Dayton’un Rövanşı Ya da Bosna’da Yeni Bir Abluka Planı: Pelijesac Köprüsü Projesi Neden Önemli?

Makale

Balkan coğrafyası, kimi yakın, kimi kadim maziye dair birçok sorunlar silsilesinin yaşam alanıdır. Hep vurguladığımız üzere bu sorunların tamamı da tarihsel argüman ve tecrübe ile ilintili. İyi bir tarih bilgisi ve kurulacak bağlardan yoksun olan bir zihnin salt modern beynelmilel teoriler ile bu sorunları algılaması mümkün değildir. ...

Balkan coğrafyası, kimi yakın, kimi kadim maziye dair birçok sorunlar silsilesinin yaşam alanıdır. Hep vurguladığımız üzere bu sorunların tamamı da tarihsel argüman ve tecrübe ile ilintili. İyi bir tarih bilgisi ve kurulacak bağlardan yoksun olan bir zihnin salt modern beynelmilel teoriler ile bu sorunları algılaması mümkün değildir. Lakin yine de tarihin bu misyonunu çoğu zaman yok sayan ya da gerçekten de varlığından habersiz akıllar, her gelişmeyi yeni sayarak, çözümlerini modern zaman kuramları ile anlamaya çalışınca oldukça rasyonel ve çözümden öte yeni bir muğlak alanın da müsebbibi oluyorlar. Mükerreren ifade ediyoruz ki Balkanlar/Rumeli uzak ya da yakın bir tarihsel bağdan ari olarak anlaşılması mümkün olmayan bir coğrafyadır. Ki bu manada yakın zamanda yeniden gündeme gelen, daha doğrusu bizde alışıla geldiği üzere gözden kaçan ya da unutulan Pelijesac Köprüsü sorunu yine bu noktanın ihmali ile anlaşılamayacak bir meseledir. Konuya dair bir süre önce kısa bir demeç/değerlendirme vermekle birlikte yine gözden kaçmaması ya da unutulmaması için ayrıntılı bir bilgilendirme yapmayı gerekli görüyoruz.

Hâlâ tartışmalı olmakla birlikte ABD’nin Ohio Eyaleti’nin Dayton şehri yakınlarında sağlanan “zorunlu“ uzlaşma ile imzalanan Dayton Anlaşması (1995) Avrupa’nın göbeğinde ve dünyanın gözü önünde gerçekleşen büyük bir insanlık dramını, soykırımını görece sona erdirmiş bir barış anlaşması idi. Buna göre Bosna kantonlara bölünmüş ve Sırplar I, Bosna Hersek Federasyonu da Q’lik bir alana razı gelmişlerdi. Elbette Anlaşma bu kadar basit bir içeriğe sahip değildi. Buna göre Bosna federasyonu kendi içerisinde on kantona bölünürken her birinin kendi hükümet ve meclislerinin bulunması daha da büyük bir kargaşayı beraberinde getirmişti. Bunun dışında Boşnak, Sırp ve Hırvat üyelerden oluşan devlet başkanlığı sisteminin dönüşümlü iktidarı da bambaşka bir kaosun kurgulanmış hâli gibiydi. Tüm bunların dışında var olan diğer etkenler ile Dayton’u Bosna’ya giydirilmiş bir “deli gömleği“ olarak tanımlayanlar hiç de az değildi. Ve tabi ki asgari siyaset bilgisi olan herkes böyle bir anlaşma ile gelecekte gerçekleşecek yeni krizlerin önünün açıldığını kolayca anlayacaktı. Bugün artık engellenmesi pek de mümkün görülmeyen, zira AB’nin büyük desteğini alan Pelijesac Köprüsü sorunu da bu anlaşmanın devamında gündeme gelen meselelerden biridir.

Pelijesac Köprüsü sorunu, aslında Dayton Anlaşması sonrası sözde barışı kurgulayan egemen güçlerin bölgede yeni bir çatışma ve kaos için oluşturdukları ve bugün hâlen çözülemeyen Bosna Hersek idari düzeninin başka bir noktası. Dayton sonrasında tüm Adriyatik kıyılarının haksız şekilde Hırvatistan’a bırakıldığını ama ülkeyi kuzey ve güney olarak ikiye ayıran Neum şehrinin (21 kilometrelik kıyı şeridi) Bosna Hersek’e bağlı kaldığını, alan uzmanları muhakkak ki hatırlayacaklardır. Bu adaletsiz paylaşıma rağmen Neum şehrinin Bosna için açık denizlere bir çıkış kapısı olması sebebiyle belirli bir süre bahse konu düzen devam etmiş idi. Kaldı ki şehrin Hırvatistan’a bırakılmasına dair yoğun ısrara rağmen Aliya’nın çabaları ile denize tek çıkış noktası olarak Neum’un Bosna’ya bırakılması, Dayton sonrası için yeni bir mücadele alanı olacaktı.

Neum şehrinin nüfusunun önemli kısmı Hırvatlar’dan oluşmakta. Bunun yanında mühim de bir turistik merkezdir. Bu manada bölgeyi tanıyanlar özellikle Neum şehrinin imkânlarına nazaran turizm fiyatlandırmasının Hırvat sınırı içerisine göre çok daha makul olduğunu bilirler. Hâl böyle olunca Neum şehri hem konum hem de bu ticari mahiyet sebebi ile Hırvatistan için Dayton’dan itibaren büyük bir hedef oldu. Kaldı ki 2000 başlarında Neum’u bir şekilde by pass ederek hem şehri etkisiz hâle getirmek hem de Dayton’un rövanşını almak mücadelesi kendini açıkça hissettirdi.

2007 yılında Peljesac Yarımadası üzerinden kuzeyde Komarna, güneyde Brijesta ile bağlanarak Neum’u by-pass eden 2,5 kilometrelik Pelijesac Köprüsü projesi Bosna’nın tüm egemenlik haklarını yol sayarak devreye sokulduğunda konunun artık bir diplomatik krize gebe olacağı aşikâr oldu. Ancak neyse ki o vakitler bu çapta büyük bir proje için gerekli maddi imkân bulunamayınca projeye askıya alınmıştı.

2013 yılında Hırvatistan’ın AB’ye dâhil edilmesi ile bir anda elde ettiği ayrıcalık, konunun AB’nin dev desteği ile (370 milyon avro) yeniden gündeme gelmesini sağladı. 2017 yılında konuya dair tepkisini açıkça ifade eden Bakir İzzetbegoviç, Bosna’nın açık denizlere inme hakkının iade edilmemesi durumunda projenin gerçekleşemeyeceğini belirtmiş lakin bir yıl sonra bu tepkiyi yok sayan Hırvatlar adına Hırvatistan Karayolları Müdürü Josip Skoric ile China Road and Bridge Corporation (CRBD) firması adına Zhang Xiaoyuan köprünün inşasına ilişkin anlaşmayı 2018 yılında imzalamışlardı.

Tüm bunlar olurken konuya dair değerlendirmeler yapan birçok stratejist, olası bir savaş ya da diplomatik kriz durumunda sadece köprünün ayakları vesilesi ile dâhi Bosna’nın açık denize çıkışının engellenebileceğinin farkında. Bizde bu manada en önemli tepkiyi Emekli Oramiral Cihat Yaycı’nın başkanlığında çalışmalarını sürdüren Bahçeşehir Üniversitesi Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi yaptı. Yapılan açıklamada, “Bosna-Hersek’in denize çıkışı böyle bir köprü ile pervasızca engelleniyor. Kim dur diyecek bu hukuk tanımazlığa? Bosna-Hersek sahipsiz mi? Bu köprü ile Türkiye’nin Bosna Hersek’e deniz yoluyla yapacağı yardım kesilmiş olacaktır. Bu şekilde Türkiye’nin Çin’den Adriyatik Denizi’ne kadar süren deniz tezleri de bu köprü ile bozulmaktadır. Ve en önemlisi, eğer inşa edilirse bu köprü daha önce Bosna’da meydana gelene benzer bir katliamda Türkiye’nin Bosna’ya deniz yoluyla ulaşımını engelleyecektir. Miloseviç’in soykırım planı hayata geçirilecek ve Bosna denizden izole edilecek“ ifadeleri ile vurgulan hukuksuzluk oldukça açık ve net bir şekilde görüldü.

Sayın Yaycı’nın da ifade ettiği üzere köprünün inşa edildiği lokasyon başta olmak üzere, biçim ve bir bütün olarak bölgeye tesiri uluslararası hukuk açısından olduğu kadar doğrudan Türkiye Bosna ilişkilerine de tesirli. Ayrıca da üzerine biraz kafa yorulduğunda, oldukça ince düşünülüp planlanmış bir inşanın varlığı aşikâr. Şu anki hâlinde kalsa bile köprünün inşa edilen kısmı Bosna’yı karaya hapsederken dış dünya ile deniz bağını koparmış durumda. Bu Türkiye ile olan deniz bağı için de geçerli. Bu manada köprü bir anlamda Bosna için bir bariyer etkisi de yapacak. Bu durumda ya köprünün biçimsel dizaynının -ki yüksekliği 55 metre civarında olacak gibidir- savaş ya da ticaret gemilerinin geçişine uygun hâle getirilmesi, belki Bosna’nın kullanımına açılması hatta Bosna için yeni bir sınırın teşkil edilmesi düşünülmeli gibi duruyor.

Köprü şu anda Bosna Hersek’de bir iç sorun olarak da kayda değer etki yapmakta. Bosna Hersek’in Sırp Cumhurbaşkanı Milorad Dodik, Peljesac Köprüsü için geçtiğimiz Ocak ayı sonunda Hırvatistan’a nota veren Dışişleri Bakanı Bisera Turkovic’i kınadığını açıkladı yine Şubat ayı başında. Cumhurbaşkanı Dodik, Dışişleri Bakanı Turkovic’i keyfi davranmakla suçlarken kendi ülkesine dair böyle bir hukuk ihlaline karşı takındığı tavır ile Hırvatlar’ın Dodik sayesinde içeriden desteklendiği fikrini de güçlendirdi. Özellikle de Turkoviç’in konuyu şahsileştirdiği açıklaması ise skandal olarak nitelendirilebilir. Bir de buna tartışmanın hemen öncesinde Aralık ayında gerçekleşen skandal Lavrov ziyareti sırasında yaşananlar eklenince konunun boyutu ciddi manada genişliyor.

Projenin tahmini tamamlanma sürecinin de 2022 olduğu düşünülürse bu konunun daha uzunca bir süre tartışılacağı da açık. Kaldı ki Bosna’nın bu şekilde bir ablukaya tabi tutulmasına sessiz kalmak şüphesiz ki kadim bağlar ve Türkiye’nin bölgedeki varlığı açısından kabul edilemez. Bu manada yakın zamanda konuya dair ciddi adımlar atılarak köprünün inşa sürecinin hukuka aykırılığına dair veriler ortaya konacak ve inşaat süreci durdurulacaktır umudundayız. Aksi bir durumda Aliya sonrası süreçte Bosna’nın Miloseviç’in yarım kalmış planının tamamlandığı bir saha olması içten bile olmayacaktır. Hukuki, stratejik ve tarihi verilere bağlı bir hareket planının uygulamaya konmasını kaygı, umut ve merakla bekliyor olacağız.
 
Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2711 ) Etkinlik ( 222 )
Alanlar
Afrika 77 641
Asya 98 1078
Avrupa 22 637
Latin Amerika ve Karayipler 16 67
Kuzey Amerika 9 288
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1381 ) Etkinlik ( 53 )
Alanlar
Balkanlar 24 293
Orta Doğu 23 608
Karadeniz Kafkas 3 296
Akdeniz 3 184
Kimlik Alanları ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1292 ) Etkinlik ( 77 )
Alanlar
İslam Dünyası 58 781
Türk Dünyası 19 511
Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2042 ) Etkinlik ( 82 )
Alanlar
Türkiye 82 2042

Savaşın başlamasından bir yıl geçtikten sonra, Rusya'nın neden galip gelmediği, hem ABD dış politikasında hem de daha geniş anlamda uluslararası güvenlikte en önemli sorulardan biri haline geldi. Cevabın birçok bileşeni var. ;

İnsanoğlunun doğal yaşam ortamı karalardır. Ancak, dünyanın büyük kısmı denizlerle kaplı olup deniz insanoğluna refah, zenginlik ve güç getirecek özelliklere sahiptir. Bu açıdan bakıldığında insan toplulukları, doğal olarak, sosyolojik gelişmelerinin her aşamasında evvela doğal yaşam ortamları olan ...;

Çağımızda, ülkeler arasındaki ilişkilerde konjonktüre bağlı olarak meydana gelen değişimler sonucunda, klasik diplomasi yöntemlerinin yanında yeni kavramlar da ortaya çıkmıştır. Diğer ülke yönetimlerini ve uluslararası örgütleri etkilemek hedefiyle birlikte, yabancı kamuoyunu da etkilemek ihtiyacı d...;

TASAM Staj Programı; katılımcıların akademik çalışma yetkinliği kazanmasına destek olarak kaynaklara ulaşma, bilgi toplama ve iletişim gibi konularda mevcut yetenek ve özelliklerini geliştirmelerini amaçlamaktadır. TASAM’ın mevcut çalışma alanları kapsamında değerlendirilecek stajyerlerin, bu alanla...;

Artık, ulusal ya da uluslararası her seviyede güvenliği geçmişin anlayış ve kurumları ile sağlama imkânı zayıflamaktadır. Hızla gelişmekte olan teknolojilerin neden olacağı ekonomik ve toplumsal dönüşümler, uluslararası düzenin de yeni bir çerçeveye yani devletsiz (sınırların olmadığı post-modern) s...;

Arap yarımadası tektonik hareketlerle Afrika’ya doğru kayarken hiç olmazsa siyasi faylardaki gerilimi azaltacak girişimler önem kazanıyor. Necef Zirveleri işte bunlardan biri.;

Ekonomik, siyasi, askeri ve kültürel güçlerin oluşturduğu bir Dünya Düzeni vardır. Bu düzen ufak değişimler gösterse de kolay kolay değişmez. Büyük güçler siyasi, ekonomik güçlerini koruyabilmek ve hatta geliştirmek amacıyla zaman zaman bazı girişimlerde bulunurlar. ;

ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in Mısır’la başlayan Orta Doğu gezisinde, Mısır ve İsrail arasındaki barışın ve özellikle Abraham konjonktürünün, bölgedeki gelişmelerden olumsuz etkilenmesi endişesi hissedildi. Orta Doğu uzlaşmadan çok çatışmanın olduğu bir bölge. ;

5. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul - Türkiye

Afrika 2063 Ağı İstişare Toplantısı 2

  • 20 Eki 2022 - 20 Eki 2022
  • Çevrimiçi - 14.00

Afrika 2063 Ağı İstişare Toplantısı 1

  • 06 Eki 2022 - 06 Eki 2022
  • Çevrimiçi - 14.00

4. Denizcilik Ve Deniz Güvenliği Forumu 2022

  • 03 Kas 2022 - 03 Kas 2022
  • Ramada Hotel & Suites by Wyndham İstanbul Merter -
  • İstanbul - Türkiye

8. İstanbul Güvenlik Konferansı (2022)

  • 03 Kas 2022 - 04 Kas 2022
  • Ramada Hotel & Suites by Wyndham İstanbul Merter -
  • İstanbul - Türkiye

Dünya Türk Forumu Akil Kişiler Kurulu Toplantısı 5

Dünya Türk Forumu Akil Kişiler Kurulu’nun beşinci toplantısı 25 Mayıs 2023 tarihinde İstanbul’da 6. Dünya Türk Forumu marjında gerçekleştirilecektir.

  • 14 Haz 2023 - 14 Haz 2023
  • İstanbul - Türkiye

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Devlet geleneğimizde yüksek emsalleri bulunan Meritokrasi’nin tarifi; toplumda bireylerin bilgi, bilgelik, beceri, çalışkanlık, analitik düşünce gibi yetenekleri ölçüsünde rol almalarıdır. Meritokrasi din, dil, ırk, yaş, cinsiyet gibi özelliklere bakmaksızın herkese fırsat eşitliği sunar ve başarıyı...

Meritokrasi Devlet geleneğimizde yüksek emsalleri bulunan Meritokrasi’nin tarifi; toplumda bireylerin bilgi, bilgelik, beceri, çalışkanlık, analitik düşünce gibi yetenekleri ölçüsünde rol almalarıdır. Meritokrasi din, dil, ırk, yaş, cinsiyet gibi özelliklere bakmaksızın herkese fırsat eşitliği sunar...