Kuantum teknolojileri algılama, görüntüleme, iletişim ve hesaplamanın son sınırlarına ulaşabilmek için doğanın temel yasalarından yararlanmakta ve böylece şu an için imkansız görünen teknolojileri imkanlı kılabileceğini iddia etmektedir. Nanoteknoloji, biyoteknoloji, uzay teknolojisi, yapay zeka ve robotik gibi diğer gelişmekte olan teknolojilerle birleştirildiğinde bu husus daha da belirgin bir hal alacaktır. Şifreleme, bilgi güvenliği, haberleşme, istihbarat, radar ve görünmezlik gibi askeri ve sivil alandaki uygulamaları ise çok hızlı bir şekilde gelişmekte ve genişlemektedir. İçinde bulunduğumuz yüzyılın sonuna doğru kuantum teknolojileri, kuantum sensörler, iletişim ve bilgisayar birimleri ile sabit platformlarda, kara, hava ve deniz otonom araçlarında ve gelişmiş durumsal farkındalık için uyduların etki alanlarında konuşlandırılabilecektir. Tüm bu unsurlar muharebe sahasının ve düşmanın çok gerçekçi şekilde algılanmasına ışık tutacaktır. Dahası geleceğin orduları, kuantum ordusu olacaktır ve ona emir komuta edecek şahıslar da kuantum bilgi kuşağının birer ürünü olacaktır. Değişen dünya, askeri gelişmeleri de beraberinde sürüklemekte ve özellikle istihbarat sistemlerinde meydana gelen sıçramalarla, artık savaşları neredeyse başlamadan bitirecek duruma getirmektedir. Devletlerin, tehlikeyi erkenden haber almak ve ona en uzak mesafeden karasularına veya ana karasına yaklaşmadan tedbir getirmek istemesi, bu fonksiyon alanının önemini daha da arttırmaktadır. Nitekim “Kuantum“ adı verilen bu yeni algı ile, en büyük gelişmelerin de bu alanda gerçekleşeceği değerlendirilmektedir. Karar vericilere düşen ise, onun potansiyellerini ve oyunu nasıl değiştirebileceğini mümkün mertebe en kısa sürede anlamak ve bu değişime adapte olabilecek ortamı sağlamaya çalışmak olacaktır. Fonksiyon alanları dışında, gelişmiş kuantum bilgi teknolojilerinin sağladığı olanaklar, istihbarat toplama, çözüm optimizasyonu, şifreleme, gizli teknoloji, bilgi işlem ve iletişim gibi çok önemli ulusal güvenlik araçlarını ve görevlerini etkileyebilecektir. Nitekim ulusal güvenlik alanındaki kuantum uygulamalarının çeşitliliği, hem kuantum sistemlerinden nasıl yararlanılabileceği, hem de bu kuantum sistemlerinin güvenliği nasıl zayıflatabileceği konusunda bazı endişeleri haklı kılmaktadır. Bu teknoloji aslında hem bir çözüm, hem de başlı başına bir tehdittir. Öte yandan kuantum sistemlerine sahip olmak, türlü bilimsel, operasyonel ve mühendislik zorlukları olan kuantum yazılım, donanım ve algoritmalarına sahip bir ekosistem oluşturulmasınıda gerektirmektedir.
1. Giriş
Dünya yeni bir teknoloji devriminin eşiğinde ve bu devrimin adı; Kuantum Devrimidir. Bu devrim birinci ve ikinci kuantum devrimi olarak anılmaktadır. Birinci kuantum devrimi; mikrodalgalar, lazer, MR görüntüleme ve daha birçok teknolojiyi, ikinci kuantum devrimi ise; kuantum mekaniğindeki super pozisyon, dolanıklık, bağlamsallık gibi fiziksel olguları değerlendirmeyi kapsamaktadır.
Bu çığıraçan bilim alanı, kuantum mekaniğinin ilkelerini bilgisayar bilimi ile birleştirerek, bir zamanlar aşılmaz olan karmaşık sorunların kolaylıkla çözüleceği bir çağın öncülüğünü yapıyor. Endüstride devrim yaratma ve evrene dair anlayışımızı yeniden şekillendirme potansiyeli ile kuantum teknolojileri sadece bir yenilik değil aynı zamanda insanlığın geleceğine bir bakıştır. Bu alanine sınırları zorlanmaya devam ettikçe, bizi bekleyen hayranlık verici gelişmeleri tahmin etmek zor olmasa gerek. Kuantum çağında bu teknolojinin, siber güvenlik ve özelinde istihbarat üzerindeki etkisinin geleceği inşa ederken gözardı edilmemesi gereken, önemli unsurların başında geldiğini unutmamak gerekir.
Kuantum bilgi işlem, siber güvenlik özelliklede siber istihbarat için hem fırsatlar hemde zorluklar sunmaktadır. Şöyleki; bu teknoloji potansiyel olarak mevcut şifreleme protokollerini kırmak için kullanilabileceği gibi, aktif olarak kuantum hesaplamaya dirençli yeni şifreleme teknolojilerini de geliştirebilecektir. Kötü niyetli saldırıları daha hızlı ve doğru bir şekilde tespit etmek ve bunlara karşı korunmak da dahil olmak üzere siber güvenliği geliştirmede kuantum hesaplama kullanılabilir. Kuantum hesaplamaya yönelik araştırmalar ileledikçe, bu teknolojilerin gelecekte siber güvenlik özelilnde siber istihbarat için giderek daha önemli hale gelmesi kaçınılmazdır.
Kuantum teknolojileri algılama, görüntüleme, iletişim ve hesaplamanın son sınırlarına varabilmek için tabiatın temel kanunlarından faydalanır. Şimdilik imkansız gibi görünen olayların gerçekleşebilirliğini iddia eder. Nanoteknoloji, biyoteknoloji, uzay teknolojisi, yapay zeka ve robotik gibi gelişmekte olan teknolojilerle birleştirildiğinde ise bu konu daha da can alıcı bir hal alacaktır. Şifreleme, bilgi güvenliği, haberleşme, istihbarat, radar ve görünmezlik gibi askeri ve sivil alandaki uygulamaları ise çok hızlı bir şekilde gelişmektedir. Bu yüzyılın sonuna doğru kuantum teknolojileri, kuantum sensörler, iletişim ve bilgisayar bilimleri ile sabit platformlarda, kara, hava, deniz, uzay ve siber otonom araçlarını etkisi altına alacağı aşikardır. Tüm bu unsurlar muharebe sahasının ve düşmanın çok gerçekçi şekilde algılanmasına ışık tutacaktır. Dahası geleceğin orduları, kuantum ordusu olacaktır ve ona emir komuta edecek kişiler de kuantum bilgi kuşağının birer ürünü olacaktır.
2. Kuantum Teorisi
Kuantumun sözlük anlamı; “bir şeyin en küçük miktarı ya da ölçülebilen en küçük birimi“ şeklinde tanımlanmaktadır. Fizik bilimi özelindeki tanımı ise; ölçülebilen enerjinin en küçük miktarı şeklinde tanımlanabilir1. Kuantum teorisi 1900’lerin başındaki keşiften bu yana klasik bilimsel algıları alt üst etmiştir. Bu teori, maddeyi klasik fizikten farklı bir perspektifle inceleyen ve atom altı dünyaya dair açıklamalar getirmeye çalışan modern bir fizik teorisidir.
Kuantum Teorisi, maddeyi klasik fizikten farklı bir perspektifle inceleyen ve atomlar altı dünyaya dair açıklamalar getirmeye çalışan modern bir fizik teorisidir. Bu kadar küçük bir ölçekteki madde ve enerjinin açıklanması bazen Kuantum Fiziği veya Kuantum Mekaniği olarak adlandırılmaktadır. Çeşitli ülkelerdeki kuruluşlar, günümüzün klasik bilgisayarlarını kullanarak mümkün olanın ötesinde hesaplama yeteneklerini önemli ölçüde geliştirebilmek için, Kuantum Teorisini kullanan Kuantum Bilgi İşlem gücünün geliştirilmesine önemli kaynaklar ayırmış durumdadırlar. Hatta son yıllarda kuantum teknolojileri alanına yapılan yatırımlar hızla artmış, ülkeler ulusal ve uluslararası ortaklık girişimlerini oluşturmaya başlamışlardır. 2018 yılından bu tarafa birçok ülke bu Alana milyarlarca dolarlık yatırım yapmıştır.
Kuantum teknolojileri çok yeni bir alan olarak bilinse de kuantumu gerçek anlamıyla kullanan teknolojilerin uygulanması 1950’lere kadar uzanmaktadır. Günümüzde konuşulmakta olan kuantum bilgisayar ve kuantum saat gibi kuantum bilgi teknolojilerini konu alan ürünler, ikinci kuantum devriminin eserleridir.
İlk başlarda sadece cihaz üretme anlamında kullanılmaktaysa da yaşanan gelişmeler ile birlikte kuantum artık bilgi toplama, işlem ve analiz maksatlarıyla da kullanılır hale gelmiştir3. Aslında bu tam anlamıyla bir bilgi devrimidir. Bu aşamada kuantum teknoljilerine temel teşkil eden iki kavramdan da bahsetmek gerekir. Bunlar;
2.1. Süper Pozisyon
Kuantum Mekaniği’nin temel bir prensibidir. Klasik fizikteki dalgalara benzer şekilde, herhangi iki (veya daha fazla) kuantum halinin birbirine eklenebileceğini (üst üste bindirilmiş) ve sonucun başka bir geçerli kuantum hali olacağını belirtmekte ve dahası, her kuantum durumu iki veya daha fazla farklı durumun toplamı olarak temsil edilebileceğini esas almaktadır. Matematiksel olarak, Schrödinger denkleminin çözümlerinin bir özelliğini ifade etmektedir. Schrödinger denklemi doğrusal olduğundan, çözümlerin herhangi bir doğrusal kombinasyonunun da bir çözüm olacağını savunmaktadır.
2.2. Kuantum Dolanıklığı
Bir çift veya grup parçacık üretildiğinde, etkileşime girdiğinde veya uzanımsal yakınlığı paylaştığında, çiftin veya grubun her bir parçacığının kuantum durumunun, diğerlerinin durumundan bağımsız olarak tanımlanamayacağı şeklinde açıklanmaktadır. Buna, parçacıkların büyük bir mesafeyle ayrıldığı durumlar da dâhil edilmektedir. Kuantum Dolanıklığı konusu, klasik fizik ve kuantum fiziği arasındaki eşitsizliğin merkezinde yer almaktadır. Dolanıklık, kuantum mekaniği’nin klasik mekanikte var olmayan temel bir özelliği konumunda bulunmaktadır.
Günümüzde temelde kuantum mekaniği etkilerine dayalı birçok cihaz ve teknoloji mevcuttur. Bunlar lazer sistemleri, transistör, mikroçipler, yarı iletken cihazlar ve manyetik rezonans görüntüleyiciler gibi alanları içermektedir. İngiltere Savunma Bilimi ve Teknoloji Laboratuvarı bu cihazları “Kuantum 1.0“ olarak gruplandırmaktadır. Bunlar genellikle maddenin kuantum hallerini aktif olarak oluşturan, manipüle eden, okuyan, genellikle süper pozisyon ve kuantum dolanıklığı etkilerini kullanan cihazlar olarak adlandırılmaktadır. “Kuantum 2.0“ olarak adlandırılabilecek ileri sürümde ise bu teknolojiler maddenin kullanım hallerini ve süper pozisyon ile korelasyon fenomenleri açıkça kullanmakta, oluşturmakta ve manipüle etmektedir. “Kuantum 2.0“ teknolojilerinin, görüntüleme, zamanlama, hesaplama, sensörler (yerçekimi, manyetik alanlar), iletişim ve daha pek çok alanla ilgili kullanılabileceği düşünülmektedir.
3. Silah Teknolojileri ve Kuantum
Kuantum teknolojilerinin bir silah teknolojisi olarak kullanımına muharebe sahasındaki gelişmeler paralelinde bakmak gereklidir. Günümüzdeki modern muharebe, ağ destekli muharebe sahası kara, deniz, hava, uzay ve siber uzay ile atom altı parçacıkların dünyası arasında yayılmış durumdadır. Yüksek ateş gücünden ziyade ateşli silahlar, muhtelif mühimmat ve harp başlıklarının hedefteki etkilerinin optimize edilmesi, isabet hassasiyetlerinin artırılması, düşmanı uzaktan tespit etme ve haberleşmesine girilmesi, düşmanın haberleşme sistemine girmesi ve bilgi toplamasına engel olma, radar etkinliğinin artırılması, komuta, kontrol, haberleşme, bilgi-işlem ve istihbarat (command, control, communication&intelligence - C3 I) kabiliyetinin kapsam, kabiliyet, erişim ve hızının artırılması, tek asker ve birlik seviyesinde durumsal farkındalığın yükseltilmesi, yapay zeka kullanan otonom ana ve yardımcı sistemlerin kullanılması olarak tarif edilebilecektir.
3.1. Kuantum Bilgisayar
Kuantum bilgisayar, geleneksel bilgisayarlardan çok daha hızlı olan, kuantum fiziğinin süperpozisyon ve dolanıklık ilkelerinden güç alarak bilgiyi benzersiz bir şekilde işleyen bilgisayarlara denir.
Kuantum bilgisayarların klasik bilgisayarların yerini alması muhtemel olmasa da, klasik bilgisayarlara kıyasla kuantum bilgisayarların verileri depolama ve işleme şeklini temelden değiştiren kübitlerin iki temel özelliği vardır:
1. Süperpozisyon: Bir parçacığın aynı anda birkaç farklı durumda olma yeteneği.
2. Dolaşıklık: iki parçacığın uzaktan bile bilgi paylaşma yeteneği.
Bu özellikleri kavramsallaştırmak için, iki durumu olan bir madeni para tasavvur edelim; tura veya yazı. Bu madeni paranın iki durumu yani tura ve yazı durumu klasik bitleri temsil etsin. Madeni parayı döndürürseniz, aynı anda hem tura hem de yazı olur (süperpozisyon).
Birbirine dolanmış iki madeni parayı döndürürseniz, birinin durumu anında diğerinin durumunu değiştirir (dolaşma). Süperpozisyon ve dolaşıklık, bağlantılı bir kübit grubunun aynı sayıda ikili bitten önemli ölçüde daha fazla işlem gücüne sahip olmasını sağlar. Bununla birlikte, kübitler aynı zamanda, kübitler ve çevreleri arasındaki etkileşimin kuantum bilgisayarın durumunu değiştirdiği ve sistemden bilgi sızmasına veya kaybolmasına neden olan bir süreç olan eşevresizliğe tabidir.
Dönen madeni paranın altındaki masanın sallandığını ve madeni paranın devrildiğini hayal edebilirsiniz. Bir kuantum bilgisayarının gerçekten hesaplamalar yapabilmesi için tutarlılığın korunması gerekir.
4. Kuantum Teknolojisi ve İstihbarat
Kuantum teknolojileri konusundaki kabiliyetler ülkelerin coğrafi ya da demografik büyüklüğüyle değil teknolojiye erişme seviyesi ve bunu sürekli kılacak ekonomik yapıdan geçmektedir. Ek olarak bu teknolojilerin elde edilmesinde gerekli enerji kaynaklarının varlığı, cinsi ve büyüklükleri de bu noktada belirleyici olmaktadır. Diğer bir deyişle çeşitli yollarla yüksek seviyede enerji üretecek kaynaklarının o ülkede bulunması ya da böylesi kaynaklara erişiminin olması neredeyse mutlaktır. Az bulunan çok özel bazı maden ve minerallere erişim de tarihin başından bu yana olduğu gibi elzemdir. Ekonomik güç, enerji, maden ve minerallere erişim sağlanamadan kuantum teknolojilerinin sürdürebilirliği tartışmalıdır. Kuantum teknolojileri değişen derecelerde hazırlık seviyesine ve yıllara sari geliştirme zaman çizelgelerine sahip, birçok heterojen teknolojinin karışımından oluşan bir ürün paketidir. Uygulamaları çok hızlı bir şekilde gelişmekte ve genişlemektedir. Bahsedilen bu kuantum uygulamalarının içinde belki de ordulara en büyük sıçramayı yaşatacak olan istihbarat boyutunda gerçekleşecek değişimler olacaktır. İleri teknoloji kullanılarak hassas doğrulukla ve kusursuz bir zamanlamayla elde edilecek istihbarat dünya orduları için son derece önemli bir kuvvet çarpanıdır.
Kasım 2018’de Çin’in en büyük savunma ve elektronik şirketi olan CETC (China Electronics Technology Group Corporation) uçuş halindeki gizli uçakları tespit edebileceğini iddia ettiği bir radar prototipi geliştirdiğini açıklamıştır. Bu prototip; radar uçakların konumlarını ortaya çıkarmaya yardımcı olmak için kuantum fiziğinin bazı olgularını kullanmaktadır. Savaşın çehresini değiştirebilecek kuantumdan ilham alan birkaç teknolojiden sadece biri olan bu tip uygulamalarla, hayalet uçakların kolaylıkla tespitinin yanı sıra savaş alanı muhaberesinin güvenliğini artırılabilecek ve denizaltıların okyanuslarda fark edilmeden gezinme yetenekleri sınırlandırılabilecektir. İstihbari anlamda keşif, gözetleme ve tespit vazifelerinde karşılaşılan en önemli zorluklardan biri olan bu savaş makinelerinin mümkün olan en uzak mesafelerden tespiti klasik teknolojilerle neredeyse imkansızdır.
Diğer yandan kuantum dolanıklığı ile bu alanda çok önemli kazanımlar sağlanabilecektir. Kuantum dolanıklığının iki parçacığın birbirine bağlı kaldığı ve birbirlerinden ne kadar uzakta olurlarsa olsunlar fiziksel özelliklerini paylaştıkları bir olgudur. Kuantum dolanıklığa dayalı yeni bir tespit kabiliyeti olan; Kuantum Radar uygulamalarının istihbari boyuttaki uygulaması geçtiğimiz yıllarda duyuruldu. Bu yeni algılama yöntemi dolanık mikrodalga fotonlarını kullanan “mikrodalga kuantum aydınlatması“ adı verilen yeni bir teknolojidir. Kuantum Radar olarak da bilinen bu prototip klasik radar sistemlerinin sıklıkla başarısız olduğu, gürültülü ve aşırı termal ortamlardaki nesneleri tespit edebilme yeteneğiyle son derece muazzam bir eşiği geçmiş bulunmaktadır. Bu yeni cihazın arkasındaki çalışma prensibi ise son derece basittir. Şöyleki, sinyal ve boş fotonlar olarak adlandırılan iki grup foton birbirine karıştırılarak sinyaller hedef nesneye gönderilirken boş fotonlar göreli izolasyonla, parazit ve gürültüden arınmış olarak ölçülmüştür. Sinyaller geri yansıtıldığında, sinyal ve boş fotonlar arasındaki gerçek dolanıklık kaybolmakta, ancak az miktarda korelasyon hayatta kalmakta ve ortamdaki gürültüden bağımsız olarak hedef nesnenin varlığı veya yokluğunu tanımlayan bir imza veya model ortaya çıkmaktadır.
Meskun mahal muharebelerinde en çok ihtiyaç duyulan husus bina ve sokaklarla ilgili sağlıklı istihbarat elde edebilmektir. İşte bu yeni uygulama ile herhangi bir odanın içinde hemen hemen her zaman bulunabilecek nesnelerden faydalanarak şekil ve giriş bilgisi gibi malumatlar elde edilebilecektir. Üstelik yansıtma özelliğinden yararlanarak bir başka kombinasyonla şahısların duvar arkasından dahi bina içinde nerede durdukları ve ne yaptıkları tespit edilebilir hale gelebilecektir. Kuantum dolanıklığı doğası gereği kırılgan olsa da cihazın geleneksel klasik radarlara göre birkaç avantajı bulunmaktadır. Örneğin düşük güç seviyelerindeki geleneksel radar sistemleri tipik olarak nesnenin yansıttığı radyasyonu doğal olarak oluşan arka plan radyasyon gürültüsünden ayırt etmekte sorun yaşadıkları için zayıf hassasiyetten muzdariptirler. Kuantum dolanıklığı ile üretilen sinyal ve boş fotonlar arasındaki benzerlikler (hedef nesneden alınan) sinyalleri ortamda üretilen gürültüden ayırt etmeyi zorlaştırdığı için kuantum aydınlatma yoluyla bu soruna da çözüm bulunabileceği tahmin edilmektedir.
Bununla beraber; bazı araştırmacılar dünya’nın ilk uzun menzilli kuantum radarını laboratuvar ortamında yaptıklarını açıkladılar. Bu deneysel sistemin ateşlediği her parçacığın algılayıcıda tutulan kuantum dolanıklığına haiz bir ilişiği bulunmaktadır. Kuantum dolanıklığının tuhaf kuralları sayesinde bu parçacıkların karşılaştığı F-35 dahil her nesne sensöre geri dönen ilişiklerinde anında bir tepki yaratacak olup böylece kuantum dolanıklığı dünyanın en pahalı hayalet savaşçısının açığa çıkmasına neden olabilecektir. Bu ise tam anlamıyla bir asimetridir. İstihbarat alanında böyle bir savaş makinesine karşı belki de on yıllar sürecek karşı tedbir geliştirme çabaları çok basit bir kuantum durumu oluşturularak daha kısa sürelerde başa çıkabilme imkanları yaratabilecektir.
Operasyonel istihbaratın zamanında üretim ve yayımı için hassas nanosensörlerin önemi gittikçe artmaya başlamıştır. Sensör sistemleri, askerî nanoteknoloji çalışmalarının temel araştırma noktalarından birisidir. Nanoteknoloji kullanılarak üretilecek hassas nanosensörler, mayınların tespitinin yanı sıra, sınır boyunca terörist geçişlerinin tespit ve teşhisi için çeşitli imkânlar sağlayacaktır. Düşmanın terörist faaliyetlerin niteliği ve muharebe hasar tespit değerlendirmesi gibi görevler için, görüntü hassasiyeti yüksek sensörler, istihbarat üretim faaliyeti içerisinde ihtiyaç duyulan en can alıcı sistemlerden birisidir. Sensör sistemlerinin görüntü ve çözünürlük kalitesi, toplanan istihbaratın doğruluk derecesine etki etmektedir. Geleneksel sensörlerin aksine daha küçük, daha ucuz ve daha güçlü nanosensörler ile akıllı sistemler günlük yaşamımızın her alanında yer almaya başlayacaklardır. Nanoteknolojik materyalin sadece devletler tarafından değil, aynı zamanda terörist örgütler tarafından da üretilme olasılığı oldukça yüksektir. Bu imkân ve kabiliyeti kazanmış olan devletler veya terör örgütleri ile mücadele edebilmek için, doğru ve zamanında elde edilmiş istihbarata her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulacaktır. Geleneksel silah sistemleri kolaylıkla tespit edilebilir ve bunlara karşı önlemler alınabilirken, nano seviyede üretilen silahların tespiti oldukça zor olacaktır.
4.1. Kunatum Hesaplama ve İstihbarat
İstihbarat unsurlarının belki de karşılaştıkları en önemli problem, bilgiyi depolamak ve bir yere aktarmaktır. Hassas ve değerli olan bilginin bir başka platforma, karşıt etkilere maruz kalmadan taşınması çok zor bir süreçtir. Özellikle günümüzde yaygın siber saldırı ve siber zorbalık ortamında, bu konunun ne denli önemli olduğu aşikardır. Kuantum hesaplama yada bilgi işlem; kuantum bilgisayar ve kuantum kriptografi sayesinde hassas bilgilerin muhafazası ve istenilen ortamlara iletilmesinde eşi benzeri olmayan imkânlar yaratabilecektir. Dahası veri işleme ve analiz de kuantum hesaplama ile, artık çok daha kolay hale gelebilecektir. Bu ise, zahmet ve çok fazla ilişkiyi sorgulama gerektiren istihbarat üretim sürecinde, personele çok büyük bir çağ atlatacaktır. Karar verme sürecini tamamen sayısallaştırmanın dezavantajları da olsa, bilinmeyeni mümkün mertebe en bilinir hale getirerek, deterministik karar verebilmek tamamen matematiksel bir süreçtir. İşte kunatum bilgisayarlarla, istihbarat gibi zorlu alanlarda en optimal çözümlere bu sayede ulaşılabilecektir. Tabi bu faydaları ile birlikte, karşı tedbirlerin uygulaması da yapay zeka ve kuantum bilgisayarlarla yapıldığında, sistem bir o kadar da hassas hale gelecektir. Ancak, bu her dönem karşılaşılan en temel sorunlardan biridir. Savaşlar geliştikçe, yöntemler de gelişecek ve kullanılan ekipman ve teknoloji sürekli birbirini etkisiz hale getirmeye çalışacaktır. Aynı zamanda, kuantum hesaplamanın daha sağlam kriptografi ve güvenlik çözümleri sunduğu artık bilinmektedir. Shor'un algoritmasını çalıştırabilen çok büyük sayıları verimli bir şekilde hesaba katmak için kuantum özelliklerinden yararlanan kunatum bilgisyarlar önümüzdeki yıllarda hayatımıza girecektir.
Bu algoritmalar, günümüzde gömülü sistemlerde yaygın olarak kullanılan RSA yada ECDSA gibi geleneksel dijital imza algoritmalarını kırmak için kullanılabilecektir. Bu alandaki güvenlik problemi ancak savunma ve saldırı uygulamaları arasında gelişen bir süreç şeklinde ele alınmalıdır. Savunma tarafında, şifreli iletişimi sağlamak için kuantum sistemlerine odaklanılmaktadır. Örneğin uzmanlar, Çin'de yıllardır ana odak noktası olan kuantum iletişim ile ilgili çalışmaların geldiği noktayı, ABD'deki kuantum haberleşme gelişmesine karşı yönde ilerlediğini ifade etmektedirler. Aslında çalışmalar birbirinden bağımsız yürütülüyor olsa da, sistemler birbirine karşı panzehir olma özelliği sergilemektedirler. Google'ın kuantum üstünlüğü teoremi, kuantum saldırısına karşı sağlam algoritmalar bulma konusunda birtakım acil çözümler üretilmesine yol açmıştır. Kuantum iletişim bağlamında, bu tür sistemlere yönelik saldırıların geliştirilmesi yıllardır devam etmekte ve kuantum saldırıların tanımlanması ve bu saldırılardan yararlanılması ile ilgili büyük bir araştırma alanı oluşmuştur. Kuantum haberleşme, devrim niteliğindeki yapay zekâ sistemlerinin geliştirilmesine de yardımcı olmaktadır. Ayrıca, son zamanlarda gösterilen çabalar, kuantum haberleşme ve yapay sinir ağları arasında güçlü ve beklenmedik bir bağlantı olduğunu göstermiş ve potansiyel olarak makine öğrenmeside yeni yaklaşımları ortay koymuştur. Bu tür ilerlemelerin, büyük ölçüde iyileştirilmiş örüntü tanımaya yol açabileceği ve bunun da çok daha iyi bir makine tabanlı hedef tanımlamasına izin verebileceği öngörülmektedir. Örneğin, geniş okyanuslar gibi devasa alanlarda faaliyet yürüten stealth teknolojili gizli denizaltıların bile, yapay zeka destekli kuantum bilgisayarlar, özellikle de güçlü kuantum özellikli sensörler ve robotlar aracılığıyla elde edilecek geniş verilerin müştereken analizi ile tespit edilebilme oranının ciddi miktarda arttırılabileceğini söylemek yanlış olmaz sanırım. Kuantum hesaplamanın, lojistik sorunları da daha hızlı çözme olasılığı oldukça yüksektir. Ancak bu hususların birçoğu henüz temel araştırma aşamasındadırlar. Kuantum sensör kombinasyonlarının, uygulamada çok daha iyi algılamaya izin verebileceği artık görülmektedir. Bununla ilgili mevcut uygulamalarda, konum bilgisi için uydular ve küreseşl konumlama sistemleri kullanılmaktadır. Ancak kuantum hesaplamayla, GPS ve uydu konum bilgisi olmadan dahi, kuantum dolanıklık ve super pozisyon gibi kuantum özellikleri kullanılarak daha hassas konum bilgisi alınabilir ve sensör uygulamalarında tespit oranı ve tespit kalitesi daha yukarı seviyelere çıkartılabilir.
Bugün ışınlamayla ilgilide oldukça ileri çlışmaların yapıldığını biliyoruz. Bu teknolojinin altında yatan temel mantık ise kuantum dolanıklıktır. Şöyleki; iki kuantum nesnesi birbirine dolandığında, birbirlerinden ne kadar uzakta olurlarsa olsunlar, biri rahatsız edilirse, diğeri de hemen değişecek şekilde birbirine bağlanacaktır. Bu parçacıklardan birini basitçe gözetlemek, kuantum durumunu değiştirecek, dolayısıyla aralarındaki mesafe ne olursa olsun diğer dolanık parçacığın durumunu da değiştirecektir. Işınlanma eğer bir gün gerçekten mümkün hale gelirse, bunun istihbarat bağlamındaki yansımalarıda çığır açacak seviyede olabilir. Belki de şu an için kullanılan ve özellikle düşman derinliklerinde insansız çalışması sebebiyle sadece algıladığı objeyi ileten pasif istihbarat uygulamalarının yerine, insanları kullanarak elde edilen bilginin kıymetlendirmesi de yapılarak aktarılması imkânının önü açılabilecektir. Bu da istihbaratın bilgiye dönüştürülme sürecindeki çalışmaları etkileyece ve zamandan tasarruf edilmesine imkân sağlayacaktır.
4.2. Kuantum Uzay ve İstihbarat
Uzay alanı, devletlerin her geçen gün daha fazla önem atfettikleri bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle teknoloji odaklı gelişmiş ülkeler tarafından bu ortam da, artık bir harp alanı olarak Kabul edilmişve gelecekte kullanılması muhtemeldir. Şu an için yoğun olarak, navigasyon, iletişim ve haritacılık maksatlı kullanılan uzay, askeri maksatlı gözetleme için de kullanılır hale gelmiştir. Daha aktif bir tutum izleyerek, uzayda silahlanma yarışı da artmaya devam edecektir. Henüz uzaydan yönlendirilmiş bir silah veya atış rampası gibi bir kullanım olmasa da, yörüngeye yerleştirilmiş uydular ve lazerler bu maksatla kullanılabilecektir. Aslında, büyük güçler, kendi platformları ve araçlarını hali hazırda fırlatmaya devam etmektedirler. İnternet hızının arttırılması gibi teknik ve barışçıl maksatlar güttüğü ifade edilen bu uydular, günün birinde kamikaze savaş araçlarına dönüşmesi ihtimal dışında değildir. Şu an için uzayda yörüngeli bu sistemlerin sayısının giderek arttığını söyleyebiliriz. Uzay ayrıca, kuantum algılama ve iletişim teknolojisini uydulara yerleştirmenin anahtarı olacaktır. Örneğin kuantum gravimetre, yerçekimi gradyometresi veya manyetometre gibi kuantum algılama teknolojileri özellikle alçak yörüngede konuşlu uydulara entegre edilerek kullanılabilecektir. Bu tür uygulamalar halen geliştirme aşamasındadırlar. Mesela, küçük bir uydu üzerinde uzayda konuşlandırılabilen düşük güçlü bir kuantum yerçekimi algılama cihazı, kaynakların doğru bir şekilde haritalandırılması veya doğal afetlerin etkisinin değerlendirilmesine yardımcı olunması gibi maksatlarla kullanılabilecektir. Bu alanın bir sonraki aşaması ise, karşı tedbirler kapsamında bu cihazların tespiti ve uzayın gözetlenmesi olacaktır. Burada da kuantum radar uygulamalarının ileri aşamalarda çok daha farklı çözümler üretebileceği ihtimali gözardı edilmemelidir. Bu anlamda, uzay kuanrum radarlarının, küçük, karanlık ve hızlı nesneleri uzay gibi kompleks bir ortamda izlemesi ve tespit etmesi, geleceğin uzay savaşlarında da kuvvet çarpanı olarak karşımıza çıkabilecektir.
5. Sonuç ve Öneriler
Kuantum teknolojilerinin sadece askeri uygulamalar edinmek için değil gelişiminden kaynaklanan sorun, çıkarım, tehdit ve seçimleri anlamaya yönelik çalışmalar yapılmasını gerektireceği açıktır. Her şeyden önce bu yeni alan çok iyi kavranmayı ve çoklu bir bakış açısı ve alanlar arası bir disiplinle çok iyi etüt edilmeyi gerektirmektedir.
Karar alıcıların askeri senaryolar ve kuantum çağı için yeni teknik ve silahlar geliştirme ve edinme hedeflerini şimdiden oluşturmaya başlamaları, cumhuriyetin 100. Yılında stratejik konum alabilmek ve değişimlere zamanında yanıt verebilmeleri, bu hedefler doğruktusunda; teknoloji politikaları ve stratejilerin geliştirilmesine odaklanmaları oldukça hayatidir. İstihbarat unsurları da gereken bu altyapıyı kazanmak ve kendilerini bu alanda geliştirebilmek için fizik ve mühendislik alanlarında meslek içi eğitimlere tabi tutulmalı veya yüksek lisans, doktora gibi ileri eğitimlerini teorisyenlik alanında değil pratik alanlarda gerçekleştirmelidirler.
Kuantum bilgi sistemlerinden gelen verileri işleyip analize tabi tutabilecek teknisyen personelin de farklı meziyet ve eğitimlere gereksinim duyacağı değerlendirilmektedir. Bu anlamda sayıca az ancak nitelikli iş gücü temini politikasının izlenmesinin yararlı olacağı ve istihbarat kadrolarında da bu yönde yaklaşımların izlenmesinin isabetli olacağı öngörülmektedir.
Arayüz, sistem protokolleri, güvenlik doğrulamaları gibi unsurlar sistem bütünlüğü içinde ele alınmalı ve gelecekte yaşanabilecek değişimlere de adapte olabilecek formatlar üzerinde durulmalıdır. İstihbarat birimleri gerek teşkilat gerekse ekipman anlamında bu kapsayıcı yaklaşıma sahip olmalı ve atacağı her adımda komşu birimler ve çevreyi hesaba katmalıdır.
Ulusal kuantum teknolojileri kaynaklarının araştırılması (üniversiteler, laboratuvarlar ve şirketler), bu sektörlerle stratejik seviyede iş birlikleri kurulması ve personel değişimi yapılması yoluyla gelişmelerin anlık olarak takip edilmesi, kurum içi tehdit değerlendirmeleri ve fizibilite çalışmaları oldukça önemli hale gelecektir. İstihbarat üniteleri bu alandan en çok etkilenecek birimler olacağından farklı bakış açılarıyla dünyadaki kuantum trendlerini çok yakından takip edebilecek yeterliliğe ulaşmalıdırlar.
Kuantum teknolojileri evrim ve adaptasyonunun izlenmesi, teknolojik gelişmeleri takip edebilmek için elzemdir. İstihbarat birimleri bu anlamda gerçekçi ve elde edilebilir ihtiyaç listeleri oluşturmalı ve hiyerarşik kademeleri bu doğrultuda yönlendirerek nokta kazanımlar elde etmeyi amaçlamalıdır.
Komşu veya potansiyel tehdit ülkelerin gelişimlerini takip etme ve stratejik dokümanlara bu alanlarla ilgili gelişmelerin de kayıt olarak düşülmesi istihbari açıdan yürütülmesi gereken bir diğer önemli görevdir. Bu alanda klasik formatlar ve toplama vasıtaları yerine yukarıda bahsi geçen kuantum kriptolama avantajlarıyla sistematik bir toplama stratejisi oluşturulmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.
Ulusal ticaret ve ihracat politikaları da askeri karar makamları ile koordine edilerek şekillendirilmeli ve bu anlamda stratejik seviyede destek programları açıklanmalı, askeri ve sivil araştırmacılar bu anlamda ciddi oranda teşvik edilmelidir. Örnek olarak AB’nin bu konu ile ilgili önemli teşvikleri mevcuttur. Ülkemizde ve TSK istihbarat birimlerinin yurt dışı kurum/kuruluşlarla münferiden görüşme ve ticari ilişkiye girebilmesine dair yasal düzenlemelerin yapılmasının olumlu bir ivme kazandıracağı tahmin edilmektedir.
İstihbarat birimleri, yetenek kazanımına odaklanmakla birlikte karşı tedbirleri de eş zamanlı olarak düşünmelidir. Bu alanda en başından farkındalık kazanmanın önemi tüm birimlere ciddi bir şekilde anlatılmalı ve bu disiplinin bozulmasına kesinlikle izin verilmemelidir. Bu teknolojilerin sağlıklı bir şekilde edinilip idame yeteneklerinin kazanılması bölgesel anlamda kuvvet çarpanı etkisi, küresel anlamda ise asimetrik etki yaratacak kazanımlar sağlayabilecektir.
Bu anlamda istihbarat doktrininin de bu yeni alanın istihbari uygulamalarını da içerecek şekilde, bilimsel bir süzgeçten geçirilerek güncellenmesinin ve hatta daha kapsamlı bir yaklaşımla istihbarat prensiplerine adapte edilerek yeni baştan ele alınmasının atılacak en önemli adımlardan biri olacağı öngörülmekte ve teknik istihbarat vurgusunun daha kuvvetli yapılmasının yerinde olacağı düşünülmektedir.
Bu alan mühendis sınıfının üzerine bırakılamayacak kadar geniş ve anlık çözüm ve tedbirlerle geçiştirilemeyecek kadar kritiktir. Geleceğin orduları kuantum ordusu olacaktır ve ona emir komuta edecek şahıslar da kuantum bilgi kuşağının birer ürünü olacaktır. Bir bayrak yarışı olan kutsal vatan hizmetinde bu değişim ve dönüşümü en sağlıklı şekilde gerçekleştirebilmek adına her zaman olduğu gibi en büyük yol göstericinin akıl ve ilim olacağı, daha sayısal düşünebilen ancak his, sezgi, algı gibi manevi liderlik karakterlerini de bünyesinde taşıyabilecek karar vericiler yetiştirmenin yatırım yapılması gereken en önemli husus olacağı değerlendirilmektedir.