Sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel, siyasal ve ekonomik içerikleriyle birlikte toplumsal bir anlayış/algılayış/kavrayış ve olgu olan kalkınma kavramı, ekonomi gibi tek disiplini ve alanı kapsayacak şekilde anlamı ve kapsamı daraltılarak uzun yıllar boyunca literatürde yalnızca ekonomik büyüme olarak kullanılmıştır. Sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik ve siyasal yönleri ise ihmal edilmiştir.
Tarihsel süreçte ekonomik ilişkilerin toplumsal yaşam içerisindeki konumuyla, kalkınma kavramının kullanım biçimi arasında yakın ilişki vardır. İktisadi ilişkilerin toplumsal yaşamın bir parçası olarak değerlendirildiği dönemlerde kalkınma kavramı iktisadi olandan daha geniş bir içerikte kullanılmış; iktisadi ilişkilerin toplumsal yaşamdan soyutlanarak incelenmesiyle birlikte kavramın içeriği ekonomiyle sınırlandırılmıştır. Bugün için kavram daha çok ikinci anlamda kullanılmaktadır. Fakat kalkınma olgusunun ekonomi dışı alanlarla olan iç içeliği ve kavramla izah edilen geri kalmışlığın ekonomik faktörler dışında da bir takım nedenlere bağlı oluşu; kavramın doğru kullanılmadığını, anlamının genişletilerek kullanılması gerektiğini ortaya koymaktadır. Fakat bu durumda da yakın kavramlarla olan farklılığında problemler yaşanmaktadır. Bilindiği gibi kalkınma kavramı yapısal değişim kavramıyla büyüme kavramına; sanayileşme kavramıyla da modernleşme kavramına yakınlaşmaktadır.79
1947’de Birleşmiş Milletler, kalkınma planlarına dair incelemelerinde hükümetlerin iktisadi kalkınmada nihai amacının tüm nüfusun refah seviyesini yükseltmek olduğunu duyurmuştur. Bu dönemden itibaren iktisadi kalkınma, azgelişmiş ülkelerdeki kişi başına gelir artışıyla neredeyse eş anlamlı hâle gelmiştir.80
Kalkınma kavramı için ‘soğuk savaş’ döneminin sona ermesi bir eşiktir. İki kutuplu dünyanın nihayete ermesi, yönlerini döndükleri kutbun çekiminden kurtulan ülkelerin dikkatlerini aşamalı olarak ulusal iktisadi, beşerî, sosyal ve sosyo-kültürel kalkınma meselelerine yoğunlaştırmıştır.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın81 (UNDP United Nation Development Programme) İnsani Gelişme Ölçütü Raporu’nun yayınlanmaya başlama tarihinin komünist blokun dağılmasından bir yıl önceye 1990’a gelmesi tesadüfi değildir. Belli aralıklarla yayınlanan araştırma “İnsani kalkınma“ kavramını iktisatçılar, politikacılar ve bireyler için dünyada daha da görünür hâle getirmiştir.
Kalkınma/development günümüzde; II. Dünya Savaşı’nın ertesinde ortaya çıkıp gelişmiş olan kalkınma iktisadının ifade ettiği bir ekonomide üretim ve kişi başına gelirin artırılması yanında, beşeri ve sosyo-kültürel yapının da sosyal devlet kavramı çerçevesinde değişmesi ve gelişmesini içerir. Ekonomik refahın, toplum kesimleri ve iller, bölgeler arasında, kısacası mekânda dengeli dağılımının sağlanması, günümüz toplumlarında sosyal devlet anlayışının bir gereği olarak ortaya çıkmaktadır. Bu politika, aynı zamanda ekonomik ve sosyal uyum ile toplumsal istikrarın önemli unsurları arasında yer almaktadır. Günümüzün gelişmiş toplumlarında, genel büyüme oranı ve ortalama gelir düzeyi kalkınmışlığın tek göstergesi olarak görülmemektedir. Artık bu gelirin nasıl bir yapıda, hangi kesimlerin katkısıyla üretildiği ve kesimler arasında ve mekânda nasıl dağıldığı da gelişmişlik göstergeleri arasında zikredilmektedir. Ayrıca, büyümenin ve gelişmenin sürdürülebilirliği bu hususları dikkate alan bir yönetim ve üretim yapısının varlığıyla doğru orantılı görülmektedir. Dengeli dağılımı dikkate almayan yönetim anlayışı ve politikaları, sadece sosyal adaletten uzaklaşmış olmamakta, aynı zamanda istikrarı temin etmekte de zorlanmakta ve sürdürülebilir bir gelişme performansı yakalayamamaktadır.82
Kaynak: Güneydoğu Anadolu Projesi GAP'ın Türkiye ve Ortadoğu Ekonomi Politiğine Etkisi. İhsan TOY, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. 2015. M.Ü. Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü.