Lübnan’ın çalkantılı siyasi tarihinde sürekli unsurlardan biri, ülkedeki hizipler ve mezhepsel arası rekabetlerin bölgesel ve küresel aktörler tarafından kendi çıkarları bağlamında kullanılmasıdır. Osmanlı döneminden beri Lübnalılar arasında vuku bulan çatışmaların hiçbiri dış müdahalecilikten bağımsız düşünülemez.1 Lübnan tarihinde ülkedeki büyük iç çatışmaların hepsinde bölgesel ve küresel aktörlerin önemli bir rol oynadıklarını gösteren yeterince delil vardır. Vatikan, Fransa, Birleşik Krallık gibi küresel aktörler, uzun süreden beri Lübnan’a ilgi göstermiş ve XIX. yüzyılda Levant bölgesinin iç işlerine doğrudan müdahalede bulunmuştur. Bu yabancı güçler, siyasi ve ekonomik müdahalelerin yanı sıra misyonerlik faaliyetleri yoluyla Lübnan’daki eğitim sisteminde ve kültür hayatında kötü izler bırakmış ve ülkedeki yeni fikirlerin ve siyasal ideolojilerin şekillenmesinde baskın bir rol oynamışlardır. Hatta Fransa, 1860 Marunî-Dürzi çatışmasını fırsat bilerek 16 Ağustos 1960 tarihinde Beyrut’a bir askeri birlik çıkartmıştır. Fransa, birliklerini Beyrut’a çıkartarak askeri güç gösterisi yapmış ve bölgesel ve küresel çıkarlarını koruduğunu göstermeye çalışmıştır. Fransız müdahalesinin en önemli sonucu, Cebel Lübnan’da “mutasarrıflık“ adıyla Osmanlı Suriyesi’nden özerk bir idari yapının teşkil edilmesi olmuştur. Osmanlı Devleti’nin parçalanmasının ardından 1920’de Mutasarrıflık yönetimi, sınırlarına çevresindeki bazı bölgelerin katılmasıyla, Fransız Manda Yönetimi altında Büyük Lübnan devleti kurulmuştur. 1943’te Lübnan bağımsızlığını elde etmiş, fakat bu ülke siyasetine yönelik dış müdahaleler artarak devam etmiştir. Bağımsızlıktan sonra üç dış aktöre (Vatikan, Fransa ve Birleşik Krallık) ek olarak Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Sovyetler Birliği gibi yeni küresel güçler ve İran, Suriye, İsrail, Mısır ve Suudi Arabistan gibi bölgesel güçler Lübnan’ın iç sorunlarında taraf olmuş ve bunlardan bazıları Lübnan topraklarına askeri müdahalede bulunmayı göze almıştır. Böylece dış müdahalecilik son iki yüzyıldır üç iç savaş deneyimi (1860, 1958 ve 1975) yaşamış olan Lübnan’ın kaderi haline gelmiştir.
Lübnan’ın iç dinamiklerinden kaynaklanan siyasal, ekonomik ve toplamsal sorunların ülke tarihindeki çatışmaların ana nedeni oluşturduğu aşikârdır. Bununla birlikte bu sorunlar hem dış müdahalecilik için uygun zemin sağlamakta hem de dış aktörler tarafından mezhepsel rekabetlerin manipüle edilmesini kolaylaştırmaktadır. Lübnan’ın ulusal birlik ve ortak bir ulus oluşturma konusundaki başarısızlığı da mezhepsel kimlikler arasında bölünmüş bir toplumun ortaya çıkmasına ve siyasetin bu kimlikler üzerinden inşa edilmesini katkıda bulunmuştur. Lübnan’ın bölünmüş toplumsal yapısı, çoğunlukla ülke içindeki çatışmalara etki etmiş ve Lübnan’ı doğrudan veya dolaylı müdahale için dış güçlerin hedefi haline getirmiştir. Yabancı güçler, bazen de kendi aralarındaki rekabetleri ve çıkar mücadelesini Lübnan topraklarında ülkenin yerel aktörlerini kullanmak suretiyle yıkıcı vekâlet savaşlarına (proxy wars) dönüştürmeyi tercih etmektedir. Küresel ve bölgesel güçler, bu vekâlet savaşları için Lübnan içinden müttefik bulmakta da genellikle çok fazla zorlanmamışlardır. Mezhepsel rekabetler ve ailesel/kişisel iktidar mücadeleleri, Lübnan’daki yerel aktörlerin ülke dışından ittifaklara istekli olmasını getirmiştir. Bu ittifaklar yoluyla ülke içinde sağlanan kısa süreli siyasi veya askeri başarılar yerel aktörlere iktidara ulaşma yolunda inanılmaz bir tatmin duygusu sağlamıştır. Bu yüzden ülke dışından ittifaklar Lübnan’ın Marunîleri, Sünnileri, Şi‘ileri, Dürzileri ve diğer mezhepsel gruplar tarafından doğal bir durum olarak algılamışlardır. Bu mezheplerin ileri gelenlerinden ülkenin tam bağımsızlığını savunanlar bile dış müdahaleciliğin bir parçası olmaktan kendilerini alamamışlardır.
Dış müdahaleciliğin Orta Doğu’nun bütününde olduğu gibi Lübnan’da da siyasi dengelerin şekillenmesinde ve çatışmalarda önemli bir rol oynadığı genel olarak kabul edilen bir fikirdir. Dış müdahalecilik ülkenin iç zafiyetlerinin bir sonucu mudur, yoksa dış müdahalecilik mi bu zafiyetleri ortaya çıkarmaktadır? Bu önemli bir tartışma konusudur. Orta Doğu’daki bazı liderler dış müdahaleciliği ülkedeki çatışmaların temel kaynağı olarak göstermeye çalışmıştır. Bu liderler ülkelerinin iç zafiyetlerinin ve diğer kronikleşmiş sorunlarının bu yolla üstünü örtme eğiliminde olmuştur. Dış müdahaleciliğe yönelik diğer yaklaşım ise ülkelerin bölünmüş toplumsal yapı, istikrarsız siyasal sistemler, demokratik kurumların inşasındaki başarısızlık, sosyo-ekonomik eşitsizlikler gibi iç zafiyetlerinin dış müdahaleciliği cesaretlendirdiği hatta davet ettiği gö rüşüdür. Tüm bunlarla birlikte, şüphesiz ki dış müdahalecilik ile iç zafiyetler arasında karşılıklı dinamik bir ilişki söz konusudur. Diğer bir deyişle iç zafiyetler ve dış müdahalecilik karşılıklı olarak birbirini tetiklemekte, hatta kriz süreçlerinde bu karşılıklı etkileşim ülkeleri kanlı iç savaşa sürükleyebilmektedir. Lübnan’daki iç savaşlarda bunu açıkça görmek mümkündür. Çalışmamızın amacı, Lübnan’ın iç zafiyetleri ile dış müdahalecilik kavramı arasındaki karşılıklı ilişkiyi ve dış müdahaleciliğin ülkede patlak veren kimliğe dayalı çatışmaya etkisini incelemektir.
Lübnan’da Müzmin Toplumsal Çatışma
Lübnan’ın toplumsal ve siyasi tarihi - bazı dönemler uzlaşmacı, dengeli ve uyumlu görünümüne rağmen- peş peşe patlak veren sivil çatışmalar ve siyasi şiddet ile tanımlanmaktadır.2 Lübnan, Osmanlı döneminden beri üç kanlı iç savaş (1860, 1958 ve 1975) ile yüzleşmek zorunda kalmış bir ülkedir. 2005 yılından günümüze Lübnan ülkenin mezhepsel ve toplumsal dokusuna zarar veren yeni bir tramvatik süreç geçirmektedir. Bundan dolayı Lübnan mezheplere dayalı siyasal ve toplumsal düzeniyle dünyanın en kırılgan ülkelerinden biridir. Her şeyden önce Lübnan’daki çatışmanın niteliğini ve sınırlarını belirlemek dış aktörlerin Lübnan politikasındaki rolünü anlama açısından önem arz etmektedir. Bu bağlamda Lübnan kökenli Amerikalı Siyaset Profesörü Edward Azar’ın protracted social conflict (müzmin toplumsal çatışma) kavramı bize uygun bir teorik çerçeve sunmaktadır. Azar müzmin toplumsal çatışmayı şu şekilde tanımlamaktadır:
Lübnan’ın iç dinamiklerinden kaynaklanan siyasal, ekonomik ve toplamsal sorunların ülke tarihindeki çatışmaların ana nedeni oluşturduğu aşikârdır. Bununla birlikte bu sorunlar hem dış müdahalecilik için uygun zemin sağlamakta hem de dış aktörler tarafından mezhepsel rekabetlerin manipüle edilmesini kolaylaştırmaktadır. Lübnan’ın ulusal birlik ve ortak bir ulus oluşturma konusundaki başarısızlığı da mezhepsel kimlikler arasında bölünmüş bir toplumun ortaya çıkmasına ve siyasetin bu kimlikler üzerinden inşa edilmesini katkıda bulunmuştur. Lübnan’ın bölünmüş toplumsal yapısı, çoğunlukla ülke içindeki çatışmalara etki etmiş ve Lübnan’ı doğrudan veya dolaylı müdahale için dış güçlerin hedefi haline getirmiştir. Yabancı güçler, bazen de kendi aralarındaki rekabetleri ve çıkar mücadelesini Lübnan topraklarında ülkenin yerel aktörlerini kullanmak suretiyle yıkıcı vekâlet savaşlarına (proxy wars) dönüştürmeyi tercih etmektedir. Küresel ve bölgesel güçler, bu vekâlet savaşları için Lübnan içinden müttefik bulmakta da genellikle çok fazla zorlanmamışlardır. Mezhepsel rekabetler ve ailesel/kişisel iktidar mücadeleleri, Lübnan’daki yerel aktörlerin ülke dışından ittifaklara istekli olmasını getirmiştir. Bu ittifaklar yoluyla ülke içinde sağlanan kısa süreli siyasi veya askeri başarılar yerel aktörlere iktidara ulaşma yolunda inanılmaz bir tatmin duygusu sağlamıştır. Bu yüzden ülke dışından ittifaklar Lübnan’ın Marunîleri, Sünnileri, Şi‘ileri, Dürzileri ve diğer mezhepsel gruplar tarafından doğal bir durum olarak algılamışlardır. Bu mezheplerin ileri gelenlerinden ülkenin tam bağımsızlığını savunanlar bile dış müdahaleciliğin bir parçası olmaktan kendilerini alamamışlardır.
Dış müdahaleciliğin Orta Doğu’nun bütününde olduğu gibi Lübnan’da da siyasi dengelerin şekillenmesinde ve çatışmalarda önemli bir rol oynadığı genel olarak kabul edilen bir fikirdir. Dış müdahalecilik ülkenin iç zafiyetlerinin bir sonucu mudur, yoksa dış müdahalecilik mi bu zafiyetleri ortaya çıkarmaktadır? Bu önemli bir tartışma konusudur. Orta Doğu’daki bazı liderler dış müdahaleciliği ülkedeki çatışmaların temel kaynağı olarak göstermeye çalışmıştır. Bu liderler ülkelerinin iç zafiyetlerinin ve diğer kronikleşmiş sorunlarının bu yolla üstünü örtme eğiliminde olmuştur. Dış müdahaleciliğe yönelik diğer yaklaşım ise ülkelerin bölünmüş toplumsal yapı, istikrarsız siyasal sistemler, demokratik kurumların inşasındaki başarısızlık, sosyo-ekonomik eşitsizlikler gibi iç zafiyetlerinin dış müdahaleciliği cesaretlendirdiği hatta davet ettiği gö rüşüdür. Tüm bunlarla birlikte, şüphesiz ki dış müdahalecilik ile iç zafiyetler arasında karşılıklı dinamik bir ilişki söz konusudur. Diğer bir deyişle iç zafiyetler ve dış müdahalecilik karşılıklı olarak birbirini tetiklemekte, hatta kriz süreçlerinde bu karşılıklı etkileşim ülkeleri kanlı iç savaşa sürükleyebilmektedir. Lübnan’daki iç savaşlarda bunu açıkça görmek mümkündür. Çalışmamızın amacı, Lübnan’ın iç zafiyetleri ile dış müdahalecilik kavramı arasındaki karşılıklı ilişkiyi ve dış müdahaleciliğin ülkede patlak veren kimliğe dayalı çatışmaya etkisini incelemektir.
Lübnan’da Müzmin Toplumsal Çatışma
Lübnan’ın toplumsal ve siyasi tarihi - bazı dönemler uzlaşmacı, dengeli ve uyumlu görünümüne rağmen- peş peşe patlak veren sivil çatışmalar ve siyasi şiddet ile tanımlanmaktadır.2 Lübnan, Osmanlı döneminden beri üç kanlı iç savaş (1860, 1958 ve 1975) ile yüzleşmek zorunda kalmış bir ülkedir. 2005 yılından günümüze Lübnan ülkenin mezhepsel ve toplumsal dokusuna zarar veren yeni bir tramvatik süreç geçirmektedir. Bundan dolayı Lübnan mezheplere dayalı siyasal ve toplumsal düzeniyle dünyanın en kırılgan ülkelerinden biridir. Her şeyden önce Lübnan’daki çatışmanın niteliğini ve sınırlarını belirlemek dış aktörlerin Lübnan politikasındaki rolünü anlama açısından önem arz etmektedir. Bu bağlamda Lübnan kökenli Amerikalı Siyaset Profesörü Edward Azar’ın protracted social conflict (müzmin toplumsal çatışma) kavramı bize uygun bir teorik çerçeve sunmaktadır. Azar müzmin toplumsal çatışmayı şu şekilde tanımlamaktadır:
TASAM Yayınlarının "Mezhepler, Etnisite Ve Çatışma Çözümü" isimli kitabından alınmıştır.