İnsanlık ve İnanç
İnsanoğlu kendisine zarar veren veya verme tehlikesi olan her şeyden doğal olarak korkmuştur. Bu korku bir güce sığınmayı ve ondan kendisini korumasını ummayı tetiklemiştir. Böylece din ve inanç ortaya çıkmıştır. İnanç, insanı işinde ve yaşamında manevi yönden motive eden gerekli bir unsurdur. Sümerden, Mısır’a, Roma’dan, Vikinglere, Yunan’dan, Uzakdoğu’ya binlerce inanç sistemi gelip geçmiştir.
Denizciler ve İnanç
Deniz, insan doğasına yabancı ve tehlikelerle dolu bir ortamdır. Denizden kaynaklanan tehlikeler belirsiz, tahmin edilemeyen, çok çeşitli ve geri dönüşü olmayan niteliklere sahiptir. Bu nedenle saldığı korku da o derece büyüktür. Bu bağlamda korkuları o derece büyük olan denizcilerin daha çok manevi desteğe ihtiyaçları olması doğaldır. Çok tanrılı inanç sistemleri bu nedenle Poseidon, Neptün gibi deniz tanrıları icat etmişlerdir. İşlerinin yolunda gitmesi ve seferin sağsalim tamamlanması için onlara yalvarmışlardır. Denizcilerin farklı dünya görüşü ve ideolojisi olabilir. Ama inançsız denizci olmaz. Denizcilik ayrıca çeşitli uğur, batıl inanç, sefer öncesi ritüeller gibi inanç ve uygulamalarla manevi yönünü çeşitlendirmiştir. Fırtına çıktığında, rüzgar hızını artırdığında veya yelken devrinde rüzgar durdurduğunda, dalgalar büyüdüğünde tanrıya sığınmışlardır. Denizcilerin inanç dünyası ile denizci olmayanların inanç dünyası arasında büyük farklılıklar vardır. Denizciler yaşamlarının büyük bölümünde onlara tanrıyı hatırlatacak öngörülemeyen olaylar içindedir. Bu nedenle tanrı kavramı onlar için çok farklı bir noktadadır. Denizciler için atlatılan her tehlike bir mucize niteliğinde algılanabilir. Çok tanrılı inanç sistemlerinden, kitaplı dinlere geçişle birlikte denizcilik ile inanç arasında daha somut uygulamalar başlamıştır. Deniz tanrılarının yerini onları koruyan azizler almıştır.