bir konjonktür yaratmayı hedefliyor. Bu projeler arasında Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi Projesi ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Hindistan'ın tahkim ettiği Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC) Projesi öne çıkarken Türkiye ve Irak'ın Kalkınma Yolu Projesi ise özellikle Türkiye'ye ciddi stratejik kazanımlar elde etme fırsatı sunuyor.
İnşacı bir manevra: Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi Projesi
Küresel ekonomide çoklu ticaret koridorlarının ortaya çıkışı uluslararası ticaretin manzarasını yeniden tanımlıyor. Bu koridorları bahse konu ülkelerin ekonomik ve siyasi nüfuzlarını güçlendirmek için kullandıkları stratejik ve jeopolitik araçlar olarak tanımlamak mümkün. Yukarıda zikredilen projeler arasında en iddialısı ve yayılım alanı en büyük olan Çin’in 2013 yılında duyurduğu Kuşak ve Yol Girişimi Projesi'dir.
Kuşak ve Yol, yaklaşık 68 ülkeyi kapsıyor ve 1 trilyon dolarlık bir ekonomik büyüklüğe ulaşmak üzere. Çin'i yeniden "merkez ülke" yapma iştahı ile motive olan proje, Batılı siyasal ve ekonomik elitler tarafından yeni bir sömürgecilik ağı olarak tanımlanıyor. Çin ise bahse konu projeyi küresel ihtiyaçlarının ve altyapının ilacı olarak görüyor.
Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi Projesi ile birlikte değerlendirilmesi gereken Orta Koridor ise Çin ve Avrupa'yı birbirine bağlamayı hedefliyor ve potansiyel anlamda daha hızlı ve daha verimli bir alternatif sunuyor. Orta Koridor, rotayı yaklaşık 15 gün kısaltmasından dolayı nakliye sürelerini ve maliyetlerini önemli ölçüde azaltarak güzergah üzerindeki ekonomilere ciddi faydalar sağlayabilir. Pekin'den Londra'ya uzanan bu koridor yıllık 600 milyar doları aşan bir ticaret trafiğinin merkezinde yer alıyor.
IMEC Projesi alternatif mi yoksa jeopolitik bir enstrüman mı?
ABD ve Hindistan’ın öncülük ettiği ve Suudi Arabistan ile İsrail’in merkezinde olduğu IMEC Projesi ise Kuşak ve Yol Girişimi Projesi'ne alternatif bir ticaret koridoru oluşturmayı hedefliyor. Projenin temel hedefleri özellikle Orta Doğu’da Çin’in etkisini dengelemek ve ABD’nin yeni soğuk savaşta müttefikleriyle ilişkisini tahkim etmek olarak sıralanabilir.
IMEC, Hindistan'ın stratejik konumundan yararlanarak özellikle Hint-Pasifik ve Orta Doğu arasındaki deniz bağlantısına odaklanıyor. Koridorun temel hedefi Asya, Orta Doğu ve Avrupa arasında geniş bir entegrasyon sağlamak. Ancak bölgede devam eden çatışmalar ve güvenlikle ilgili sorunlar söz konusu projenin kısa süre içerisinde realize edilmesini zorlaştırıyor.
Nakliye süresini yüzde 40 oranında azaltmayı hedefleyen proje ABD Başkanı Joe Biden tarafından “ezber bozan bir adım“ şeklinde değerlendirildi. Projeye dahil olan ülkelerin ölçeği göz önüne alınırsa şimdilik askıda gibi görünen projenin kısa sürede uygulanabilme olasılığı hala güçlü olsa dahi ekonomik ve jeopolitik konjonktürün buna izin vermediği görülüyor.
Stratejik bir çıpa: Kalkınma Yolu Projesi
Türkiye'yi Basra Körfezi'ndeki Büyük Faw Limanı'na bağlayan 1200 kilometrelik demir yolu ve otoyolunu içinde barındıran "Kalkınma Yolu Projesi" bölgedeki ticari bağları ve ekonomik kalkınmayı güçlendirmeyi hedefliyor. Jeopolitik konumlarından faydalanan bu ülkeler aynı zamanda Avrupa ve Asya'daki kilit pazarlara da çok yakın. Proje aynı zamanda bölgedeki enerji kaynaklarına da tam erişim sağlıyor.
Projenin önündeki en önemli engel ise bölgesel güvenlik konusunda endişelerin bulunması. Ancak son dönemde Türkiye ve Irak arasında yaşanan mekik diplomasisi ve somut adımların atılması girişimin uygulanması açısından önemli kazanımlar elde edilmesini sağladı. Yürütülen üst düzey diplomatik görüşmeler sonucunda Irak tarafından PKK terör örgütünün Irak’ta yasaklı bir örgüt olduğu yönünde alınan karar, bölgesel güvenlikle ilgili endişelerin elimine edilmesi yolunda önemli bir adım.
Öte yandan Irak’ta uzun süredir yaşanan siyasi istikrarsızlık ve İran’ın bölgedeki etkisi diğer önemli meseleler olarak öne çıkıyor. Türkiye’nin Kalkınma Yolu Projesi'ni Orta Doğu politikası çerçevesinde stratejik bir çıpa olarak öne çıkardığını söylemek mümkün. Bu stratejik çıpa, Türkiye’nin uzun vadeli stratejik ve güvenlik vizyonunun tam merkezinde yer alıyor ve Orta Doğu jeopolitiği için de oyun değiştirici bir potansiyele sahip.
Koridorlar rekabete mi işbirliğine mi teşvik ediyor?
Sonuç olarak yeni soğuk savaşın ve büyük güç rekabetinin ürettiği "koridor savaşları" küresel ticaret açısından bir dezavantaj. Ticaret denilince akla gelecek tek opsiyon her zaman işbirliği olacaktır. Fakat mevcut jeopolitik konjonktürde bahse konu projelerin jeopolitik konumları ve ölçekleri nedeniyle küresel hegemonya rekabetinin bir parçası haline geldiğini gözlemliyoruz.
Öte yandan mevcut koridorların bir kısmının kendi arasında yapacağı işbirliği de kritik bir fayda sağlayabilir. Örneğin Kuşak ve Yol Girişimi Projesi’nin geniş ve güçlü altyapısı Orta Koridor aracılığıyla öne çıkabilir ve Kalkınma Yolu Projesi, enerji kaynaklarına erişimi ile bu ağı güçlendirebilir. Bu sayede Orta Koridor ve Kalkınma Yolu'nun birleşerek güçlü bir Doğu-Batı ticaret arteri oluşturması sağlanabilir.
Böylece Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru aracılığı ile Pakistan’daki Gwadar Limanı'na inen Çin malları, Basra Körfezi ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya daha hızlı ve az maliyetli bir şekilde gidecektir. Orta Koridor ile birleşme sayesinde sağlanacak füzyon ve Orta Asya ülkelerinin de entegrasyonu ile Türkiye, küresel ticaret rotaları çerçevesinde Avrupa’ya çıkışın merkezi durağı haline gelebilir.
(AA)
İnşacı bir manevra: Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi Projesi
Küresel ekonomide çoklu ticaret koridorlarının ortaya çıkışı uluslararası ticaretin manzarasını yeniden tanımlıyor. Bu koridorları bahse konu ülkelerin ekonomik ve siyasi nüfuzlarını güçlendirmek için kullandıkları stratejik ve jeopolitik araçlar olarak tanımlamak mümkün. Yukarıda zikredilen projeler arasında en iddialısı ve yayılım alanı en büyük olan Çin’in 2013 yılında duyurduğu Kuşak ve Yol Girişimi Projesi'dir.
Kuşak ve Yol, yaklaşık 68 ülkeyi kapsıyor ve 1 trilyon dolarlık bir ekonomik büyüklüğe ulaşmak üzere. Çin'i yeniden "merkez ülke" yapma iştahı ile motive olan proje, Batılı siyasal ve ekonomik elitler tarafından yeni bir sömürgecilik ağı olarak tanımlanıyor. Çin ise bahse konu projeyi küresel ihtiyaçlarının ve altyapının ilacı olarak görüyor.
Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi Projesi ile birlikte değerlendirilmesi gereken Orta Koridor ise Çin ve Avrupa'yı birbirine bağlamayı hedefliyor ve potansiyel anlamda daha hızlı ve daha verimli bir alternatif sunuyor. Orta Koridor, rotayı yaklaşık 15 gün kısaltmasından dolayı nakliye sürelerini ve maliyetlerini önemli ölçüde azaltarak güzergah üzerindeki ekonomilere ciddi faydalar sağlayabilir. Pekin'den Londra'ya uzanan bu koridor yıllık 600 milyar doları aşan bir ticaret trafiğinin merkezinde yer alıyor.
IMEC Projesi alternatif mi yoksa jeopolitik bir enstrüman mı?
ABD ve Hindistan’ın öncülük ettiği ve Suudi Arabistan ile İsrail’in merkezinde olduğu IMEC Projesi ise Kuşak ve Yol Girişimi Projesi'ne alternatif bir ticaret koridoru oluşturmayı hedefliyor. Projenin temel hedefleri özellikle Orta Doğu’da Çin’in etkisini dengelemek ve ABD’nin yeni soğuk savaşta müttefikleriyle ilişkisini tahkim etmek olarak sıralanabilir.
IMEC, Hindistan'ın stratejik konumundan yararlanarak özellikle Hint-Pasifik ve Orta Doğu arasındaki deniz bağlantısına odaklanıyor. Koridorun temel hedefi Asya, Orta Doğu ve Avrupa arasında geniş bir entegrasyon sağlamak. Ancak bölgede devam eden çatışmalar ve güvenlikle ilgili sorunlar söz konusu projenin kısa süre içerisinde realize edilmesini zorlaştırıyor.
Nakliye süresini yüzde 40 oranında azaltmayı hedefleyen proje ABD Başkanı Joe Biden tarafından “ezber bozan bir adım“ şeklinde değerlendirildi. Projeye dahil olan ülkelerin ölçeği göz önüne alınırsa şimdilik askıda gibi görünen projenin kısa sürede uygulanabilme olasılığı hala güçlü olsa dahi ekonomik ve jeopolitik konjonktürün buna izin vermediği görülüyor.
Stratejik bir çıpa: Kalkınma Yolu Projesi
Türkiye'yi Basra Körfezi'ndeki Büyük Faw Limanı'na bağlayan 1200 kilometrelik demir yolu ve otoyolunu içinde barındıran "Kalkınma Yolu Projesi" bölgedeki ticari bağları ve ekonomik kalkınmayı güçlendirmeyi hedefliyor. Jeopolitik konumlarından faydalanan bu ülkeler aynı zamanda Avrupa ve Asya'daki kilit pazarlara da çok yakın. Proje aynı zamanda bölgedeki enerji kaynaklarına da tam erişim sağlıyor.
Projenin önündeki en önemli engel ise bölgesel güvenlik konusunda endişelerin bulunması. Ancak son dönemde Türkiye ve Irak arasında yaşanan mekik diplomasisi ve somut adımların atılması girişimin uygulanması açısından önemli kazanımlar elde edilmesini sağladı. Yürütülen üst düzey diplomatik görüşmeler sonucunda Irak tarafından PKK terör örgütünün Irak’ta yasaklı bir örgüt olduğu yönünde alınan karar, bölgesel güvenlikle ilgili endişelerin elimine edilmesi yolunda önemli bir adım.
Öte yandan Irak’ta uzun süredir yaşanan siyasi istikrarsızlık ve İran’ın bölgedeki etkisi diğer önemli meseleler olarak öne çıkıyor. Türkiye’nin Kalkınma Yolu Projesi'ni Orta Doğu politikası çerçevesinde stratejik bir çıpa olarak öne çıkardığını söylemek mümkün. Bu stratejik çıpa, Türkiye’nin uzun vadeli stratejik ve güvenlik vizyonunun tam merkezinde yer alıyor ve Orta Doğu jeopolitiği için de oyun değiştirici bir potansiyele sahip.
Koridorlar rekabete mi işbirliğine mi teşvik ediyor?
Sonuç olarak yeni soğuk savaşın ve büyük güç rekabetinin ürettiği "koridor savaşları" küresel ticaret açısından bir dezavantaj. Ticaret denilince akla gelecek tek opsiyon her zaman işbirliği olacaktır. Fakat mevcut jeopolitik konjonktürde bahse konu projelerin jeopolitik konumları ve ölçekleri nedeniyle küresel hegemonya rekabetinin bir parçası haline geldiğini gözlemliyoruz.
Öte yandan mevcut koridorların bir kısmının kendi arasında yapacağı işbirliği de kritik bir fayda sağlayabilir. Örneğin Kuşak ve Yol Girişimi Projesi’nin geniş ve güçlü altyapısı Orta Koridor aracılığıyla öne çıkabilir ve Kalkınma Yolu Projesi, enerji kaynaklarına erişimi ile bu ağı güçlendirebilir. Bu sayede Orta Koridor ve Kalkınma Yolu'nun birleşerek güçlü bir Doğu-Batı ticaret arteri oluşturması sağlanabilir.
Böylece Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru aracılığı ile Pakistan’daki Gwadar Limanı'na inen Çin malları, Basra Körfezi ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya daha hızlı ve az maliyetli bir şekilde gidecektir. Orta Koridor ile birleşme sayesinde sağlanacak füzyon ve Orta Asya ülkelerinin de entegrasyonu ile Türkiye, küresel ticaret rotaları çerçevesinde Avrupa’ya çıkışın merkezi durağı haline gelebilir.
(AA)