Seçimler Ve Dış Politika

Yorum

22 Temmuz seçim sürecini karasız bir seçmen olarak izleyen bir uluslararası ilişkiler öğretim üyesi olarak bazı gözlemlerimi aktarmak istiyorum. ...

22 Temmuz seçim sürecini karasız bir seçmen olarak izleyen bir uluslararası ilişkiler öğretim üyesi olarak bazı gözlemlerimi aktarmak istiyorum. Soğuk Savaş’ın bitimiyle küresel ölçekte içerisi/dışarısı yada iç politika/dış politika ayrımının ortadan kalktığı sadece bu alanla bilimsel bağlamda uğraşanların değil, ilgili konuları dikkatle takip eden herkesin farkettiği bir olgu. Sade bir dille dış politika içerideki aktörlerin ve uluslararası sitemin değişen oranlarda etkisiyle belirlenir hale geldi. Türkiye bu değişimin dışında kalmadı ve dış politika yapım sürecinde daha önce görülmeyen şekilde kimlik, kültür ve aidiyet gibi unsurların etkili olduğunu görmeye başladık. Sivil toplum, siyasi partiler, gruplar, toplumsal oluşumlar dış politikanın belirlenmesi sürecinde tercihlerini ifade etmeye, ulusal çıkar ve dış politika tercihlerinin belirlenmesinde sürece dahil olmaya başladılar.
Bu durumun en net görülebildiği örnek TBMM nin halkın ekser çoğunluğunun tercihini yansıtarak 1 Mart tezkeresi ile Irak politikasının belirlenmesinde iradesini ortaya koymasıdır. Dış politika yapım sürecine yeni aktörlerin dahil olmasını ve sürecin daha çoğulcu bir ortamda oluşmasını olumlu bir gelişme olarak görüyorum. Bu bağlamda bürokratik-otoriter dış politika yapım geleneğinden daha demokratik süreçlere geçiş bir diğer anlamlı durumdur. Ek olarak TBMM nin tezkere kararı son yılların en demokratik dış politika kararı olmuş, sonuçta hem etik, hem de stratejik olarak doğru sonucu üretmiştir. Bu kararın yanında olduğumu tezkere tartışmalarının yapıldığı dönem yazılarımda ifade ettim.
Seçimlerle siyasal aktörler dış politika oluşum sürecinin değişen ortamına ne kadar adapte olabildiklerini ve olgunluklarını gösterebilmeleri açısından önemli bir şans yakalamışlardır. Irak savaşı, nükleer sorunlu Seçimlere İran, Karadenizin yeni statüsü, AB süreci, Kıbrıs, Ortadoğu’nun yeniden yapılandırılması gibi sayıları artırılabilecek çok sayıda dış politika gündemi ile giren siyasi partilerin ve bağımsız adayların bu konularda görüşlerini ve muhtemel politikalarını anlatmaları beklenmektedir. Ancak bu beklentimin karşılandığını henüz söyleyemiyorum. Beklentinin karşılanması bir yana aslında beni rahatsız eden bir dizi durumu –bir kısmını yer darlığı dolayısıyla eleyerek –sizinle paylaşmak istiyorum.
Birinci Durum:
Siyasi partilerin dış politikayı tamamen değiştirecekleri ve 23 Temmuz’da beyaz sayfa açılacağı yönünde geliştirdikleri söylem. Bu durum ülke ciddiyeti ile örtüşmeyen, dış politika karar alma sürecini ve süreklilikleri algılayamayan bir zihniyete işaret etmektedir. Genel itibarıyla siyasi partilerin dayandıkları dış politika gelenekleri, bilgi ve tecrübe birikimleri ve entellektüel çabaları olmadığı için böylesine yüzeysel ve ciddiyetten uzak tespitleri yapar duruma düştüklerini düşünüyorum.
İkinci Durum:
Dış politikayı bir rant aracı ve oy toplama potansiyel imkanı olarak gören rahatsızlık verici popüler tutum. Kuzey Irak, Kerkük, Avrupa Birliği vs. hepsi sadece oy kazanmak için kullanılabilecek rant araçlarıdır bu durumda. Uzmanlık ve hasasiyet isteyen konular hoyratça gündeme getiriliyor, akla ziyan bağlamlar oluşturularak, bazen tamamen kurgu bazen de sınırlı bir gerçeklik üzerinde ajitasyon, abartma ve kışkırtma ile oy toplama aracı olarak kullanılıyorlar. Bu metotla çalışan siyasetçileri maalesef bu seçim sürecinde hemen her partide görebiliyoruz. İlginç olan hariciyeden siyasete geçen bazı isimler nerdeyse nefes almadan doğruluğunu nasıl test edebileceğimizi bilemediğimiz bir ton bilgiyi ortaya dökmekte, kendi ifadesiyle radikal demokrat bir arkadaşımı bile rahatsız eder bir şekilde diplomatlarımızdan alışık olmadığımız tavırlar sergilemektedirler. Hudson tartışmasında gözlenen bir boyutu ise partizan tavrın aman ülkeye yardım etmeyin iktidar partisi destek görür diye nasıl yorumlayacağımı bilemediğim bir durumu da ortaya çıkardığıdır.
Üçüncü Durum
Neredeyde tüm parti programını ve seçim sürecini dış politika üzerinden oluşturan durum. Bu durumu oluşturan siyasal aktörler Türkiye’nin iç ve dış politikasını bir Siyonist-Amerikan kurgusunun ürünü olduğunu söylemekte, tüm çabalarını AB yandaşlığı yada karşıtlığına indirgemektedirler. ulusal televizyon ekranlarına da taşınan akla ziyan senaryolar, komplo teorileri havada uçuşmakta, ruh sağlığı konusunda ilk üç cümlesinden sonra şüpheye düştüğünüz insanlar kerameti kendinden menkul bir tarzda bizi bilgilendirmektedirler!
Dördüncü Durum
Dış poltiikayı bir kavga, çatışma alanı haline getiren durum. Gerek dış politikanın ne kadar iyi gittiği, gerekse nasıl hatalar yapıldığı üzerinden birbirlerini alt etmeye, dövmeye çalışan aktörler bu durumu oluşturmaktadır. Aslında bir seçim süreci içinde normal sayılabilecek bir durum nasıl böyle kavga ve çatışma ortamına dönüşüyor, dış politikanın gelecekteki önemli ve belirleyici aktörleri ülkenin geleceği ile ilgili önemli konularda nasıl sorumsuzca kavga edebiliyorlar diye şaşkınlık içinde izliyorum. Bir komşumuza müdahale ağızlara sakız olmuş bir şekilde sürekli seslendiriliyor. Stratejik bağlam, böyle bir müdahalenin gizliliği gerekliği benzeri sayısız konu gözardı ediliyor. Acaba sadece ben mi böyle algılıyorum diye yaptığım okuldaki arkadaşlar, mahalledeki kahve ve küçük markette yaptığım sınırlı alan araştırması! (bilimsel değer taşımıyor ve açıkca söyleyeyim büyük pastaya rağmen kamuoyu araştırma işine girme niyetim yok) aynı hayretin bir çok insanda olduğunu gösteriyor. Bu kavganın aktörlerinin sorumsuzlukları dışişleri ve ordu gibi hayati kurumları bu oyunun içine çekme çabaları ile katlanmaktadır.
Sonuç
Seçim süreci henüz sonuçlanmış değil. Ancak izlediğim kadarıyla genel olarak seçimler ve dış politika konusu sorunlu geçiyor. Seçmenler olarak partilerin dış politika vizyonları ve önemli sorunları çözüm yolları ile ilgili bilgi sahibi olamıyoruz. Aksine yukarıda sınırlayarak yazdığım dört durumun ortasında buluyoruz kendimizi. Zamanın ruhu dış politikanın değişien bağlamını anlamak, ülke, bölge ve uluslararası dinamikleri gözönüne alarak sorumlu bir şekilde dış politika vizyonu geliştirmek ve anlatmayı gerektiriyor. Zamanın ruhu ile uyum içinde olmamanın kaçınılmaz sonucu zamanın dışına taşmaktır. Türk seçmeni kendisine yakışmayanı cesurca beklemeye almakta yada sürecin dışına itmektedir. Bu dört durumun oluşturduğu karmaşa 21. Yüzyıl Türkiyesi ile örtüşmeyen bir durum. Benden uyarması...
Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2716 ) Etkinlik ( 222 )
Alanlar
Afrika 77 641
Asya 98 1082
Avrupa 22 638
Latin Amerika ve Karayipler 16 67
Kuzey Amerika 9 288
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1381 ) Etkinlik ( 53 )
Alanlar
Balkanlar 24 293
Orta Doğu 23 608
Karadeniz Kafkas 3 296
Akdeniz 3 184
Kimlik Alanları ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1292 ) Etkinlik ( 77 )
Alanlar
İslam Dünyası 58 781
Türk Dünyası 19 511
Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2043 ) Etkinlik ( 82 )
Alanlar
Türkiye 82 2043

Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nin küresel hegemonyasını koruma refleksiyle hayata geçirdiği yeni Soğuk Savaş için “Önleyici Soğuk Savaş” tanımını yaptığım ve ABD’yi bu stratejiye iten gelişmeleri aktardığım kitabı 30 Aralık 2022’de Scala Yayıncılık vasıtasıyla yayımladık. ;

Kırgızistan ve Türkiye eski tarihlerden itibaren kültürel bir bağla bağlanmıştır. Türkiye - Kırgızistan arasındaki dinamik ilişkiler sadece ülkelerin arasında değil, halkların arasında da bulunmaktadır. Bu durum ekonomik, sosyal, uluslararası ve özellikle ise askerî alanda işbirliği yapmak isteğinde...;

Son yıllarda Çin, ekonomik ve askeri gücüyle dünya sahnesinde giderek daha iddialı hale geldi. Çin, kendisini küresel meseleleri şekillendirmede daha büyük bir rolü hak eden yükselen bir güç olarak görüyor. Aynı zamanda Çin, ABD ve diğer Batılı güçlerin etkisine karşı temkinli davranıyor ve uluslara...;

Göç, bireylerin toplu veya bireysel olarak siyasi ve ekonomik sıkıntılar sebebiyle bulundukları ülkeden zorunlu veya gönüllü bir şekilde ayrılmaları durumudur. Göçmenler iltica ettikleri ülkelerde ekonomik, siyasi, toplumsal ve kültürel değişiklikler yaratmaktadır. Bu değişiklikler göçmenlerin bir t...;

Çin başkanı Xi Jinping’in 22 Mart’ta Moskova’ya yaptığı 3 günlük ziyaret, Batıya karşı bir başkaldırı ve Putin’e büyük bir destek olarak algılandı. Çin uluslararası siyaset sahnesinden dışlanan Rusya’dan ne bekliyor? Beklediğini alınca ne yapar?;

Öncelikle iki hususa değineceğim. İlki; “Türklerin denizci olmadığı” ifadesine ilişkindir, bunun Türkleri aşağılayıcı bir ifade olduğunu ve tarihi bilmemekten kaynaklandığını belirtmek isterim. Diğeri ise Mavi Vatan’ın haritasını nasıl çizdiğime ilişkindir. ;

İran coğrafyası uzun yıllardır insanlığın yerleştiği bir bölge olmaktadır. Konum itibariyle Anadolu, Mezopotamya, Kafkasya ve Orta Asya gibi kadim bölgelerin kesişim noktasıdır. Persler ilk olarak Asur kaynaklarında yer almaktaydılar. Yapılan incelemeler ve çalışmalar sonucunda varılan kanıya göre İ...;

Savaşın başlamasından bir yıl geçtikten sonra, Rusya'nın neden galip gelmediği, hem ABD dış politikasında hem de daha geniş anlamda uluslararası güvenlikte en önemli sorulardan biri haline geldi. Cevabın birçok bileşeni var. ;

5. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul - Türkiye

2. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul - Türkiye

7. Türkiye - Körfez Savunma ve Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul - Türkiye

6. Türkiye - Afrika Savunma Güvenlik ve Uzay Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul - Türkiye

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “MYANMAR; Büyük Oyunun Doğu Sahnesi” isimli stratejik raporu yayımladı

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Gündem 2063, Afrika'yı geleceğin küresel güç merkezine dönüştürecek yol haritası ve eylem planıdır. Kıtanın elli yıllık süreci kapsayan hedeflerine ulaşma niyetinin somut göstergesidir.