Zaten son beş yılda Amerika Birleşik Devletleri’nin izlediği dış politikaya bakıldığında “Yeni bir yüzyılda ulusal güvenlik stratejisi“nin nasıl bir yol haritası önerdiği de açıkca görülmektedir.
ABD’nin ulusal güvenlik stratejisi öncelikle Amerika’nın güvenliğini güvence altına almayı ve ekonomik refahını sağlamayı amaçlıyor. Ulusal güvenlik stratejisi ayrıca, ABD’nin çıkarlarının olabileceği yerlerde Amerikan değerlerinin yaygınlaştırılması ve benimsetilmesini de hedefliyor. Ulusal güvenlik stratejisi bu anlamda “yumuşak güç“ kullanımını öngörüyor, Amerikan kültürünün başka ülke ve toplumlarda yaygınlaştırılmasının uzun vadede Amerikan çıkarlarına hizmet edeceğinin altı çiziliyor.
Amerika Birleşik Devletleri, güvenliğine yönelik tehditlerin başında uluslararası terörizmi görüyor. Kitle imha silahlarının yaygınlaşması ve terör gruplarının eline geçmesi, bölgesel çatışmalar ile Amerika’nın ekonomik gücüne yönelik saldırılar, ABD için ulusal güvenliği tehdit eden diğer önemli unsurların arasında yer alıyor.
ABD, ulusal güvenlik stratejisini “milli menfaatleri ve değerlerinin birliğini ifade eden Amerikan enternasyonalizmi“ üzerine bina etmekte, pek çok tehdit ve tehlikeyi de içinde barındıran küresel sistemde ABD’nin güven içinde yaşamasının yollarını aramaktadır.
ABD küresel sistemde “güven içinde“ yaşayabilmenin yolunun, enerji kaynakları ile ulaşım yollarını kontrol etmekten geçtiğini düşündüğü için tüm stratejik adımlarını bu çerçevede atıyor. ABD’nin Afganistan ve Irak’ı işgalinden Suriye ve İran’a yönelik politikalarına kadar tüm uygulamalarında “küresel sistemin güvenli efendisi“ olma özlemi yattığı görülüyor. Hatta Büyük Ortadoğu Projesi’nin içeriğine, seçilen ülkelere, uygulanmak istenilen coğrafyaya bakıldığında, ABD’nin “enerji kaynakları ile ulaşım yollarını kontrol etme“ çabasına karşılık geldiği ve bu projenin de Amerika Birleşik Devletleri’nin küresel sistemdeki güvenlik arayışına hizmet ettiği anlaşılıyor.