Corona, Stagflasyon ve Slumpflasyon

Makale

Corona önce bağışıklığı en düşük olanı vuruyor. Salgına karşı alınan önlemlerin zamanlaması, hızı ve uygulama süresi önemli. Ama karantinanın gün sayısı dâhil olmak üzere, birçok konuda, dünyada bir uzlaşma olduğunu söylemek zor. Güney Kore hariç her ülke kervanı biraz yolda düzmeye çabalıyor gibi. Fiziksel ve toplumsal teması azaltma belki tek kabul gören korunma yöntemi. ...

Corona önce bağışıklığı en düşük olanı vuruyor. Salgına karşı alınan önlemlerin zamanlaması, hızı ve uygulama süresi önemli. Ama karantinanın gün sayısı dâhil olmak üzere, birçok konuda, dünyada bir uzlaşma olduğunu söylemek zor. Güney Kore hariç her ülke kervanı biraz yolda düzmeye çabalıyor gibi. Fiziksel ve toplumsal teması azaltma belki tek kabul gören korunma yöntemi. Ama o konuda da toplumsal temas alışkanlıkları, kadercilik ile akılcılık arasında gidip gelen alışılmış davranış biçimleri, kurallara uyma konusunda gösterilen özen farkı ve ülkenin salgın bastırdığı anda sahip olduğu sağlık alt yapısı ile içinde bulunduğu ekonomik, sosyal ve siyasi durum önemli.


Ekonomi Her Yerde Kötü

Tüm dünyada yeni bir durgunluk (stagflasyon) döneminin ayak izleri zaten virüsten çok önce hissedilmeye başlamıştı. Küresel yavaşlama kaçınılmaz olunca, üretim, büyüme düşüşü, daralma ve işsizlikten de kaçmanın yolu yok. Zaten, hemen her yerde, gıda, temel mal ve sağlık hizmetleri dışında diğer sektörler faaliyetlerini kısmen veya tamamen durdurmuş bulunuyor. Üretimin yeniden başlaması ise ancak talep canlanırsa bir anlam ifade edecek. Aksi takdirde talep yetersizliği, fiyatları deflasyonist ülkelerde daha da aşağı çekmekten başka bir işe yaramayacak. Ne de olsa tüketici güveni her yerde bir hayli zayıfladı.

Dünya 1929 Buhranı’nı Keynes’in ekonomiye kamu müdahalesi önerisi ile tam on yılda çıkmıştı. Zaten o zaman öğrenilen yöntemler şimdi hemen uygulanmaya başladı. 1934-1939 arasında ABD ve İngiltere’de kamu otoritelerinin uyguladığı malî ve parasal genişleme, verilen destekler, vergi borcu ertelemeleri, tahvil satın alma yolu ile ekonomiye likidite sağlamak yanı sıra gıda ve ilaç yardımı gibi ayni yöntemler, şimdi de merkez bankaları, maliye otoriteleri ve yerel yönetimler tarafından seferber edilmiş durumda. Bugün 1929’dan daha şanslı bir dünya var. Evet, insanlar daha hareketli, sınırlar daha açık olduğu için Corona gibi salgınlar ve ekonomik krizler, eskisinden daha kolay yayılmakta. Ama şimdi iletişim ile bilgi hızla yayılmakta, durum tespiti, korunma yöntemi, teşhis ve tedavi paylaşımı açısından işbirliği daha kolay.

Büyük Buhran ve sonrasında olmayan IMF ve Dünya Bankası gibi iki uluslararası kurum ve kurumsallaşmış G7, G8, G20 gibi işbirliği kuruluşları şimdi önemli fark. Dikkat edin Mart ayından bu yana, sanal da olsa kolları sıvadılar. Özellikle salgın ve ekonomik yükü altında en fazla ezilen 25 ülkeye hemen “olağan üstü zaman“ kredileri tahsis edip, borç taksit ve faiz ödemelerini erteleme sözü verdiler. Yüz başvuruyu da ay sonuna kadar değerlendireceklerini açıkladı. Sanal toplantılar, bize debdebeli zirvelerin ulusal bütçelere ne denli büyük yük olduğunu gösterdi. Olağanüstü durumlarda işbirliğine hazır bir dünyanın olduğunu da. Ancak aynı zamanda borç affının pek istenmediği, ertelemelerin yenilenebilir olmakla birlikte, koşullara tabi olacağı açıklık kazandı. Çünkü salgının, yeni yolsuzluk, israf ve istismar kapıları açmasından korkuluyor. Artık ulusal ve uluslararası önlem paketleri ile 2021’de ekonomi çarkları yeniden dönmeye başlarsa ne âlâ! Ancak içine düşülen çukurdan çıkışın eş anlı olması beklenmemeli. Belki Çin dünya için önce bir dev forklift, sonra yine güçlü bir lokomotif rolü üstlenir.


En Fakirler Dışında Zorda olan Ülkeler

Şimdi her ülke zorda. ABD’de un bulunmuyor, kombinalar kapandığı için et sıkıntısı kapıda. Şişelenmiş içme suları kişi başına tayına tabi. İtalya ve İspanya gibi AB ülkelerinin hâli ise içler acısı. Ama ekonomik açıdan en riskli ülkeler, iç borç, dış borç ve borçluluk oranı ile dış kaynak ihtiyacı yüksek olanlar. Bunlar dış kaynaklı ekonomik şoklar açısından çok daha kırılgan. Bunlar yanı sıra, dışa açılma derecesi yüksek, turizm, otelcilik, restoran ve eğlence gibi hizmet sektörlerinin GSYİH içindeki payı fazla olan ülkeler, yine dış kaynaklı ekonomik şoklara karşı en çok topun ağzında olanlar. Bir de, malî disiplini zayıf, yolsuzluklarla zayıflatılmış, yabancı para rezervleri düşük, özerk olması gereken kurumları siyasî vesayet altına girerek yıpratılmış ülkelerin de virüsün yıkıcı etkisine karşı gerekli politika önlemlerini liyakatle alabilecek imkânı sınırlı.

Kendine yeterli olmak önemli. Ama bunun ilk ve en önemli koşulu, kendini besleyebilme imkânından geçmez mi? Bu nedenle tarımsal verimliliği düşük, tarım sektörü ihmal edilmiş, gıda ve temel ihtiyaç maddesi açısından dışa bağımlı hâle gelmiş ülkeler de zaten iç krizi, dış menşeili krize daha çabuk kucak açanlar. Bunlara bir de bireylerin birbirlerine ve kamu kurumlarına olan güven yitirmesini eklersek, virüsle hızlanan krizin hangi ülkeler için daha zor koşullarda geçeceği daha iyi anlaşılabilir.


Durgunluğun Bırakacağı İzler

Beklenmedik ölümlerin, iş ve maddî imkân kayıplarının, nihayet toplumsal temas kısıtlamasının insanlar üzerinde yarattığı psikolojik yıkım bir yana, 2020 yılını sarsan virüse bulanmış ekonomik daralma elbette bir iz bırakacak. Virüs ile el ele tutuşan durgunluk, ABD’nin dünya liderliği için kötü bir sınav oldu. AB’nin ise iyi günlerde dost, ama zor günlerde yolları ayrılan 27 ülkeli bir topluluk olduğu anlaşıldı. Brexit ile yaşanan moral çöküntüsü bir yana, bu AB’nin geleceği açısından umut verici bir iz değil. Bir de kendi ulusal sorunlarından başka, jeopolitik riski yüksek bölgelerin sıcak çatışmalarına yakın ve mülteci akınlarına muhatap ülkeler var. Komşuları ve dünya ile kavgalı olan ülkeler olduğu gibi. Bunlar ise salgın ile ağırlaşan ekonomik yükü, daha da otoriterleşip, keyfileşerek baskılama ve demokratik özgürlüklerin izini silme çabasında.

Öte yandan dünya bu tutulumdan 2021 başında çıkmaya başlarsa, piyasalara akıtılan bol likidite, kaçınılmaz olarak enflasyona zemin hazırlayacak gibi gözüküyor. Bilindiği gibi “aşırı likidite, sınırlı mal ve hizmetin peşine düşerse“ enflasyon tetiklenir. Bu durumda gelişmiş ülkelerde tek haneli fiyat artışlarına meyleden koşullar, iş imkânları ile el ele yürürse, uzunca bir nekahat dönemini, güçlü bir iyileşme izleyebilir. Ama bu girdaba zaten çift haneli fiyat artışları, likidite bolluğu ve para ikâmesi (dolarizasyon) ile yakalanan ülkeler, yüksek enflasyon, yüksek işsizlik ama sürgit eden bir ekonomik daralmayı, yani küçülmeyi yaşamaya eğilimli olacaktır. Bunun ekonomi yazınındaki izdüşümünü ise artık “slumpflation“ kavramı olarak göreceğe benzeriz.

100. yılın gururu ile 23 Nisan Egemenlik Bayramınızı kutlar, çocuklarımıza, dünya çocuklarına, refah, barış ve sağlık dolu bir gelecek dilerim.
Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2782 ) Etkinlik ( 223 )
Alanlar
TASAM Afrika 77 650
TASAM Asya 98 1118
TASAM Avrupa 23 651
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 296
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1406 ) Etkinlik ( 54 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 23 623
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 189
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1304 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 518
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2054 ) Etkinlik ( 83 )
Alanlar
TASAM Türkiye 83 2054

1980'li yıllarda çevre sorunlarının yaşanmasıyla, "sürdürülebilirlik" ve "sürdürülebilir gelişme" kavramları Dünya gündeminde önem kazandı. Sürdürülebilirlik kavramının önem kazandığı sektörlerden biri de, turizm sektörüdür. Turizm sektörünün, doğal ve kültürel kaynaklar üzerindeki etkileri, farklı...;

Son yıllarda teknolojideki ilerlemeler ve uluslararası serbestleşme faaliyetleri, üretim, tüketim ve finans alanlarında küreselleşmiş bir ekonominin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu küreselleşme sürecinin önde gelen aktörlerinden olan çok uluslu şirketler, birden çok ülkede faaliyet göstermektedi...;

Küresel ekonomide son yıllarda bilhassa Çin, Hindistan ve Endonezya gibi kalabalık nüfusa sahip ülkeler, önemli büyümelerin gerçekleştiği ülkeler olarak göze çarpıyor. Bu ülkeler, küresel ekonomik büyümenin son derece kısıtlı olduğu son birkaç yılda büyümenin itici güçleri arasında yer aldı. Türkiye...;

Soğuk Savaş’ın sona ermesi, Avrupa Arktik Bölgesi için önemli bir dönüm noktası olmuştur. Soğuk Savaş boyunca Arktik, Barents Denizi’nin nükleer silahlı denizaltılar ve yoğun askeri konuşlanmalar için bir operasyon sahası olduğu stratejik bir sınır hattıydı. ;

Teknopolitik, teknolojinin dünya siyasetinde ve toplumsal yapıda oynadığı yeni rolü anlamak için kullanılan bir kavram. Bu kavram, teknolojinin ekonomik, politik ve kültürel dinamikleri nasıl dönüştürdüğünü ve yeni bir dünya düzeni inşa etmekte olduğunu anlatıyor. Teknoloji, artık sadece bir araç de...;

Dünya, 21. yüzyıla “pusulasız“ bir halde girdi. Soğuk savaşın yıkıntıları arasında kalan kurallara dayalı küresel düzen, çoğunluğun taleplerine yanıt veremezken Batı cenahı dışında kalan ülkelerin BRICS ile bir karşı-hegemonya alanı yaratmaya başladığı görülüyor.;

Artık ahkâm kesmekten öte çapı kalmayan Birleşmiş Milletlerin(BM), Afet Riski Azaltma Günü yaklaşırken uygun gördüğü tema bu yıl oldukça ilginç. Adeta eski kuşaklardan ümidi kesmişçesine 2024, Uluslararası Afet Riski Azaltma Günü olan 13 Ekim için açıklanan tema “ Bir Sonraki Kuşağın, dirençli bir G...;

Biz, dünya halklarını temsil eden Devlet ve Hükümet Başkanları olarak, Gelecek İçin Pakt'ta yer alan eylemler aracılığıyla mevcut ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarını ve çıkarlarını korumak amacıyla Birleşmiş Milletler Genel Merkezi'nde toplandık.;

10. İstanbul Güvenlik Konferansı (2024)

  • 21 Kas 2024 - 22 Kas 2024
  • İstanbul - Türkiye

Doğu Akdeniz Programı 2023-2025

  • 17 Tem 2023 - 19 Tem 2023
  • Sheraton Istanbul City Center -
  • İstanbul - Türkiye

5. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

2. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

7. Türkiye - Körfez Savunma ve Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

6. Türkiye - Afrika Savunma Güvenlik ve Uzay Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

9. İstanbul Güvenlik Konferansı (2023)

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “MYANMAR; Büyük Oyunun Doğu Sahnesi” isimli stratejik raporu yayımladı

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Gündem 2063, Afrika'yı geleceğin küresel güç merkezine dönüştürecek yol haritası ve eylem planıdır. Kıtanın elli yıllık süreci kapsayan hedeflerine ulaşma niyetinin somut göstergesidir.