Öncelikle Türkiye’nin bir çıpa olarak görmek ve inanmak istediği tam AB üyelik sürecinin, devlet aklının yanlış ve kusurlu bir dizaynı olduğuna inanıyorum. En başından tam AB üyelik süreciyle başlama iradesi konmak istense bile bu konunun en geç 2010’lara doğru birçok açıdan özel imtiyazlar alacağımız özel bir ortaklık modeline dönüştürülmesi daha rasyonel olabilirdi. Bu sayede Türkiye Cumhuriyeti daha avantajlı olduğu dönemlerde yeni ve uzun dönemli imtiyazlarla elini güçlendirebilir ve daha kalıcı bir kazanım inşası başarılabilirdi. Türkiye’nin sadece tam üyelik sürecine odaklanması ve adeta bu beklentiyi “ya hep ya hiç“ noktasında ele alan yaklaşımı bize (kısa dönemli kazanımların dışında) hiçbir uzun vadeli avantaj sağlamadığı gibi devletin birçok biriminin de tam üyeliğin haricindeki senaryoları düşünmesine engel olmuş ve bu birimlerin stratejik kaslarını daha güçlü geliştirebilmesine vesile olacak eğitici imkânların kaybına yol açmıştır. Sürecin bu noktaya gelmesi, AB konusunda uzmanlaşan entelektüel insan kapasitemizin de bu tıkanıklıklar nedeniyle doğru bir fayda üretimi sağlayamamasına ve bu beşeri kaynaklarımızın devletimize sağlayabilecekleri daha stratejik ve ehemmiyeti yüksek kazanımların da yok edilmesine sebep olmuştur.
Yine duruma realist bir yaklaşımla baktığımızda sürecin zaten adı konmadan bir çeşit stratejik ortaklık modeli şekline kendiliğinden evrildiğini görüyoruz. Türkiye’nin yapabileceği en doğru yaklaşım, bu kendiliğinden oluşan stratejik ortaklığın adını doğru koyarak, bu ortaklığı ilişkilerimizin daha sağlam olduğu ve daha çok önem arz ettiği farklı tarihsel süreçlerde sürekli olarak el yükseltme ve daha fazla uzun dönemli tavizler alma modeline dönüştürmesi olabilirdi. Ancak Devletimizin bu konuda adeta B planı olmadan ilerleyici bir yaklaşım göstermesi, tam üyelik sürecini özellikle uluslararası arenada ekonomik bir çıpa olarak kullanma arzusu ve iç siyasetin içine bu konuları çok fazla dâhil etme yaklaşımı, AB ile ilişkilerimizde elde edebileceğimiz birçok daha kalıcı potansiyel kazanımın kaybına da neden olmuştur.