Hibrit savaş kavramı nizami ve gayrinizami savaşın iç içe girdiği kompleks bir savaş formunu ifade etmektedir. Kavram savaş alanlarının ve araçlarının değişen, gelişen ve iç içe giren kapsamına dikkat çekmektedir. İlk defa Frank Hoffman tarafından 2007 yılında Conflict in The 21st Century: The Rise of Hybrid Wars isimli çalışmada yer almış hibrit savaş kavramı devletler ve devlet dışı aktörler tarafından yürütülmesi mümkün geleneksel yetenekler, düzensiz taktik ve oluşumlar, terörist hareketler gibi değişik savaş ve mücadele modlarını bir arada değerlendirmektedir. Hoffman bu savaş ve mücadele formlarını hibrit tehdit kavramı altında değerlendirmişse de bunu güvenlik bağlamında hibrit güvenlik kavramı altında ele almamıştır.
Her savaş bir güvenlik anlayışını da gerekli kıldığından hibrit savaş kavramının da yeni nesil bir güvenlik anlayışını gerektirdiği ortadadır. Gerek devletler tarafından nizami veya vekalet savaşları bünyesinde yürütülen gayrinizami mücadele ve savaşlarda, gerekse devlet dışı aktörlerin kullandığı mücadele ve savaş yöntemleri göz önünde bulundurulduğunda uluslararası ilişkilerin meşru aktörleri olan devletler için hibrit bir güvenlik anlayışının gerekliliği ortadadır. Bu anlayış ile gerek devletler karşısında gerekse devlet dışı aktörlere karşı günümüz şartlarına uygun kompleks bir savunma kapasitesi oluşturulması mümkün olacaktır. Gelişmekte olan insansız araç, siber, yapay zekâ, haberleşme, savaş vb. teknolojileri de göz önünde bulundurulduğunda hibrit bir güvenlik anlayışının ve dahi bunun merkezi komutasının 21. yüzyıl için vazgeçilmez bir bakış açısı olduğu ortadadır. Bu tebliğ hibrit savaş kavramının nizami ve gayrinizami güvenlik yaklaşımlarını bir arada ele alabilecek kompleks bir güvenlik formu olarak hibrit güvenlik kavramını öne sürmekte, uluslararası ilişkiler literatüründe daha önce kullanımına rastlanmamış olan hibrit güvenlik kavramını literatüre bir katkı ve öneri olarak tavsiye etmektedir.
- Giriş
Tüm bu gelişmeler ışığında savaş mefhumu da günümüzde çok farklı bir noktaya gelmiştir. Savaş açısından muharebe alanı ve envanter algısı çokça değişmiştir. Günümüzde kara, deniz ve havaya uzay ve siber alanlar eklenmiştir. Bu alansal bağlamda bir genişleme olarak değerlendirilebilir. Gelinen aşamada uzaydan saha bilgisi erişimi mümkün olmakta, güç unsurları siber alanda saldırı yapabilmekte ve ülkelerin hakimiyet alanlarına müdahale edebilmektedir. Bu alanlardaki kontrol ve savunma mekanizmaları sahip olunan teknoloji çerçevesinde aşılabilmekte ve devletlere siyasi ve iktisadi az veya çok zarar verebilme kapasitesi taşıyabilmektedir. Bu alanlara ek olarak devletlerarası rekabet alanlarına dahil edilen tarım, gıda, biyoloji, farmakoloji gibi alanlar ülkeler arasında güç ve güvenlik açısından değerlendirilir bir noktaya gelmiştir.
Gelişen robotik, yapay zekâ, akıllı teknolojiler, kuantum işlemciler, insansız araçlar, akıllı füze sistemleri, yeni nesil radar sistemlerinde yaşanan gelişme ve geliştirmelerin envantere yansıması ile savaş mefhumu derinleşmiştir. Artık savaşta insan ölümünü azaltmak için robot ve drone teknolojilerinin merkezde olduğu; İKA, İHA, İDA gibi insansız araçlar ile desteklenmiş, radar sistemleri ile takip edilen akıllı füzelerin kullanıldığı bir döneme geçilmektedir. Tüm bu gelişmeler savaş mefhumunda bilek gücünden öte beyin gücünün ve teknolojinin merkezde olduğu yeni bir döneme girildiğini göstermektedir.
Hoffman’ın 21. yüzyıl başlarında devletler arasındaki savaş, asker, sivil, organize şiddet, terör, suç gibi kavramlar arasında net ayrımların olmadığı hibrit savaş kavramı; teknolojik gelişmeler de göz önünde bulundurulunca günümüz açısından savaş mefhumunu apayrı bir noktaya taşımaktadır. Bir tarafta yeni savaş teknolojilerinin olduğu devletlerarası savaş tanımlanırken, diğer tarafta devletlerin harici ve özellikle dahili sahalarında devlet dışı unsurlar olarak sivillerin ve terör örgütlerinin mücadele unsuru olarak kullanıldığı bir noktada hibrit savaş kavramı ortaya atılmaktadır. Bu ise bir nevi devletler arası vekalet savaşları gibi içeride de vekiller oluşturulması yoluyla rakip devletlere içeriden de saldırmayı ve zayıflatmayı tanımlamaktadır. Bu minvalde hibrit savaşın tanımlandığı bir noktada hibrit bir güvenliğin de tanımlanması zaruri olmaktadır. Bu araştırmada hibrit savaş bağlamında daha önce uluslararası ilişkiler literatüründe karşılaşılmamış hibrit güvenlik kavramı tartışılacak olup, hibrit bir güvenlik anlayışının günümüz devletleri açısından gerekliliğine dikkat çekilecektir.