G-7 Zirvesinde Çin Faktörü

Yorum

Haziran ayı sonunda Almanya’da toplanan G-7 zirvesinin gündemini ve sonuç bildirgesini ancak değerlendirmek fırsatı buldum. Aslında düzenli yapılan G7 zirvelerinde konu başlıkları neredeyse önceki zirvelerle hemen hemen aynı. Tabii konu sıralaması ve tematik vurgu her defasında değişiyor. ...

Prof. Dr. Sema KALAYCIĞOLU

Haziran ayı sonunda Almanya’da toplanan G-7 zirvesinin gündemini ve sonuç bildirgesini ancak değerlendirmek fırsatı buldum. Aslında düzenli yapılan G7 zirvelerinde konu başlıkları neredeyse önceki zirvelerle hemen hemen aynı. Tabii konu sıralaması ve tematik vurgu her defasında değişiyor. “Geçen ay toplanan zirvenin farkı nedir?“ diye sorarsanız, çok büyük bir farktan söz edemem. Ama konu başlıklarının bazılarını daha geniş kapsamda değerlendirip, sonuç bildirgesinin satır aralarından edindiğim izlenimleri, biraz da niyet okuyarak birleştirince belki sizlere farklı bir bakış açısı sunabilirim.

Gündem Konuları Arasında Sürdürülebilir Altyapı Farkı

G-7 zirveleri 1975 yılından bu yana toplanıyor. Bu 48 yıl boyunca dünyadaki pek çok değişikliğe tanık olan grup, bir ara büyük bir umutla Rusya Federasyonu’nu da bünyesine alarak 1997 yılında G-8 hâline geldi. Hatta grubun 32. toplantısı 2006 yılında Rusya ev sahipliğinde yapıldı. Ama Rusya’nın 2014 yılında Kırım’ı ilhak etmesi nedeni ile özüne dönerek G-7 oldu. Bu grup bilindiği gibi bir zenginler kulübüdür. Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, Birleşik Krallık ve ABD’den oluşan G-7 toplantılarına AB komisyonu ve Avrupa Konseyi başkanları “odun kesicinin hık deyicisi“ olarak katılıyor. Öte yandan bu yedili içinde 2022 itibarı ile dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin yok. Geçmişte gözlemci olarak katılmış olsa bile, artık ideolojik, siyasi ve ekonomik nedenlerle G-7 toplantılarına davet edilmesi söz konusu değil. Tabii son G-7 zirvesi Rusya-Ukrayna savaşının karanlık gölgesinde toplandı. Dolayısı ile zirvenin en önemli konusu bu çatışmanın etkilerinin nasıl aşılacağı ile ilgiliydi. Salgın ve sürdürülebilir sağlık altyapısı, pandemi ile aksayan üretim, arz zincirleri bozulması ve daralan küresel ticaret derken savaşın tetiklediği enerji ve gıda güvenliği, bu yıl G-7 toplantısına damgasını vurdu. Bütün olumsuz gelişmelere rağmen temiz enerji hedeflerinin nasıl tutturulacağı üzerinde yine çok duruldu. Bu temel konular, “daha iyi bir gelecek için sürdürülebilir altyapı“ başlığı altında ele alındı. Ama aynı zamanda, birçok açıdan sanki Çin’e karşı bir yeni duruş sergilendi.

Zirve Teması ve Hedefler

“Altyapı ve Yatırım için Ortaklık ve İşbirliğinin Teşviki: Küresel Ekonomiyi Şekillendirmek“ (Promoting Partnerships for Infrastructure and Investment: Shaping the Global Economy) zaten bu yıl için zirvenin ruhuna uygun görülen temaydı. Almanya’nın G-7 başkanlık dönemi ise kendi programını “Âdil bir dünyaya doğru ilerlemek“ (Progress towards an Equitable World) başlığı altındaki beş öncelikli hedef üzerine kuracağını açıkladı: “Sürdürülebilir bir gezegen“ (a sustainable planet), “ekonomik istikrar ve dönüşüm“ (economic stability and transformation),sağlıklı yaşamlar (healthy lives), “yatırım ve daha iyi bir gelecek“ (investment in a better future) ve nihayet “birlikte daha güçlü“ ( strong together). Demir leblebi gibi 4 hedef ve bir niyet var ortada. Zirveye katılan siyasi liderler, kulağa hoş gelen ama erişilmesi söylenmesinden çok daha zor hedefleri duyurarak, dünya âleme bir kez daha tutamayacakları sözler verdi. Bir kere 7’ler grubunun her bir üyesi zaten zaman zaman önlerindeki ulusal seçim dönemleri ile uğraşacak. Bazen kendi aralarında sorun yaşayacak. Ayrıca “bir yıl gibi kısa zamanda bu hedeflere ne kadar yaklaşılır?“ sorusu zaten başlı başına bir bilmece. Hele savaş, nefes aldırmadan sürerken. Ancak salgınla mücadele konusunda küresel sürdürülebilir bir sağlık altyapısı oluşturma girişiminde bulunacaklarsa, bunun mali, bilimsel ve teknolojik anahtarı elbette ellerinde. Yine de işin yönetim kısmı var. O zaman “zirveye neden Dünya Sağlık Örgütü katılmadı?“ diye de sormak gerekmez mi? Sağlık ve özellikle sağlık dışı altyapı konularına gelince, bu alanda yapılacak yatırımlar konusunda kamu destekli özel sektör ortaklıklarının, dev şirketlere yeni küresel açılım fırsatları vaat ettiğine kuşku yok. Bu yılki zirvede bu iş için 600 milyar ABD Doları tahsis öngörüldü. Kim ne verecek? Kime verecek? Öncelikli bölgeler, gelişmekte olan ülkeler, alanlar ve projeler, belki daha yakından bakılırsa ve bir zaman içinde ayırt edilebilir. Ancak bu iş yapılırken israf ve yolsuzlukların engellenmesi gerek. Yoksa iyi bir sonuç alınamaz.

Çin’i Durdurmaya Çalışmak Yerine İşbirliği Denemek

Zirve sonuç bildirgesinin satır aralarında, her alanda yapılması öngörülen altyapı yatırımlarında, dünyanın birçok yerinde ve özellikle Afrika’da Çin’in önünü kesmek ve onu geçmek isteğini sezmek mümkün. Oysa yaklaşık 9 yıldan beri Çin’in Asya, Orta Doğu, Avrupa ve Afrika’da dal budak saran Kuşak Yol (Belt and Road) atılımını durdurmak için ABD’nin başlattığı her girişim akim kaldı. ABD, dünyanın her köşesinde bulunan ticaret ortaklarını Çin’in önderliğinde kurulan Asya Altyapı Yatırım Bankasını (Asian Infrastructure Investment Bank) boykota ikna edemedi. Şimdi son G-7 zirvesinin sonuç bildirgesinde yerel girişimlere ve çok taraflı kalkınma bankası kuruluşlarına destek verileceği ve bu konuda 170 milyar ABD Doları değerinde tahsisin öngörüldüğü verilen bilgiler arasında. Ayrıca özellikle kalkınma hedefli yatırımlarda 2030 Adis Ababa Eylem Gündemi ile Afrika Birliği 2063 gündemine yapılan atıflar, G-7 üyelerinin, Çin ile Afrika üzerinde kıyasıya rekabete girebileceği izlenimini vermekte. Keşke kaynakları zengin, yoksulu bol, açı gerçekten aç kıtaya bu rekabetin bir faydası olsa.

Açıkçası başta ABD olmak üzere G-7 altyapı konusunda zaten Çin’in gerisinde. G-7 üyeleri, 2019 yılında başlattıkları Mavi Nokta Şebekesi (Blue Dot Network) ile 2027 yılına kadar küresel ölçekte altyapı yatırımları için 340 milyar Amerikan Doları tahsisi öngörmüşlerdi. Ancak bunun bugüne kadar hakkıyla yaşama geçememiş olmasının G-7’ye karşı güven kaybettireceği ve Çin’e alan açacağı bir gerçek. Zaten Çin’in de eli armut toplamıyor. G7’den gelen her doğrudan rekabeti göğüsleyecek planları hazır. Xi Jinping’in yeni açıkladığı Küresel Kalkınma Girişimi (The Global Development Initiative) bu planın ilerlemiş bir aşamasıdır. Bu nedenle G-7 ülkelerinin attığı her adımda Çin’i, yeni yeni planlarla karşılarında bulacaklarına eminim. Sanırım onlar da bunun farkındadır. Tüm çabaları Çin’in hiç olmazsa bu üstünlüğünü askerî alandaki rekabet katmanına yükseltmemesini sağlamak.

Ve Sahnedeki Orta Doğu

Bu arada yıllardır uyuklayan Orta Doğu, akıllı şehirlerden, yeşil enerji projelerine kadar her alanda girişimler başlatmakta. Özellikle raylı ulaştırma altyapı projeleri ile bölge ülkelerini birbirine bağlama hevesine kapılmış gözüküyor. Fas ve Cezayir’i, Mısır’a, hatta İran’a bağlamak için hepsinin ayranı kabarmış durumda. Suudi Arabistan, Mekke ve Medine’yi Amman’a bağlamak planları yaparken, İsrail de Gazze’yi Batı Şeria’ya Barış Metrosu ile bağlamak iddiasında. Çöl üzerinden ilerlemesi zor raylı sistemleri yeraltından geçirmek, Orta Doğu’yu bu yılki G-7 tasarımları içine sokar mı? Körfez ülkelerini Akdeniz’e bağlamak muhteşem bir kurgu. Kuzey Afrika dışında Orta Doğu ülkelerinin G-7 sermayesine ihtiyacı olmaz. Ama İsrail hariç, Orta Doğu ülkelerinin hepsi bölgeyi hedefleyen tüm G-7 altyapı projelerini Çin rekabetine sokacaktır. Çin ile rekabette geç kalan G-7 ise kulağa hoş gelen zirve temaları ile bu çetin ekonomik koşullarda ne kadar yol alır? Buna karşılık G-7, Çin’i zaten başarılı olduğu Orta Doğu’da ortak altyapı projeleri yapmaya ikna edebilirse daha iyi olur. Mademki G-7’nin ruhunda devlet destekli özel sektör işbirliği var, o zaman bükemeyecekleri eli sıkmayı denemek belki en iyi çözüm olur. Hepinize iyi bayramlar dileği ile.

 
Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2786 ) Etkinlik ( 223 )
Alanlar
TASAM Afrika 77 650
TASAM Asya 98 1121
TASAM Avrupa 23 652
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 296
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1406 ) Etkinlik ( 54 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 23 623
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 189
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1305 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 519
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2056 ) Etkinlik ( 83 )
Alanlar
TASAM Türkiye 83 2056

2008-2009 krizi, neo-liberal küreselleşme sürecinin merkezinde yaşanan ve önemli dönüşümleri beraberinde getiren kritik bir eşik olarak nitelendirilebilir. Söz konusu dönüşümlerin başında, artan gelir adaletsizliği ve küresel demokrasinin izleyeceği seyir gelmektedir. ;

Afrika, birçok ekonomi ve önemli sektörün toparlanmaya devam etmesi, ekonomik dengesizliklerin iyileşme belirtileri göstermesi ve bölgenin egemen borç baskılarının en kötüsünün geride kalmasıyla 2024'ü ekonomik bir yükselişle tamamlıyor. Dış borç ve borç servis yükleri hâlâ yüksek olmasına rağmen, d...;

Kıymetli Mesai Arkadaşlarım, Değerli Büyükelçilerim, Hanımefendiler, Beyefendiler, 15. Büyükelçiler Konferansı vesilesiyle sizlerle bir araya gelmekten büyük mutluluk duyduğumu belirterek sözlerime başlamak istiyorum.;

Teknopolitik, teknolojinin dünya siyasetinde ve toplumsal yapıda oynadığı yeni rolü anlamak için kullanılan bir kavram. Bu kavram, teknolojinin ekonomik, politik ve kültürel dinamikleri nasıl dönüştürdüğünü ve yeni bir dünya düzeni inşa etmekte olduğunu anlatıyor. Teknoloji, artık sadece bir araç de...;

27 Eylül 1538’de Haçlı donanmasına karşı kazanılan Preveze Deniz Savaşı’nın gerek icrası gerekse sonuçları çok tartışılmıştır. Basit taktik ve teknik nedenlerden,;

"Küresel Sistemde Dış Politika Stratejileri" kitabı, uluslararası ilişkiler ve dış politika stratejileri alanlarını kapsayan bir eser olarak öne çıkmaktadır. Dr. Nejat Tarakçı, bu eserinde realist bir bakış açısıyla dış politika stratejilerinin nasıl şekillendiğini ve uygulandığını analiz etmektedir...;

2000 yılından bu yana üç yılda bir dönüşümlü olarak gerçekleştirilen forumlar, Çin – Afrika ilişkilerini kurumsallaştıran iş birliği platformu olarak bilinmektedir. 2006, 2015 ve 2018’deki buluşmalar, Devlet ve Hükûmet Başkanları düzeyindeki yoğun katılımlarla “2006 Pekin Zirvesi ve 3. FOCAC”, “2015...;

2024 yılında dünya altın fiyatlarının uzun dönemde en yüksek seviyelerde seyretmesi, küresel ekonomideki çeşitli faktörlerin etkisiyle açıklansa da, en belirgin etki küresel savaş beklentisi kuşkusuz. Savaş beklentisinin görünen en kolay yansıması kuşkusuz aşırı yükselen altın fiyatları. 2024 yılınd...;

10. İstanbul Güvenlik Konferansı (2024)

  • 21 Kas 2024 - 22 Kas 2024
  • İstanbul - Türkiye

Doğu Akdeniz Programı 2023-2025

  • 17 Tem 2023 - 19 Tem 2023
  • Sheraton Istanbul City Center -
  • İstanbul - Türkiye

5. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

2. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

7. Türkiye - Körfez Savunma ve Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

6. Türkiye - Afrika Savunma Güvenlik ve Uzay Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

9. İstanbul Güvenlik Konferansı (2023)

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “MYANMAR; Büyük Oyunun Doğu Sahnesi” isimli stratejik raporu yayımladı

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Gündem 2063, Afrika'yı geleceğin küresel güç merkezine dönüştürecek yol haritası ve eylem planıdır. Kıtanın elli yıllık süreci kapsayan hedeflerine ulaşma niyetinin somut göstergesidir.