Marmara Üniversitesi
Hülya KÜÇÜK
İstanbul Üniversitesi
1. Giriş
Gerçekleşen her göç hareketi nedenleri ve sonuçlarıyla sadece göç eden toplumu değil, göç edilen toplumu da etkilemektedir. Suriye İç Savaşı sonucunda Türkiye’ye sığınan ve “Geçici Koruma Altına“ alınan Suriyelilerin sayısı resmi rakamlara göre bugün 3,5 milyondur. [1] Gelen sığınmacı sayısının bu kadar yüksek olması beraberinde güvenlik, eğitim, beslenme ve barınma gibi problemleri getirebilmektedir. Türkiye’ye göç eden sığınmacıların karşılaştığı temel sorunlardan birisi de eğitim sorunudur. Çünkü gelen kitlenin yarıya yakını çocuk nüfusudur. Beklenmedik şekilde karşılaşılan bu göç hareketi, sığınmacıların sosyal hayata uyumunda mevcut altyapıları da zorlayabilmektedir. Çocuk yaşta olanların Türk eğitim sistemine adapte edilmesi çözülmesi beklenen önemli bir politika alanıdır. Türkiye’de eğitimleri esnasında yaşadıkları uyum sorunu ve kültürel problemler hem sığınmacılar hem de mevcut Türk öğrencileri açısından problem teşkil etmektedir.
Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların %52’si 18 yaşın altındaki çocuklardan oluşmaktadır. Türkiye’de 2017 yılının Mayıs ayı itibariyle 2.984.633 milyon Suriyeli mülteci yaşamaktadır ve bu mültecilerin 1,2 milyonu çocuktur. [2] Türkiye’de toplamda 870 bin okul çağında Suriyeli öğrenci bulunmaktadır ve bu öğrencilerin 380 bini halen okula gidebilme imkânına kavuşamamıştır.
Türkiye’de devlet okullarında eğitim gören “Geçici koruma altındaki Suriyeli öğrenci sayısı Milli Eğitim Bakanlığı’nın verilerine göre 169 bin 10’dur. Geçici eğitim merkezlerinde eğitim gören Suriyeli sayısı ise 294 bin 112’dir.
Bu araştırma kapsamında, ilk bölümde göç eden nüfusun çocuk nüfus açısından gençleşmeye başladığı ve çocuk sayısındaki artışın ev sahibi ülke toplumları tarafından büyük eğitim sorunları yarattığına vurgu yapılmaktadır. Göçmen çocuk nüfusunun eğitim hayatına entegre edilmesi sorununun farklı örneklerle nasıl çözülmeye çalışıldığı da anlatılmaktadır. İkinci kısımda, ülkemizde karşılaşılan göçmen çocukların eğitim sorununun detaylarına değinilmektedir. Üçüncü kısımda ise, ülke içinde en çok içgöçe ve uluslararası göçe muhatap olan İstanbul’da bir ilçe örneğinde (Esenler İlçesi) ortaokul düzeyinde eğitim veren kurumlarda yaşanan göçmen çocuğun eğitim sorununa çalıştay sonuçları üzerinden değinilmektedir. Bu değinme mevcutta okul yöneticileri konuyu nasıl algılıyor ve nelerle karşılaşıyorları görerek anlamlandırmak için odak grup toplantısı yapılarak elde edilmiştir. Mevcut eğitim sistemi yapısında göçmen çocuk nüfusunun yol açtığı eğitim sorunları ve bunların çözüm önerileri küçük bir alan çalışması yoluyla yerelde noktasal bir örnek üzerinden analiz edilmiştir.
2. Göçün Çocuksulaşması Konusu
UNICEF’in 2016 verilerine göre neredeyse göçmenlerin yarısını çocuklar oluşturmaktadır. [3] Türkiye’de de durum benzerdir. Sadece Suriyeli sığınmacıların yüzde 50’den fazlası çocuklardan oluşmaktadır. Dünya’da da göçmen çocuklar siyasi gündemin önemli bir parçasıdır. Eurostat verilerine göre, 2015 yılında Avrupa Birliği’ne üye ülkelere yanından ebeveynleri olmaksızın düzensiz olarak gelen ve kayıt altına alınan 45,300 çocuğun yüzde 51’inin Afganistan kökenli, yüzde 16’sının ise Suriye kökenli olduğu belirlenmiştir. Almanya, İsveç ve Macaristan’da sığınma başvurusu yapan Suriyelilerin yüzde 70’inin bu kategorideki çocuklardan olduğu görülmüştür. Bu bağlamda çocuklar son dönem göç hareketleri içerisinde yeni ve önemli bir grup olarak karşımızda bulunmaktadır. 2000’lerden itibaren ise göçmen çocuklar konusu göç tartışmalarının içerisine girmiştir. Göçmen çocuk konusu ulusal çocuk ve göç politikalarının kesiştiği, acil müdahale edilmesi ve var olan sorunlara çözüm sunulması gereken bir noktada ele alınmak durumundadır. Göç konusu irdelenirken çocuklar sayısal üstünlüklerinden ve korunmaya muhtaç durumlarından dolayı özel bir konumdadır.
Birleşmiş Milletler, çocukların göç ettiklerinde uyum sorunu yaşamaması ve haklarının korunması için çalışmalar yapmaktadır. Bu çalışmaların en somut örneği BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’dir. Sözleşmenin 22.maddesine göre, “katılımcı ülkeler, kendi sınırları içerisinde sığınmacı veya mülteci statüsündeki tüm çocukların sözleşmeden kaynaklanan tüm haklarını teslim etmek ve bu çocukların ihtiyaçlarının karşılanabilmesi içim yükümlülüklerini yerine getirmek zorundadırlar“. Türkiye de bu sözleşmeye katılmıştır[4].
Çocuklar için, düzensiz göç süreci içinde yer almak, barınma, eğitim ve sağlık hizmetleri gibi temel birçok olanaktan yararlanamamak anlamındadır. Zaten zayıf ve savunmasız olan çocuklar, göçmen olmakla birlikte daha fazla hak ihlallerine açık kalabilmektedirler. Göçmen çocuk, bazen bütün bir ailenin geçim derdini omuzlarına yüklenmekte, çoğu zaman eğitim olanaklarından mahrum olmakta, en temel çocuk haklarından olan serbestçe oyun oynama hakkından uzak bir yaşam sürebilmektedir. [5]
Göçle gelen sorunların çözümü ve uzun vadeli politikaların oluşturulması göçmen çocukların uyumu açısından oldukça önemlidir. Bu süreçten en çok etkilenenlerin çocuklar olduğu düşünüldüğünde çocukların her koşulda korunması da önem taşımaktadır. Türkiye BM Çocuk Hakları Sözleşmesine katılmakla birlikte 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nu çıkarmıştır. Bu Kanunda ülke sınırları içerisindeki her çocuğun her koşulda kanundan kaynaklanan şekliyle korumadan faydalanabileceği ifade edilmiştir. [6]
3. Göçmen Çocuğun Eğitim Hayatına Uyumu
Göç iki toplumun kültürel ve sosyal etkileşim derecesinin yüksek olduğu toplumlarda kültürleşme ve değişime ya da uyuma yol açmakta, etkileşim derecesinin düşük olduğu toplumlarda ise ayrışmaya yol açmaktadır. Bu ayrışmanın olmaması ya da bütünleşmeye dönüşebilmesi için iki toplumun uyumu konusu oldukça önem arz eder.
Türkiye’de 2017 yılının Mayıs ayı itibariyle 2.984.633 milyon Suriyeli mülteci yaşamaktadır ve bu mültecilerin 1,2 milyonu çocuktur.[7] Bu genç nüfusun en önemli ihtiyaçlarından birisi şüphesiz eğitimdir. 1982 Anayasamız 42. maddesinde “kimse, eğitim ve öğretim haklarından yoksun bırakılamaz“ denilmektedir.
Eğitim temel insan haklarından biridir. Eğitimin temelinde her bireyin eğitim imkânlarından eşit bir şekilde yararlanması yatmaktadır. Bu hak, mülteci, göçmen, sığınmacı gibi herhangi bir ayrıma tabi tutmadan herkese tanınmış bir haktır. Herkesin yaşadığı yerde eğitim görme hakkına sahip olması başka ülkeye göç eden ya da sığınan kişiler için oldukça önemli olduğundan o ülkelerde bu bağlamda eğitim politikaları üretilmektedir. Sosyal bir devlet olmanın gereği de budur. Cinsiyet, yaş, gelir durumu ve etnik yapı, göçmen oluş olmayış gibi faktörlere bakılmaksızın her bireyin ülkedeki eğitim sisteminden eşit bir şekilde yararlanmasının sağlanması devletin temel sorumluluğudur. [8]
Türkiye’de toplamda 870 bin okul çağında Suriyeli öğrenci bulunmaktadır ve bu öğrencilerin 380 bini halen okula gidebilme imkânına kavuşamamıştır. Türkiye’de devlet okullarında eğitim gören “Geçici koruma altındaki Suriyeli öğrenci sayısı Milli Eğitim Bakanlığı’nın verilerine göre 169 bin 10’dur. Geçici eğitim merkezlerinde eğitim gören Suriyeli sayısı ise 294 bin 112’dir. [9]
Eğitim hayatındaki sığınmacı/ göçmen çocuğun yaşadığı uyum problemlerini etkileyen en önemli etmenin çocukların akranlarıyla dil bilmedikleri için iletişim kuramamalarıdır. Çünkü yaşanılan uyum sorunların boyutunu ve derecesini etkileyen en önemli etken göç eden yabancı öğrencinin arkadaş çevresi ve bu arkadaş çevresiyle kurduğu ilişkilerin boyutudur. Göç eden öğrencilerin (dil gibi bariyerlerden dolayı) genellikle aynı milletten öğrencilerle arkadaşlık yapmayı seçmesi, bu öğrencilerin diğer öğrencilerle uyumunu da zorlaştırmaktadır. Kendi aralarında kendi dillerini konuştukları için göç ettikleri ülkenin dilini öğrenme süreçleri de tabi ki uzamaktadır. [10]
Göçmenlerin geldikleri ülkelerdeki kültürel ve dilsel farklılıklar da eğitim süreçlerinde problemlere yol açmaktadır. Türk insanların yapısına uygun olan Türk eğitim sistemi göçmen çocukların eğitim sorunlarını çözmede yetersiz kalabilmektedir. Öğretmenleriyle düzgün iletişim kuramayan göçmen öğrencilerin eksiklikleri ve olası başarısızlıkları arkasında yatan nedenleri tespit etmek de çok güçtür.[11]
Eğitimdeki başarı ve uyum sadece eğitim kurumuna ya da devlete bağlı değildir. Eğitim süreçlerinde öğrencilerin ailelerine ve geldikleri toplumsal yapıya da büyük bir sorumluluk ve görev düşmektedir. Ailelerin çocuklarıyla kurduğu iletişim tarzı, eğitim sorunlarıyla ilgilenmesi ve eğitime bakış açıları çocuğun eğitim sürecini etkilemektedir. Ailesi tarafından eğitimine önem verilmeyen çocukların başarılı olma şansı, ailesi tarafından eğitimine önem verilen bireylere göre düşüktür. [12] Türkiye’de göçmen çocukların aldıkları eğitimlerde başarılı olma olasılığı yukarıda sayılan faktörlerle ilişkilidir. Göçmen aileler çoğunlukla çocuklarının eğitim ihtiyacının önemini kavrayamamaktadır. Bu yüzden göçmen çocukların gerekli eğitimleri ya alamamakta ya da eksik almaktadır. [13]
globaldevelopment/2016/sep/07/nearly-half-of-all-refugees-are-children-unicef-reportmigrants-
united-nations).
Cilt.3 Sayı:1:1-4.
TASAM Yayınları tarafından tarafından yayımlanan “Yeni Güvenlik Ekosistemi ve Çok Taraflı Bedeli“ isimli kitaptan alınmıştır.
Not: TASAM Yayınlarının kitapları http://yayinlar.tasam.org/ sitesinden çevrimiçi olarak alınabilir.
KİTABIN KÜNYESİ
Kitap Adı | : Yeni Güvenlik Ekosistemi ve Çok Taraflı Bedeli |
Editör | : Tolga SAKMAN, Ayşenur YILMAZ, Ufuk ÇİÇEK |
Sayfa Sayısı | : 486 s. |
Yayınevi | : TASAM Yayınları |
Dizisi | : Uluslararası İlişkiler Dizisi |
ISBN | : 978-605-4881-30-7 |
Yayın Tarihi | : 2018 Kasım |
Fiyatı | : 25,00 TL (KDV Dâhil) |