Savaşın savunma ve güvenlik kavramları eksenindeki dönüşümüyle birlikte silahlı mücadelenin çevresi, aktörleri ve yönteminde de önemli değişiklikler meydana gelmiş ve savaş karmaşık bir mücadele halini almıştır. Eleştirilere rağmen günümüz savaşlarının karmaşıklığını en iyi şekliyle ifade eden “Dördüncü Nesil Savaş Teorisi“ de savaşın düzensizliğine işaret etmektedir. Düzensiz savaş konvansiyonel olmayan silahlı mücadeleleri dava bakımından haklılık-haksızlık, aktörler bakımından devlet-devlet dışılık ve yöntemsellik bakımından da ayaklanma-terörizm ve ayaklanma-terörle mücadele şeklinde ele almaktadır. Bir disiplin olarak adlandırılmasa da “Düzensiz Savaş“ kavramı ele aldığı konuların sorunsallarını çalışma ve tanılama olanakları sağlamaktadır.
Anahtar Kelimeler: Düzensiz Savaş, Güvenlik, Dördüncü Nesil Savaş Teorisi, Ayaklanma ve Terörizm, Terörizmle Mücadele.
Düzensiz Savaş Nedir?
Savaşın çatışmaya bağlı her duruma bir çözüm getirmesi beklenir, ancak savaş çatışmaya nihai bir çözüm getirme yeteneğine sahip değildir; zira savaşla birlikte güvenlik durumu hem daha kötüleşebilmekte hem de şiddetle içiçe girmiş siyasi, ekonomik ve sosyal tartışmalar düzensizliğin kapsamını genişletmektedir. Bu çalışmada Suriye iç savaşındaki analizlerden de istifade edilerek “düzensiz savaş“ kavramı ve düzensiz savaşın alt kavramları olan “ayaklanma ve terörizm“ ile “ayaklanma ve terörizmle mücadele“ incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Düzensiz Savaş, Güvenlik, Dördüncü Nesil Savaş Teorisi, Ayaklanma ve Terörizm, Terörizmle Mücadele.
Düzensiz Savaş Nedir?
Dünyadaki en etkili konvansiyonel ve konvansiyonel olmayan askeri faaliyetleri yapabilme yeteneğine sahip ABD’nin Savunma Bakanlığı Düzensiz Savaşı devlet ve devlet-dışı aktörler arasındaki hedef kitle üzerinde meşruiyet ve etki yaratmak için şiddete dayalı bir mücadele olarak tanımlamaktadır.1 Düzensiz savaşta hasmın gücünü, etkisini ve arzusunu kırmak için dolaylı ve asimetrik bir yaklaşım dâhilinde askeri ve diğer yeteneklerin de kullanılabileceği ifade edilmektedir. Tanımdan da açıkça anlaşıldığı gibi hedef toplum üzerinde hem devlet (otorite) hem de devlet-dışı aktör (meydan okuyan-sınayan) bir meşruiyet mücadelesi vermektedir. Bu noktada akla düzensiz savaşın sadece halk odaklı bir mücadele olup olmadığı sorusu gelmektedir. ABD Savunma Bakanlığı’nın önermesi düzensiz savaş sadece ayaklanma ile sınırlı olmuş olsaydı doğru olarak kabul edilebilirdi. Ancak, düzensiz savaş sadece ayaklanmayı işaret etmez, terörizm ve organize suçlar da düzensiz savaş kavramı içinde değerlendirilmektedir. Terörizm daha çok düşman merkezli olsa da organize suçlar ile birlikte tıpkı ayaklanma gibi sosyal bir olgudur. Terörizm de bir meşruiyet arayışı güder, ancak organize suçlarda ise böylesine bir hedef görülmez. Organize suçlar bir tarafta tutulursa, düzensiz savaşlar genel olarak ayaklanma, terörizm ve bunlarla mücadeleyi konu eder.2 Öyle ise düzensiz savaşın kapsamı ayaklanma, ayaklanma ile mücadele, terörizm, terörizmle mücadele konularıyla çeşitlendirip yine bu konularla sınırlandırılabilir. Düzensiz savaş güçlü otorite ile zayıf muhalefet arasında şiddetin asimetrik yöntemlerle kullanıldığı bir çatışmadır.
Düzensiz savaş aynı zamanda asimetrik askeri yeteneklerin doğrudan ve dolaylı uygulamalarını içermektedir. Devlet-dışı silahlı aktörlerin (genellikle zayıf tarafı temsil eder) perspektifinden bakıldığında doğrudan şiddet uygulamaları otoritenin operasyonel ve idari üstünlüğünü zayıflatmak ve yıpratmayı hedeflediği görülür. Zayıf olanın asimetrik yöntemleri şiddetin uzun zaman yayma stratejisiyle güçlü üzerinde bir etki yaratabilir. O halde, zayıf tarafın kapasitesini hem yöntemsel yaratıcılığa hem de sürdürülebilir uygulamaya dayandırması gerekir. Diğer taraftan, otorite güçleri (genellikle güçlü taraf) doğrudan uygulamalar konusunda devlet-dışı aktörlerden farklılık gösterirler. Devlet veya otorite güçleri kendilerine meydan okuyan devlet-dışı aktörleri tecrit etmek veya dinamik operasyonel yeteneklerle yenmeyi hedeflerler. Her iki tarafın da başvurduğu doğrudan uygulamalar yıpratıcı ve temposunu muhafaza etme konusunda problemlidir. Aynı zamanda, uzun süren detaylı uygulamalar tarafların şiddet içeren faaliyetlerinin meşruiyetine gölge düşürmekle birlikte, tarafların şiddeti kullanmak için yeni stratejiler geliştirmelerini zorunlu hale getirir.
Şiddet yöntemlerindeki düzensizlik ise çatışmaya yeni stratejiler ithal edildiğinde artış gösterir. Doğrudan uygulamalar, işlevsel usulüne zarar vererek ve düşmanı toplumdan uzak tutarak hasım tarafın yapısal bütünlüğünü bozar. Doğrudan uygulamalar genellikle taktik ve operatif kısa süreli faaliyetlerdir ve nihai hedefe ulaşmak için başlı başına yeterli değildir.
Düzensiz savaşlarda, çatışan taraflar direk şiddet uygulamaları esnasında meşruiyet eleştirisine maruz kalırlar. Dolaylı uygulamalar zayıf ve güçlü tarafın her ikisinin de çatışma ortamını şekillendirmek için mücadele araçları olarak görülür. Her iki taraf da zaferin yalnızca doğrudan uygulamalarla elde edilemeyeceğini bilir ve her ikisi de sosyal dinamiklere yatırım yapar. Sosyal dinamikler etnik siyaset, sosyal ağlar, inanç etkileri ve kültürel örfler üzerinden gelişir. Sosyal acılara ve ihtiyaçlara dokunmak çok sayıda düşmanı etkisiz hale getirmekte daha etkilidir. Çatışmayı kazanmak için sosyal hassasiyetleri ve farklılıkları göz önünde bulundurarak yerel ortaklıklar yaratmak hayati öneme sahiptir. Dolayısıyla, kamusal alana bilgi üstünlüğüyle nüfuz etmek çatışmayı lehte çözümlemek için vazgeçilmez önceliklerdendir. İyi organize edilmiş bilgi operasyonuyla sivrisineği öldürmektense bataklığı kurutabilecektir.