Köyden metropole göçün güvenlik boyutuna ilişkim yayınladığım “Devşirme’den Beyaz Türk’e – Siyasi Nefretin Kökleri“ adlı kitabımdan alıntılarla girmek istiyorum. Son istatistikler yüzde 93 şehirli olduğumuzu gösterdiğine, köyde kalanların da şehirdekilerle aynı Televizyon ve internet bombardımanına maruz kalmakla, artık klasik köylülüğü yitirdiklerine göre, yepyeni bir sosyal yapı ile karşı karşıyayız.
Klasik yaklaşımla köy durağan, öngörülebilirliğin, gelenek, örf, adet ve din ile binlerce yılın sağduyu ve imbiklenmiş kültürünün garantilediği huzur ve istikrar merkeziydi. Özellikle kozmopolit metropollerin ani değişimlerine karşı amortisör, sert değişimleri yumuşatma unsuruydu.
Geçiş dönemini sorgularken Prof. Erol Güngör’ün örf ve adetlerin toplumdaki önemi hakkındaki görüşlerini kaydetmekte de yarar var.
“Bazılarında çok yavaş, bazılarında çok süratli de olsa örf ve adetle her toplumda değişir. Aslında onların kolay ve çabuk değişmeleri toplum için hiç iyi olmaz. Her şeyden önce, kolay ve çabuk değişen davranış tarzları zaten adet veya örf sayılamaz. Toplumun ayakta kalması ve devam edebilmesi insanlar arasında ortak davranış tarzlarının bulunmasına ve bunların devamlılık kazanmasına bağlıdır. Örf ve adetler bu ihtiyacı karşıladıkları için toplumun temelini teşkil ederler. Onlar olmasaydı karşılaştığımız her durumda nasıl davranacağımızı yeni baştan düşünmek zorunda kalacak, başkalarının nasıl davranacaklarını da hiçbir zaman tahmin edemeyecektik. İnsanlar arasında böyle ortak ve devamlı davranış tarzlarının bulunmayışı ise onların cemiyet halinde yaşamalarına imkân vermeyecek…“
“Eğitim sisteminin toplumda geçerli olan ahlâk kurallarıyla çatışması... İnsanın ailede öğrendiği şey okulda kusur sayılırsa, okulda öğrendiği şey mahkemede suç sayılırsa, neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmeye ve dolayısiyle ahlâklı davranmaya imkân yoktur“
Sorulması gereken soru; köy ve köylü kalmamışsa ülkedeki ani şokları yumuşatacak “amortisör“ nedir? Köyün binlerce yıl içinden süzüp getirdiği sağduyu birkaç nesilde yok oluverince toplumsal fırtınaları dindirecek “regülatör“ nedir?
Köyün en etkin iki karakteristiği din ve gelenektir. Şehirde ikisi de hızla yıpranır, birkaç nesilde etkisini yitirir. Köy ahlakının temeli olan, düzen kuran, zamk görevi yapan bu iki değer yerine şehirde ne konulacaktır? Batı medeniyeti asırlar içinde din ahlakını terkedip, materyalist, seküler ahlâk sistemini geliştirmiştir. Onun rafine hali Kant’cı yaklaşımın; Evrensel ahlakı içleştirmeliyiz prensibidir. Kendi kelimelerimizle söylersek;
“Sen beni saymazsan, ben seni saymazsam ikimiz de kaybederiz.
Sen çalarsan, ben çalarsam ikimiz de kaybederiz.“
Şeklinde özetleyeceğimiz rasyonel, laik burjuva ahlakı, gelişmekte olan ülke metropollerinde hızla yok olacak din ve gelenek kaynaklı ahlakın yerini acaba kaç nesilde alabilir? Yani modern burjuva kaç nesilde oluşur? Kanaatim, bunun en az beş nesil alacağı yolundadır.
Devamı için...