ABD ve Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 19’u Bölge dışından olmak üzere 68 üyesi bulunan Asya Kalkınma Bankası’nın bölgesel entegrasyon kapsamlı raporları, önemli ölçüde Asya Kalkınma Bankası'nın Asya-Pasifik bölgesindeki 49 üyesini kapsayan ve ekonomik entegrasyona ilişkin belirli göstergelerden oluşan ARCII (Asya-Pasifik Bölgesel İşbirliği ve Entegrasyon Endeksi) verilerine dayanmaktadır. Asya ve Pasifik'teki bölgesel işbirliği ve entegrasyon derecesini ölçen bileşik bir endeks olan ARCII, bölgesel entegrasyonun farklı yönlerinin katkılarını tespit etmek amacıyla 41 göstergeye dayanan ve “ticaret ve yatırım“, “para ve finans“, “bölgesel değer zincirleri“, “altyapı ve internet“, “sosyal ve beşeri entegrasyon“, “ilgili kurumsal mevzuat“, “teknoloji ve dijital bağlantı bileşenleri“ ve “ekolojik işbirliği“ başlıkları altındaki sekiz boyutlu bir ekosistemi kapsamaktadır.
Asya Kalkınma Bankası’nın “salgın eşliğinde hassas ve dengesiz dağılımlı toparlanma“, “ticaret ve küresel değer zincirleri“, “dış yatırımlar“, “finansal entegrasyon“, “insan devinimi ve göç hareketleri“ gibi başlıklardan oluşan yeni raporu, esas itibarıyla Asya ve Pasifik'te dijitalleşme olgusuna ve buna bağlı olarak dijital hizmet ticaretinin gelişimine yoğunlaşmaktadır.
Salgın Eşliğinde Hassas ve Dengesiz Dağılımlı Toparlanma
Bölgesel entegrasyona ilişkin güncel tahminler, Asya ve Pasifik'teki bölgesel entegrasyon eğilimlerinin olumlu seyrettiğini göstermektedir. ARCII verilerine göre, bölgesel entegrasyon eğilimlerinde 2006-2019 döneminde %7'lik bir artış kaydedilmiştir. Asya-Pasifik bölgesi, genişleyen internet altyapısı, gelişen bilişim ve iletişim teknolojisi, artan ürün ticareti ve araştırma işbirliğinin yansıması olan yeni teknolojiler ve dijitalleşme bağlamında diğer bölgelere kıyasla performansı en yüksek bölgedir. Asya'nın çevresel işbirliğindeki performansı, AB ve ABD gibi ekonomilerle karşılaştırılabilir durumdadır. ARCII verilerine göre, 2019'da, "sosyal ve beşeri entegrasyon", "bölgesel değer zincirleri", "altyapı ve internet", ARCII (Asya ve Pasifik'te Bölgesel İşbirliği ve Entegrasyon) sürecinin ilerleyişinde itici güçlerdi. Bölge’nin performansı; bölgesel ticaret, yatırım ve değer zinciri katılımı alanlarında AB'ye benzemekte, fakat parasal ve finansal boşluklar varlığını sürdürmektedir. En yüksek bölgesel işbirliği ve entegrasyon performansına sahip Doğu Asya ve Güneydoğu Asya ile alt bölgelerin performansı arasında halen büyük farklılıklar mevcuttur. Ticaret ve yatırım, altyapı ve internet, sosyal ve beşeri entegrasyon alanlarında önemli alt bölgesel farklılıklar bulunmakla birlikte, teknoloji ve dijital bağlantı alanlarındaki farklılıklar giderek azalmaktadır.
Ticaret ve Küresel Değer Zincirleri
Salgın, bölge içi ticari bağları ve bölgesel değer zincirlerinin derinleşmesini yavaşlatmamıştır. Bölge’nin 2019'da %57,5 olan bölge içi ticaret payı 2020'de %58,5'e yükselmiştir. Esasen Çin’in salgın kapsamında erken toparlanmasından kaynaklanan bu durum, ülkenin ihracatını artırmakla kalmayıp Çin ile güçlü ticari bağları olan Bölge’deki diğer ekonomileri de olumlu etkilemiştir. Nitekim Çin’in hariç tutulması hâlinde, Bölge’nin 2019'da %38,4 olan bölge içi payının 2020'de %38,2'ye gerilemiş olduğu görülmektedir. Doğu Asya, Güney Asya ve Pasifik-Okyanusya alt bölgelerinde bölge içi ticari bağlar güçlenmiştir. Bu kapsamda, 2019'da %38,9 olan bölge içi ticaret payını 2020'de %40,5'e çıkaran Güney Asya en fazla artış kaydeden bölge olmuştur. Asya'nın KDZ (Küresel Değer Zinciri) katılım oranı, küresel KDZ katılım düşüşüne paralel olarak 2020'de düşmüştür. Ayrıca gerek Çin ile tedarik zinciri bağları gerekse yüksek ve orta teknoloji sektörlerinde giderek sağlamlaşan değer zinciri bağları sayesinde, bölgenin BDZ (Bölgesel Değer Zinciri) bağları salgın sürecinde daha da güçlenmiştir.
Salgın sürecinde, üretim kapasitesindeki kısmi aksaklıklar ve lojistik tıkanıklıklarla bağlantılı tedarik zinciri sorunları küresel ve bölgesel ticaret tablosu üzerinde ağırlık oluşturmaya devam etmektedir. Küresel nakliye maliyetleri; gerek ürünlere yönelik talep artışı gerek girdi maliyetlerindeki artış gerek kara taşımacılığı gibi entegre lojistik işlevlerin kusurlu performansı, gerekse liman çalışanlarına yönelik karantina uygulamaları gibi sebeplerle 2020'nin ortasından itibaren keskin bir şekilde artmıştır.
Dış Yatırımlar
DYY, Bölge’de dijital hizmet ticaretini teşvik unsuru olarak gittikçe önem kazanmaktadır. Dijitalleşme, şirketlerin, özellikle dijital ağırlıklı çok uluslu şirketlerin, fiilen iş destinasyonunda bulunma ihtiyacını azaltıp işlem hızını artırarak denizaşırı ülkelerdeki faaliyetlerinin ve yatırımlarının niteliğini dönüşüme uğratmaktadır. Bu bağlamda, Asya ve Pasifik bölgeleri, özellikle finans, sigorta, veri, bilişim ve iletişim gibi hizmet alanlarında önemli bir dijital hizmet DYY merkezi olarak öne çıkmaktadır. Dijital ödeme yöntemleri, veri işleme ve depolama, bulut bilişim, profesyonel ve teknik hizmetler gibi finans teknolojisi niteliğindeki hizmetlere yapılan yatırımlar gittikçe genel eğilimi belirler hâle gelmektedir.
Finansal Entegrasyon
Bu durumun, küresel likidite koşullarını sıkılaştırması, başta Asya ve Pasifik olmak üzere diğer bölgelerden sermaye çıkışlarını tetiklemesi mümkündür. Büyük sermaye akışının süratle tersine dönmesinin ve Bölge para birimlerinin değer kaybetmesinin finansal istikrarsızlığa yol açması da ihtimal dâhilindedir. Çin gayrimenkul sektörünün karşı karşıya bulunduğu mali sorunlar, ulusal ve uluslararası mali yayılma riskine ilişkin belirsizlikler nedeniyle endişeleri artırmaktadır.
Asyalı yatırımcılar 2020'de kendi bölgelerinden ziyade Bölge dışına yatırım yapmışlardır. Asya'nın finansal varlıkları ve borç yükümlülüklerinin yaklaşık üçte ikisi Bölge dışındaki ekonomilere yerleştirilmiştir. Ayrıca, 2020 yılı sonu itibarıyla Asya'nın uluslararası veya dış borç yükümlülüklerinin yaklaşık yarısı, Bölge’nin alacaklarının veya borç varlıklarının ise %63'ü ABD doları cinsindendir. Asya'nın dış yatırıma yönelik finansal varlık ve yükümlülükleri üzerindeki dolar baskısı, ABD para politikasının küresel likidite üzerindeki yayılma etkilerine ilaveten ABD doları ile yerel para birimleri arasındaki büyük kur dalgalanmalarının bilanço ve refaha etkileri gibi çeşitli sorunlara yol açması muhtemeldir.
Asya ve Pasifik'e yabancı sermaye girişleri 2021'de artmaya devam etmiştir. 2019'da 1,2 trilyon dolar olan Bölge’ye yerleşik olmayan sermaye girişleri, esas olarak diğer borç hesapları veya ticari borçlar, döviz ve mevduatlardaki artışların yanı sıra portföy borçları ve krediler gibi borç girişlerine bağlı olarak 2020'de 1,6 trilyon dolara yükselmiştir. Buna karşılık, DYY ve portföy öz sermayesi dâhil öz sermaye girişleri 2020'de 2019'a kıyasla %30 azalmıştır.
İnsan Devinimi ve Göç Hareketleri
Asya ve Pasifik'e havale girişleri, bariz bölge içi farklılıklar olmakla birlikte, 2020'de %2 azalmıştır; fakat 2021'de %2,5 oranında artması beklenmektedir. Küresel havale girişleri ise yaklaşık 722 milyar dolardan (2019) %2,3 düşüşle 705 milyar dolara (2020) gerilemiştir. Fedakârlık tutumlarının yanı sıra kendilerine ev sahipliği yapan ekonomilerdeki vergi ve benzeri mali teşvikler, kendi ülkelerindeki yerel para birimlerinin göreceli olarak değer kaybetmesi gibi faktörler, göçmenleri salgın sürecinde havale işlemlerine yöneltmiştir.
Salgın, Asya ve Pasifik'te turizmi son derece olumsuz etkilemiştir ve varyantlar sebebiyle toparlanma ivmesi yakalamak da oldukça zor görünmektedir. Salgın, son 2 yıllık süreçte dünya çapında turizme önemli zarar vermiştir. Uluslararası turizm gelişleri 2020'de 2019'a kıyasla küresel olarak %72,6 oranında azalarak, turizm gelirlerinde 1,3 trilyon dolarlık bir kayba ve küresel GSYH'de 2 trilyon doların üzerinde bir düşüşe yol açmıştır.
Asya ve Pasifik'te ise, 2015'ten 2019'a kadar salgın öncesi ortalamaya kıyasla, uluslararası gelişler %82,8 ve turizm gelirleri %66,4 oranında azalmıştır. Düşük turist girişi oranlarından kaynaklanan en büyük gelir kayıpları Pasifik, Doğu Asya ve Güneydoğu Asya bölgelerinde gözlenmiştir. Turizm sektörünün toparlanmasına ve direncin artırılmasına yönelik sistematik planlama ve uygulamadaki zorlukların üstesinden gelmek için bölgesel işbirliği kaçınılmazdır.
Asya ve Pasifik'te Dijital Hizmet Ticaretinin Gelişimi
Dijital hizmet ticareti, gerek bilişim ve iletişim uygulamaları gerekse veri temelli çözümlere dayalı geniş bir hizmet yelpazesinin dijitalleştirilmesi üzerinden giderek büyüyor. Dijital teknolojilerin hızla gelişmesine ve sınır-ötesi hizmet sunumunda "temassız“ işlemlerin giderek yaygınlaşmasına bağlı olarak, dijital hizmetlere yönelik ilgi klasik hizmet ticaretine kıyasla gittikçe artmaktadır.
Sektörel olarak büyüme oranı en yüksek bölge olan Asya-Pasifik bölgesi, dijital hizmet ticaretinin ön saflarında yer almaktadır. Bölge’nin 2005'te yaklaşık 400 milyar dolar olan dijital olarak sunulabilir hizmet ticareti hacmi üç kattan fazla artarak 2020'de yaklaşık 1,4 trilyon dolara ulaşmıştır. Diğer bölgeler nezdinde önemli ve gelişen bir dijital hizmet ortağı olan Bölge, dijital hizmet ticaretinin toplam hizmet ticareti içindeki payını da giderek artırmaktadır. Araştırma verileri, 2005-2019 döneminde Asya'nın toplam hizmet ihracatında dijital hizmetlerin payının %36'dan %48'e, ithalatta ise %34'ten %39'a yükseldiğini göstermektedir.
Ne var ki Bölge, küresel ortalama ile arasındaki farkı henüz kapatabilmiş değildir. Çapraz ekonomi analizi, Bölge’nin toplam ürün ve hizmet ihracatı içinde dijital hizmet ihracatının payının halen AB ve ABD gibi ekonomilere kıyasla çok düşük olduğunu göstermektedir. Bu durum, Bölge için daha düşük "açıklanmış karşılaştırmalı üstünlük" anlamına gelmektedir. Bu bakımdan, Bölge birçok finansal, profesyonel ve ticari hizmet geliştirmenin henüz başlangıç aşamasındadır. Ayrıca önemli bölge içi gelişim farklılıkları söz konusudur. Mesela, Güney Asya ve Güneydoğu Asya'daki bazı ülkeler, gerek iş süreçlerinde dış kaynak kullanımı gerekse bilişim ve iletişim teknolojisi gibi sektörel hizmetlerde endüstriyel rekabet gücü açısından diğer bölgesel emsallerine kıyasla daha ileridedir.
Bölge’nin dijital hizmet ticaretine ilişkin rekabet gücünü gelişmiş ülkeler düzeyine çıkarmak üzere politika reformlarına öncelik vermesi gerekmektedir. Bu kapsamda, başta insan sermayesi gelişimi olmak üzere dijital ağ, bilgi-işlem yatırımı, yetkilendirme mevzuatı ve ilgili yasama ortamı gibi faktörler dijital hizmetlerin rekabet gücüne katkı sağlamaktadır. Dijital hizmetlerde eğitim süresinin uzunluğu daha ziyade ticaret ile ilişkili bir husustur. İşgücüyle ilgili olarak kabiliyet gelişimi veya insan kaynağına yeni vasıflar kazandırmanın - özellikle dijital teknolojinin yaygınlaşmasına ilişkin niteliksel engeller dikkate alındığında - son derece önemli olduğu görülmektedir. Dijital teknolojiler, küçük ve orta ölçekli işletmelerin rekabetçi dijital hizmet sağlayıcılarına dönüşmelerine katkı sağlamak üzere inovasyona yönelik teşvik aracı olarak işlev görmektedir. Asya'nın dijital hizmet ihracatını artırmak büyük ölçüde yüksek kaliteli geniş bant hizmetlerinin mevcudiyetine, erişilebilirliğine ve satın alınabilirliğine bağlıdır. Bölge’nin mobil hizmetlere ilişkin büyüme hızının, bu bağlamda olumlu bir gösterge olarak değerlendirmesi mümkündür. Ayrıca, destekleyici internet mevzuatı, dijitalleşme düzeyi düşük ülkelerin de dijital hizmet ticaretinin avantajlarından daha iyi yararlanmalarını sağlayabilecektir.
Konuya ilişkin senaryolar veya politika analizleri, dijital hizmetlerin serbestleştirilmesi ve bunlara ilişkin kısıtlamaların azaltılması veya kaldırılmasının dijital hizmet ticaretini olumlu etkileyeceğini göstermektedir. Ticaret engellerini ve kısıtlayıcı mevzuatı azaltmak, üretim ve hizmetlerde çift yönlü KDZ katılımında kazanımlara katkı sağlamaktadır. Ayrıca, söz konusu her iki politika hamlesi de bölgesel ekonomilerde reel gelirleri artırma potansiyeline sahiptir. Bu ise, refah açısından, uluslararası ticaret politikası reformlarına ek olarak, düzenlemelerin azaltılmasına ilişkin ayrımcı olmayan önlemlerin dikkate alınmasının önemini ifade etmektedir. Bu nedenle, politika ortamını serbestleştirme çabaları, iç piyasa reformlarını da kapsamalıdır.
Dijital hizmet ticareti ile ekonominin diğer sektörleri arasında potansiyel olarak birçok sinerji söz konusudur. E-ticaretteki büyüme, finans ve lojistik gibi sektörlerde de dijital hizmet ihracatına katkı sağlamaktadır. Üretim artışı; dijital hizmet ve uygulamaların ürün ihracına dâhil edilmesine katkı sağlayıp dijital hizmetlerin dolaylı olarak ihracatını beraberinde getirebilmektedir. Uluslararası şirketler arasında (B2B) dijital hizmet nitelikli faaliyetlerin yaygınlığı dikkate alındığında, yabancı dijital platformlar da dâhil olmak üzere dijital hizmet ithalatı, hem doğrudan hem de dolaylı olarak mal ihracına gömülü vaziyette dijital hizmet ihracatını kolaylaştırıcı bir faktör olarak hâlâ potansiyelini korumaktadır.
Veriyle ilgili politikaların dijital hizmet ticareti üzerinde de önemli etkileri olabilmektedir. 64 ülkenin mevzuat tedbirlerinin gelişimini izleyerek "veri yerelleştirme mevzuatı", "yerel depolama yükümlülükleri veya şartnameleri" ve "koşullu veri-akışı yönetmelikleri" çerçevesinde uygulanmakta olan kısıtlamalardan hangilerinin gerek Asya-Pasifik bölgesi gerekse diğer bölgeler açısından dijital hizmet ticaretinin belirlenen "olumsuz" etkisini yönlendirdiğini inceleyen özgün bir araştırma, "veri yerelleştirme mevzuatı", "yerel depolama yükümlülükleri veya şartnameleri" çerçevesinde uygulanmakta olan kısıtlamaların dijital hizmetlerde olumsuz ticari sonuçlara yol açtığını göstermektedir. Buna karşın, "koşullu veri-akışı yönetmelikleri" veya "koşullu akış rejimlerinin" etkisi konusunda, rolünün karmaşıklığı dolayısıyla, kesin bir şey söylenememektedir.
Rapor’da vurgulanmamış olmakla birlikte, en belirgin örneği Avrupa Birliği'nin GDPR (Genel Veri Koruma Mevzuatı) olan bu tür hukuki düzenlemeler, son yıllarda dozu giderek artmakta olan “uluslararası veri paylaşımı" kapsamlı tartışmaların başlıca konuları arasında yer almaktadır.
Bu bağlamda, mahremiyet, kişisel veriler ve siber güvenliğe yönelik tehditlere karşı tedbir gibi meşru politika perspektiflerinden birçok veri akışı kısıtlaması benimsenip uygulanmakla birlikte, Rapor’a göre, hükümetler dijital ticaret akışlarına yönelik bu tür sınırlamaların olumlu ve olumsuz etkilerini önemle değerlendirmelidir.
Dijital hizmet ticaretinin toplum ve toplumsal refaha ilişkin etkisinin ölçülmesi, bu tür ticari faaliyetlerin hane başı gelirlere ve fiyatlara yansımalarının incelenmesini gerektirmektedir. Bu bağlamda, dijital hizmet ticaretindeki genişleme, ücret ve maliyetlere olumlu yansıyan yanları dolayısıyla yoksulluğun azaltılmasına ve refahın artırılmasına katkı sağlayabilecektir. Ne var ki, klasik hizmet modellerinin giderek yerini teknolojik çözümlere bırakması ve kabiliyet farklılıklarından kaynaklanan gelir eşitsizliğinin yanı sıra kentsel ve kırsal bölgeler arasındaki farklılıklar kaygıya yol açmaya devam etmektedir.
İkili ve bölgesel ticaret anlaşmalarındaki küresel ticaret kural ve düzenlemeleri, ticaret şartlarını yöneten yeni bir uluslararası mevzuat çerçevesi sağlamaktadır. Dijital ticaret kapsamlı anlaşma sayısı giderek artması beklenmekle birlikte, gerek dijital hizmet ticareti gerekse genel olarak dijital ticaret için daha belirgin yönergeler geliştirmek üzere daha fazla çaba gerekmektedir. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) müzakereleri, dijital hizmet pazarına erişim konusunda ilerleme kaydetmeye yönelik fırsat niteliğindedir.
Asya ve Pasifik'teki DTÖ üyeleri; dijital hizmetler de dâhil olmak üzere ticaret maliyetlerini düşürmeye katkı sağlayacak düzenleyici uygulamaları benimseme ve sağlama taahhüdü olarak Hizmetler İç Düzenlemesi’ne ilişkin DTÖ çok taraflı Ortak Bildiri Girişimi'ne katılmayı da düşünmelidir.
Mevzuata ilişkin işbirliği, farklı dijital mevzuat yaklaşımlarının ortak çalışma yapabilmesini kolaylaştırma imkanına sağlamaktadır. Hükümetlerin, ortak standartları benimseyerek emek israfını azaltması, teknik tekrarları en aza indirmesi ve ticaret maliyetlerini düşürmeye yardımcı olabilecek daha yüksek bir ortak çalışma seviyesini teşvik etmesi mümkündür.
Dijitalleşme birçok kolaylığı beraberinde getirmekle birlikte, iktisadi ve toplumsal maliyetler çerçevesinde daha büyük güvenlik açıklarına da yol açabilmektedir. Bu bakımdan, siber güvenlik kapsamlı bir risk yönetim sistemi kurmak kritik öneme sahiptir. Siber güvenlik çerçevelerinin ortak faaliyetini, mevzuata ilişkin anlaşmazlıkların maliyetinin azaltılmasıyla eşzamanlı olarak artırmak gerekmektedir.
Dijital Hizmet Ticaretine İlişkin Politika Önerileri
Dijital hizmetlere ilişkin ihracat fırsatlarını değerlendirme kabiliyeti, sahip olunan avantajlardan ve içinde bulunulan şartlardan yararlanma kapasitesine bağlıdır. Bu bağlamda, hükümet-sanayi işbirliği kritik öneme sahiptir. Hükümetlerin, dijital hizmet sektörünün ihtiyaçlarına yönelik adımlar atması, gerek bilişim ve iletişim teknolojisi altyapısına gerek özel kabiliyetlere yatırım yapması ve mevzuatını dijital ekonominin gerekleri doğrultusunda güncellemesi gerekecektir. Bu kapsamda, risk almayı teşvik eden bir mevzuatın benimsenmesi, dijital hizmet sektörünün gelişimine katkı sağlayabilecektir.
Ülkelerin, bazı dijital hazırlık alanlarında yetersiz kalsalar bile dijital hizmet ihracatçıları olarak başarılı olmaları mümkündür. Bu durum, belli ölçüde, bilişim iş süreci dış kaynak kullanımı, köklü ve canlı bir bilişim hizmetleri endüstrisi ve dijital hizmet ihracatını geliştirmek için uygulamalar ve çözümlere yönelik iç talep gibi hizmetlerde ilk hamle avantajı gibi güçlü yönlerden yararlanma kapasitesine bağlıdır. Rapor’a göre, mesafe, coğrafi koşullar ve dar iç piyasa gibi dezavantajların, “niş pazarların“ hedeflenmesi ve bunların deneme alanı olarak kullanılması hâlinde avantaja dönüştürülmesi mümkündür.
Dijital hizmet ticaretine katılım; hem ülke içinde hem ülkeler arasında iktisadi ve toplumsal yakınlaşma sağlayacak bir mihenk taşı olma potansiyeline sahiptir. Dijital hizmet ticaretinin bu tür faydaları yanında dijital dönüşüm sürecinde adaletsizliği artırmak gibi zararları da mevcuttur. Bu kapsamda, politikaların erişim ve kapsayıcılık konularına odaklanması önem taşımaktadır.
Ekonomiye ilişkin vaka çalışmaları, ülkelerin küresel ve bölgesel pazarlara entegrasyonunu kolaylaştırma bağlamında dijital hizmet ticaretinin kapsamının önemli olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla, ikili ve bölgesel anlaşmalar, iktisadi ve hukuki işbirliği, e-ticaret, araştırma-geliştirme, yatırım ve insan devinimine ilişkin hükümlerinde veya finans ve ticaret gibi hizmet sektörlerini kapsayan genel "Hizmet Ticareti Anlaşması" çerçevesinde dijital hizmetlere daha fazla yer veya zaman ayrılmalıdır.
Hükümetler, veri aktarımı kısıtlamalarının olumlu ve olumsuz yanlarını dikkatle tartmalıdır. Millî güvenlik ve egemenlik kaygılarını, ticari fırsatları baltalamayacak şekilde dengelemeye yönelik politikalar geliştirmek için standartlar, ortak faaliyet ve işletmeler ile sanayi kuruluşları arasında diyalog konusunda daha fazla işbirliğine ihtiyaç vardır. Dijital hizmet ticareti elbette önemli iktisadi ve toplumsal sonuçları beraberinde getirmektedir. Bununla birlikte, ülkelerin diğer politika hedefleri çerçevesinde veri aktarımına yönelik kısıtlamalarının büyümeye ilişkin potansiyel kazanımlar üzerinde yansımaları mümkündür.
Uluslararası vergi düzenlemelerine ilişkin yeni anlaşma, dijital hizmetlerde adil vergilendirmenin önünü açabilmektedir. İkili ticaret anlaşmazlıklarını tetiklemek, telafi arayışına yol açmak ve neticede yatırımı caydırmak gibi olasılıklar dolayısıyla dijital hizmet vergilerinin ve diğer tek taraflı önlemlerin faydaları ve zararları iyi hesaplanmalıdır. Bu süreçte, ithal edilen dijital hizmetler üzerindeki dolaylı katma değer vergisi veya mal ve hizmet vergisinin etkin bir şekilde tahsil edilmesini sağlamaya yönelik kurallar manzumesi ayrı bir önem kazanmıştır. Yeni vergi çerçevelerinin ve ilgili yönetmeliklerin uygulanması bağlamında, iç mevzuatta gerekli değişiklerin yapılmasına ek olarak veri alışverişi ve anlaşmazlık çözümüne yönelik mekanizmalar geliştirmek üzere uluslararası işbirliği gerekecektir.
Dijital hizmet ticaretinin önündeki en büyük engel, birçok ülkede gözlemlenen şeffaflık, öngörülebilirlik ve uygun kapsamdan yoksun olan düzenlemelerdir. Uluslararası çerçevelere uyum sağlamaya yönelik iç mevzuat reformları, hizmet sektörü paydaşlarıyla istişareyi de kapsayacak şekilde düzenli olarak revize edilmelidir.
Muhsin KORKUT | Yusuf AYDEMİR