Çin ve Türkiye, Türkiye'nin Çin Halk Cumhuriyeti'ni resmen tanıdığı 1971 yılından bu yana diplomatik ilişkilerini sürdürmektedir. İki ülke son yıllarda aralarında serbest ticaret anlaşması, Kuşak ve Yol Girişimi ile ilgili işbirliği anlaşması ve enerji işbirliğine ilişkin mutabakat da bulunan bir dizi anlaşma imzaladı. Çin aynı zamanda altyapı, enerji ve üretim alanlarında da Türkiye'ye büyük yatırımlar yaptı. Türkiye, Asya ile Avrupa arasında bir köprü görevi görmesi nedeniyle Çin için stratejik bir konum olarak değerlendiriliyor. Son yıllarda Çinli turistlerin Türkiye’yi daha fazla ziyaret etmesi iki ülke arasında gelişen ilişkilerin bir diğer yansıması olmuştur. Çin'in Türkiye'ye açılımı her iki ülke tarafından olumlu bir gelişme olarak görülmüştür. 2013 yılında Çin'in devlet mülkiyetindeki Sinopec Corporation, Türkiye'de yeni bir kömür yakıtlı elektrik santralinin inşasına 10 milyar dolarlık yatırım yapmak üzere bir anlaşma imzalamıştı. 2018 yılında Çin'in HNA Grubu, Türkiye’nin en büyük holdinglerinden biri olan Doğuş Holding'in çoğunluk hissesini satın aldı. Çin İpek Yolu Fonu, 2020 yılında Türkiye'de yeni bir yüksek hızlı demiryolu hattının inşasına 2 milyar dolar yatırım yaptı. Bunlar Türkiye'deki birçok Çin yatırımından sadece birkaç örnek. Çin'in Türkiye'deki yatırımlarının toplam değerinin 15 milyar doların üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Ancak Çin'in Türkiye üzerindeki nüfuzunun artmasının potansiyel riskleri konusunda da bazı endişeler mevcut.
Temel endişelerden biri Çin'in yaptığı yatırımları ve iktisadi girişimleri Türkiye üzerinde siyasi baskı uygulamak için kullanabileceğidir. Örneğin Çin, Türkiye'nin taleplerine uymaması durumunda yatırımlarını geri çekmekle tehdit edebilir. Bir diğer endişe ise Çin'in teknolojisini Türkiye hakkında casusluk yapmak veya altyapısını kontrol etmek için kullanabileceği endişesidir. Amerika’da pek çok casusluk vakasının görülmesinin ardından Türkiye’de de böyle bir endişe oluşmuştur. Türkiye bir yandan Çin’in ülkesindeki yatırımlarını sürdürmesini gözetirken diğer yandan da Çin’in nüfuzunu arttırmasını önlemek isteyecektir. ABD’nin Türkiye ve dünyanın pek çok yerinde sermayesinin girmesi ile birlikte nüfuzunun da girmesi uzun vadede devletin kontrolünün belirli alanlarda ve noktalarda azalmasına yol açmıştır. Aynı tecrübeyi Çin ile yaşamamak adına kontrollü bir ilişki oluşturulmak istenmiştir.