Dr. Öğr. Üyesi Duygu ÖZLÜK
Selçuk Üniversitesi, İİBF,
Uluslararası İlişkiler Bölümü
Özet
Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bugüne ABD’nin büyük stratejisinin ne olması gerektiği konusunda yoğun bir tartışma yaşanmaktadır. Özellikle 11 Eylül olayları, Irak Savaşı ve 2008 küresel finansal krizinin etkileriyle ABD dış politikasının tarihsel motiflerinden biri olan izolasyonist eğilimin yeni bir versiyonu bu tartışmalarda giderek daha çok öne çıkmaya başlamıştır. Offshore dengeleme adı verilen bu strateji en basit haliyle ABD’nin deniz aşırı askeri varlığını azaltmaya ve bu haliyle de ABD’nin daha güvende olacağı inancına dayanmaktadır. Bu strateji ABD’nin Batı Yarıküresindeki baskın pozisyonunu sürdürmek, liberal uluslararası ekonomik düzenin devamını sağlamak ve özellikle Avrupa, Doğu Asya ve Basra Körfezi bölgesinde ABD dışında başka bir gücün hâkim olmasını önlemek amaçlarını taşımaktadır. Maliyetleri paylaşmaktan ziyade maliyetleri başkasına devretmeyi amaçlayan bu strateji, ABD’nin uluslararası sistemdeki görece gücünün artmasını sağlayacaktır.
Donald Trump’ın 2018 yılında Suriye’den, Joe Biden’ın 2021 yılında Afganistan’dan çekilme kararıyla ABD’nin dünya politikalarındaki yerine dair ve daha özelde de offshore dengeleme konusundaki tartışmalar yeniden tartışmaya açılmıştır. Tüm bu tartışmaların Orta Doğu bölgesindeki yansımalarının ne olduğunu ele almaya çalışan bu çalışma Türkiye’nin rolüne de odaklanmaktadır. ABD dış politikasındaki değişimin Türkiye’nin dış politikasını nasıl etkileyeceğini, Türkiye’nin bu değişimi nasıl algıladığını ve Türkiye’nin başta daha otonom bir dış politika arayışı olmak üzere politika alternatiflerinin neler olabileceğini ele almaktadır.
- Giriş
Offshore dengeleme adı verilen bu strateji en basit haliyle ABD’nin deniz aşırı askeri varlığını azaltmaya ve bu haliyle de ABD’nin daha güvende olacağı inancına dayanmaktadır. Realist karaktere sahip bu strateji ABD’nin Batı Yarımküresindeki baskın pozisyonunu sürdürmek, demokrasi promosyonu, insani müdahaleler ve ulus inşası gibi araçları dışarda bırakacak şekilde sadece ABD ekonomik çıkarlarıyla uyumlu liberal uluslararası ekonomik düzenin devamını sağlamak ve özellikle Avrupa, Doğu Asya ve Basra Körfezi bölgesinde ABD dışında başka bir gücün hâkim olmasını önlemek amaçlarını taşımaktadır. Eğer bu bölgelerde baskın pozisyona geçecek bir oyuncu olursa ABD doğrudan müdahaleyi ya da bölgede büyük oranda askeri güç bulundurmayı tercih etmek yerine “buck passing“ (sorumluluğu devretmek) stratejisini tercih edecek ve bölgesel güçleri desteklemeyi ya da bu oyuncular arasında bir denge sağlamayı tercih edecektir. Maliyetleri paylaşmaktan ziyade maliyetleri başkasına devretmeyi amaçlayan bu strateji, ABD’nin uluslararası sistemdeki görece gücünün artmasını sağlayacaktır.