Öz
Somali, Eritre, Cibuti ve Etiyopya’nın yer almış olduğu Afrika kıtasının kuzeydoğusunda yer alan ve Afrika Boynuzu olarak adlandırılan bölge; Avrupa, Afrika, Asya ve Avustralya’yı birbirine bağlayan küresel deniz ticaret yolu olan Kızıldeniz’i kontrol etmesi sebebiyle jeostratejik öneme sahiptir. Bu bölgenin en fazla jeostratejik öneme sahip ülkesi, Hint Okyanusu’nda 3025 km kıyısı bulunan Somali’dir. 1960 yılında bağımsızlığını kazanan Somali; 1991 yılında General Mohamed Siad Barre rejiminin yıkılması ile birlikte iç savaşa sürüklenmiş, tüm devlet kurumlarının çökmesiyle Soğuk Savaş sonrasının ilk “başarısız devlet“ örneğini oluşturmuştur. Birleşmiş Milletler, Somali’deki durumu kontrol altına almak amacıyla insani müdahale kararı almış ve Birleşmiş Milletler Somali Operasyonunu başlatmıştır. Uluslararası toplumun yeni bir inisiyatif almasıyla, 2017-2020 döneminde Somali’ye yönelik taahhütleri ve Somali yönetiminden beklentilerini içeren “Yeni Ortaklık Antlaşması“ 11 Mayıs 2017 tarihinde Londra’da düzenlenen yüksek düzeyli Somali Konferansı’nda kabul edilmiştir. Konferansta kabul edilen Güvenlik Paktı, Somali’de ulusal güvenliğin sağlanması açısından uluslararası katılımcıların güvenlik reformlarına sağlayacağı finansal ve danışmanlık desteklerinin içeren yapıları kapsamaktadır. Güvenliğe Kapsamlı Yaklaşım (Comprehensive Approach to Security-CAS) olarak adlandırılan bu süreç (strand) şemsiyesi altında belirlenen kilometre taşları (milestones) ile 2027 yılına kadar Somali’de sürdürülebilir bir barış ve istikrarın tesisi için bir mekanizma oluşturulmuştur. Güvenliğe Kapsamlı Yaklaşım kapsamında Somali Silahlı Kuvvetlerinin yapılandırılması ABD, AB, Birleşik Krallık, Türkiye ve Somali makamlarının katılımıyla gerçekleştirilmektedir.
Günümüzde Somali’ye katkı yapan uluslararası toplumun aktörleri arasında; ülkemizin artan etkisi ile birlikte Afrika Birliği Somali Misyonu (AMISOM), Avrupa Birliği Somali Eğitim Misyonu (EUTM-S), ABD Afrika K.lığı Somali Hücresi (AFRICOM-Somalia), Birleşmiş Milletler Somali Yardım Misyonu (UNSOM), Birleşmiş Milletler Somali Destek Ofisi (UNSOS), Avrupa Birliği Kapasite Geliştirme Misyonu (EUCAP-S), İngiliz Kuvvetleri Komutanlığı bulunmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Afrika Boynuzu, Somali, Güvenlik, Başarısız Devlet, İç Savaş.
1. Giriş
Somali, Eritre, Cibuti ve Etiyopya’nın yer almış olduğu Afrika kıtasının kuzeydoğusunda yer alan ve Afrika Boynuzu olarak adlandırılan bölge; Avrupa, Afrika, Ortadoğu ve Asya’yı birbirine bağlayan küresel deniz ticaret yolu Kızıldeniz, Bab’ül Mendep Boğazı ve Aden Körfezi üzerinde olan bölge jeostratejik öneme sahiptir. Terörizm ve korsanlık başta olmak üzere; göç, insan kaçakçılığı, sınır anlaşmazlıkları gibi konular Afrika Boynuzu bölgesini ciddi anlamda etkilemektedir. Bölgede ortaya çıkan tehdit ve risklerin; dünya enerji piyasasına olumsuz yansımasının, küresel ekonomiye ve istikrara zarar vermesinin önlenmesi gerekmektedir. Son yıllarda uluslararası toplumun Somali karasularında korsanlığa karşı aldığı önlemler; El-Şebab terör örgütüne yönelik Somali Silahlı Kuvvetlerinin yeniden yapılandırılması ve Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA) başta olmak üzere ABD hava desteği ile yapılan operasyonlar; Cibuti’de ABD, Fransa, İtalya, Japonya ve Ağustos 2017’de açılan Çin askeri üslerinin bulunması, bölgenin önemini gözler önüne sermektedir.1 Ayrıca Bab’ül Mendep Boğazı’nın bir yakasında yer alan Yemen’de günümüzde yaşanan güç mücadelesi de bölgenin istikrarını olumsuz etkilemektedir.
Bu çalışmanın amacı; Afrika Boynuzu bölgesinin jeopolitik ve jeostrateji köneminden kaynaklan güç mücadelesini Somali üzerinden incelemek, bölgesel istikrarın sağlanmasında küresel ve bölgesel aktörlerin rol almasının etkileri ile Türkiye’nin Afrika açılımının en kapsamlı uygulandığı ülke olan Somali’de yapılan faaliyet ve yardımların önemini ortaya koymaktır. Çalışmanın önemi; Afrika Boynuzu bölgesinin enerji geçiş koridorlarını kontrol etmesi, petrol kaynaklarına sahip Yemen’e yakınlığı sebebiyle keşfedilmemiş enerji kaynaklarına sahip olma potansiyelinin bulunması, Hint Okyanusu’nda uzun sahil şeridinin olması sebebiyle küresel ve bölgesel aktörlerin bu bölgeye olan ilgilerini anlamak adına önem arz etmektedir. Çalışmanın teorik çerçevesini; uluslararası sistemin anlaşılması ve yorumlanması açısından önemli açılımlar sağlayan Buzan’ın Bölgesel Güvenlik Kompleksi Teorisi (Regional Security Complex Theory) oluşturmaktadır. Bu teori kapsamında Afrika Boynuzu bölgesi ve Somali incelendiğinde; Somali’den kaynaklanan istikrarsızlığın tüm bölgeyi olumsuz olarak etkilediği, reel tehditlerin coğrafi olarak yakın bölgelerde daha etkin olduğu, güvenlikte karşılıklı bağımlılığın bölgesel ölçekte arttığı sonucuna ulaşılabilir. Çalışmanın hipotezini; Somali’de uygulanmaya çalışılan “Güvenliğe Kapsamlı Yaklaşım (Comprehensive Approach to Security-CAS)“ sürecinin bölgesel güvenliğe de katkı sağladığı ve Türkiye’nin rolünün bu süreçte artarak devam edeceği düşüncesi oluşturmaktadır. Çalışmada, bağımsız değişkenler olan küresel ve bölgesel aktörler ile Türkiye’nin Güvenliğe Kapsamlı Yaklaşım kapsamında yürüttükleri misyonların bağımlı değişken Somali üzerindeki etkileri incelenmiş; mevcut kaynak ve yorumlar ışığında kavramsal, kuramsal ve tarihsel bir çerçeve oluşturmak maksadıyla nitel araştırma yöntemlerinden içerik ve söylem analizi kullanılmıştır.
Somali, Eritre, Cibuti ve Etiyopya’nın yer almış olduğu Afrika kıtasının kuzeydoğusunda yer alan ve Afrika Boynuzu olarak adlandırılan bölge; Avrupa, Afrika, Asya ve Avustralya’yı birbirine bağlayan küresel deniz ticaret yolu olan Kızıldeniz’i kontrol etmesi sebebiyle jeostratejik öneme sahiptir. Bu bölgenin en fazla jeostratejik öneme sahip ülkesi, Hint Okyanusu’nda 3025 km kıyısı bulunan Somali’dir. 1960 yılında bağımsızlığını kazanan Somali; 1991 yılında General Mohamed Siad Barre rejiminin yıkılması ile birlikte iç savaşa sürüklenmiş, tüm devlet kurumlarının çökmesiyle Soğuk Savaş sonrasının ilk “başarısız devlet“ örneğini oluşturmuştur. Birleşmiş Milletler, Somali’deki durumu kontrol altına almak amacıyla insani müdahale kararı almış ve Birleşmiş Milletler Somali Operasyonunu başlatmıştır. Uluslararası toplumun yeni bir inisiyatif almasıyla, 2017-2020 döneminde Somali’ye yönelik taahhütleri ve Somali yönetiminden beklentilerini içeren “Yeni Ortaklık Antlaşması“ 11 Mayıs 2017 tarihinde Londra’da düzenlenen yüksek düzeyli Somali Konferansı’nda kabul edilmiştir. Konferansta kabul edilen Güvenlik Paktı, Somali’de ulusal güvenliğin sağlanması açısından uluslararası katılımcıların güvenlik reformlarına sağlayacağı finansal ve danışmanlık desteklerinin içeren yapıları kapsamaktadır. Güvenliğe Kapsamlı Yaklaşım (Comprehensive Approach to Security-CAS) olarak adlandırılan bu süreç (strand) şemsiyesi altında belirlenen kilometre taşları (milestones) ile 2027 yılına kadar Somali’de sürdürülebilir bir barış ve istikrarın tesisi için bir mekanizma oluşturulmuştur. Güvenliğe Kapsamlı Yaklaşım kapsamında Somali Silahlı Kuvvetlerinin yapılandırılması ABD, AB, Birleşik Krallık, Türkiye ve Somali makamlarının katılımıyla gerçekleştirilmektedir.
Günümüzde Somali’ye katkı yapan uluslararası toplumun aktörleri arasında; ülkemizin artan etkisi ile birlikte Afrika Birliği Somali Misyonu (AMISOM), Avrupa Birliği Somali Eğitim Misyonu (EUTM-S), ABD Afrika K.lığı Somali Hücresi (AFRICOM-Somalia), Birleşmiş Milletler Somali Yardım Misyonu (UNSOM), Birleşmiş Milletler Somali Destek Ofisi (UNSOS), Avrupa Birliği Kapasite Geliştirme Misyonu (EUCAP-S), İngiliz Kuvvetleri Komutanlığı bulunmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Afrika Boynuzu, Somali, Güvenlik, Başarısız Devlet, İç Savaş.
1. Giriş
Somali, Eritre, Cibuti ve Etiyopya’nın yer almış olduğu Afrika kıtasının kuzeydoğusunda yer alan ve Afrika Boynuzu olarak adlandırılan bölge; Avrupa, Afrika, Ortadoğu ve Asya’yı birbirine bağlayan küresel deniz ticaret yolu Kızıldeniz, Bab’ül Mendep Boğazı ve Aden Körfezi üzerinde olan bölge jeostratejik öneme sahiptir. Terörizm ve korsanlık başta olmak üzere; göç, insan kaçakçılığı, sınır anlaşmazlıkları gibi konular Afrika Boynuzu bölgesini ciddi anlamda etkilemektedir. Bölgede ortaya çıkan tehdit ve risklerin; dünya enerji piyasasına olumsuz yansımasının, küresel ekonomiye ve istikrara zarar vermesinin önlenmesi gerekmektedir. Son yıllarda uluslararası toplumun Somali karasularında korsanlığa karşı aldığı önlemler; El-Şebab terör örgütüne yönelik Somali Silahlı Kuvvetlerinin yeniden yapılandırılması ve Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA) başta olmak üzere ABD hava desteği ile yapılan operasyonlar; Cibuti’de ABD, Fransa, İtalya, Japonya ve Ağustos 2017’de açılan Çin askeri üslerinin bulunması, bölgenin önemini gözler önüne sermektedir.1 Ayrıca Bab’ül Mendep Boğazı’nın bir yakasında yer alan Yemen’de günümüzde yaşanan güç mücadelesi de bölgenin istikrarını olumsuz etkilemektedir.
Bu çalışmanın amacı; Afrika Boynuzu bölgesinin jeopolitik ve jeostrateji köneminden kaynaklan güç mücadelesini Somali üzerinden incelemek, bölgesel istikrarın sağlanmasında küresel ve bölgesel aktörlerin rol almasının etkileri ile Türkiye’nin Afrika açılımının en kapsamlı uygulandığı ülke olan Somali’de yapılan faaliyet ve yardımların önemini ortaya koymaktır. Çalışmanın önemi; Afrika Boynuzu bölgesinin enerji geçiş koridorlarını kontrol etmesi, petrol kaynaklarına sahip Yemen’e yakınlığı sebebiyle keşfedilmemiş enerji kaynaklarına sahip olma potansiyelinin bulunması, Hint Okyanusu’nda uzun sahil şeridinin olması sebebiyle küresel ve bölgesel aktörlerin bu bölgeye olan ilgilerini anlamak adına önem arz etmektedir. Çalışmanın teorik çerçevesini; uluslararası sistemin anlaşılması ve yorumlanması açısından önemli açılımlar sağlayan Buzan’ın Bölgesel Güvenlik Kompleksi Teorisi (Regional Security Complex Theory) oluşturmaktadır. Bu teori kapsamında Afrika Boynuzu bölgesi ve Somali incelendiğinde; Somali’den kaynaklanan istikrarsızlığın tüm bölgeyi olumsuz olarak etkilediği, reel tehditlerin coğrafi olarak yakın bölgelerde daha etkin olduğu, güvenlikte karşılıklı bağımlılığın bölgesel ölçekte arttığı sonucuna ulaşılabilir. Çalışmanın hipotezini; Somali’de uygulanmaya çalışılan “Güvenliğe Kapsamlı Yaklaşım (Comprehensive Approach to Security-CAS)“ sürecinin bölgesel güvenliğe de katkı sağladığı ve Türkiye’nin rolünün bu süreçte artarak devam edeceği düşüncesi oluşturmaktadır. Çalışmada, bağımsız değişkenler olan küresel ve bölgesel aktörler ile Türkiye’nin Güvenliğe Kapsamlı Yaklaşım kapsamında yürüttükleri misyonların bağımlı değişken Somali üzerindeki etkileri incelenmiş; mevcut kaynak ve yorumlar ışığında kavramsal, kuramsal ve tarihsel bir çerçeve oluşturmak maksadıyla nitel araştırma yöntemlerinden içerik ve söylem analizi kullanılmıştır.