Kentlerde yaşanan çevre sorunları gün geçtikçe artmaktadır. Uluslararası kuruluşlar, hükûmetler ve yerel yönetimler, çevre felaketlerine karşı önlemler alıp, stratejiler geliştirmelidir. Afet risk yönetimi, kent planlamasının önemli bir parçasıdır.
Peyzaj Mimarlığı mesleği; iklim krizi, çevre kirliliği, hava kirliliği ve hava kalitesinin artması konularında çözümler geliştirebilecek en önemli meslek disiplinlerinden biridir. Dünya'da yaşanan kuraklık, ani hava olayları, yangınlar gibi çevre sorunları, önlem alınmazsa daha da tehlikeli boyutlara gelecektir. Peyzaj Mimarlığı, küresel iklim krizi ile mücadele edebilmek için geliştirdiği yaklaşım ve çözümlerle, sürdürülebilir bir dünya için çalışmaktadır. Nüfusun yoğun olarak yaşadığı kentlerde, afet öncesi, afet sırasında ve afet sonrasında insanların ihtiyacı olan açık yeşil alanların yeterli ve dengeli bir biçimde oluşturulmasını sağlamaktadır. Peyzaj Mimarlığı, doğada yaşayan tüm canlılar tarafından kullanılan yaşam alanlarının, doğal yapısını koruyarak düzenleyen, yeni alanlar tasarlarken de sürdürülebilirlik temeline dayalı düzenlemeler yapan meslek disiplinidir.
Kentsel Dirençlilik Kavramı
Kentsel dirençlilik bir kentin, doğal afetler gibi risklere hazırlıklı olma ve bunlara uyum sağlayabilme kapasitesidir. Kentsel dirençlilik kavramı, değişen şartlar karşısında, kentsel sistemin kendini değiştirmesini ve geliştirmesini ifade etmektedir. Dirençli kent, hiçbir kriz veya riske maruz kalmayan değil, beklenmedik şekilde ortaya çıkan krizler karşısında hazırlıklı olup çözümler üretebilen kentlerdir. Birleşmiş Milletler Afet Riskinin Azaltılması Uluslararası Stratejisi'nin 2010 yılında başlattığı "Şehirler dirençli hâle geliyor: Şehrim Hazırlanıyor“ kampanyasında dirençli kent; şeffaf bir yerel yönetime sahip, yerel halkı planlama sürecine dâhil eden, planlamayla afet risklerini azaltabilen, afet öncesinde, sırasında ve sonrasında, kendi kendini düzenleme yeteneğine sahip bir sistem olarak tanımlanmıştır. Kentsel dirençlilik sadece hayatta kalmak için değildir. Kentte yaşayan insanlar için, daha iyi yaşam koşullarının sağlanmasıdır.
Kentlerde Açık Yeşil Alanların Artırılması
Doğal afetlere karşı, dirençli planlama ile bazı önlemler alınmalıdır. Kentlerde rekreasyon alanı olarak kullanılan açık yeşil alanlar artırılmalı ve afet durumunda ilk toplanma yeri, çadır alanı olarak kullanılacak hâle getirilmelidir. Afetler ile ilgili riskleri, ihtiyaçları ve çözümleri belirleyebilmek için planlama sürecinde birden fazla paydaşla çalışılmalıdır.
Afete Dirençli Kentler için Çevre Dostu Çözüm Önerisi: Güneş Enerjisi
Ülkemizde 6 Şubat’ta yaşanan depremlerin ardından, WWF Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), Yuva Derneği, Ekosfer, Ege Orman Vakfı, Avrupa İklim Eylem Ağı, Fosil Yakıtların Ötesi, İklim için 350, Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği, "Deprem Acil Müdahale ve Yeniden İnşa Sürecinde Güneş Enerjisinin Rolü" adlı bir belge yayımlamıştır. Yaşanan depremlerin ardından, deprem bölgelerinde ciddi elektrik ve yakıt sıkıntıları yaşandı. Bundan dolayı, afet gibi acil durumlarda güneş enerji sistemi hayati öneme sahiptir. Yeni yapılacak yapıların çatıları, güneş panellerinin yerleştirilmesine uygun olmalıdır. Sivil Toplum Kuruluşları, afete dirençli kentlerin, güneş enerjisinden muhakkak faydalanması gerektiğini belirtmişlerdir.
Bütüncül bir Yaklaşımla, Kentlerin Yeniden Ayağa Kaldırılması
Yaşadığımız deprem felaketinden çıkaracağımız en büyük ders, bilimi göz ardı etmemektir. Bilim adamlarının ve meslek disiplinlerinin uyarılarını dikkate alarak gerekli önlem ve düzenlemelerinin yapılması büyük önem taşımaktadır. Kentlerin yeniden ayağa kaldırılması aşamasında mühendis, mimar, şehir bölge plancıları, peyzaj mimarları gibi çeşitli meslek disiplinlerinden oluşan bilim kurulları oluşturulmalıdır. Planlama kararları ile ilgili toplantılara yerel yönetimler, meslek disiplinlerinden oluşan bilim kurulları, sivil toplum örgütleri ve yerel halk da dâhil olmalıdır. Kentlerin yeniden ayağa kaldırılması, bütüncül bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Kentlerde çevresel, ekonomik ve kültürel sürdürülebilirliğin sağlanması gerekmektedir. Kültürel zenginliği olan kentlerimiz kültürel kimliği korunarak yaşatılmalıdır. Aynı zamanda, geliştirilecek sosyal sorumluluk projeleri ile bölgede zarar görmüş halkımızın ekonomik sürdürülebilirliğinin sağlanması çok önemlidir. Bu kapsamda, yerel üreticiler ve üretimleri desteklenmelidir.
Sadece depremlere karşı değil, iklim krizinin neden olduğu kuraklık, seller, aşırı hava olayları gibi tüm afetlere karşı dayanıklı kentler oluşturulmalıdır.