Toprak, Terör, Türkmen Yahut Suriye Çıkmazı

Makale

Suriye’deki gelişmeler ülkemizin milli güvenlik hassasiyetleriyle çevrelenerek devam ediyor. ABD ve Rusya arasında kurulan dengeyi bozma yolunda düvel-i muazzama kendi lehine ve aleyhimize işleyecek hamlelerle, dayatmalar bağlamında siyaset takip ediyor. Fırat’ın doğusu ve batısındaki çekiştirme suretiyle Suriye’nin kuzeyi ve bizim güney sınırımızda gelişmeler kaotik bir biçimde devam ediyor; İdlib ile Fırat’ın doğusuna sıkıştırılan mesele ülkemiz adına bir sıkışmayı doğurmakta...

Suriye’deki gelişmeler ülkemizin milli güvenlik hassasiyetleriyle çevrelenerek devam ediyor. ABD ve Rusya arasında kurulan dengeyi bozma yolunda düvel-i muazzama kendi lehine ve aleyhimize işleyecek hamlelerle, dayatmalar bağlamında siyaset takip ediyor. Fırat’ın doğusu ve batısındaki çekiştirme suretiyle Suriye’nin kuzeyi ve bizim güney sınırımızda gelişmeler kaotik bir biçimde devam ediyor; İdlib ile Fırat’ın doğusuna sıkıştırılan mesele ülkemiz adına bir sıkışmayı doğurmakta… Burada toprak ve teröre dair aktörlerin sübjektif bakışları ve tavırları çekişmeyi içinden çıkılmaz hale getiriyor.

Peki, bu işten çıkış için iç ve dış dinamiklerimiz hangi bağlamlar dâhilinde yönetilmeli yahut hangi diplomatik derinleşmeler bizi bu karanlık kuyuda yeniden aktif söz sahibi hale dönüştürebilir?

Bunlardan ilki sanırım tüm muhatapların iştirak ettiği Suriye’nin toprak bütünlüğü tezi üzerinden Fırat’ın doğusu ve batısında bu bütünlüğü bozucu tüm unsurların dışlanması gereği üzerinden hareket etmektir ki bu etnik yahut mezhebi temelli itirazlardan daha geniş bir yola çıkmamızı sağlayabilir. Zira düvel-i muazzamanın vekaletçisi olan etnik yahut mezhepçi tüm grupların, sosyolojik temerküz girişimlerinin Suriye’nin toprak bütünlüğü ilkesine mugayir olduğu söylemi üzerinden güney sınırımızdaki siyasi ve sosyolojik fitneye karşı itiraz hakkımız daha etkin ve meşru bir zemine taşınabilir. Buradaki toprak bütünlüğü söylemi devlet altı aktörlerin bölgedeki toprak çevirme, silahlanma ve devletimsi yapılar oluşturarak vekâlet savaşı vermesini İran ve Rusya gibi muhataplarımız ve ABD gibi müttefiklerimiz nezdinde bize bir söylem üstünlüğü de sağlayabilir. Bunun umumi bir ilke haline getirip ülkenin meşru sınırları içindeki tüm yabancı üs teşkili, bir unsurun dengesiz desteklenmesi ve toprak bütünlüğünü bozacak şekilde desteklenmemesini bir ilke haline getirmek kurduğumuz asimetrik dengeye karşı Fırat’ın doğu ve batısındaki çekiştirmeye karşı bir nefes aldırma olabilir. ABD, PYD üzerinden olduğu kadar Suriye’nin toprak bütünlüğünün ihlal edilmesine Fırat’ın doğusunda imkân tanımakla da eleştirilmelidir. Rusya içinse tam tersi diğer yönde benzer eleştiriler söz konusu olabilir.

Bu ilk ilkeyi destekleyecek ikinci mesele ise Suriye’de terör ve terörist kavramının kapsamını tanımlamak ve bunun toprak bütünlüğü bağlamında nasıl bir ihlale yol açtığı üzerinden herkesin bahsettiği ama mefhumunu kendince tanımladığı terör meselesi üzerinden konuyu dürtüklemek olacaktır. Bütün muhataplarımız rejim dâhil ülkede terör ve teröristten bahsediyor ama herkesin terörist kendince ve kendi maslahatına göre tanımlanmış durumda. İşin daha kötüsü Fırat’ın doğusunda Türkiye hariç terörist gören yok! DAEŞ bahaneli ve cihatçılar sebepli terör söylemleri içinde silahlandırılan bir unsurun toprak bütünlüğü açısından ne mana ifade ettiği; bir terör örgütünün armaları, bayrakları ve dış bir gücün silahlandırması ile Suriye sınırları için ülke içinde bir iç ülke oluşturmasının manası sorgulanmalıdır.

Terör kavramı içine Suriye özelinde her türlü sosyolojik; demografik ve coğrafi dönüştürme ve bu yoldaki zorbalığın eklenmesi zorunludur. Bu bakımdan Suriye’de terör kavramının değerlendirilmesi üzerinden mesele irdelenerek muhataplarımızın çelişkisi kendilerine gösterilebilir. İkame edilmek istenen etnik ve mezhepçi vekâlet devletimsileri ile toprak bütünlüğünün bozularak sosyolojik dönüştürme teşebbüsü başlı başına bir terör eylemidir. Sınırlarımızda bugün göç ve göçmenler üzerinden de benzer bir sosyolojik duvar örülmek istenmektedir. Suriye’deki ateş bu yolla ülkemizin içine akıtılarak Fırat’ın doğusu ve batısındaki oyunun faturası sınırlarımız içinde kesilmek istenmektedir.

Türkiye göç ve göçmenler meselesi üzerinden bölge ve uluslararası topluma toprak bütünlüğünü zedeleyen terör mağduru göçmenler söylemi üzerinden özellikle Fırat’ın doğusu hususunda terör ve insani mağduriyetler üzerinden ataklar yapmayı düşünebilir. Kurulması muhtemel güvenli bölge? Söz konusu olursa buranın acilen ülkemizde bulunan göçmen sığınmacılarla doldurulması ve böylece demografik faşizm ve terör koridoru planına sosyolojik bir duvar örülmelidir. Değilse bu bölge kimden neyi ayıracak ya da koruyacaktır?

Batı yahut Doğulu işgalciler tarih boyunca bölgemizi vekâlet devletçikleri kurarak yönetmeye çalıştırlar. Bunun en güzel örneği Haçlı saldırıları sırasında Sis merkezli kurdurulan Ermeni Baronluğu’dur ki sonradan krallık unvanı da alacak olan bu siyasi yapı ile bölge güçlerine karşı Haçlıların ve Moğolların destek ve ittifak içine girdiği unutulmamalıdır. Geçmişteki bu alışkanlık hem lojistik imkânlar hem yerli unsurları kullanmak, hem bölgede istikrarsızlık oluşturan bir unsura dayanarak bölge ve küredeki amaçlarını gerçekleştirme alışkanlığının değişmeden devam ettiği göz ardı edilmemelidir. Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki gelişmeler de bundan farklı bir zihin donanımına sahip değildir. Buna ilave Doğu Akdeniz’deki gelişmeler de bunlardan bağımsız değildir. 14. asır İslam dünyasının Osmanlılar, Batı Akdeniz Beylikleri ve Memlûkler cihetinde yeni bir Haçlı dalgasına muhatap olduğu zaman dilimidir. Bu süreçte Suriye’ye ve bu cümleden Doğu Akdeniz’e vaki saldırılar bu cümleden ve bütünlük içinde görülmelidir. Fransa Kralı VI. Philip’in liderliğini üstleneceği bu seferlerin ruhuna dair pek çok proje ve sefer planı bulunur. Bunlardan en ilgi çekenlerinden biri Marino Sanuto Torselleo’nun ortaya koyduğudur. “Haçlıların Doğu Akdeniz’deki son dayanak noktası olan Akka’nın, 1291 yılında Memlûk ordusu tarafından zaptedilmesi, beklenmedik bir sonuç olmamakla birlikte Hıristiyan Batı’da büyük yankı uyandırmıştır. Akka’nın düşüşünden 1336 yılında Fransa Kralı VI. Philippe’nin Haçlı Seferi projesine kadar geçen dönemde, kraliyet ailesine mensup kişilerden tacirlere, diplomatlardan din adamlarına ve asker kökenli kişilere kadar farklı yazar grupları tarafından Kutsal Toprakların yeniden ele geçirilmesi için birçok plan, proje ve teklif metni kaleme alınmıştır. Başlangıçta “kâfir Müslümanların“ toprağı Mısır ile “sapkın Hıristiyanların“ başkenti İstanbul’un işgali ve akabinde Kutsal Toprakların zaptının hedeflendiği bu projeler, XIV. yüzyılın birinci çeyreğinden itibaren Batı Anadolu’daki denizci Türkmen beyliklerinin, Ege’deki Latin çıkarlarına karşı oluşturduğu tehlikenin tehdit algılamasında birinci sıraya yükselmesiyle hedef değiştirerek, Türklere karşı Haçlı Donanma İttifakları tesis edilmesi çabalarına dönüşmüştür. Tipik Haçlı söylemci bir kolaycılığa kaçmadan tarihle düşünen bir bilinç ve zihin inşası için bugünden düne dünden yarına bakabilirsek sıkıştığım sorunlardan çıkmanın yollarını arar ve bulabiliriz. Bu tarih vurgusu değişmeyen bir zihin ve hareket pratiğini anlamak ve görmek için bu yolda ortaya kondu. Bugün, Suriye ve Doğu Akdeniz üzerinden bölgede benzer bir akılla tanzim çabaları söz konusudur.

Suriye’de herkes toprak bütünlüğünü savunuyor ve herkes teröre karşı lâkin tüm bu karşıtlıklar içinde Türkiye aleyhine tüm gelişmelerde sanki herkes müttefik. Ah mine’l-garaib… Suriye’de Türkmenler mi vardı, hatırlıyor muyuz acaba? Oğuz’u unuttuğumuz her yerde bir boşluğu yaşıyor gibiyiz. Sınırlarımızı silahlarla, askerlerimizle olduğu kadar sosyolojimizle de korumalıyız! Bu bölgede mazide böyle var olduk müstakbel de bunu bekler!
Vesselam
Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2778 ) Etkinlik ( 223 )
Alanlar
TASAM Afrika 77 650
TASAM Asya 98 1115
TASAM Avrupa 23 650
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 296
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1406 ) Etkinlik ( 54 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 23 623
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 189
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1304 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 518
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2054 ) Etkinlik ( 83 )
Alanlar
TASAM Türkiye 83 2054

Dünya, 21. yüzyıla “pusulasız“ bir halde girdi. Soğuk savaşın yıkıntıları arasında kalan kurallara dayalı küresel düzen, çoğunluğun taleplerine yanıt veremezken Batı cenahı dışında kalan ülkelerin BRICS ile bir karşı-hegemonya alanı yaratmaya başladığı görülüyor.;

Türkçe’ye “İslam ve Müslümanlar için Destek Cemaati” olarak çevrilebilen “Jama’a Nusrat ul-Islam wa al-Muslimin (JNIM)” terör örgütü 2 Mart 2017’de Afrika’nın Sahel bölgesinde etkili dört terör örgütü olan El Murabitun, Ensar Dine, Mağrip El Kaidesi (AQIM) ve Macina Kurtuluş Cephesinin birleşmesiyle...;

Güvenlik ortamı Ukrayna savaşı ile değişime uğradı. Ukrayna’daki savaş, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimî üyelerinden biri olan Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi ile başladı. Bu Birleşmiş Milletlerin müşterek güvenlik rejiminin limitleri içerisinde gerçekleşti. ;

Geçtiğimiz yıl boyunca, COVID-19 pandemisi dünyaya kırılganlığını hatırlatmış ve yüksek düzeydeki karşılıklı bağımlılığın içerdiği riskleri gözler önüne sermiştir. Önümüzdeki yıllar ve on yıllarda, dünya hastalıktan iklim değişikliğine, yeni teknolojilerden ve finansal krizlerden kaynaklanan kesinti...;

Artık ahkâm kesmekten öte çapı kalmayan Birleşmiş Milletlerin(BM), Afet Riski Azaltma Günü yaklaşırken uygun gördüğü tema bu yıl oldukça ilginç. Adeta eski kuşaklardan ümidi kesmişçesine 2024, Uluslararası Afet Riski Azaltma Günü olan 13 Ekim için açıklanan tema “ Bir Sonraki Kuşağın, dirençli bir G...;

Geçtiğimiz Eylül ayında Arnavutluk Başbakanı Edi Rama’nın ABD’deki temasları sırasında ortaya attığı Arnavutluk’ta mini bir Vatikan modeli Alevi/Bektaşi devleti kurma planı halen devam eden şaşkın ve meraklı tartışmaları doğurdu. ;

Afrika, küresel terör örgütleri El Kaide ve DAEŞ'in rekabet ve savaş alanına dönüşmüş durumda. Bölgedeki zayıf devlet yapıları, etnik ve dini çatışmaların varlığı, ekonomik sorunlar ve sosyal huzursuzluk gibi etkenler, bu örgütler için ideal bir zemin yarattı. ;

Biz, dünya halklarını temsil eden Devlet ve Hükümet Başkanları olarak, Gelecek İçin Pakt'ta yer alan eylemler aracılığıyla mevcut ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarını ve çıkarlarını korumak amacıyla Birleşmiş Milletler Genel Merkezi'nde toplandık.;

10. İstanbul Güvenlik Konferansı (2024)

  • 21 Kas 2024 - 22 Kas 2024
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 2

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Nis 2024 - 11 May 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 1

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Oca 2024 - 10 Şub 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2023 Dönem 1

21. yüzyıl güvenlik sorunlarının dönüşümünü takip edebildiğimiz bir dönem olarak dikkat çekmektedir.

  • 11 Kas 2023 - 02 Ara 2023
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Türkiye - AB İlişkilerinin 60. Yılı ve Geleceği Konferansı

  • 24 Eki 2023 - 24 Eki 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Doğu Akdeniz Programı 2023-2025

  • 17 Tem 2023 - 19 Tem 2023
  • Sheraton Istanbul City Center -
  • İstanbul - Türkiye

5. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

2. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “MYANMAR; Büyük Oyunun Doğu Sahnesi” isimli stratejik raporu yayımladı

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Devlet geleneğimizde yüksek emsalleri bulunan Meritokrasi’nin tarifi; toplumda bireylerin bilgi, bilgelik, beceri, çalışkanlık, analitik düşünce gibi yetenekleri ölçüsünde rol almalarıdır. Meritokrasi din, dil, ırk, yaş, cinsiyet gibi özelliklere bakmaksızın herkese fırsat eşitliği sunar ve başarıyı...