Nükleer Enerji Konusunda Türkiye'nin Durum Tespiti

Yorum

ETBK, yaklaşık 10 yılda ikiye katlanan elektrik enerjisi talebini karşılamak ve ayni zamanda enerji arz güvenliğini sağlamak üzere, özellikle yerli ve yenilenebilir kaynaklar ile nükleer enerjiye odaklanmış durumdadır. Bakanlığın, 2023’e kadar olan kurulu güç projeksiyonları...

ETBK, yaklaşık 10 yılda ikiye katlanan elektrik enerjisi talebini karşılamak ve ayni zamanda enerji arz güvenliğini sağlamak üzere, özellikle yerli ve yenilenebilir kaynaklar ile nükleer enerjiye odaklanmış durumdadır. Bakanlığın, 2023’e kadar olan kurulu güç projeksiyonları

  • Hidroelektrik; 36 000 MWe
  • Rüzgar; 20 000 MWe
  • Güneş; 3000 MWt
  • Jeotermal: 600 MWt
  • Nükleer: 4800 MWe

olmak üzere toplamda 60800 MWe ve 3600 MWt’dir.

Hükümetlerimiz, geçmişten günümüze, enerji üretiminde; dış kaynaklara olan bağımlılığını azaltmaya ve kaynak çeşitlendirmesine yönelirken; enerji üretim teknolojisinde dışa olan bağımlılığını azaltmak yönünde pek başarılı olmuş sayılmazlar. Türkiye’nin dış tedarikçilere, dış mühendislik firmalarına ve yapımcılara, hatta yabancı tesis sahiplerine (yatırımcı) ihtiyacı azalmadığı gibi, tam tersine, artmıştır.

Türkiye’de enerji ile ilgili, aşağıdaki önemli temel tespitleri yaparak, özelde, nükleer enerji konusunu kısaca irdeleyelim:

1. Hükümetlerimiz, geçmişten günümüze, enerji üretiminde; dış kaynaklara olan bağımlılığını azaltmaya ve kaynak çeşitlendirmesine yönelirken; enerji üretim teknolojisinde dışa olan bağımlılığımızı azaltmak yönünde az başarılı olmuşlardır. Türkiye’nin, dış mühendislik firmaları, yapımcıları ile dış tedarikçilere, hatta yabancı tesis sahiplerine (yatırımcı) ihtiyacı azalmadığı gibi, yıldan yıla artmıştır.

2. Birincil enerji kaynağında dışa bağımlılık çok yüksek (yaklaşık %72),

3. Bu kaynaklarda arz ve tedarik güvenliği sorunları yaşanıyor,

4. 2012 yılı enerji kaynağı ithalatımız 60 milyar dolar,

5. Câri açığımızın en büyük kalemini birincil enerji kaynakları ithali oluşturuyor,

6. Pahalı enerji tüketiyoruz,

7. Temiz enerji tüketmiyoruz,

8. Birincil enerji kaynağını elektriğe dönüştürecek güç santrallarının yapımında çok büyük oranda dışa bağımlıyız (Teknolojik Bağımlılık) ve

9. Sermaye yoksunuyuz, finansman zorluğu çekiyoruz (Mâli Bağımlılık)

Türkiye’nin gündemindeki en büyük enerji tesisleri olan nükleer santrallar konusuna bu açılardan baktığımızda aşağıdaki tespitleri yapmaktayız:

  •  4 nükleer reaktör ünitesi içeren, temelde BOO [T] (Built Own Operate [Transfer]) modeline göre antlaşması yapılmış, Akkuyu Nükleer Güç Santralı için Rus kamu şirketi Rosatom’un ‘verdiği fiyat’ 22 milyar dolardır[1].

Öncelikle, “yatırım mâliyeti“nin çok yüksek olduğunu belirtmeliyim. Bu “yatırım mâliyeti“ baz alınarak KDV hariç 12,35 ABD senti / KWs gibi yüksek bir elektrik fiyatı verildiğini vurgulamak gerekir[2]. Bu rakamların ne kadar yüksek olduğunu anlamak için Akkuyu’da yapılacak nükleer güç santralının bir ünitesinin 5,5 milyar dolara ulaşan “mâliyeti“ni, santralı bizim inşa etmemiz ve finansmanını da sağlamamız durumundaki mâliyeti ile karşılaştıralım. Bunun için gücü 1000 MWe olan V-338 model VVER-1000 tipi Kalinin 4 nükleer santralinin 2.4 milyar dolar (2400 $/KWe) olan fiyatını baz alalım[3]. Akkuyu NGS 1200 MWe gücünde olacağından, basit bir orantı hesabıyla, NGS’nın mâliyetinin yaklaşık 2,9 milyar dolar olduğunu söyleyebiliriz. Diğer taraftan, aynı tip 4 ünitenin aynı alanda yapıldığını, Türkiye’de ki malzeme ve insan kaynakları mâliyetlerinin Rusya’ya göre daha düşük olduğunu da göz önüne alırsak, santralın ülkemize olan toplam mâliyetin çok yüksek olduğunu kolayca anlaşılır.

  •  Rusya’da 2400 $/KWe olan mâliyetin, Çin’de[4]. ve Güney Kore’de[5], kendileri tarafından yerel olarak yapılan, nükleer santrallarda yaklaşık 2550 $/KWe olan mâliyetlerle tutarlı olduğunu da vurgulamak gerekir. Aşağıda, Dünyada bu konudaki genel eğilimi belirlemek üzere, Çin’in Pakistan’da ve G. Kore’nin Birleşik Arap Emirliği’nde yapacakları NGS’ların mâliyetlerini irdeleyeceğiz.
  •  2014 sonuna doğru Çin, Pakistan’ın Karaçi şehri yakınında ACP1000 tipi 2 reaktör ünitesini içeren ve toplam gücü 2117 MWe olan bir nükleer santralin yapımına başlayacaktır[6]. Santralın toplam mâliyetin 9,6 milyar dolar olacağı öngörülmüştür. Buna göre, KWe başına mâliyeti yaklaşık 4550 $/KWe olur. Bu rakamın, Çin’de Fujian eyaletinde yapılan ve 6 nükleer reaktör içeren Fuqing NGS[7] için hesaplanan 2650 $/KWe’lik mâliyetin 1,7 katı olduğu açıktır.
  •  Şimdi de Güney Kore’nin Birleşik Arap Emirliği’nde yapacağı Barakah NGS’nı ele alalım. Bu santral, her biri 1453 MWe gücünde olan AP1400 tipi 4 reaktör ünitesi içermektedir[8]. Bu santralın toplam mâliyeti 20 milyar dolar olup KWe başına 5000 dolar mâliyeti vardır. Buna karşılık, Güney Kore’de Eylül 2014’de yapımına başlanacak olan aynı tip Shin Kori 5 ve 6 santrallarının öngörülen toplam mâliyeti 7,1 milyar dolar, diğer bir deyişle 2450 $/KWe’dir.

NÜKLEER YATIRIMIN DOĞRUDAN ETKİLERİ:

Onlarca milyar dolarlık tesisler olan nükleer güç santralarını yerli kaynaklar ile yapmanın meydana getireceği büyük ekonomik imkânlardan doğrudan fayda sağlayan başlıca sektörler 10 ana başlık altında toplanabilir:

1. Reaktör tasarımcıları,

2. Reaktör yapımcıları,

3. Reaktör donanımları, araç gereç ve özel alet yapımcıları,

4. Reaktör işletmecileri,

5. Nükleer yakıt yapımcıları,

6. İnşaat,

7. Yakıt çevrimi ile ilgili atık firmaları,

8. Madencilik,

9. Kullanılmış yakıtları yeniden işleme (reprocessing) firmaları,

10. Depolama firmaları,

NÜKLEER YATIRIMIN YAN ETKİLERİ VE KAZANIMLARI

Nükleer enerji üretimine hakim olmanın yan ürünlerinden, getirisi hayli yüksek olan nükleer uygulama alanları da vardır. Örneğin:

  • Nükleer izotop teknolojisi ve üretimi,
  • Tıbbi görüntü cihazlarının tasarımı ve yapımı,
  • Hastaneler için çeşitli radyofarmasotiklerin üretimi,
  • Kimyasal ve nötronik analiz teknikleriyle hassas malzeme analizleri,
  • Tahribatsız muayene teknikleriyle malzeme yapı analizleri
  • Radyasyon tesbiti cihazları tasarımı ve imalatı,
  • Kan sayım tekniğiyle insan vücudunda doz tayinleri,
  • Çok değişik çevre analizleri ve kirlenmelerin tâkibi,
  • İş yerlerinde radyasyon doz tayini ve tâkibi, vb….

Bunların yanında, nükleer endüstriyle ilgili, eğitim, araştırma, geliştirme ve planlama, düzenleme ve kontrol işleri gibi destekleyici pek çok alt yapının kurulmasını ve geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu ise ülkenin genel kalkınmasında çok büyük bir rol oynamaktadır. Bu duruma örnek olmak üzere, Güney Kore, Hindistan ve Çin’i örnek gösterebiliriz.

NÜKLEER TEKNOLOJİYE SAHİP OLMANIN EKONOMİK GEREKÇELERİ

Dünyada, nüfus artışının sonucu, birbirinden bağımsız olmayan, üç yaygın eğilim vardır: şehirleşme, sanayileşme ve dijitalleşme. Bu eğilimler, güvenli, sürekli ve sürdürülebilir enerji üretimini gerekli kılmaktadır. Bunun, Dünya çapında sağlanabilmesi için toplam enerji alt yapı yatırımlarının önümüzdeki 20 yılda yaklaşık 35 trilyon dolara ulaşacağı öngörülmektedir.

Ülkemizin, bugün için 65 milyar dolar civarında olan câri açığının yaklaşık %90’nı enerji kaynağı ithalinden kaynaklanmaktadır. Bunun yanında, özel sektörün 260 milyar dolarlık dış borç stokunun önemli bir kısmını, enerji üretim santrallarının tesisi ve inşası için alınan “proje kredileri“ oluşturmakta. Bu kredilerin büyük bir bölümü ise yine yabancı firmalara yapılan ödemeler için harcanmakta.

Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) “Yeni Güç Senaryoları Raporu“ndaki senaryoya göre, 2035 yılına kadar elektrik üretimi için yapılacak yatırımların toplamı 17 trilyon dolara ulaşacaktır. 2009 yılında 20,043 TWs olan güç üretiminin de 2035’de yaklaşık 36,250 TWs olacağı öngörülüyor. 17 trilyonluk yatırımın 10 trilyonu, eskiyen santralların yerine yapılacak, yeni santrallarla, arta kalan 7 trilyonu ise iletişim ve dağıtım hatları için harcanacaktır.

Dünya gündeminin birinci maddesi olan enerji konusu, arzu ettiği yaşam düzeyine henüz ulaşmamış, sanayileşmesini geliştirmek isteyen Türkiye içinse daha büyük bir önemi haizdir.

Türkiye’nin enerji talebinin 10 yılda iki katına çıkması bekleniyor. Türkiye geçtiğimiz 10 yılda yaklaşık 100 milyar TL’lik enerji yatırımı yaptı. Mîlad olan 2023 yılına kadar, Türkiye’nin enerji arz güvenliğinin sağlanması ve bölgede enerji iletim merkezi haline gelmesi için, 200 milyar TL’lik enerji yatırımının yapılması gerekmektedir.

Öngörülen yatırımlar içinde nükleer enerjinin, Akkuyu NGS için 22 milyar ve Sinop NGS için de 20 milyar dolar olmak üzere, 42 milyar dolar gibi, çok önemli bir payı vardır.

2023 yılına kadar, Akkuyu ve Sinop’ta kurulacak olan 2 nükleer güç santralının (NGS) devreye alınması ve üçüncü bir nükleer santralın yapımı da planlanmıştır.

Ükemizde, nükleer santraların yapımı için 2030’a kadar yapılacak yatırımlarında 35 milyar dolar civarında olması beklenmektedir.

Önümüzdeki 15 yılda, Türkiye dahil, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Orta Avrupa ülkelerinde 37 nükleer santralin inşa edileceği ve toplam nükleer enerji yatırımının 200 milyar dolar olacağı öngörülmektedir.

KISSADAN HİSSE

Yukarıdaki incelemeden yola çıkarak:
Nükleer teknolojiye hâkim olup santrallarımızı kendimiz yaptığımız zaman, başkalarının verdikleri fiyatların yarısına mal edebilir ve sonuçta yukarıda sıralanan temel tespitlerin tümünde de başarılı sonuçlar elde ederiz. Ancak, ne yazık ki, ilk 4 santralı tamamen yapabilmemiz söz konusu değildir. Ancak, bilgiye ve tecrübeye dayanan uzun soluklu rasyonel bir planlamayla, ilk reaktörde % 25 civarında olabilecek yerli katkıyı ilk 10 yılın sonlarında %60'lara, ikinci 10 yılın sonunda ise %80'lere çıkarmak mümkündür. Daha uzun vadede de ( 2035 yılı civarında), seçilecek reaktör tipine bağlı olarak, bu oranı %90'lara ve hatta %100'lere çıkarmamız mümkündür’ diyebiliriz.

Dr. Necmi DAYDAY
TASAM Yönetim Kurulu Üyesi – Proje Yöneticisi
UAEA ve TAEK Nükleer Uzmanı (E)

_______________________________________

[1] 12 Aralık 2012’de yapılan Bosphorus Energy Club toplantısında konuşan Enerji Bakanı Taner Yıldız: “ Mersin Akkuyu nükleer santralının finansman ihtiyacı büyük ölçüde tamamlandı. 2020'de tamamlanması planlanan santralın yapımını üstlenen Rus kamu şirketi Rosatom’un, 26 uluslararası bankadan 22 milyar dolarlık sendikasyon kredisi kullanacağını ifade etti“.

[2] http://www.akkunpp.com/akkuyu-ngs-iddialari

[3] World Nuclear News 26 September 2012

[4] World Nuclear News 22 November 2010

[5] World Nuclear Association Weekly Digest 31 January 2014

[6] World Nuclear Association Weekly Digest 5&12 September 2013

[7] World Nuclear News 10 October 2012

[8] World Nuclear Association Weekly Digest 31 January 2014

Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2781 ) Etkinlik ( 223 )
Alanlar
TASAM Afrika 77 650
TASAM Asya 98 1117
TASAM Avrupa 23 651
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 296
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1406 ) Etkinlik ( 54 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 23 623
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 189
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1304 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 518
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2054 ) Etkinlik ( 83 )
Alanlar
TASAM Türkiye 83 2054

Küresel ekonomide son yıllarda bilhassa Çin, Hindistan ve Endonezya gibi kalabalık nüfusa sahip ülkeler, önemli büyümelerin gerçekleştiği ülkeler olarak göze çarpıyor. Bu ülkeler, küresel ekonomik büyümenin son derece kısıtlı olduğu son birkaç yılda büyümenin itici güçleri arasında yer aldı. Türkiye...;

Soğuk Savaş’ın sona ermesi, Avrupa Arktik Bölgesi için önemli bir dönüm noktası olmuştur. Soğuk Savaş boyunca Arktik, Barents Denizi’nin nükleer silahlı denizaltılar ve yoğun askeri konuşlanmalar için bir operasyon sahası olduğu stratejik bir sınır hattıydı. ;

Makale, Türk dış politikasının şekillenmesinde güvenlik kültürünün önemli bir rol oynadığını incelemektedir. Güvenlik kültürü, uzun dönemli yapısal ve kısa dönemli konjonktürel faktörlerden etkilenir. Uzun dönemli yapısal faktörler arasında Türkiye’nin kurucu ideolojisi, coğrafi koşulları ve tarihse...;

Ortadoğu, Osmanlı hakimiyeti altında dört yüzyıl boyunca barış ve istikrarın hüküm sürdüğü bir bölge olmuştur. Ancak I. Dünya Savaşı’nın ardından bu düzen sona ermiş ve bölge, büyük devletlerin güç mücadelelerinin etkisiyle zayıf, istikrarsız ve geri kalmış bir yapıya bürünmüştür. Soğuk Savaş’ın son...;

Teknopolitik, teknolojinin dünya siyasetinde ve toplumsal yapıda oynadığı yeni rolü anlamak için kullanılan bir kavram. Bu kavram, teknolojinin ekonomik, politik ve kültürel dinamikleri nasıl dönüştürdüğünü ve yeni bir dünya düzeni inşa etmekte olduğunu anlatıyor. Teknoloji, artık sadece bir araç de...;

Küresel ölçekte bir “Türkiye Markası” olan 10. İstanbul Güvenlik Konferansı (İGK) 2024, TASAM Millî Savunma ve Güvenlik Enstitüsü (MSGE) tarafından “Teknopolitik Yeni Dünya Güvenliğin Güvenliği: Akıl, Nesil, Aile, İnanç ve Devlet Güvenliği” ana teması altında 21-22 Kasım 2024 tarihinde İstanbul’da W...;

Bu çalışmada İran’ın Nükleer enerji çalışmaları üzerine uluslararası düzeyde nasıl karşılandığı ve etkileri analiz edilmiştir. ‘’İran'ın Nükleer Enerji Politikası ve Yansımaları ‘’ ve ‘’İran’ın Nükleer Programı ve Türkiye’’ makaleleri değerlendirilmiş nükleer enerji tarihi, dış politikaya vurumu ve ...;

Dünya, 21. yüzyıla “pusulasız“ bir halde girdi. Soğuk savaşın yıkıntıları arasında kalan kurallara dayalı küresel düzen, çoğunluğun taleplerine yanıt veremezken Batı cenahı dışında kalan ülkelerin BRICS ile bir karşı-hegemonya alanı yaratmaya başladığı görülüyor.;

10. İstanbul Güvenlik Konferansı (2024)

  • 21 Kas 2024 - 22 Kas 2024
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 2

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Nis 2024 - 11 May 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 1

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Oca 2024 - 10 Şub 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2023 Dönem 1

21. yüzyıl güvenlik sorunlarının dönüşümünü takip edebildiğimiz bir dönem olarak dikkat çekmektedir.

  • 11 Kas 2023 - 02 Ara 2023
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Türkiye - AB İlişkilerinin 60. Yılı ve Geleceği Konferansı

  • 24 Eki 2023 - 24 Eki 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Doğu Akdeniz Programı 2023-2025

  • 17 Tem 2023 - 19 Tem 2023
  • Sheraton Istanbul City Center -
  • İstanbul - Türkiye

5. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

2. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “MYANMAR; Büyük Oyunun Doğu Sahnesi” isimli stratejik raporu yayımladı

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Devlet geleneğimizde yüksek emsalleri bulunan Meritokrasi’nin tarifi; toplumda bireylerin bilgi, bilgelik, beceri, çalışkanlık, analitik düşünce gibi yetenekleri ölçüsünde rol almalarıdır. Meritokrasi din, dil, ırk, yaş, cinsiyet gibi özelliklere bakmaksızın herkese fırsat eşitliği sunar ve başarıyı...