Hibrit savaş, geleneksel yöntemler ile geleneksel olmayan yöntemlerin savaş alanında aynı anda kullanılması şeklinde tanımlanabilir.
Uluslararası sistemde güvenlik alanında asimetrik tehditlerin ortaya çıktığı, devlet altı aktörlerin çeşitlendiği bir dönemde karmaşık ve öngörülemeyen düşmanlar tarafından ortaya çıkan yeni tehditlerle mücadele etmek için “hibrit savaş“ gibi daha sofistike stratejiler ön plana çıkıyor.
Aslında savaş tarihinde hibrit savaşa karşılık gelen örüntüler mevcut olsa da söz konusu durumu ilk kavramlaştıran isimlerden birisi ABD Ordusundan emekli Frank G. Hoffman’dır.
Hoffman, Hibrit Savaşların geleneksel yetenekler, düzensiz taktikler, ayrım gözetmeyen şiddet ve terörist eylemler gibi bir dizi savaş tarzını içerdiğini belirtiyor.
Hibrit düşmanlar; terörist gruplar, bağımsız örgütler ve vekiller dahil devletler veya devlet dışı aktörler olarak arzı endam edebiliyor. Her türlü taktik, yöntem ve silah, hibrit savaşlardaki belirli durumlara bağlı olarak ayrı ayrı veya başka yollarla karıştırılabiliyor. Geleneksel savaş konsepti ile gelenek dışı yöntemler aynı anda savaş alanını bulanıklaştırmak için kullanılabiliyor.
Hibrit düşmanlar sabit değil ve sık sık yeni durumlara adapte olma kapasitesine sahiptir. Siviller de askerler kadar bu konsept içerisinde bulunabiliyor ve taktiksel olarak saldırılara katılabiliyor.
Hibrit savaşlarda, savaş alanları ve savaş dışı bölgeler arasındaki çizgiler son derece bulanıktır, bu da hibrit saldırıların herhangi bir yerde ya da her yerde olabileceği anlamına geliyor.
Hibrit savaşa Rusya, ABD’den daha fazla önem veriyor. En azından bunun pratiğine daha fazla kaynak harcıyor diyebiliriz. Hatta bazıları, hibrit savaş konusundaki Rus çalışmalarının, teoriyi ortaya koyan ABD araştırmalarından daha sistematik ve verimli olduğunu düşünüyor.
“Bilgi savaşı belirleyici olacak“
Bu işe kafa yoran isimlerden birisi de Rus General Makhmut Gareev. 1995 yılında yayınladığı If War Comes Tomorrow The Contours of Future Armed Conflict - Yarın savaş çıkarsa? Gelecekteki Silahlı Çatışmaların Hatları isimli kitabı ile hibrit savaşın yeni bir teori olmadığını, ancak bilgi savaşının gelecekteki çatışmalarda belirleyici unsur olacağına inanıyor.
Bu çalışmada özellikle yeni bilgi savaşı yöntemlerinin, karşı tarafın savaş ilanı olmadan saldırmasına ve ciddi avantajlar elde etmesine izin verebileceği hususu öne çıkıyor.
Yine de geleneksel kuvvetlerin eşit derecede önemli olduğu Güney Osetya, Kırım ve Suriye’de kanıtlanmış gözüküyor. Gareev’e göre askeri ve askeri olmayan kuruluşların kaynaklarının bütünleşmesi Rusya’nın savaş maliyetinden tasarruf etmesini sağladı.
Hibrit savaştaki ana hedef, düşman topraklarını ele geçirmek değil, morallerini çökertmektir. Sonunda, düşmanın karar mekanizmasını, hedefe ulaşmanın maliyetli olduğuna ikna etmek için onun zayıflıklarından yararlanacak ve güçlü yanlarını aşındıracaktır.
Öte yandan Hoffman’a göre ABD ordusu muazzam bir karmaşıklık dönemiyle karşı karşıya. Bu karmaşıklık; küreselleşme, ileri teknolojinin yaygınlaşması, ulus-ötesi aşırılık yanlıları ve yeniden dirilen güçler tarafından genişletildi.
ABD’nin 2005 yılında yayınlanan Ulusal Savunma Stratejisi modern tehditleri yeniden değerlendirmiş ve geleneksel devlet temelli tehditlere vurgu yapmak yerine düzensiz ve yıkıcı tehditler de dahil olmak üzere genişleyen bir dizi zorluk tanımlamıştır.
Bulanık savaş ve operatif zorluklar
Hibrit savaşın getirdiği en büyük zorluk savaşın ve savaş alanının bulanıklaşmasıdır. Colin Gray de Another Bloody Century isimli eserinde “savaş kategorilerinin daha fazla bulanıklaşacağını“ öne sürüyor.
Nemeth’e göre ise hibrit güçler, teknolojik olarak gelişmiş sistemleri kuvvet yapılarına ve stratejilerine etkili şekilde dahil edebilir ve bu sistemleri amaçlanan istihdam parametrelerinin ötesinde kullanabilir.
Yine Nemeth'e göre “operasyonel olarak, hibrit askeri güçler sınırlı operasyonel spektrum içerisinde Batı güçlerinden üstündür“.
Birçok uzmanın ortak yorumu “hibrit savaşın gelecekteki güvenlik ortamının belirleyici bir özelliği olacağı“. Bu duruma bakılırsa devletler ve toplumlar gelecekte daha geniş tehditlerle karşı karşıya.
Gerasimov ve öngörüde bilimin değeri
Bir diğer Rus General Valery Gerasimov da hibrit savaşla ilgili kapsamlı çalışmalar yürütüyor. Hatta bunların doktrine edildiğini de görüyoruz.
Gerasimov tarafından ortaya konulan ve “Gerasimov Doktrini“ olarak bilinen yaklaşıma göre klasik savaşın kuralları temelinden değişti. Doktrine göre stratejik ve politik hedeflere ulaşma yolunda askeri olmayan unsurların etkinliği artmış durumda.
2013 yılında Gerasimov tarafından yazılan “Öngörüde Bilimin Değeri“ isimli makale ile ortaya konulan doktrin “yeni zorlukların savaş biçimlerini ve yöntemlerini yeniden düşünmeyi gerektirdiğini“ savunuyor. Ayrıca “hibrit savaş“ kavramına da önemli bir katkıda bulunuyor.
Gerasimov; bu makalede Rusya’nın doğrusal olmayan savaş yaklaşımını ortaya koyarken yeni yüzyılda savaş ve barış arasındaki ayrımın ortadan kalktığını ve savaşların artık devletler tarafından resmî olarak ilan edilmediğini belirtiyor.
Bu savaşın ilan edilip edilmemesi meselesi özellikle önemli.
Arap Baharından örnekler veren Gerasimov; çatışmada kullanılan yöntemlerin nüfusun protesto potansiyelini kullanarak askeri olmayan unsurların yaygın kullanımına doğru kaydığını vurguluyor.
Modern savaş yöntemlerinin değişimini etkileyen bir diğer faktörün de askeri robotik sistemlerin kullanımı ve yapay zekâ alanındaki araştırmalar olduğunu belirten Gerasimov, orduların yarının robotik savaşına hazır olmaları gerektiğini belirtiyor.
Gerasimov’un 2016 yılında yazdığı ve “Suriye Tecrübesini“ değerlendirdiği bir diğer makalesinde ise Hibrit Savaş vurgusu var. Hibrit saldırganlığın ülkeleri kaos ve çöküşe götürdüğünü vurguluyor. Buradaki “21.Yüzyılın Yıldırım Savaşı“ (blitzkrieg) kavramı çok önemli.
Gerasimov’un temel vurgusu dünyada konvansiyonel yaklaşıma ek olarak hibrit saldırganlığın yaygınlaştığı ve buna karşılık ülkelerin ulusal güvenlik yaklaşımlarını sektörler arası iş birliği modeliyle konsolide etmesi gerektiği üzerine kurulu.
Sonuç olarak savaşın doğası dönüşmeye devam ediyor ve çok kutupluluğa doğru giden uluslararası sistem içerisinde bu durum derinleşiyor. Söz konusu hibrit tehditlere yönelik daha total ve sektörler arası koordinenin sağlanması gerektiği ortada.
Çin gibi ülkeler askeri-sivil füzyon üzerinden bu çabalarını yoğunlaştırırken Rusya ise işin doktrin kısmı konusunda geniş tecrübeye sahip.
Sun Tzu’nın “düşmanı savaşmadan yenmenin“ değerine yaptığı vurgu ülkeleri hibrit savaşa doğru daha fazla çekerken ortaya çıkan bulanık durum ve belirsizlik yeni tehditlere kapı aralar mı bunu zaman gösterecek.
@drhkorkmaz
Uluslararası sistemde güvenlik alanında asimetrik tehditlerin ortaya çıktığı, devlet altı aktörlerin çeşitlendiği bir dönemde karmaşık ve öngörülemeyen düşmanlar tarafından ortaya çıkan yeni tehditlerle mücadele etmek için “hibrit savaş“ gibi daha sofistike stratejiler ön plana çıkıyor.
Aslında savaş tarihinde hibrit savaşa karşılık gelen örüntüler mevcut olsa da söz konusu durumu ilk kavramlaştıran isimlerden birisi ABD Ordusundan emekli Frank G. Hoffman’dır.
Hoffman, Hibrit Savaşların geleneksel yetenekler, düzensiz taktikler, ayrım gözetmeyen şiddet ve terörist eylemler gibi bir dizi savaş tarzını içerdiğini belirtiyor.
Hibrit düşmanlar; terörist gruplar, bağımsız örgütler ve vekiller dahil devletler veya devlet dışı aktörler olarak arzı endam edebiliyor. Her türlü taktik, yöntem ve silah, hibrit savaşlardaki belirli durumlara bağlı olarak ayrı ayrı veya başka yollarla karıştırılabiliyor. Geleneksel savaş konsepti ile gelenek dışı yöntemler aynı anda savaş alanını bulanıklaştırmak için kullanılabiliyor.
Hibrit düşmanlar sabit değil ve sık sık yeni durumlara adapte olma kapasitesine sahiptir. Siviller de askerler kadar bu konsept içerisinde bulunabiliyor ve taktiksel olarak saldırılara katılabiliyor.
Hibrit savaşlarda, savaş alanları ve savaş dışı bölgeler arasındaki çizgiler son derece bulanıktır, bu da hibrit saldırıların herhangi bir yerde ya da her yerde olabileceği anlamına geliyor.
Hibrit savaşa Rusya, ABD’den daha fazla önem veriyor. En azından bunun pratiğine daha fazla kaynak harcıyor diyebiliriz. Hatta bazıları, hibrit savaş konusundaki Rus çalışmalarının, teoriyi ortaya koyan ABD araştırmalarından daha sistematik ve verimli olduğunu düşünüyor.
“Bilgi savaşı belirleyici olacak“
Bu işe kafa yoran isimlerden birisi de Rus General Makhmut Gareev. 1995 yılında yayınladığı If War Comes Tomorrow The Contours of Future Armed Conflict - Yarın savaş çıkarsa? Gelecekteki Silahlı Çatışmaların Hatları isimli kitabı ile hibrit savaşın yeni bir teori olmadığını, ancak bilgi savaşının gelecekteki çatışmalarda belirleyici unsur olacağına inanıyor.
Bu çalışmada özellikle yeni bilgi savaşı yöntemlerinin, karşı tarafın savaş ilanı olmadan saldırmasına ve ciddi avantajlar elde etmesine izin verebileceği hususu öne çıkıyor.
Yine de geleneksel kuvvetlerin eşit derecede önemli olduğu Güney Osetya, Kırım ve Suriye’de kanıtlanmış gözüküyor. Gareev’e göre askeri ve askeri olmayan kuruluşların kaynaklarının bütünleşmesi Rusya’nın savaş maliyetinden tasarruf etmesini sağladı.
Hibrit savaştaki ana hedef, düşman topraklarını ele geçirmek değil, morallerini çökertmektir. Sonunda, düşmanın karar mekanizmasını, hedefe ulaşmanın maliyetli olduğuna ikna etmek için onun zayıflıklarından yararlanacak ve güçlü yanlarını aşındıracaktır.
Öte yandan Hoffman’a göre ABD ordusu muazzam bir karmaşıklık dönemiyle karşı karşıya. Bu karmaşıklık; küreselleşme, ileri teknolojinin yaygınlaşması, ulus-ötesi aşırılık yanlıları ve yeniden dirilen güçler tarafından genişletildi.
ABD’nin 2005 yılında yayınlanan Ulusal Savunma Stratejisi modern tehditleri yeniden değerlendirmiş ve geleneksel devlet temelli tehditlere vurgu yapmak yerine düzensiz ve yıkıcı tehditler de dahil olmak üzere genişleyen bir dizi zorluk tanımlamıştır.
Bulanık savaş ve operatif zorluklar
Hibrit savaşın getirdiği en büyük zorluk savaşın ve savaş alanının bulanıklaşmasıdır. Colin Gray de Another Bloody Century isimli eserinde “savaş kategorilerinin daha fazla bulanıklaşacağını“ öne sürüyor.
Nemeth’e göre ise hibrit güçler, teknolojik olarak gelişmiş sistemleri kuvvet yapılarına ve stratejilerine etkili şekilde dahil edebilir ve bu sistemleri amaçlanan istihdam parametrelerinin ötesinde kullanabilir.
Yine Nemeth'e göre “operasyonel olarak, hibrit askeri güçler sınırlı operasyonel spektrum içerisinde Batı güçlerinden üstündür“.
Birçok uzmanın ortak yorumu “hibrit savaşın gelecekteki güvenlik ortamının belirleyici bir özelliği olacağı“. Bu duruma bakılırsa devletler ve toplumlar gelecekte daha geniş tehditlerle karşı karşıya.
Gerasimov ve öngörüde bilimin değeri
Bir diğer Rus General Valery Gerasimov da hibrit savaşla ilgili kapsamlı çalışmalar yürütüyor. Hatta bunların doktrine edildiğini de görüyoruz.
Gerasimov tarafından ortaya konulan ve “Gerasimov Doktrini“ olarak bilinen yaklaşıma göre klasik savaşın kuralları temelinden değişti. Doktrine göre stratejik ve politik hedeflere ulaşma yolunda askeri olmayan unsurların etkinliği artmış durumda.
2013 yılında Gerasimov tarafından yazılan “Öngörüde Bilimin Değeri“ isimli makale ile ortaya konulan doktrin “yeni zorlukların savaş biçimlerini ve yöntemlerini yeniden düşünmeyi gerektirdiğini“ savunuyor. Ayrıca “hibrit savaş“ kavramına da önemli bir katkıda bulunuyor.
Gerasimov; bu makalede Rusya’nın doğrusal olmayan savaş yaklaşımını ortaya koyarken yeni yüzyılda savaş ve barış arasındaki ayrımın ortadan kalktığını ve savaşların artık devletler tarafından resmî olarak ilan edilmediğini belirtiyor.
Bu savaşın ilan edilip edilmemesi meselesi özellikle önemli.
Arap Baharından örnekler veren Gerasimov; çatışmada kullanılan yöntemlerin nüfusun protesto potansiyelini kullanarak askeri olmayan unsurların yaygın kullanımına doğru kaydığını vurguluyor.
Modern savaş yöntemlerinin değişimini etkileyen bir diğer faktörün de askeri robotik sistemlerin kullanımı ve yapay zekâ alanındaki araştırmalar olduğunu belirten Gerasimov, orduların yarının robotik savaşına hazır olmaları gerektiğini belirtiyor.
Gerasimov’un 2016 yılında yazdığı ve “Suriye Tecrübesini“ değerlendirdiği bir diğer makalesinde ise Hibrit Savaş vurgusu var. Hibrit saldırganlığın ülkeleri kaos ve çöküşe götürdüğünü vurguluyor. Buradaki “21.Yüzyılın Yıldırım Savaşı“ (blitzkrieg) kavramı çok önemli.
Gerasimov’un temel vurgusu dünyada konvansiyonel yaklaşıma ek olarak hibrit saldırganlığın yaygınlaştığı ve buna karşılık ülkelerin ulusal güvenlik yaklaşımlarını sektörler arası iş birliği modeliyle konsolide etmesi gerektiği üzerine kurulu.
Sonuç olarak savaşın doğası dönüşmeye devam ediyor ve çok kutupluluğa doğru giden uluslararası sistem içerisinde bu durum derinleşiyor. Söz konusu hibrit tehditlere yönelik daha total ve sektörler arası koordinenin sağlanması gerektiği ortada.
Çin gibi ülkeler askeri-sivil füzyon üzerinden bu çabalarını yoğunlaştırırken Rusya ise işin doktrin kısmı konusunda geniş tecrübeye sahip.
Sun Tzu’nın “düşmanı savaşmadan yenmenin“ değerine yaptığı vurgu ülkeleri hibrit savaşa doğru daha fazla çekerken ortaya çıkan bulanık durum ve belirsizlik yeni tehditlere kapı aralar mı bunu zaman gösterecek.
@drhkorkmaz