Medya ile siyasi iktidar ilişkisinde uzun süredir tartışılan önemli bir konu, son terör eylemleri nedeniyle tekrar gündeme geldi. Tartışılan konu şu: “Basın (iletişim) özgürlüğü, güvenlik kaygısıyla kısıtlanabilir mi?“
Biliyorsunuz, bu tartışma konusunun yeniden gündemimize gelmesinin nedeni, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in Radyo Televizyon Üst Kurulu’ndan terörle ilgili yayınlara “sınırlama getirilmesini“ istemesiydi. (Bir televizyon kanalının başvurusu üzerine Danıştay, siyasi iktidarın böyle bir talepte bulunmasının yersiz olduğuna karar vererek terör haberlerinin medyada yayınlanmasına getirilen kısıtlamayı kaldırdı ama tartışma Danıştay’ın kararına rağmen daha epey süreceğe benziyor.)
Bu talebin hukuku bir altyapısı var, çünkü televizyonların yayınlarını düzenleyen 3984 sayılı kanunda “milli güvenliğin gerektirdiği durumlarda“ hükümete yayınlara sınırlama getirme yetkisi veriliyor.
Siyasi iktidar, yayın organları vasıtasıyla yapılan yayınların terör örgütünün propagandasına zemin hazırlayabileceği kaygısıyla RTÜK’e başvurarak terör haberlerinde daha sorumlu davranılmasını istedi, hatta birtakım yayın yasakları getirdi.
RTÜK’ün bu konuda karar alma yetkisi yok, sadece hükümetten gelen bu talebi televizyonlara tebliğ etmekle yükümlü.
RTÜK, kararı televizyonlara bildirdi ve konuyla ilgili tartışma da ondan sonra patlak verdi. Bir kısım yayıncılar; “siyasi iktidarın böyle bir talepte bulunamayacağını, basının özgür olduğunu, güvenlik gerekçesiyle bile olsa televizyonlara nasıl yayın yapmaları gerektiğinin söylenemeyeceğini“ ifade ederek, karara tepki gösterdiler.
Çok az sayıda yayıncı ise “güvenlik kaygısını“ haklı bularak, siyasi iktidarın kararının sansür şeklinde algılanamayacağını, ülkenin birlik ve bütünlüğünü tehdit eden bölücü teröre karşı alınacak siyasi kararlara medya olarak yardımcı olmanın toplumsal bilincin gereği olduğunu belirttiler.
“Özgürlük“ ve “güvenlik“ ikilemi, medya dünyasında uzun süredir tartışılan bir konu. Basın (iletişim) özgürlüğünün sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiği, bu özgürlük alanına kimlerin, nasıl müdahale edebileceği konusu henüz karara bağlanmış değil.
Ama şu bir gerçek; Yayın organlarının “özgürlük“ gerekçesiyle sorumsuz davranmaya hakları yok! Siyasi iktidarın elbette yayın organlarına müdahale etmeleri hoş değil, çünkü bugün güvenlik gerekçesiyle yapılan müdahalelerin yarın başka gerekçelerle de sürmesi ihtimali her zaman var. Zaten “güvenlik“ konusu da sınırları iyi çizilmiş bir kavram değil, pek çok kaygının güvenlik kavramının içine konulup kolaylıkla medyaya sansür uygulanabilir.
Öyleyse ne yapılmalı?
Siyasi iktidarın “güvenlik“ kaygıları asla göz ardı edilemez, ülkemize yönelik bölücü teröre karşı millet olarak top yekun mücadele edilmeli, terör örgütüne psikolojik üstünlük sağlayabilecek her türlü girişimden ve yayından kesinlikle kaçınılmalıdır.
Ama bu, siyasi iktidarın uyarısı üzerine değil, özellikle yayın organlarının kendi aralarında sağlayacakları ortak bir mutabakat ile yapılmalıdır. Burada meslek örgütleri (gazeteciler cemiyeti, basın konseyi vs.) devreye girmeli, bölücü terör gibi ülkemize zarar verecek olaylar karşısında nasıl bir yayın politikası izleneceği tartışılıp karara bağlanmalı, tüm yayın organları da alınan bu karara uymada ciddi hassasiyet göstermelidir.
Ülkemizde ne yazık ki çoğu yayın organı reyting ve reklam endişesiyle “sorumsuz yayıncılık“ yapmayı adeta alışkanlık haline getirdiği ve toplumsal konularda bile gerekli hassasiyeti göstermemekte ısrar ettiği için, siyasi iktidar müdahale etme gereği duyuyor.
Medya sektörü siyasi iktidarın müdahalesine gerek kalmadan, özgürlüklerini kısıtlamayacak bir çözümü kendisi üretmeli, teröre karşı verilen top yekun mücadelede en etkin şekilde yerini almalıdır.
Medya sektörü bunu başarırsa toplumsal saygınlığı ve güvenilirliği daha da artacak, terör örgütünün psikolojik üstünlük kazanma çabaları da sekteye uğrayacağı için, bölücü terörle mücadele konusunda çok önemli bir kazanım elde edilecektir.
Medyanın özgürlüklerini kısıtlamadan güvenliğimizi sağlamak, ülkemize ve milletimize sahip çıkmak mümkün. Yeter ki isteyelim, bunu başaracak altyapıya ve olgunluğa sahibiz.