Türklerin Balkan Politikası

Makale

Balkanlarda Türk mevcudiyeti Osmanlı öncesine dayanmakla birlikte, orada Türk varlığının güçlü bir şekilde hissedilmesi ve etkisini göstermesi, Osmanlı dönemine rastlamaktadır. Bu güç etkisinin iki neden bulunmaktadır. İlki, Osmanlıların Avrupa ve Balkanların genelinden farklı bir dini misyona sahip olmasıdır....

Balkanlarda Türk mevcudiyeti Osmanlı öncesine dayanmakla birlikte, orada Türk varlığının güçlü bir şekilde hissedilmesi ve etkisini göstermesi, Osmanlı dönemine rastlamaktadır. Bu güç etkisinin iki neden bulunmaktadır. İlki, Osmanlıların Avrupa ve Balkanların genelinden farklı bir dini misyona sahip olmasıdır. İkincisi ise, Türk milletinin Balkanlara hâkim olması ve Avrupa’da farklı bir ırkın kendisini göstermesidir. Böylece günümüze kadar uzanan oluşum, gelişim ve çekişmelerin temel yapısında Osmanlıların balkanlardaki güçlü varlığı bulunmaktadır.

Osmanlıların balkanlara yerleşmesiyle öncelikle dini bir kültür oluşmaya başladı. Oraya yerleşen Müslümanlar önce bireysel hayatlarında dini yükümlülüklerini yerine getirmeye yöneldi. Ardından da dini yaşamlarını kolaylaştıracak ortamlar oluşturmaya başladı. Bunlardan ilk dikkat çekenleri ibadet mekânlarının oluşturulmasıdır. Bu dini ortam da kendi kültürel ortamını oluşturdu. Daha önceleri hiç cami ve minare gibi kendi alıştıkları dinin dışında sembol görmeyen Balkan halkı, farklı bir kültürle karşılaştılar. İlk şaşkınlıklarının ardından bu yeni oluşuma içsel ve dışsal olarak tepki göstermeye başladılar.

Gücü elinde bulunduran Osmanlılar, askeri güçleri oranında kültürel ve dini etkinliklerini oluşturmakla birlikte bunu yaygınlaştırmaya başladılar. Bu gelişim ise bazen bireysel bazen de kitlesel olmaya başladı. Bu durum, Osmanlıların Balkanlardaki dini politikasında uyguladıkları yöntemleri sorgulamaya yöneltti. Bu bağlama çalışmamızın bu giriş bölümünde Osmanlıların dini yayılma ve yayma politikaları üzerinde durmak istiyoruz. Buna da, siyasi, tarihi ve teolojik olarak üç boyutta değinmek yerinde olacaktır. Biz bu üç boyutu da Osmanlı Arşivleri doğrultusunda ele almak istiyoruz.

1.2. Osmanlıların Balkanlar ve Bulgaristan’da İslam’ı Sunma Yöntemleri
Kur’an, dinde zorlama olmayacağı vurgulandığı gibi, (Bakara, 2/256) Allah’ın dini, zorla kimseye vermeyeceği de belirtilmektedir. Zira dinî seçimin, kişinin kendi tercihi ile gerçekleşmesi gerekir. Dinde zorlama kanunu yoktur.

Elmalılı Hamdi Yazır, ilgili ayeti yorumlarken, dikkat çeken bir yaklaşım sergilemiştir. Ona göre ayette geçen “fi ’d-dîn“ (dinde) ifadesi, ikraha (zorlamaya) müteallik değil, haberdir. Mananın aslı “zorlama, dinde yoktur“ demek olur. Yani sadece dinde değil, her neye olursa olsun, zorlama cinsinden hiçbir şey, hak din olan İslâm’da yoktur. Din çerçevesinde zorlama kaldırılmıştır. Dinin konusu, zorunlu fi iller, davranışlar değil; isteğe bağlı fi iller ve davranışlardır. Bunun için istem dışı hareketlerden birisi olan zorlama dinde yasaklanmıştır. Kısaca kaldırılan veya yasaklanan zorlama, yalnız dinde zorlama değil; herhangi bir şeye olursa olsun, zorlama türünün hepsidir. Yoksa dinde, “dine zorlama yoktur, ama dünyaya zorlama olabilir“ demek değildir. Belki dünyada zorlama bulunabilir; ama dinde, dinin hükmünde, dinin dairesinde olmaz veya olmamalıdır. Dinin özelliği, zorlamak değil, bilakis zorlamadan korumaktır. Bundan dolayı İslâm dininin gerçekten hâkim olduğu yerde zorlama bulunmaz veya bulunmamalıdır.

İslam tarihinde bu anlayışın temel göstergeleri de mevcuttur. Dinlerini doğru algıladıkları ölçüde, dinde zorlama olmayacağını uygulama sahasına koymuşlardır. Hz. Peygamber özellikle Yahudi ve Hıristiyanların bolca bulunduğu Medine’de bunu bizzat gerçekleştirdiği gibi, dört halife döneminde de bu anlayış sergilenmeye devam etmiştir.

Kur’an, dinde zorlama olmaması gerektiğini, “Eğer Rabbin dilese idi insanları bir tek ümmet halinde yaratırdı“ (Hûd 11/118) ayetiyle de ayrıca vurgulamıştır. Buna göre Allah’ın tercih etmediği bir metodun, Müslümanlar tarafından da benimsenmemesi gerektiği aşikârdır. Bununla birlikte, zorlama olmaksızın, hal ve kal diliyle bir başkasının gönlünün İslam’a temayül etmesine yardımcı olmak, aynı zamanda bütün müminlerin görevidir.

Başka bir dinde iken İslam’ı seçme işine ‘ihtida’; seçen kişiye de ‘mühtedi/mühtediye’ denir. Her iki terim de hidâyet kavramıyla bağlantılıdır. Doğru yola gitmek ve göstermek, bir amaca ulaşacak yolu belirtmek, bir gaye için kılavuzluk etmek anlamlarına gelen hidâyet terimi, Kur’an-ı Kerim’de çeşitli isim ve fi il sığaları şeklinde 300’den fazla kaydedilmiştir. Kur’an’daki hidâyet bağlantılı terimlere dikkat edildiğinde, bu eylemin bizzat kişinin iradesiyle doğrudan bağlantılı olduğu görülmektedir. (Yavuz, 474–475; Tunç 1989, 40) Bu da “dinde zorlama yoktur“ manasını teyit etmektedir. Nitekim Râğıb el-Isfahânî’nin hidâyet terimi tanımında yer alan, “ilk bakışta fark edilmeyen yollarla bütün yaratıklara ve özellikle ilâhî emirlere muhatap olan insana yol gösterme“ tarzındaki ifadeler, Hidâyette bireysel irâde ve gayretin önemini vurgulamaktadır. (Isfahânî 1988, 124) Zira gösterilen ve işaret edilen yola gitmek, bir irade ile gerçekleşmektedir.

TASAM YayınlarınınBalkanlarda Dini Aşırılıklar ve Etnik Barış“ isimli kitabından alınmıştır.
e-kitap için Tıklayınız | kitap için Tıklayınız

Prof. Dr. Mehmet Dalkılıç, Prof. Dr. Ramazan Biçer, Doç. Dr. Ekrem Demirli tarafından telif edilen ve 2009 yılında TASAM Yayınları’ndan çıkan alanında yapılmış ilk çalışma özelliğini taşıyan “Balkanlarda Dini Aşırılıklar ve Etnik Barış“ adlı eser, Bulgaristan merkezli olarak Balkanlarda etnik barışın varlığını, dini ekstremist düşünce ve akımları incelemektedir. Bulgaristan hükümetinin sıkça vurguladığı “etnik tolerans model siyaseti“ konusunun, Bulgaristan vatandaşı Türkler gözünden söylendiği gibi olup olmadığının bilgisini vermektedir.

Araştırma niteliğinde olan bu eser, Bulgaristan’da yaşayan Türk toplumunun durumunu özetlemekte ve Türkiye Cumhuriyeti’ne Balkan politikası konusunda yol göstermektedir. Araştırma sahada yapılmış olup yaklaşık iki bin anketin titizlikle değerlendirilmesini aktarmaktadır.



Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2842 ) Etkinlik ( 228 )
Alanlar
TASAM Afrika 80 662
TASAM Asya 100 1149
TASAM Avrupa 23 661
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 303
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1415 ) Etkinlik ( 56 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 25 630
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 191
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1308 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 522
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2070 ) Etkinlik ( 84 )
Alanlar
TASAM Türkiye 84 2070

Afrika diasporası, tarih boyunca siyah halkların köle ticareti, sömürgecilik ve zorunlu göçler sonucunda dünyanın farklı bölgelerine dağılmasıyla şekillenmiş çok katmanlı bir olgudur. Bu süreç, yalnızca demografik bir hareketlilik değil; aynı zamanda kimlik, aidiyet ve kültürel dayanışma üzeri...;

TASAM, küresel ve bölgesel düzeyde gelişen siyasi, ekonomik, güvenlik ve toplumsal dönüşümleri analiz eden, ulusal ve uluslararası alana katkı sağlayacak akademik makale, analiz yazısı ve politika notları için araştırmacılara kamu yararına açık bir çağrı yapmaktadır.;

Vareg prenslerinin Kiev merkezli Rus devletini kurdukları (M.S.862) günden bu yana kendi içinde yaşadığı savaşlar, kıtlıklar, siyasi çekişmelerle orantılı olarak Rus diasporası da dünyaya dağılmıştır.;

Bundan tam 2 yıl önce bugün yani 7 Ekim 2023’te Türkiye’de hiç gösterime girmeyen ‘Golda’ filmini izleme fırsatı bulmuştum. Sinemadan çıktığımda Orta Doğu’da yeni bir cehennemin yaşanmaya başladığını üzülerek öğrendim. 6 Ekim 1973’te Yom Kippur Savaşı başladığında ABD’de yüksek lisans eğitimine başl...;

ABD Başkanı Trump’ın ilk döneminde ulusal güvenlik danışmanlığı yapmış John Bolton’un geçtiğimiz günlerde Harvard Kennedy School’da yaptığı konuşmada “ABD’nin Çin’i yanlış anladığını” söylemesi aklıma Mearsheimer’ın Büyük Yanılgı: Liberal Hayaller ve Uluslararası Gerçekler (2018) isimli eserini geti...;

Küresel, kıtasal ve bölgesel mücadelede gelecek suyun altında. Deniz üstünlüğü artık suyun üzerinde değil, derinliklerde. Dijitalleşme, radar ve uydu gözetimi yüzeyi şeffaf hâle getirirken, suyun altı hâlâ görünmezliğini ve gizliliğini koruyor. İşte bu yüzden denizaltılar, mayınlar ve insansız sua...;

ABD’de YZ yönetişimi iki zıt yaklaşım arasında keskinleşiyor: piyasa öncelikli, düzenleme-karşıtı çizgi (Trump yönetimi/David Sacks) ile güvenlik-odaklı “guardrail“ çizgisi. Çatışma; kamu alımları (woke AI kısıtları), ihracat politikaları (çip ihracının gevşetilmesi), kamu sözleşmeleri ve ideolojik ...;

Çok kutupluluk bahsine bir önceki yazıda girmiştim. Kaldığımız yerden devam edelim. Dünya düzeni artık ne tek kutuplu ne de çok kutuplu. Daha çok bir satranç tahtasından ziyade çok salonlu bir tiyatroya benziyor diyor Amitav Acharya. ;

Afrika 2063 Ağı | İstişare Toplantısı 3

  • 18 Haz 2025 - 18 Haz 2025
  • Çevrimiçi - 13.00

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 1

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Oca 2024 - 10 Şub 2024
  • İstanbul - Türkiye

11. İstanbul Güvenlik Konferansı (2025)

  • 27 Kas 2025 - 28 Kas 2025
  • Wish More Hotel Istanbul -
  • İstanbul -

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2025 Dönem 1

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 31 May 2025 - 28 Haz 2025
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2023 Dönem 1

21. yüzyıl güvenlik sorunlarının dönüşümünü takip edebildiğimiz bir dönem olarak dikkat çekmektedir.

  • 11 Kas 2023 - 02 Ara 2023
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Doğu Akdeniz Programı 2023-2025

  • 17 Tem 2023 - 19 Tem 2023
  • Sheraton Istanbul City Center -
  • İstanbul - Türkiye

Afrika 2063 Ağı İstişare Toplantısı 2

  • 20 Eki 2022 - 20 Eki 2022
  • Çevrimiçi - 14.00

Afrika 2063 Ağı İstişare Toplantısı 1

  • 06 Eki 2022 - 06 Eki 2022
  • Çevrimiçi - 14.00

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Rusya'nın hem Avrasya bölgesine hâkim olmak hem de dünya politikalarında lider aktörlerden biri olmak amacıyla geliştirdiği Avrasyacılık tartışmaları, analitik olarak klasik ve modern olarak değerlendirilebilir.

Soğuk savaşın ardından, “yeni dünya düzeni“ olarak adlandırılan dönem, hegomonik bir güç olarak beliren ABD’nin “büyük vaadi“ ile başladı: “Demokrasiyi dünyada yaygınlaştırmak“. Bu “büyük“ vaad, yoksulluk, adaletsizlik ve şiddet dolu bir dünyayı kurmak biçiminde gerçekleşti ve iki “siyasi/askeri“ ar...

Orta Doğu coğrafyası, 2010 yılının aralık ayından bu yana Tunus ile başlayan, günümüzde de tüm şiddetiyle Suriye’de devam eden devrim süreçlerinin etkisiyle hızlı bir değişim ve dönüşüm iklimine girmiştir.

Yemen, Coğrafi konumu itibarıyla kızıl denizin Hint Okyanusu’na açıldığı kapıdır. Afrika boynuzu ile birlikte Bab’ül Mendeb boğazının doğu kıyısında yer almaktadır. Yeryüzünde denizler üzerinde seyreden malların p gibi büyük bir oranı Süveyş kanalı, Kızıl Deniz ve Aden körfezinden geçtiği düşünülürs...