Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılması sonrasında dünyanın ABD’nin tek kutupluğu altında yeniden şekilleneceğine yönelik değerlendirmeler Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC)’nin yükselişiyle sekteye uğramıştır. ABD, 21. yüzyılın başlangıcından itibaren ÇHC’yi küresel rakip olarak görmeye başlamış ve hegemonyasını koruma motivasyonu ile reaksiyon vermiştir. ABD, ÇHC’yi dengeleme stratejisinde Hindistan’a özel bir değer yüklemiş ve Hindistan’ı kazanma kapsamında son derece pragmatik bir politika izlemiştir. ABD, Hindistan’ı farklı zeminlerde destekleyerek, yükseltmeye çalışmış ve ÇHC’ye rakip olma yönünde cesaretlendirmiştir. ABD, Hindistan’ı yükseltme hedefi istikametinde Hindistan’ın nükleer silahlanma politikasını desteklemiş; bunu yaparken Hindistan’ın Nükleer Silahların Yayılması Anlaşması (NPT-Non-Proliferation Treaty)’na imza atmamasını dahi dikkate almamıştır.
ABD’nin 21. yüzyıl başlarındaki Asya’da yerleşme gayretleri ve Hindistan’a verdiği pragmatik destek ÇHC tarafından büyük bir dikkat ile takip edilmiştir. Bu kapsamda ABD’nin 11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında Afganistan’ı işgal etmesi ve Orta Asya’da üslenmesi ÇHC’nin güvenlik kaygılarını artırmış ve Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ)’nü kurmasını tetiklemiştir. ABD’ye karşı yalnız mücadele edemeyeceğini bilen ÇHC bu noktada Rusya Federasyonu (RF)’nu mecburi iş birliği ortağı olarak görmüştür. Putin liderliğinde güçlenen RF de aynı mantık çerçevesinde ÇHC ile iş birliğine sıcak bakmıştır. Bu arada ABD, ÇHC’nin güçlenmesinden rahatsız olan ülkelerle diyalog zemini kurmak için zemin yoklamaya başlamıştır.
ÇHC’nin hızlı yükselişi karşısında ulusal çıkarları zarar gören veya zarar görme potansiyeli olan Hindistan, Japonya, Güney Kore ve Avustralya ABD’nin bu noktada ilk adım attığı ülkeler olmuştur. Böylece ÇHC’nin Hint Okyanusu’nda başat ve zorlayan bir askerî güç olmaya doğru ilerlediğini gören ABD, Hindistan, Japonya ve Avustralya ortak tehdit algısı karşısında askerî iş birliğini geliştirmeyi kararlaştırmıştır.[1] Bu dört ülke Mayıs 2007’de, “Dörtlü Güvenlik Diyalogu (QUAD Security Diaogue-QSD)“nu hayata geçirmiştir.[2] İttifakın ÇHC tehdit algılaması ortaklığında oluşması, ÇHC ile önemli ekonomik iş birliği olan Avustralya’nın Ocak 2008’de geri adım atmasına neden olmuş ve Dörtlü Güvenlik Diyalogu 2008’de askıya alınmıştır.[3]
Avustralya ÇHC ile ekonomik ilişkileri zarar göreceği endişesiyle Dörtlü Güvenlik Diyalogu (QUAD) kapsamındaki Malabar deniz tatbikatlarından geri çekilse de ABD, eski QUAD ülkeleri ile askerî iş birliği alanlarını geliştirme gayretlerine devam etmiştir. Eski QUAD ülkeleri de birbirleriyle ve ABD ile ikili olarak, güvenlik dâhil olmak üzere, iş birliğine devam etmiştir.[4] Böylece ittifaklar yavaş yavaş şekillenirken, 21. yüzyılın ikinci on yılı ABD’nin küresel hegemonyasına karşı ÇHC’yi en ciddi rakip olarak değerlendirdiğini göstermiştir. ABD 2011 sonbaharında, “Asya Önceliği Sratejisini (Pivot to Asia)“ açıklayarak, Asya-Pasifik coğrafyasını hedef coğrafya olarak belirlediğini ilan etmiştir. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın Ekim 2011’de “Foreign Policy“ dergisinde yazdığı, “Amerika'nın Pasifik Yüzyılı“ başlıklı makalede; ABD’nin küresel önceliğinin Ortadoğu’dan Asya-Pasifik’e kaydığı resmen beyan edilmiştir.[5] Bu strateji sonrasında ABD, ÇHC’yi Pasifik coğrafyasında dengelemek için atağa kalkmıştır.
ABD, ÇHC’yi dengeleme stratejisinde Hindistan’ı yanına çekmek için “Asya-Pasifik“ tanımının yerine “Hint-Pasifik“ ifadesini kullanmaya başlamış ve bu vesileyle Hindistan’ı ÇHC karşısında sahaya sürmek istemiştir. Nitekim “Hint-Pasifik“ tanımının küresel kabul görmesi, Hint karar mekanizmalarındaki ABD karşıtlığının azalmasına katkı yapmıştır. ABD, Asya Önceliği Stratejisini açıkladıktan sonra, ÇHC’nin hızla yayıldığı Pasifik coğrafyasında denge sağlamak için yeni ittifakları hayata geçirmeyi hedeflemiştir. Japonya’nın ABD-Hindistan askerî iş birliğinde yapılan ve sembolik değeri olan Malabar deniz tatbikatlarına 2015’de dâhil olması ABD için bu noktada önemli bir ilerleme olmuştur.[6] ÇHC’nin bu dönemde artan özgüveni ve saldırganlaşan söylemleri de bu iş birliği zeminin oluşmasına katkı sağlamıştır. Bu dönemde Avustralya ÇHC ile ekonomik iş birliğini geliştirmeye devam etmiş; iki ülke, ilişkilerini 2014’te Kapsayıcı Stratejik ortaklık olarak kararlaştırmış ve 2015’de Serbest Ticaret Anlaşması imzalarken, Çin İletişim devi Huawei Avustralya pazarında önemli kazanımlar sağlamıştır.[7]
ÇHC’nin Güney Çin Denizi konusunda uluslararası mahkemenin 2016’da aldığı kararı tanımaması sonrasında, ÇHC-Avustralya ilişkileri 2017’den itibaren bozulmaya başlamıştır. Avustralya’nın ÇHC’yi uluslar arası hukuk kurallarına uymaya davet etmesine ÇHC’nin tehditler ile cevap vermesi üzerine iki ülke ilişkileri kademeli olarak gerilemeye başlamıştır.[8] ÇHC’nin bölgesel-küresel hak iddiaları ve tehditkâr söylemlerinden tehdit algısı genişleyen Güney Kore ve Avustralya da bundan sonra ÇHC’ye karşı çare arayışına girmiştir.[9] ÇHC’yi sınırlama motivasyonunda ortaklaşan ABD ve Japonya, ÇHC’nin Güney Çin Denizi konusunda uluslar arası hakem kararını tanımaması sonrasında ortaya çıkan ÇHC karşıtı konjonktürü değerlendirmeyi bilmiştir.[10] ABD ile Japonya dışişleri bakanlarının gayretleriyle, Kasım 2017’de Filipinler’in başkenti Manila’da yapılan ASEAN (Association of Southeast Asian Nations-Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği) zirvesinde QUAD canlandırılmıştır.[11]
Canlandırılan QUAD Dörtlü Güvenlik Diyalogu’dur (QUAD Security Diaogue-QSD), bir anlaşma veya örgüt değildir. Bu nokta genelde dikkatten kaçar ve QUAD, bir metin ile üzerinde anlaşılan bir mekanizma olarak algılanır. İlerleyen dönemde bu mekanizmaya işlerlik kazandırılmaya ve iş birliği alanları geliştirilmeye çalışılmıştır. ABD, Başkan Donald Trump döneminde QUAD mekanizmasının işlevselleştirmeye gayret göstermiş ve QUAD dışişleri bakanlarını, Eylül 2019 ve Ekim 2020’de bir araya getirerek, iş birliği alanlarını belirlemeye çalışmıştır.[12] Avustralya Kasım 2020’de Malabar tatbikatlarına katılarak, QUAD yapılanmasının yeniden hayata geçişini resmileştirmiştir. Bu adım ÇHC tarafından, kendilerine karşı Pasifik coğrafyasında kurulan yeni bir NATO olarak değerlendirilmiş ve eleştirilmiştir.[13] ÇHC’nin reaksiyonuna rağmen ABD ve Japonya QUAD’ın üye sayısını artırmaya çalışmış ve bu istikamette atılan adımlar “QUAD “ olarak adlandırılmıştır.[14]
ABD’nin QUAD’ı işlevselleştirme politikası 2021 başında görevi devralan Başkan Joe Biden yönetimi tarafından da sahiplenilmiş ve ABD, ÇHC’yi Pasifik coğrafyasında dengelemek için gayretlerini sürdürmüştür. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın öncülüğünde 18 Şubat 2021’de, korona virüs pandemisi şartları nedeniyle sanal ortamda buluşan QUAD dışişleri bakanları, korona virüs pandemisi, terörizm, deniz yollarının güvenliği ve iklim değişikliğine karşı mücadelede iş birliği esaslarını değerlendirmiştir. Bu toplantı yeni ABD yönetiminin QUAD’a sahip çıkacağını göstermesi açısından değer taşımış ve diğer ülkelerdeki muhtemel ABD politika değişikliği kaygılarını gidermiştir.[15] Zirve sonrasında ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Savunma Bakanı Lloyd Austin’ın Japonya, Güney Kore ve Hindistan’ı ziyaret etmesi ve benzer söylemleri tekrarlaması, ABD’nin ÇHC’yi dengeleme politikasına devam edeceğini göstermiştir.[16] Yeni ABD yönetiminin ÇHC karşıtı politikaları sürdüreceğinin anlaşılması, Avustralya başta olmak üzere, diğer QUAD ülkelerinde memnuniyetle karşılanmıştır.[17]
Doğu Asya’da Güney Kore’nin askerî kısıtlamalarını kaldırarak silahlanmasına destek veren ABD, Birleşik Krallık ile birlikte, Güney Pasifikte de yeni bir güvenlik anlaşmasına öncülük etmiştir. ABD, Birleşik Krallık ve Avustralya, 15 Eylül 2021’de, AUKUS (Australia, UK and US-Avustralya, Birleşik Krallık ve ABD) güvenlik anlaşmasını hayata geçirmiştir. ABD Başkanı Joe Biden, İngiltere Başbakanı Boris Johnson ve Avustralya Başbakanı Scott Morrison tarafından 16 Eylül 2021’de yapılan açıklamada, üç ülkenin; AUKUS anlaşmasının (Üçlü Güvenlik Ortaklığı) ilk adımını attıkları ilan edilmiştir.[18] Bu anlaşma dünyada, QUAD’ın Güney Pasifik’teki uzanımı olarak görülmüş ve QUAD ‘ın hayata geçirilmesinin ilk adımı olarak değerlendirilmiştir.[19] ABD tarafından bakıldığında; QUAD’ın Pasifik coğrafyasında ÇHC’yi durdurmak için kurmaya çalıştığı güvenlik zincirinin son halkası Güney Pasifik’te tamamlanmıştır.[20]
Anlaşma kapsamında ABD ve Birleşik Krallık, Avustralya’nın nükleer enerji tahrikli (denizaltıların hareket mekanizması nükleer reaktörlerden beslenirken silah sistemlerinin konvansiyonel olması) denizaltılar geliştirmesine yardım etmeyi taahhüt etmektedir.[21] 18 aylık bir süre içerisinde yol haritası netleştirilecek bir program ile nükleer tahrikli denizaltıları Avustralya’ya kazandıracağını beyan eden AUKUS Anlaşması, ayrıca yapay zekâ, siber güvenlik, derin deniz ve kuantum teknolojisi ile uzun menzilli füze teknolojisinde Avustralya’ya destek vaat etmektedir.[22] Söz konusu denizaltıların Güney Avustralya eyaletinin başkenti olan Adelaide şehrinde üretilmesi planlanmıştır. Günümüzde sadece ABD, İngiltere, Fransa, ÇHC, Hindistan ve RF’nin bu tip denizaltıları kullandığı dikkate alındığında Avustralya’nın nükleer tahrikli denizaltı kullanan yedinci ülke olacağı anlaşılmaktadır.[23] Bu durum nükleer silahlanma uzmanlarınca, Avustralya’nın nükleer silah sahibi olmasının önünü açacak bir gelişme olarak değerlendirilmiştir.[24] Bu endişe ÇHC tarafından sıklıkla paylaşılmış ve Avustralya’nın nükleer silah sahibi olmayı düşünmediğine dair açıklamalar inandırıcı bulunmamıştır.[25] AUKUS’un kendi ilerlemesine karşı kurulduğunu ve nükleer caydırıcılık zırhına büründüğünü değerlendiren ÇHC; AUKUS anlaşmasının Avustralya’yı nükleer hedef hâline getirebileceğini açıklayarak, açıkça tehdit etmiştir.[26]
AUKUS anlaşmasının ilanı ile birlikte; 2016 yılında imzalanan ve Fransa’nın 12 dizel tahrikli denizaltı inşa edip, Avustralya’ya teslim etmesini öngören 66 milyar dolarlık anlaşma, Fransa’ya ön bilgi dahi verilmeden iptal edilmiştir.[27] 12 Fransız denizaltısının satışını öngören projenin tek taraflı olarak rafa kaldırılması Fransa tarafından ciddi tepkiyle karşılanmıştır. 2016’da imzalanan anlaşma; yüksek maliyet, dizel denizaltıların yavaşlığı, barındırabildiği personelin sayısının azlığı ve dalma kapasitesinin düşük olması ve gibi noktalar nedeniyle Avustralya kamuoyunda tartışılagelmiştir.[28] Fransa ile yapılan anlaşma geçmişte iptali yönünde baskılara konu olmuş olsa da bu şekilde iptali Fransa’yı incitmiştir.[29] Bu gelişme Fransa cenahında fırtınalar koparmış ve Fransa Hükûmeti, Washington büyükelçisini geri çekmiştir.[30] Fransa’nın sert tepkileri Avustralya’nın tavır değişikliğine neden olmazken, Alman kamuoyu Fransa’dan yana tavır koymuştur. AUKUS anlaşması Avrupa cenahında; İngiltere ve ABD’nin, Avrupa Birliği (AB)’nin Pasifik coğrafyasında önünü kesmek için attığı bir adım olarak görülürken,[31] Anglosakson dünyanın dışlayıcı işbirliğinin yeni bir versiyonu olarak değerlendirilmiştir.[32]
Anlaşma sonrasında İngiliz yönetimi tarafından yapılan açıklamalarda, ÇHC’nin bölgedeki askerî ve ekonomik adımlarından duyulan rahatsızlık vurgulanmıştır.[33] Avustralya kamuoyunda yapılan değerlendirmelerde; Ekim 2020’den 06 Mayıs 2021’e, ÇHC’nin Avustralya ile stratejik diyalog mekanizmasını askıya almasına kadar geçen süredeki gergin ilişkilere atıf yapılarak, bu anlaşmanın kendilerini rahatlattığına yönelik ifadeler yer almıştır.[34] Avustralya yöneticileri tarafından yapılan açıklamalarda, ülkelerinin nükleere silah üretme hedefi olmadığına yönelik ifadeler kullanılırken, örtülü olarak ÇHC tehdidine gönderme yapılmıştır. ABD kamuoyunda yapılan değerlendirmelerde; AUKUS anlaşması ile Pasifik güvenliğinin büyük ölçüde sağlandığı, ancak Pasifik kuzeyinde bu tür mini anlaşmalarla devam edilmesi ve ÇHC’nin çevrelenmesinin tamamlanması gerektiği ifade edilmiştir.[35]
Endonezya kamuoyunda yapılan değerlendirmelerde AUKUS, ABD ve Anglosakson dünyanın ÇHC’nin önünü kesme kararlılığının işareti olarak görülmüştür. [36] ÇHC’nin Güney Çin Denizi’ndeki hak iddiaları ve saldırgan politikalarının mağdurlarından Malezya ve Endonezya yetkilileri, bölgenin büyük güç rekabet alanı olması ihtimaline yönelik endişelerini dile getirip, taraf olmaktan kaçınırken, Filipinler yetkililerinin genelde AUKUS’tan hoşnut olduklarını saklamadıkları görülmüştür. ABD’den bağımsız hareket etmeye çalışan Filipinler Devlet Başkanı Duterte’nin uyarılarına rağmen Filipinler yetkilileri, bölgede ÇHC’ye karşı gelişen ittifakları desteklediklerini beyan etmekten kaçınmamıştır.[37]
AUKUS anlaşmasının paydaşları tarafından yapılan açıklamalar ÇHC’yi hedef alsa da İngiliz ve Avustralya Donanma Komutanlarının mutabakatı sonrasında siyasi-diplomatik bir adım ile Fransa’nın dışlandığı, üretilecek denizaltıların İngiliz Astute sınıfı nükleer tahrikli denizaltıların yeni bir versiyonu olacağı, Fransa’nın 2018’de Hint-Pasifik stratejisini açıkladıktan sonra 2019’dan itibaren tek uçak gemisini bölgede gezdirmeye başladığı, Fransa’nın Hindistan başta olmak üzere bölge ülkeleri ile askerî ve siyasi iş birliğini geliştirdiği ve 2021’de Almanya’nın Bayern Fırkateyni ile bölgedeki Fransız askerî varlığını desteklemeye başladığı dikkate alındığında; AUKUS anlaşmasının, Birleşik Krallık’ın eski sömürgesi Avustralya ve doğal müttefiki ABD’yi ikna ederek, bölgede AB’den “rol çalmak“ motivasyonu ile hayata geçirildiği akla gelmiştir.[38] Birleşik Krallık’ın BREXIT sonrasında yeniden küresel güç olma yönünde stratejilerini ifşa ettiği,[39] Fransa’nın Hindistan’a ihraç ettiği 36 adet Rafael savaş uçağından sonra 12 dizel tahrikli denizaltıyı da Avustralya’ya satmasının Birleşik Krallık’ı rahatsız ettiği ve Birleşik Krallık’ın elindeki tek uçak gemisini 2021’de bölge sularına gönderdiği de göz önüne alındığında, Birleşik Krallık’ın bölgede inisiyatif almak için elindeki kartları masaya sürdüğü düşünülmüştür.[40]
AUKUS anlaşmasının açıklanmasının devamında Başkan Biden 24 Eylül 2021’de, QUAD liderlerini başkent Washington’da bir araya getirmiştir. Bu zirvede Kovid-19 aşılarının Pasifik coğrafyasındaki fakir ülkelere ulaşımının hızlandırılması kararlaştırılmıştır. Böylece ÇHC’nin elindeki “Kovid Diplomasisi“ kozu alınmak istenmiştir. Ayrıca Pasifik ülkeleri için beka sorunu hâline gelmeye başlayan iklim değişikliği sorunu ile mücadelede önemli kararlar alınmış, ÇHC’nin Kuşak Yol İnisiyatifi girişimlerini dengelemek için “altyapı Koordinasyon Grubu“ kurulmuştur. Zirvede; sağlık, siber güvenlik, deniz ulaşımı güvenliği, terörizme karşı iş birliği, doğal afetlerde iş birliği, eğitim ve uzay sahasında iş birliği gibi konular da gündeme gelmiştir.[41] Bu adımlar QUAD’ın kurumsallaşma niyetinin göstergesi olması bakımından önemlidir.
ÇHC, ABD’nin kendisini çevreleme adımlarına karşı pragmatik bir tepki verirken; ABD’nin kendi hegemonyasını kaybetmemek için bölgeyi ve bölge ülkelerini riske attığını savunmuştur.[42] Hindistan da QUAD zemininde icra edilen görüşmelerde, QUAD ve AUKUS’un ÇHC’ye karşı oluşan katı bloklara dönüştürülmesinin önüne geçmiştir. Hindistan ayrıca QUAD ve AUKUS’un iki ayrı yapı olduğunu savunarak; AUKUS’u QUAD’dan ayrı tuttuğunu ve kendi ilgi alanının dışındaki gelişmelerden uzak kalmak istediğini göstermiştir.[43] Hindistan böyle bir konjonktürde temkinli hareket ederek, ABD’nin tetiklemeye çalıştığı, “otokrasilerle demokrasiler arasındaki mücadele“ söylemine ve AUKUS’u bir soğuk savaş aracına dönüştürmesine prim vermemeyi tercih etmiştir.[44] Hindistan, AUKUS’un, iyi ilişkiler içinde olduğu Fransa’yı Pasifik’te devreden çıkarma amacına hizmet ettiğini de fark etmiş ve Birleşik Krallık’ın siyasi hedeflerine piyon olmaktan kaçınmıştır. Bu bağlamda Hindistan, Fransa-Avustralya ilişkilerini düzeltmek için iki ülke liderinin Temmuz 2022 başlarında bir araya gelmesinde inisiyatif almış ve yeni bir üçlü diyalog mekanizmasına öncülük etmiştir.[45]
Japonya üzerindeki silahlanma kısıtlamalarını son yıllarda yavaş yavaş kaldıran ABD, 21 Mayıs 2021’de, Güney Kore üzerindeki balistik füze üretimi kısıtlamalarını kaldırmıştır.[46] Güney Kore, söz konusu kısıtlamaların kaldırılmasından dört ay sonra, Eylül 2021’de denizaltından atılan balistik füze denemesi gerçekleştirmeyi başarmıştır.[47] Bu denemeden bir ay sonra da uzaya uydu yerleştirecek füze denemesini hayata geçirmiş, ancak başarılı olamamıştır.[48] Kuzey Kore de bu denemelere cevap vererek; balistik füzelerinin menzilini artırmanın yanında raylı sistemler üzerinden füze atışlarını yaptığını dünyaya ilan etmiştir.[49] Kuzey Kore müteakiben hipersonik füze denemelerini başarıyla gerçekleştirmiştir.[50] Güney Kore uzaya uydu yerleştirecek füze denemesini 21 Haziran 2022’de tekrar gerçekleştirirmiş ve bu kez başarılı olmuştur.[51]
AUKUS anlaşması sonrasında ABD’nin Pasifik Okyanusu’ndaki ada devletlerini kazanmaya yönelik adımlar attığı dikkat çekmiştir. Bu strateji doğrultusunda ABD Dışişleri Bakanı Blinken, Şubat 2022’de Avustralya’da icra edilen QUAD dışişleri bakanları toplantısı sonrasında bazı Pasifik adalarını ziyaret etmiştir. Blinken bu ziyaretlerde, ABD’nin bazı Pasifik adalarında diplomatik misyon açmaya karar verdiğini açıklamıştır. Kasım 2021’deki ÇHC karşıtı gösterilerde Çin Mahallesi ve ÇHC kurumlarının yerle bir edildiği Solomon Adaları bu konuda öncelikli nokta olarak beyan edilmiştir. Solomon Adaları Kasım 2021’de yaşanan olaylar sonrasında ÇHC ve Batı ülkelerinin temsilcilerinin ziyaret akınına sahne olmuştur. 22 Ocak 2022’de yanardağ patlamasının yaşandığı Tonga Adası da ÇHC ve Batı ülkelerinin yardım yarışına girdiği bir alana dönüşmüştür.[52]
Mart 2022’de AUKUS ülkeleri; yeni bir askerî projeyi hayata geçirdiklerini dünyaya duyurmuştur. Avustralya Başbakanı Scott Morrison, 07 Mart 2022’de; ülkenin doğusunda, nükleer denizaltılar için bir deniz üssü inşa edeceklerini, bu üssün ABD’nin nükleer denizaltılarına da ev sahipliği yapacağı gibi ABD donanma gemilerine de açık olacağını açıklamıştır.[53] Avustralya başbakanlığı tarafından yapılan basın açıklamasında; 10 milyar Avustralya doları (yaklaşık 7,4 milyar ABD doları) civarında bir harcamaya mal olacağı değerlendirilen ve alt yapıya yönelik inşa çalışmalarının 2023 yılında bitirilmesi öngörülen projenin yaklaşık 20 yıl içinde tamamlanmasının planlandığı beyan edilmiştir.[54] Resmî makamlar tarafından yapılan açıklamalarda; burada inşa edilmesi ve 2030’larda hizmete girmesi planlanan sekiz adet nükleer tahrikli denizaltının Avustralya’nın caydırıcılığını artıracağı vurgulanmıştır.[55]
Bu gelişmenin devamında, Mart 2022 ortalarında, Avustralya savunma bakanlığı yetkilileri, RF ve ÇHC’nin uzayı silahlandırması ve askerî amaçlarla kullanmasına tedbir almak maksadıyla “Avustralya Uzay Komutanlığı“nı kurduklarını açıklamıştır.[56] Haziran 2022’de yaşanan bazı gelişmeler ABD uzay örgütü NASA’nın Avustralya’ya uzay teknolojisinde verdiği desteği ifşa etmiştir. Medyaya yansıyan gelişmelerden; NASA’nın, Avustralya’nın uzay teknolojisinin gelişmesinde bu ülkeye ciddi destek vermeye başladığı anlaşılmıştır.[57]
RF’nin Ukrayna’yı işgal girişimi sonrasında oluşan korku ikliminin sağanağında ABD, eski müttefiklerini kendi koruyucu şemsiyesi altında toplamaya başlamıştır. ABD, NATO’yu kendi şemsiyesi altında genişletip silahlandırmaya teşvik ederken, bunda kısmen de başarılı olmuştur. ABD, Mart 2022 sonlarında Brüksel’de icra edilen NATO dışişleri bakanları toplantısına ilk defa Avustralya, Yeni Zelanda ve Japonya dışişleri bakanlarının katılımını sağlamıştır. Bu toplantıda yaşanan ilklere, ÇHC’nin tehdit olarak gündeme alınması da eklenmiştir.[58] Müteakiben 28-30 Haziran 2022’de, Madrid’de icra edilen NATO Ülkeleri Liderleri Zirvesi’ne QUAD ülkeleri ve Yeni Zelanda’nın liderleri davet edilmiş ve zirve sonuç bildirgesinde ÇHC tehdit olarak yer almıştır.[59]
ABD bu konjonktürel fırsat ortamında, tarihi düşmanlık hafızasının canlanması nedeniyle aralarındaki müzakerelerin sıkça koptuğu Japonya ile Güney Kore arasındaki buzların eritilmesi için ciddi gayret göstermiştir. Bu gayretler neticesinde Japonya ve Güney Kore yönetimleri iş birliği mekanizmalarını canlandırma konusunda anlaşmaya varmıştır. Ancak iki ülkenin ABD desteğinde yürüttüğü uzlaşma görüşmelerinde fazla bir ilerleme sağlanamamıştır.[60]
AUKUS anlaşması sonrasında ÇHC’nin Güney Pasifik’te AUKUS’a karşı Solomon Adaları’nda bir adım attığı, Solomon Adaları ile ÇHC arasında parafe edilen güvenlik anlaşmasının taslak metninin, 24 Mart 2022’de basına sızması sonrasında ortaya çıkmıştır. Anlaşmaya dair basına sızan bilgilerden; Solomon Adaları yönetiminin, kamu düzeni bozulduğunda ÇHC’den güvenlik kuvveti isteyebileceği ve bu güvenlik güçlerinin ülkedeki Çin kökenlilerin mülkiyeti ile ÇHC’nin üstlendiği projelerin korunmasını sağlayacağı ve ülkedeki Çin misyonu çalışanlarının diplomatik dokunulmazlıklara sahip olacağı anlaşılmıştır.[61] Anlaşmada, ÇHC donanmasına ait gemilerin Solomon Adaları limanlarından faydalanma hakkı elde edeceğine dair maddeler olduğuna dair iddialar da gündeme gelmiştir.[62] Solomon Adaları yönetimi; ÇHC’ye ülkelerinde askerî üs vermeyeceklerini, anlaşmanın Avustralya, Yeni Zelanda ve Papua Yeni Gine ile yapılan güvenlik anlaşmaları ile eşdeğer olacağını açıklasa da [63] Avustralya ve Yeni Zelanda’nın güvenlik kaygılarını giderememiştir.
Müteakip günlerde, Solomon Adaları ile ÇHC’nin, bir sivil havacılık anlaşması imzalamanın yanı sıra aralarındaki ticaretin geliştirilmesi için çalışmalar yaptığı iddiaları da kamuoyuna yansımıştır.[64] ÇHC ile Solomon Adaları arasındaki güvenlik anlaşması AUKUS’un ÇHC’ye yönelik kaygılarını artırırken, ÇHC’nin Güney Pasifik’e askerî olarak inme hedefinin bir adımı olarak değerlendirilmiştir.[65] Anlaşmaya yönelik iddialar Avustralya tarafında; ÇHC’nin Solomon Adaları’nda askerî üs kurmaya hazırlandığı ve kendilerini çevrelemeye çalıştığı şeklinde değerlendirilmiştir.[66] Bu gelişmeyi ABD’nin Küba Krizine benzeterek; Avustralya’nın Solomon Adaları’nı işgal etmesini isteyenler de olmuştur. Bu tür değerlendirmeler ÇHC tarafından şiddetle eleştirilmiştir.[67] Bu gelişmeler Kasım 2021’de Solomon Adaları’nda ÇHC misyonlarının neden saldırıya uğradığını ve bu küçük ülkenin neden karıştığını da açıklamaya yetmiştir.
AUKUS ülkeleri, ÇHC ile yapılan güvenlik anlaşmasının iptaline yönelik Solomon Adaları üzerinde yoğun bir baskı uygulamıştır. ABD dışişleri bakanlığı telefon diplomasisi ile Avustralya hükûmetinin gayretlerini desteklerken, Solomon Adaları başkenti Honoria’da ABD elçiliği açılması için onay almıştır. Bir ABD’nin heyetinin Solomon Adaları’nı ziyaret edeceğinin açıklandığı 19 Nisan 2022’de, ÇHC dışişleri bakanlığı tarafından yapılan açıklamada; ÇHC ve Solomon Adaları dışişleri bakanlarının anlaşma metnini imzalayarak, resmî onay sürecini başlattığı beyan edilmiştir. ÇHC’nin bu açıklaması Avustralya ve ABD yönetimleri tarafından sitemle karşılanmıştır.[68]
Solomon Adaları’nı ziyaret eden ABD heyeti Başkent Honoria’da elçilik açılması konusunda onay alırken, Solomon Adaları yönetimine ciddi uyarılarda bulunmuştur. Ziyaret sonrasında ABD yönetimi tarafından, 23 Nisan 2022’de yapılan açıklamalarda; adalarda herhangi bir ÇHC askerî tesisi veya üssü inşa edilmesi ya da ABD ile müttefiklerinin çıkarlarını tehdit eden bir gelişme olması durumunda ABD’nin derhal uygun karşı tedbirleri alacağı ifade edilmiştir.[69] Bu ziyarette ABD heyetleri muhalefet ile görüşmeler yaparken, kendilerine yakın Malatia Adası’nı ziyaret etmeyi de ihmal etmemiştir. Bütün vazgeçirme çabalarına rağmen Solomon Adaları yönetimi ÇHC ile yaptığı anlaşmaya bağlı kalmıştır.[70]
ABD’nin üstü kapalı olarak Solomon Adaları yönetimini tehdit ettiği 23 Nisan 2022’de ÇHC elçisi, 2023‘te yapılacak Pasifik Oyunlarına ev sahipliği yapacak Solomon Adaları hükûmetine, bu faaliyetlerin icra edilmesi için ÇHC tarafından inşa edilen stadyumu, bir törenle devretmiştir. Bu törende Başbakan Sogavare, ÇHC’nin söz konusu stadyum ve Kovid-19 ile mücadeledeki yardımları için teşekkür ederken, anlaşmanın resmileştiğini de doğrulamıştır.[71] Bu gelişme üzerine Japonya hükûmeti, 25 Nisan 2022’de Solomon Adaları’na bir heyet göndererek, güçlü bir ekonomik yardım paketi sunmuştur.[72] ABD ve müttefiklerinin etkileme ve vazgeçirme çabaları ÇHC-Solomon Adaları güvenlik anlaşmasının iptalini sağlayamamıştır.
ABD’nin, Asya-Pasifik coğrafyasındaki adımları ÇHC tarafından dikkatle takip edilirken dikkat çekici yeni gelişmeler yaşanmıştır. AUKUS liderleri tarafından farklı zeminlerde, 05 ve 06 Nisan 2022 tarihlerinde yapılan açıklamalarda; Avustralya’nın füze üretim programını hızlandırarak, deniz ve hava savaş araçlarını ABD kaynaklı-yeni teknoloji ürünü füzelerle donatacağı, ABD ve İngiltere’nin Avustralya’ya elektronik harp konusu ve hipersonik füze üretiminde yardım edeceği, Avustralya’nın kendi hipersonik füzelerini üretene kadar ABD füzelerini ülkesinde konuşlandıracağı ifade edilmiştir. Bu gelişmeler ÇHC tarafından; ABD’nin, hegemonyasını kaybetmemek için “Yeni Soğuk Savaşı“ hayata geçirmekteki ısrarı ve ÇHC’yi çevreleme adımları olarak değerlendirilmiştir. ÇHC makamları, ABD’nin benzer silah sistemleri konuşlandırmalarını Japonya topraklarında da yapabileceğini değerlendirmiştir. [73]
ÇHC, bu gelişme sonrasında AUKUS’a karşı Pasifik Adaları ülkelerinde kazanımlar sağlamak için düğmeye basmıştır. Bu kapsamda ÇHC Dışişleri Bakanı Wang Yi, Mayıs 2022 sonunda, on günlük bir ziyaret programını hayata geçirerek, on Pasifik Ada devleti lideri ile görüşmüştür.[74] Bu ziyaret sürecinde AUKUS ülkeleri, ada devletlerinin ÇHC ile güvenlik anlaşması imzalamamaları yönünde kamu diplomasisi yürütmüş ve genelde başarı sağlamıştır.[75] Müteakiben AUKUS ülkelerinin desteğinde, 12-14 Temmuz 2022 tarihleri arasında, Fiji’nin başkenti Suva’da icra edilen “Pasifik Adaları Forumu“na, ABD başkan yardımcısı Kamela Harris sanal ortamda katılarak, yardım ve destek güvenceleri vermiştir. ÇHC ile iyi ilişkileri bulunan Kribati Adası Başkanı Taneti Maamau, programın belli olması üzerine, 11 Temmuz 2022’de “Pasifik Adaları Forumu“ndan çekilmiş ve toplantıya katılmamıştır.[76] Böylece ÇHC’nin Kribati Adası ve Solomon Adaları yönetimleri ile ittifak ilişkisi sağlamlaşırken, diğer ada devletleri AUKUS menzilinde kalmayı tercih etmiştir.[77]
ÇHC ile QUAD-AUKUS-Beş Göz ülkeleri arasında, Pasifik coğrafyasındaki donanma güçlerinin askerî faaliyetleri zemininde de rekabet yaşanmaktadır. Bu bağlamda ÇHC’nin uçak gemilerinden kalkan uçaklar ile bölgede faaliyet yürüten Avustralya ve Kanada uçak ve gemileri arasında son aylarda taciz vakaları meydana gelmeye başlamıştır. Avustralya ve Kanada yönetimleri, uçakları veya gemilerinin Çin uçakları tarafından taciz edildiğine yönelik iddiaları son dönemde sıklıkla gündeme getirmiştir. Bu gelişmenin en önemli nedenlerinden biri ÇHC’nin askerî olarak güçlenmesi ve donanmasını Pasifik coğrafyasına sokmasıdır.
ÇHC, yeni teknoloji ürünü silah sistemleriyle ordusunu güçlendirirken, donanmasını ve hava kuvvetlerini modernize ederek, yeni nesil savaş uçakları ve savaş gemilerini envantere katmayı başarmıştır.[78] ÇHC, askerî güçlerini uzay keşif ve gözetleme teknolojisi ile desteklerken, nükleer başlık ve fırlatma vasıtalarının sayısını da artırmıştır. Hâlen iki uçak gemisi bulunan ÇHC, üçüncü uçak gemisini inşa etmeyi de başarmıştır. İlk uçak gemisini (Liaoning) 2011 yılında faaliyete geçiren ÇHC, 2019’da yerli üretim Shandong’un devreye girmesiyle bu sayıyı ikiye çıkarmıştır. Üçüncü uçak gemisini inşa ederek, Haziran 2022’de deneme yüzdürmelerine başlatan ÇHC, uçak gemisi mevcudunu 2028’de dörde çıkarmayı hedeflemektedir.[79] ÇHC, envanterine kattığı yeni savaş gemileriyle, 2020 yılında dünyanın en fazla savaş gemisine sahip ülkesi haline gelmiştir. [80]
DEĞERLENDİRME
QUAD Güvenlik Diyalogu, ÇHC’nin artan özgüveni ve askerî gücünün, 21. yüzyılın ilk on yılında üye ülkelerde ortak tehdit algılamasına neden olması neticesinde hayata geçirilen bir iş birliği mekanizmasıdır QUAD, ÇHC karşısına ASEAN merkezli olarak set çekme motivasyonunda ortaya çıkmış ve ABD, Kuzey Pasifik’te ÇHC’nin önüne QUAD engelini çekmiştir. ABD, QUAD engel sisteminde taşıyıcı kolon olarak Hindistan’ı görmüş ve Hint-Pasifik kavramını bu bağlamda Hindistan’a hediye olarak sunmuştur. QUAD mekanizması Hindistan’ın karşısına tarihi bir fırsat olarak çıkmış; Hindistan da bu mekanizmadan en fazla faydalanan ülke olmuştur. Ancak Hindistan, QUAD’ın güvenlik ittifakına dönüştürülmesine engel olmuş ve “Batı piyonu olarak“ hareket etmekten kaçınmıştır. Bu noktada QUAD’ı bir anlaşma veya örgüt olarak görmek yanlıştır. QUAD, ABD’nin ÇHC’yi Güneydoğu Asya’da durdurmak ve geriletmek için hayata geçirdiği bir iş birliği ve dayanışma mekanizmasıdır.
AUKUS ise QUAD’ı tamamlamak için Güney Pasifik’te hayata geçirilen bir güvenlik anlaşmasıdır. AUKUS bu anlamda ABD ve Birleşik Krallık’ın ÇHC’yi sınırlamak için kurmaya çalıştığı güvenlik zincirinin Güney Pasifik’teki son halkasıdır. AUKUS, ÇHC’yi sınırlamak için atılan bir adım olmanın yanında AB’nin bölgede zemin kazanmasının önüne geçmek için de kurgulanmıştır. AUKUS bir bakıma, Anglosakson dünyanın dışlayıcı iş birliğinin yeni bir dışa vurumudur ve içeriğinden ziyade taşıdığı sembolik değeri daha öndedir. Zira ABD ve Birleşik Krallık’ın Avustralya ile ayrı bir güvenlik anlaşması yapmasına ihtiyaç yoktur.
AUKUS ülkeleri arasında Beş Göz anlaşması zaten mevcuttur. ABD ile Avustralya arasındaki ANZUS (Avustralia, New Zealand and US-Avustralya, Yeni Zelanda ve ABD) anlaşması da yürürlüktedir. Yeni Zelanda 1985 yılında anlaşmadan çıkmış olsa da ABD ile Avustralya anlaşmayı sürdürmüştür. Avustralya, İngiliz Milletler Topluluğu (British Commonwealth)’nun üyesi olarak Birleşik Krallık’ın kanatları altında uçmaya devam etmektedir. AUKUS anlaşmasıyla ABD ve Birleşik Krallık, Güney Pasifik’teki başat rollerini kimseye devretmeye niyetlerinin olmadığını vurgulamak istemiştir. ABD, Birleşik Krallık’ı, Kuzey Pasifik’te devreye sokmanın riskli olacağını düşünmüş ve Güney Pasifik’te rol almasının doğru olacağını değerlendirmiştir. ASEAN coğrafyasında İngiliz sömürgeciliğinin izleri hâlâ tazedir ve bölge ülkelerini ürkütme potansiyeli taşımaktadır.