Nadir Şah’ın Afganistan Tahtını Geri Alması ve Krallığının Onaylanması
Muhammed Nadir Şah, Afgan kraliyet ailesi üyelerinden birisidir. Amanullah Han ile aynı soydan gelmektedir. Nadir Şah, Amanullah Han’ın kuzenidir. Eski Afgan Emiri Dost Muhammed’in yeğeni Mehmet Yusuf Han’ın oğludur. 1883 yılında ailesinin sürgünde bulunduğu Hindistan’da doğmuştur. 1905 yılında Afganistan’a gelmiştir. Askeri eğitim alarak Afganistan Ordusu’na girmiş, hızla terfi ederek Amanullah Han’ın babası Habibullah Han’ın son zamanlarında sipahsalar yani başkomutan olmuştur. Amanullah Han kral olunca Host’a kolordu komutanı olarak gönderilmiştir. Üçüncü İngiliz Savaşı sırasında önemli askeri başarılar elde etmiştir293. 1921–1924 yıllarında Milli Savunma Vezirliği yapmıştır. Nadir Han, muhafazakâr bir yapıda olduğundan Amanullah Han’ın hızlı reformlarına karşı çıkmıştır. Bu sebepten resmi bir sürgün olarak, Paris Büyükelçiliği görevine gönderilmiştir. 1924–1928 yıllarında bu görevi sürdürdükten sonra görevinden ayrılarak inzivaya çekilmiştir. Amanullah Han döneminde hâkim olan iki hizipten birisini temsil etmiştir. Birincisi olan Hariciye Veziri Mahmut Tarzi hizbi; reform yanlısı, Türkiye ve Türklere yakınlık gösteren bir tutumu takip etmişlerdir. İkinci hizbi ise o sırada Başkomutan olan Muhammet Nadir Han ve kardeşleri temsil etmiştir. Daha muhafazakâr bir yapıyı Afganistan içi önermişlerdir. Fakat reformcu Mahmut Tarzi hizbinin görüşlerinin baskın olarak kabul görmesi sonrası Nadir Han, Fransa’nın Nice şehrine çekilmiştir. Bir süre sonra yukarıda değinildiği üzere Afganistan’ın düştüğü zor durum üzerine şiddetle memleketine çağırılmıştır.
Bu gelişmeler üzerine Şubat 1929’da önce Hindistan’a geçen Nadir Han, daha sonra Mart 1929’da Host’dan Afganistan’a girmiştir. Kardeşleri Haşim Han, Şah Veli ve Şah Mahmut Hanlarla birlikte Kabil’in güneyinden ve doğusundan asker toplamışlar ve Nadir Han topladığı askerlerin kabile reislerine askeri rütbeler vermiştir. Peştun kabileleri, soy bağı itibarıyla başlarında Tacik birisini lider olarak görmek istemediklerinden Peştun Nadir Han’a destek vermişlerdir296. Hazırlıklarını müteakip Beçe-i Saka’nın üzerine yürümüşlerdir. Nadir Han, Beçe-i Saka’ya karşı bir “sivil savaş“ başlatmıştır. Aylarca süren kanlı çatışmalardan sonra Muhammed Nadir Han Afganistan’ın kuzeyine de hâkim olunca Beçe-i Saka kaçmak zorunda kalmıştır298. Nadir Han’ın kuvvetleri 9 Ekim 1929’da Kabil’e girmiş, üç gün sonra kraliyet sarayı ele geçirilmiştir.
Nadir Han Beçe-i Saka ile mücadeleye başlarken maksadının, Afganistan’ı çete reisinin elinden kurtarmak olarak açıklamıştır. Aslında Afgan tahtında gözü yoktur. Fakat Afganistan bir kral tarafından idare edilecektir. Amanullah Han’a duyulan büyük öfkeden dolayı geri getirilemeyecektir.
Bu durumda Nadir Han, Afgan ileri gelenleri, kabile reisleri, yüksek memurlar ve Afganistan’ı terk etmemiş Türk, İran büyükelçileri, Rus maslahatgüzarı ile bir toplantı düzenlemeye karar vermiştir. 16 Ekim 1929’da yapılan bu toplantıda büyük çoğunluk Nadir Han’ın tahta geçmesini istemektedir. Son olarak Türk Büyükelçisi’nin görüşünü sorduğunda Büyükelçi Yusuf Hikmet Bayur Latince “Wox populi, wox Dei (Halkın sesi, Hakkın sesi“ karşılığını vermiştir. Bu söz üzerine, Nadir Han’ın krallığı kabul etmesi üzerine salondakiler alkışlarla Nadir Han’ı kutlamışlardır301. Bu durum Nadir Han’ın Türk dostluğuna ne kadar önem verdiğinin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Böylece Nadir Han “Şah“ unvanını alarak Afganistan tahtına geçmiştir. Böylece Afganistan’da hanedan olarak “Musahiban dönemi“ veya “Yahyakhel hanedanı“ dönemi başlamıştır.
Saka, Nadir Şah tarafından suçlarının bağışlanacağı vaadi ile teslim olmuştur. Fakat Beçe-i Saka tarafından zulüm görenlerin yakınları Kral’a, “ancak devlete karşı işlenen suçları bağışlayabileceğini, şahıslara karşı işlenen suçları bağışlamaya yetkisinin olmadığını“ söylemişlerdir. Bunun üzerine Beçe-i Saka Habibullah, mahkeme kararıyla 3 Kasım 1929’da idam edilmiştir.
Afganistan’da meydana gelen baş döndürücü gelişmeler üzerine Türkiye olaylara soğuk bakmaya başlamıştır. Türkiye’de tam bir şaşkınlık hâkimdir. Atatürk yakın dostu Amanullah Han’ın Afgan tahtından uzaklaştırılmasını önceleri hoş karşılamamış, fakat sonraları durum düzelmiştir. Bu girişim önce Nadir Şah’tan gelmiştir.
Nadir Şah’ın İcraatları ve Türkiye İle İlişkileri Muhammed Nadir Şah tarafından tam bir tarafsızlık politikası izlenmiştir. Şartlara göre, planlı bir şekilde, aceleci olmadan yavaş hareket etme yöntemi benimsenmiştir. Ülkenin sosyo-ekonomik şartları dikkatle takip edilip, içeride karışıklıklara yol açmayacak oranda reform yapılmaya çalışılmıştır. Bu arada Afgan halkının görüşü ve muhafazakâr düşünceler de bir şekilde yatıştırılmıştır. Eğitimde ise, ortaokulların yeniden açılması ve yükseköğrenim için yurtdışına öğrenci gönderme programının yeniden uygulamaya konulması, tarihi önem taşıyan adımlar olmuştur.
Afganistan’da meydana gelen bu sınırlı ve ihtiyatlı gelişmelerin yanı sıra, dış dünya ile de yeniden ekonomik ve diplomatik ilişkiler kurulmaya çalışılmıştır. Nadir Şah yönetimi altındaki yeni Afgan monarşisi, bu doğrultuda dış politikada özellikle Türkiye ve İran ile Amanullah Han döneminde kurulan sağlam ilişkileri yeniden tesis etme çabası içinde olmuştur. Nadir Şah için Atatürk Türkiye’si Afganistan’a model olma konumunu koruduğu gibi, Atatürk de örnek lider olma vasfını devam ettirmiştir.
Muhammed Nadir Şah, Afganistan tahtına geçmesinden yaklaşık On gün sonra 27 Ekim 1929’da Türkiye Cumhuriyeti’nin yıldönümü münasebetiyle Türkiye Cumhurbaşkanı Atatürk’e bir kutlama telgrafı göndermiştir. Mesajda Türkiye’yi “kardeş ülke“ sayarak Türkiye’nin mutluluğu için iyi dileklerini sunmuştur. Açıkça görülmektedir ki krallığı kabul ederken Türkiye’nin Büyükelçisinin görüşünü aldığı gibi, on gün sonra yaptığı bu jestle Türkiye’ye yaklaşmak istemiştir. Türkiye Cumhurbaşkanı Atatürk bu telgrafa 4 Kasım 1929’da verdiği cevapta mesafeli davranarak teşekkür etmekle yetinmiştir.
Nadir Şah Afganistan tahtında yerini sağlamlaştırdıktan sonra reform hareketlerine girişmiştir. Nadir Şah, başlangıçta doğu ve güney Peştun kabileleri tarafından desteklenmiştir. Afganistan’ın batısı ve kuzeyinde de rejimini kabul ettirdikten sonra Eylül 1931’de 510 üyeden oluşan Büyük Meclis (Loya Jirga)’i toplayarak Amanullah Han’ın şer’i kurallara göre “hal edilmesini“ sağlamıştır. Böylece Afgan krallığının resmi hakları Nadir Şah’a geçmiştir.
Amanullah Han gibi radikal değişikliklerden uzak durarak, yapacağı ıslahatları ılımlı bir şekilde İslami değerlere bağlı kalarak harekete geçirmiştir. Nadir Şah Afganistan’a özel bir Anayasa ile birlikte kanunnameler hazırlatmıştır. Anayasa’nın büyük bölümünü Türkiye’den almıştır. 31 Ekim 1931’de yürürlüğe koymuştur. Bu Anayasa küçük değişikliklerle 1964 yılına kadar yürürlükte kalmıştır. Eğitim ve öğretim alanında Amanullah Han’ın icraatlarına paralel olarak okullar açmış, Avrupa’ya ve Türkiye’ye öğrenci göndermeye devam etmiştir. Afgan Ordusu’nu yeniden teşkilatlandırmış, subaylar ve liderler yetiştirecek askeri okullar açmıştır. Nadir Şah’ın yaptığı mütevazı reformlar, halk tarafından daha gerçekçi bulunmuş ve benimsenmiştir.
Nadir Şah döneminde Prof.Dr. Rıfkı Kamil (Urga) Bey tarafından Afganistan’da ilk tıp fakültesi kurulmuş, milli banka kurulmuş ve yeni Afgan Anayasası hazırlanmıştır. Ekim 1931’de “Usul-u Esas-ı Devlet-i Âliyi Afganistan“ adıyla kabul edilen yeni Anayasa, 110 maddeden meydana gelmiştir. Bu maddeler Türkiye ve İran’dan alınmakla birlikte çoğunluğu Türkiye’den alınmıştır. Yine bu dönemde Sanayi, Harbiye ve Muallim mektepleri yeniden açılmıştır. Bu dönemde Türkiye tarafından, Harbiye’de Türk öğretmenlerin görevlendirilmesi yönünde talepte bulunulmuştur. İngiliz istihbarat raporlarına göre; “iki ülke arasında yapılan bir antlaşmayla Kabil Askerî Okuluna (Harp Okulu) sadece
Türk öğretmenlerinin vazifelendirileceğine yönelik gizli anlaşmanın tekrar yürürlüğe girmesi için Türkiye Büyükelçisi Nadir Şah’a baskı yapmıştır. Nadir Şah da bu yaşananları, İngiliz elçisine aktarmıştır“. Nadir Şah bu dönemde ayrıca Afganistan’ın güvenlik ve emniyetine özel önem verilmiştir. Nadir Şah, ayrıca 1930’larda Seleng Geçidi boyunca yeni yollar yaptırmıştır.
Bu arada Afganistan’ın Ankara Büyükelçisi Gulam Ceylani Han, Ankara’daki görevini bırakarak Roma’daki Amanullah Han’ın yanına gitmiştir. Nadir Şah’da onu görevinden alarak, Ankara’da hoşnutlukla karşılanacak olan Nebi Han’ı Afganistan’ın Ankara Büyükelçiliğine tayin etmiştir. Yeni Büyükelçi’nin Ankara’da göreve başlaması dolayısıyla Nadir Şah, Atatürk’e yazdığı güven mektubunda; iki kardeş ülkenin samimi dostluğuna vurgu yapmıştır. Büyükelçi Gulam Nebi Han, 6 Nisan 1930’da güven mektubunu Atatürk’e sunmuştur. Bu esnada Atatürk, Büyükelçiye hitaben yaptığı kabul konuşmasında “Afgan milletinin refah ve inkişafını“ dilemiştir. Öte yandan Türkiye’nin Kabil Büyükelçisi Yusuf Hikmet Bayur, 24 Haziran 1930’da güven mektubunu Kral Muhammed Nadir Şah’a sunmuştur. Bu sırada Kral Nadir Şah Atatürk’ü kastederek “kâffemiz Reisi Cumhur Hazretlerini başımız biliriz“ demiştir. Çeşitli vesilelerle Atatürk’le Nadir Şah’ın telgraflaşmaları devam etmiştir. Nadir Şah, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu münasebetiyle 28 Ekim 1930’da çektiği mesajda “Kardeş Türk Milletinin Milli bayramı münasebetiyle samimi tebriklerimi ve çok büyük dostluk hislerimi arz eder ve necip Türk Milleti ve devletinin saadetini dilerim“ demiştir. Atatürk bu telgrafa verdiği cevapta “fevkalade duygulandığını“ belirterek “necip Afgan milletinin saadetini“ dilemiştir.
Öte yandan Afganistan’ın Ankara Büyükelçisi Gulam Nebi Han, görevi esnasında Berlin’e izinsiz bir gezi yapmış, Amanullah Han ile Nadir Şah aleyhine görüşmelerde bulunduğu söylentileri yayılmıştır.
Bunun üzerine 10 Ocak 1931’de görevinden alınarak, yerine Ankara’yı çok iyi bilen Sultan Ahmet Han320 28 Mart 1931’de ikinci defa Afganistan’ın Ankara Büyükelçiliği görevine tayin edilmiştir. Nadir Şah, Ankara’ya tayin edilen Sultan Ahmet Han ile birlikte bir fotoğrafını göndermiş, mektubunda “Aziz ve Alimiktar Kardeşim“ şeklinde hitap ederek, fotoğrafı için “kardeşlik muhabbeti hatırası olmak üzere“ gönderdiğini bildirmiştir. Bu mektup ve fotoğrafa karşılık Atatürk 16 Nisan 1931 tarihli “Aziz ve Muhterem Kardeşim“ hitabı ile başladığı cevabi mektubunda “bilmukabele bir resmini“ gönderdiğini yazmıştır.
Türkiye’nin Kabil Büyükelçiliğini 1928’den beri sürdüren Yusuf Hikmet Bayur, 1 Ağustos 1931’de merkeze alınarak Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğine yeniden atanmıştır. Bu vesile ile Nadir Şah, gönderdiği mektupta “Büyük Birader“ olarak nitelediği Atatürk’e uzun ömürler dilemiştir. Atatürk bu mektuba 30 Nisan 1932’de verdiği cevapta “Aziz Dostum ve Biraderim“ şeklinde hitap ederek dostluğun vardığı boyuta işaret etmiştir. 1933’de Afganistan’ın Berlin Büyükelçisi ve Nadir Şah’ın kardeşi Serdar Aziz Han vurularak öldürülmüştür. Bunun üzerine Atatürk’ün yazdığı taziye mesajına Nadir Şah, teşekkürle karşılık vermiştir. Nadir Şah son olarak 29 Ekim 1933’de Türkiye’nin onuncu yıl dönümünü kutlamıştır. Atatürk, bu telgrafa 4 Kasım 1933’de karşılık vererek teşekkürlerini bildirmiştir. Türkiye’nin Kabil Büyükelçiliğine 21 Ocak 1933’te büyük Türk edebiyatçısı Memduh Şevket Esendal tayin edilmiştir. Güven mektubu Nadir Şah’a verilmek üzere hazırlanmış ancak Memduh Bey, Kabil’deki görevine başlamadan Nadir Şah hayatını kaybetmiştir. Güven mektubunu kabul etmek oğlu Zahir Şah’a nasip olacaktır.
Nadir Şah’ın Hazin Sonu
Afganistan’ın eski Ankara Büyükelçisi Gulam Nebi Han 1931’de görevden alındıktan sonra 1932’de Devrik Kral Amanullah Han lehine propaganda yaptığı gerekçesiyle tutuklanarak Divan-ı Harbe verilmiştir. Gulam Nebi Han, Amanullah Han zamanında; Nadir Han ve kardeşlerine karşı tercih ettiği Çarhi ailesine mensuptur. Divan-ı Harp Gulam Nebi Han’ı idama mahkûm etmiş, Kral Nadir Şah da “bir tehevvür anında“ kararı onaylayarak Gulam Nebi Han’ı idam ettirmiştir. Bu olayın üzerinden tam bir sene sonra Nadir Şah’ın bir okulun başarılı öğrencilerine ödül vermek üzere 8 Kasım 1933’de katıldığı bir törende ödül verme sırasında Gulam Nebi Han’ın oğlu -veya evlatlığı- tarafından tabanca ile vurularak öldürülmüştür. Kral’ı beş kurşunla öldüren katil ile birlikte amcaları, bazı samimi dostları da dâhil 14 kişi, Vezir-i Cenk (Harbiye Bakanı) Şah Mahmut Han’ın önünde idam edilmiştir. Nadir Şah’ın basit bir intikam sonucu öldürülmesi Afganistan için büyük bir kayıp olmuştur. Bu olay Türkiye açısından Amanullah Han sonrası “ikinci bir şok“ olarak nitelenmiştir.
TASAM Yayınlarının “Atatürk Dönemi Ve Sonrası Türk-Afgan İlişkileri“ isimli kitabından alınmıştır.Muhammed Nadir Şah, Afgan kraliyet ailesi üyelerinden birisidir. Amanullah Han ile aynı soydan gelmektedir. Nadir Şah, Amanullah Han’ın kuzenidir. Eski Afgan Emiri Dost Muhammed’in yeğeni Mehmet Yusuf Han’ın oğludur. 1883 yılında ailesinin sürgünde bulunduğu Hindistan’da doğmuştur. 1905 yılında Afganistan’a gelmiştir. Askeri eğitim alarak Afganistan Ordusu’na girmiş, hızla terfi ederek Amanullah Han’ın babası Habibullah Han’ın son zamanlarında sipahsalar yani başkomutan olmuştur. Amanullah Han kral olunca Host’a kolordu komutanı olarak gönderilmiştir. Üçüncü İngiliz Savaşı sırasında önemli askeri başarılar elde etmiştir293. 1921–1924 yıllarında Milli Savunma Vezirliği yapmıştır. Nadir Han, muhafazakâr bir yapıda olduğundan Amanullah Han’ın hızlı reformlarına karşı çıkmıştır. Bu sebepten resmi bir sürgün olarak, Paris Büyükelçiliği görevine gönderilmiştir. 1924–1928 yıllarında bu görevi sürdürdükten sonra görevinden ayrılarak inzivaya çekilmiştir. Amanullah Han döneminde hâkim olan iki hizipten birisini temsil etmiştir. Birincisi olan Hariciye Veziri Mahmut Tarzi hizbi; reform yanlısı, Türkiye ve Türklere yakınlık gösteren bir tutumu takip etmişlerdir. İkinci hizbi ise o sırada Başkomutan olan Muhammet Nadir Han ve kardeşleri temsil etmiştir. Daha muhafazakâr bir yapıyı Afganistan içi önermişlerdir. Fakat reformcu Mahmut Tarzi hizbinin görüşlerinin baskın olarak kabul görmesi sonrası Nadir Han, Fransa’nın Nice şehrine çekilmiştir. Bir süre sonra yukarıda değinildiği üzere Afganistan’ın düştüğü zor durum üzerine şiddetle memleketine çağırılmıştır.
Bu gelişmeler üzerine Şubat 1929’da önce Hindistan’a geçen Nadir Han, daha sonra Mart 1929’da Host’dan Afganistan’a girmiştir. Kardeşleri Haşim Han, Şah Veli ve Şah Mahmut Hanlarla birlikte Kabil’in güneyinden ve doğusundan asker toplamışlar ve Nadir Han topladığı askerlerin kabile reislerine askeri rütbeler vermiştir. Peştun kabileleri, soy bağı itibarıyla başlarında Tacik birisini lider olarak görmek istemediklerinden Peştun Nadir Han’a destek vermişlerdir296. Hazırlıklarını müteakip Beçe-i Saka’nın üzerine yürümüşlerdir. Nadir Han, Beçe-i Saka’ya karşı bir “sivil savaş“ başlatmıştır. Aylarca süren kanlı çatışmalardan sonra Muhammed Nadir Han Afganistan’ın kuzeyine de hâkim olunca Beçe-i Saka kaçmak zorunda kalmıştır298. Nadir Han’ın kuvvetleri 9 Ekim 1929’da Kabil’e girmiş, üç gün sonra kraliyet sarayı ele geçirilmiştir.
Nadir Han Beçe-i Saka ile mücadeleye başlarken maksadının, Afganistan’ı çete reisinin elinden kurtarmak olarak açıklamıştır. Aslında Afgan tahtında gözü yoktur. Fakat Afganistan bir kral tarafından idare edilecektir. Amanullah Han’a duyulan büyük öfkeden dolayı geri getirilemeyecektir.
Bu durumda Nadir Han, Afgan ileri gelenleri, kabile reisleri, yüksek memurlar ve Afganistan’ı terk etmemiş Türk, İran büyükelçileri, Rus maslahatgüzarı ile bir toplantı düzenlemeye karar vermiştir. 16 Ekim 1929’da yapılan bu toplantıda büyük çoğunluk Nadir Han’ın tahta geçmesini istemektedir. Son olarak Türk Büyükelçisi’nin görüşünü sorduğunda Büyükelçi Yusuf Hikmet Bayur Latince “Wox populi, wox Dei (Halkın sesi, Hakkın sesi“ karşılığını vermiştir. Bu söz üzerine, Nadir Han’ın krallığı kabul etmesi üzerine salondakiler alkışlarla Nadir Han’ı kutlamışlardır301. Bu durum Nadir Han’ın Türk dostluğuna ne kadar önem verdiğinin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Böylece Nadir Han “Şah“ unvanını alarak Afganistan tahtına geçmiştir. Böylece Afganistan’da hanedan olarak “Musahiban dönemi“ veya “Yahyakhel hanedanı“ dönemi başlamıştır.
Saka, Nadir Şah tarafından suçlarının bağışlanacağı vaadi ile teslim olmuştur. Fakat Beçe-i Saka tarafından zulüm görenlerin yakınları Kral’a, “ancak devlete karşı işlenen suçları bağışlayabileceğini, şahıslara karşı işlenen suçları bağışlamaya yetkisinin olmadığını“ söylemişlerdir. Bunun üzerine Beçe-i Saka Habibullah, mahkeme kararıyla 3 Kasım 1929’da idam edilmiştir.
Afganistan’da meydana gelen baş döndürücü gelişmeler üzerine Türkiye olaylara soğuk bakmaya başlamıştır. Türkiye’de tam bir şaşkınlık hâkimdir. Atatürk yakın dostu Amanullah Han’ın Afgan tahtından uzaklaştırılmasını önceleri hoş karşılamamış, fakat sonraları durum düzelmiştir. Bu girişim önce Nadir Şah’tan gelmiştir.
Nadir Şah’ın İcraatları ve Türkiye İle İlişkileri Muhammed Nadir Şah tarafından tam bir tarafsızlık politikası izlenmiştir. Şartlara göre, planlı bir şekilde, aceleci olmadan yavaş hareket etme yöntemi benimsenmiştir. Ülkenin sosyo-ekonomik şartları dikkatle takip edilip, içeride karışıklıklara yol açmayacak oranda reform yapılmaya çalışılmıştır. Bu arada Afgan halkının görüşü ve muhafazakâr düşünceler de bir şekilde yatıştırılmıştır. Eğitimde ise, ortaokulların yeniden açılması ve yükseköğrenim için yurtdışına öğrenci gönderme programının yeniden uygulamaya konulması, tarihi önem taşıyan adımlar olmuştur.
Afganistan’da meydana gelen bu sınırlı ve ihtiyatlı gelişmelerin yanı sıra, dış dünya ile de yeniden ekonomik ve diplomatik ilişkiler kurulmaya çalışılmıştır. Nadir Şah yönetimi altındaki yeni Afgan monarşisi, bu doğrultuda dış politikada özellikle Türkiye ve İran ile Amanullah Han döneminde kurulan sağlam ilişkileri yeniden tesis etme çabası içinde olmuştur. Nadir Şah için Atatürk Türkiye’si Afganistan’a model olma konumunu koruduğu gibi, Atatürk de örnek lider olma vasfını devam ettirmiştir.
Muhammed Nadir Şah, Afganistan tahtına geçmesinden yaklaşık On gün sonra 27 Ekim 1929’da Türkiye Cumhuriyeti’nin yıldönümü münasebetiyle Türkiye Cumhurbaşkanı Atatürk’e bir kutlama telgrafı göndermiştir. Mesajda Türkiye’yi “kardeş ülke“ sayarak Türkiye’nin mutluluğu için iyi dileklerini sunmuştur. Açıkça görülmektedir ki krallığı kabul ederken Türkiye’nin Büyükelçisinin görüşünü aldığı gibi, on gün sonra yaptığı bu jestle Türkiye’ye yaklaşmak istemiştir. Türkiye Cumhurbaşkanı Atatürk bu telgrafa 4 Kasım 1929’da verdiği cevapta mesafeli davranarak teşekkür etmekle yetinmiştir.
Nadir Şah Afganistan tahtında yerini sağlamlaştırdıktan sonra reform hareketlerine girişmiştir. Nadir Şah, başlangıçta doğu ve güney Peştun kabileleri tarafından desteklenmiştir. Afganistan’ın batısı ve kuzeyinde de rejimini kabul ettirdikten sonra Eylül 1931’de 510 üyeden oluşan Büyük Meclis (Loya Jirga)’i toplayarak Amanullah Han’ın şer’i kurallara göre “hal edilmesini“ sağlamıştır. Böylece Afgan krallığının resmi hakları Nadir Şah’a geçmiştir.
Amanullah Han gibi radikal değişikliklerden uzak durarak, yapacağı ıslahatları ılımlı bir şekilde İslami değerlere bağlı kalarak harekete geçirmiştir. Nadir Şah Afganistan’a özel bir Anayasa ile birlikte kanunnameler hazırlatmıştır. Anayasa’nın büyük bölümünü Türkiye’den almıştır. 31 Ekim 1931’de yürürlüğe koymuştur. Bu Anayasa küçük değişikliklerle 1964 yılına kadar yürürlükte kalmıştır. Eğitim ve öğretim alanında Amanullah Han’ın icraatlarına paralel olarak okullar açmış, Avrupa’ya ve Türkiye’ye öğrenci göndermeye devam etmiştir. Afgan Ordusu’nu yeniden teşkilatlandırmış, subaylar ve liderler yetiştirecek askeri okullar açmıştır. Nadir Şah’ın yaptığı mütevazı reformlar, halk tarafından daha gerçekçi bulunmuş ve benimsenmiştir.
Nadir Şah döneminde Prof.Dr. Rıfkı Kamil (Urga) Bey tarafından Afganistan’da ilk tıp fakültesi kurulmuş, milli banka kurulmuş ve yeni Afgan Anayasası hazırlanmıştır. Ekim 1931’de “Usul-u Esas-ı Devlet-i Âliyi Afganistan“ adıyla kabul edilen yeni Anayasa, 110 maddeden meydana gelmiştir. Bu maddeler Türkiye ve İran’dan alınmakla birlikte çoğunluğu Türkiye’den alınmıştır. Yine bu dönemde Sanayi, Harbiye ve Muallim mektepleri yeniden açılmıştır. Bu dönemde Türkiye tarafından, Harbiye’de Türk öğretmenlerin görevlendirilmesi yönünde talepte bulunulmuştur. İngiliz istihbarat raporlarına göre; “iki ülke arasında yapılan bir antlaşmayla Kabil Askerî Okuluna (Harp Okulu) sadece
Türk öğretmenlerinin vazifelendirileceğine yönelik gizli anlaşmanın tekrar yürürlüğe girmesi için Türkiye Büyükelçisi Nadir Şah’a baskı yapmıştır. Nadir Şah da bu yaşananları, İngiliz elçisine aktarmıştır“. Nadir Şah bu dönemde ayrıca Afganistan’ın güvenlik ve emniyetine özel önem verilmiştir. Nadir Şah, ayrıca 1930’larda Seleng Geçidi boyunca yeni yollar yaptırmıştır.
Bu arada Afganistan’ın Ankara Büyükelçisi Gulam Ceylani Han, Ankara’daki görevini bırakarak Roma’daki Amanullah Han’ın yanına gitmiştir. Nadir Şah’da onu görevinden alarak, Ankara’da hoşnutlukla karşılanacak olan Nebi Han’ı Afganistan’ın Ankara Büyükelçiliğine tayin etmiştir. Yeni Büyükelçi’nin Ankara’da göreve başlaması dolayısıyla Nadir Şah, Atatürk’e yazdığı güven mektubunda; iki kardeş ülkenin samimi dostluğuna vurgu yapmıştır. Büyükelçi Gulam Nebi Han, 6 Nisan 1930’da güven mektubunu Atatürk’e sunmuştur. Bu esnada Atatürk, Büyükelçiye hitaben yaptığı kabul konuşmasında “Afgan milletinin refah ve inkişafını“ dilemiştir. Öte yandan Türkiye’nin Kabil Büyükelçisi Yusuf Hikmet Bayur, 24 Haziran 1930’da güven mektubunu Kral Muhammed Nadir Şah’a sunmuştur. Bu sırada Kral Nadir Şah Atatürk’ü kastederek “kâffemiz Reisi Cumhur Hazretlerini başımız biliriz“ demiştir. Çeşitli vesilelerle Atatürk’le Nadir Şah’ın telgraflaşmaları devam etmiştir. Nadir Şah, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu münasebetiyle 28 Ekim 1930’da çektiği mesajda “Kardeş Türk Milletinin Milli bayramı münasebetiyle samimi tebriklerimi ve çok büyük dostluk hislerimi arz eder ve necip Türk Milleti ve devletinin saadetini dilerim“ demiştir. Atatürk bu telgrafa verdiği cevapta “fevkalade duygulandığını“ belirterek “necip Afgan milletinin saadetini“ dilemiştir.
Öte yandan Afganistan’ın Ankara Büyükelçisi Gulam Nebi Han, görevi esnasında Berlin’e izinsiz bir gezi yapmış, Amanullah Han ile Nadir Şah aleyhine görüşmelerde bulunduğu söylentileri yayılmıştır.
Bunun üzerine 10 Ocak 1931’de görevinden alınarak, yerine Ankara’yı çok iyi bilen Sultan Ahmet Han320 28 Mart 1931’de ikinci defa Afganistan’ın Ankara Büyükelçiliği görevine tayin edilmiştir. Nadir Şah, Ankara’ya tayin edilen Sultan Ahmet Han ile birlikte bir fotoğrafını göndermiş, mektubunda “Aziz ve Alimiktar Kardeşim“ şeklinde hitap ederek, fotoğrafı için “kardeşlik muhabbeti hatırası olmak üzere“ gönderdiğini bildirmiştir. Bu mektup ve fotoğrafa karşılık Atatürk 16 Nisan 1931 tarihli “Aziz ve Muhterem Kardeşim“ hitabı ile başladığı cevabi mektubunda “bilmukabele bir resmini“ gönderdiğini yazmıştır.
Türkiye’nin Kabil Büyükelçiliğini 1928’den beri sürdüren Yusuf Hikmet Bayur, 1 Ağustos 1931’de merkeze alınarak Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğine yeniden atanmıştır. Bu vesile ile Nadir Şah, gönderdiği mektupta “Büyük Birader“ olarak nitelediği Atatürk’e uzun ömürler dilemiştir. Atatürk bu mektuba 30 Nisan 1932’de verdiği cevapta “Aziz Dostum ve Biraderim“ şeklinde hitap ederek dostluğun vardığı boyuta işaret etmiştir. 1933’de Afganistan’ın Berlin Büyükelçisi ve Nadir Şah’ın kardeşi Serdar Aziz Han vurularak öldürülmüştür. Bunun üzerine Atatürk’ün yazdığı taziye mesajına Nadir Şah, teşekkürle karşılık vermiştir. Nadir Şah son olarak 29 Ekim 1933’de Türkiye’nin onuncu yıl dönümünü kutlamıştır. Atatürk, bu telgrafa 4 Kasım 1933’de karşılık vererek teşekkürlerini bildirmiştir. Türkiye’nin Kabil Büyükelçiliğine 21 Ocak 1933’te büyük Türk edebiyatçısı Memduh Şevket Esendal tayin edilmiştir. Güven mektubu Nadir Şah’a verilmek üzere hazırlanmış ancak Memduh Bey, Kabil’deki görevine başlamadan Nadir Şah hayatını kaybetmiştir. Güven mektubunu kabul etmek oğlu Zahir Şah’a nasip olacaktır.
Nadir Şah’ın Hazin Sonu
Afganistan’ın eski Ankara Büyükelçisi Gulam Nebi Han 1931’de görevden alındıktan sonra 1932’de Devrik Kral Amanullah Han lehine propaganda yaptığı gerekçesiyle tutuklanarak Divan-ı Harbe verilmiştir. Gulam Nebi Han, Amanullah Han zamanında; Nadir Han ve kardeşlerine karşı tercih ettiği Çarhi ailesine mensuptur. Divan-ı Harp Gulam Nebi Han’ı idama mahkûm etmiş, Kral Nadir Şah da “bir tehevvür anında“ kararı onaylayarak Gulam Nebi Han’ı idam ettirmiştir. Bu olayın üzerinden tam bir sene sonra Nadir Şah’ın bir okulun başarılı öğrencilerine ödül vermek üzere 8 Kasım 1933’de katıldığı bir törende ödül verme sırasında Gulam Nebi Han’ın oğlu -veya evlatlığı- tarafından tabanca ile vurularak öldürülmüştür. Kral’ı beş kurşunla öldüren katil ile birlikte amcaları, bazı samimi dostları da dâhil 14 kişi, Vezir-i Cenk (Harbiye Bakanı) Şah Mahmut Han’ın önünde idam edilmiştir. Nadir Şah’ın basit bir intikam sonucu öldürülmesi Afganistan için büyük bir kayıp olmuştur. Bu olay Türkiye açısından Amanullah Han sonrası “ikinci bir şok“ olarak nitelenmiştir.
Not: TASAM Yayınlarının kitapları http://yayinlar.tasam.org/ sitesinden çevrimiçi olarak alınabilir.
KİTABIN KÜNYESİ
Kitap Adı | : Atatürk Dönemi Ve Sonrası Türk-Afgan İlişkileri |
Yazar | : Dr. Mustafa ŞAHİN |
Sayfa Sayısı | : 184 s. |
Yayınevi | : TASAM Yayınları |
Format | : Kitap ve E-Kitap, PDF Merchant© |
ISBN | : 978-605-4881-09-3 |
Yayım Tarihi | : 2014 |
Fiyatı | : 22,50 TL (KDV Dâhil) |
TASAM Yayınlarının “Atatürk Dönemi Ve Sonrası Türk-Afgan İlişkileri“ isimli kitabından alınmıştır.
Kitap için tıklayınız | e-kitap için tıklayınız