Yüksek Lisans Öğrencisi, Yıldız Teknik Üniversitesi
ÖZET
ABD’de yaşanan 11 Eylül terör saldırılarının ardından, küresel dünya paradigması devlet dışı aktörlerin gerçekleştirdiği bu saldırının kurbanı olmuştur. Tek kutuplu dünya düzenini sembolik olarak yerle bir eden saldırı, devletlerinde millî güvenlik unsurlarını yeniden gözden geçirmelerine neden olmuştur. Uluslararası güvenlik anlayışını yeni bir restorasyona iten 9/11 saldırıları, küresel terörizm tehdidi ile mücadele için de güvenlik kavramının farklı perspektiflerde yeniden gözden geçirilmesine olanak tanımıştır. Bu saldırıların küresel güvenlik çerçevesinde ilk yansıması havacılık sektöründe görülmüştür. Havacılık sektöründe güvenlik anlayışının devletler arasında koordinasyon sağlanan bir sistematiğe dönüşümüne ve istihbarat anlayışında da devletler arası iş birliğine giden sürece öncülük etmesine 11 Eylül’ün imkân sağladığı söylenebilir. Keza istihbarat alanı, iş birliği hususunun en zor gerçekleştirildiği alan olmasına karşın, söz konusu millî güvenlik olduğunda, bilgi paylaşımını gerekli kılmış ve uluslararası iş birliğine giden sürece öncülük etmiştir. 21. yüzyılın en büyük risk unsuru küresel terörizm tehdididir. Devletlerin iş birliği çerçevesinde mücadele etmesi gereken en önemli alan küresel terörizm riski ve küresel terörizmin neden olduğu vahim tablodur. 4 Ağustos 2020’de Beyrut’ta gerçekleşen patlamada sıklet merkezi olarak Beyrut Limanı belirlenmiş ve şehrin en önemli geçim kaynağı tahrip edilmiştir. Ancak bu terör saldırısının hedeflediği Lübnan Cumhuriyeti’nin millî güvenliğinin ötesinde bu saldırının ardından ortaya çıkabilecek yeni güvenlik sonuçları olabilir. Bu durumda akıllara “Beyrut’ta gerçekleşen patlama yeni dönemin 11 Eylül senaryosu mu?“ sorusunu getirmiştir. Zira sıklet merkezi olarak Beyrut Limanı’nın tercih edilmiş olması stratejik olarak incelendiğinde devletlerin liman güvenliği çerçevesinde iş birliğine gitmesine neden olabilecek bir sonuca ev sahipliği yapabilir. Bunun yanında ulus-devletlerin limanlarını Kitle İmha Silahları (KİS) ve bomba yapımında kullanılan patlayıcı maddelerin sığınağı haline getirmiş olmaları bir diğer küresel güvenlik tehdididir. Küresel terörizm tehdidine karşı ulus-devletler ve istihbarat birimleri koordineli bir şekilde çalışmalı ve bu riske karşı gereken reaksiyon gösterilmelidir.
Anahtar Kelimeler: Küresel Terörizm, Küresel Güvenlik, 11 Eylül, Lübnan, Beyrut Limanı.
GİRİŞ
(Multidisipliner Bir Anlayış Çerçevesinde İstihbarat Bilimi: Düşmanı Tanımak Ve Enformasyon Savaşı)
21. yüzyıl bilimde tek disiplinin yetersiz kaldığı, multidisipliner bir anlayışla hareket edilmesi gereken, tüm alanların hassasiyetle birbirleriyle yakından ilişki içerisinde bulunduğu bir dönüşüme ev sahipliği yapmaktadır. Küresel çerçevede güvenliğin sağlanabilmesi adına devletler arası koordinasyonun sağlanması ve bunun yanında, 21. yüzyılın vebası olarak ifade edilebileceğimiz küresel terörizm tehdidine karşı ortak bir mücadele ortaya koyabilmek gereklidir. Bunu sağlayabilecek alan hiç kuşkusuz istihbarattır ve istihbarat paylaşımı hususunu çağın paradigmaları arasına eklemek gerekir. Zira devletlerin güvenlik anlayışlarını ulusal bir bakışa endekslemesi halinde hasımların ekmeğine yağ sürülmüş olunmaktadır. 21. yüzyılın en büyük risk unsuru küresel terörizm tehdididir. Bu ortak düşmana karşı koordineli bir şekilde hareket etmek, devletler arası istihbarat birimlerinin koordinasyonunu ve iş birliğini sağlamak, ortak güvenlik paradigmaları oluşturmak suretiyle uluslararası kongreler, sempozyumlar düzenlemek ve karar alıcıların terörizmle mücadelesine bilim dünyası olarak da destek olmak oldukça önemli bir bakış açısı sunmaktadır. Sun Tzu’nun “Savaş Sanatı“ isimli eserinde dediği gibi, “Düşmanı tanımak, onu yenmenin ilk adımıdır.“[1] Düşmanı tanıyabilmek için multidisipliner bir anlayış çerçevesinde, bilim dünyasının istihbarat ve güvenlik güçlerine farklı perspektiflerden yeni bakış açıları sunmaları büyük önem arz etmektedir. Kısaca, istihbaratın yalnızca ulusal güvenliğin sağlanması adına gerçekleştirilen bir eylem olmasından da öte bir bilim olduğu gerçeğini anlatabilmek gerekmektedir.
Stein (2002)’e göre “Birinci dalga“ içerisinde savaşların hedefi toprakken, “İkinci dalga“ içerisinde savaşların hedefi üretim kapasitelerinin kontrolü olmuş ve ortaya çıkan “Üçüncü dalga“ içerisinde yeni hedef bilginin kontrolüdür. Yeni dönemde bilgiyi kontrol etmek için savaşlar gerçekleştirilecektir.[2] 20. yüzyılda hedef topraktı. Bugün ise hedef insandır, insan zihnidir. Zihinlerin işgal edilmesini planlayan yeni düşman, savaşın kurallarını da değiştirmiş ve daha farklı metotlar kullanarak ulus-devletlerin üzerlerine gelmeye başlamıştır. Bu düşmanı alt edebilmenin yolu doğru zamanda doğru istihbarata ulaşabilmekten geçmektedir. İstihbarat kelimesinin İngilizcede karşılığı olan kelime “intelligence“ yani akıl, zekâ, anlayış, haber, bilgi ve istihbarat anlamlarına gelmektedir. İngilizcede dikkat çekilmek istenen nokta, meselenin haberin toplanmasında olmadığı, toplanan malûmatın birleştirilmesinde, bağlantılarının ilişkilendirilmesinde ve ortaya çıkan istihbaratın değerlendirilmesinde olduğudur.[3] Bu anlayıştan hareketle, farklı disiplinlere sahip olan araştırmacıların bilgi toplama, toplanılan bilgilerin değerlendirilmesi süreçlerinde yer almaları ve son aşama olarak da istihbaratın oluşturulması kapsamında daha etkili istihbarat yazım yöntemlerinin içerisinde rol oynamaları sağlanmalıdır. İstihbarat oluşturma sürecine bilimin katkı sağlaması demek, farklı disiplinlerdeki araştırmacıların daha verimli ve öngörülerinin daha olası olduğu sonuçlara sebebiyet vererek istihbarat alanına öncü bir katkı sağlayabilir denebilir. Hatta bu sayede hasım unsurların oluşturabilecekleri muhtemel tehditlerine karşı zaman kaybetmeksizin ortak bir reaksiyon gösterebilmenin de yolu açılabilir.
Caşın (2002)’a göre Soğuk Savaş sonrası dönemde istihbarat anlayışında uzmanlaşma önemli bir konuma sahip olmuştur. Değişen dünya düzeninin bir diğer yansıması olarak gözüken belirsizliğin çok daha fazla olduğu günümüzde de en büyük sorun doğru bilgiye erişimdir. Bunun yanında sorun teşkil eden bir diğer husus ise tahmin yapma yetisinin sınırlandırılmış olmasıdır.[4] Zira tek disipline sahip bir bakış açısıyla olaylara tek pencereden bakılabilirken, multidisipliner bir bakış açısına sahip olan araştırmacının olayları farklı perspektiflerden yorumlayabilmesi, analiz edebilmesi ve olaylar arasındaki bağlantıların ilişkilendirilebilmesine olanak sağlayabileceği söylenebilir. İstihbaratın yalnızca tahminden ya da kestirimden ibaret olmadığı gerçeği hatırlanarak, öngörülerde bulunan uzmanların rolü bir falcıdan ziyade bir eğitimci misyonuna doğru kaymaktadır. Bu dönüşümün içerisinde yer alan bir diğer yönelim ise açık kaynakların göz ardı edilmemesi gerektiği gerçeğidir. [5] Küreselleşmeyle birlikte dünyanın sıfır birlerden oluşan bir sanal dünyaya doğru evrilmesi, bilginin dijitalleşmesi, dünyanın internetle tanışması, Soğuk Savaş döneminden bu yana fotoğraf istihbaratı konseptlerinden uydu yayınları konseptlerine doğru hızla bir gelişmenin gösterilmesi ve özel televizyon kanallarının da çoğalması bilgi ihtiyacımızı karşılayan farklı alanlar sunmaya başlamıştır. İstihbarî bilgi toplama sürecini açık kaynaklı bir hale getiren yeni dönem, medyayı istihbarat birimlerinin haber kaynağı olarak kullanmalarını sağlamıştır. Güvenlik anlayışlarında hasım ve olası hasım unsurların sahip oldukları harp silah ve araçlarının sayısı, menzili ve teknik özellikleri gibi hususlarının da önemli olduğu dönemde, istihbarat ihtiyacının ağırlıklı olarak ajanlar ve casuslar yoluyla, yoğun çabalar harcanarak yapıldığı dönemden günümüze gelinmiş ve istihbarat birimlerinin açık kaynak istihbaratına (OSINT) büyük önem verdiği görülmektedir. Dünyadaki gelişmelere paralel olarak ilgili bilgilerin büyük çoğunluğu zahmetsiz ve kısa bir zaman diliminde açık kaynaklardan elde edilebilinmektedir.
- Berlin Duvarı’nın Yıkılışının Ardından Küreselleşen Yeni Dünya Düzeninde Terörün de Küreselleştiği Gerçeğini Anlamak: Küresel Terörizm Tehdidi İle Mücadele Kapsamında Uluslararası İş Birliği Ve Koordinasyonun Sağlanması