Güvenlik Ekosisteminin Unsurları ve Küresel Çalışmalardaki Yeri

Makale

Günümüzde NATO tarafından sağlanan güvenliğin bedelinin kim tarafından ve nasıl ödeneceği yönündeki tartışmalar ABD hegemonyasının tartışmaya açılması ve yeni hegemonya arayışlarının gün yüzüne çıkması ile eş zamanlı olarak cereyan etmektedir....

Günümüzde NATO tarafından sağlanan güvenliğin bedelinin kim tarafından ve nasıl ödeneceği yönündeki tartışmalar ABD hegemonyasının tartışmaya açılması ve yeni hegemonya arayışlarının gün yüzüne çıkması ile eş zamanlı olarak cereyan etmektedir. Küreselcilik ve milliyetçilik tartışmaları çerçevesinde ABD hegemonyasının sadece diğer devletler tarafından değil, bizzat ABD eliti nezdinde de tartışılır hâle gelmesi, Avrupa’da aşırı milliyetçi sağın giderek güçlenmesi, buna karşılık Çin’in tarihin bir ironisi olarak serbest piyasayı en fazla savunan aktörlerden biri hâline gelmesi küresel güç konfigürasyonunda ekonomik, askerî ve siyasi anlamda yapısal değişikliklerin yaşanmakta olduğunu göstermektedir. Bu yapısal değişim, küresel güvenliğin bedelinin kim tarafından ve ne şekilde ödeneceği yönündeki tartışmaları da alevlendirmiştir. Bu tartışma neredeyse başından beri NATO üyesi olan Türkiye için de çok özel ve önemli bir anlam ifade etmektedir.

Gücün, Doğu’ya kayması; ideolojik söylem değişikliği; finans, ticaret alanlarında ve iletişim, ulaşım teknolojilerinde küresel düzeyde yaşanan gelişmeler; bireysel güvenlik ve insan güvenliği ile ilgili olarak gittikçe artan sivil toplum duyarlılığı ve bunun küresel güçler tarafından bir yumuşak güç unsuru olarak değerlendirilmeye çalışılması gibi faktörler günümüz güvenlik anlayışının da yeni boyutlar kazanmasına neden olmuştur. Bu durum ABD, Rusya ve Avrupa’ya ek olarak Çin, Hindistan ve Brezilya gibi yükselen güçler yanında, Türkiye, İran ve Güney Afrika Cumhuriyeti gibi eksen ülkeler ile ilgili değerlendirmelerin, Avrasya kıtası üzerindeki jeopolitik ilgi odakları ile ilgili genel kabullerin gözden geçirilmesini zorunlu kılmaktadır. Soğuk Savaş dönemindeki ideolojik çerçevenin sona ermesinin ardından terörle mücadele söylemi üzerinde ayakta tutulmaya çalışılan NATO’nun varlığı El-Kaide ve DAİŞ gibi örgütlerle mücadelenin seyrine bağlı olarak tartışmalı hâle gelmektedir. Küresel hegemonyasını sürdürmeye çalışan ABD ile küresel/bölgesel hegemonya arayışındaki Çin, Rusya ve Almanya gibi aktörler arasında anlaşmazlıklar ve mücadeleler söz konusudur. Bu durum karşısında ulus-devletlerin küresel ekonomik gelişmeleri etkileme potansiyelinde görülen değişiklikler, ulus-devletin bekası ve güvenliği ile ilgili kaygıları ve çözüm arayışlarını post-modern bir muğlaklık içerisinde bırakmıştır.

NATO’nun bizzat ABD tarafından sorgulanmaya başlaması, ABD’nin NATO müttefiklerinden geriye ve ileriye dönük yeni taleplerde bulunmaya başlaması, hatta bizzat ABD içerisindeki güç mücadeleleri bu muğlaklığın derinliğini ortaya koymaktadır. Bölgesel ya da küresel düzeyde yeni bütünleşme/hegemonya arayışlarına karşı mikro-milliyetçi unsurların tahrik edildiği yeni küresel güvenlik denkleminde; bilinmeyenlerin sayısı artmış ve “öngörülemezlik“, sistemin temel niteliği hâline gelmiştir.

Sert güç kullanımının değişen doğası ile; hararetle teşvik edilen mikro-milliyetçilikler, hibrit savaşlar ve devlet-dışı aktörler küresel güvenlik mimarisinin bir parçası hâline gelmektedir. Bu çerçevede devletlerin; kendi etki alanlarını korumasının, genişletmesinin ve kendi ayırt edici yanlarını ön plana çıkartmasının sahip oldukları yüksek ateş gücüyle sağlanacağı düşünülebilir. Ekonomik kalkınma projeleri, yatırım stratejileri ve geo-ekonomik sıklet merkezlerinin oluşması, sert güç kullanımını ekonomik alan içine çekmektedir. Burada ön plana çıkan faktör sert güç projeksiyonunun yeni dönemde artan önemidir. Küresel dönüşüm dinamikleri, enerji hatlarının artan önemi ve “Tek Kuşak - Tek Yol“ inisiyatifi etrafında oluşan ekonomik koridorlar, güç çekişmelerinde Pasifik bölgesini Doğu Akdeniz’e bağlamaktadır. Bu bağlamda Çin - ABD - Pasifik çekişmeleri, bölgesel ve küresel türbülansı artırmaktadır.

Gelir dağılımının bozulduğu, kitlesel göç hareketlerinin yaşandığı, çölleşme ve yoksulluğun hâkim olduğu gelişmekte olan ülke coğrafyalarının kontrolü, sert güçle eş zamanlı olarak yumuşak güç projeksiyonunu küresel güç çekişmelerinin odağına çekmektedir. Terör tehdidi, teröre karşı savaş, demokratikleşmenin ve ekonomik kalkınmanın ötesinde yine gerçek dünya ile ilgili taleplerin çözümünden geçmektedir. Sosyoloji, antropoloji ve sosyal psikoloji alanlarının da güvenlik çerçevesine monte edilmeleri çok daha fazla önem kazanmaktadır.

Küreselleşmenin, teknolojik ilerlemeler ile insan, mal ve bilgi hareketliliğindeki büyük artışın getirdiği karşılıklı bağımlı ve bağlantılı uluslararası toplum, dünyanın işleyiş şeklini önemli ölçüde değiştirmiştir. Coğrafi sınırların giderek belirsizleştiği uluslararası ortamda güvenlik arayışları ve tehdit algılamaları da niteliksel bir dönüşüm geçirmektedir. Ülke sınırlarının, sınır ötesi sorunları dışarıda tutabilme özelliğinin giderek ortadan kalkması sonucunda, ulusal ölçekte yaşanan bir güvenlik sorunu uluslararası toplumun; uluslararası alandaki bir güvenlik sorunu da ülkelerin ulusal güvenliğini doğrudan tehdit eden bir boyuta dönüşebilmektedir. Yeni dönemde “ülkesel tehditler“ yerini, tanımlanmakta güçlük çekilen belirsizliklere ve istikrarsızlıklara bırakmıştır.

Devletin güvenlik sağlayıcı bir aktör olma özelliğinin aşınmasının bir başka yansıması ise, yeni güvenlik tehditlerinin kapsamlı ve bölünmez niteliği nedeniyle, tek başına geleneksel devlet merkezli yaklaşımların söz konusu yeni tehditlerle başa çıkmaya uygun olmamasıdır.

Bu yeni meydan okumaların, doğaları itibariyle küresel (nitelikte) olması ve ortak eylem gerektirmesi, bu tehditlere yönelik ulusal ve tek taraflı çözümleri etkisiz kılmaktadır. Bu nedenle devletler yeni güvenlik tehditleriyle egemen araçları kullanarak baş edemediği zaman ulusal, ulus-aşırı ve uluslararası düzeylerde çok taraflılığı ve işbirliğini tercih etmektedir.

“Ekosistem“ kavramı canlıların var olmasını sağlayan unsurlarla canlılar arasındaki sistematik etkileşimi anlatmak üzere kullanılmaktadır. Ekosistemdeki bozulmalar, dünya coğrafyasının değişmesinden canlı sayısının azalmasına kadar varan bir dizi değişikliğe neden olmaktadır. “Güvenlik ekosistemi“ ise güvenlik politikalarını geliştiren veya bu politikalardan etkilenen aktörler ile küresel siyasi sistemde meydana gelen yapısal değişiklikler arasındaki sistematik etkileşimi anlatmak üzere kullanılan bir kavramdır.

Küresel siyasi sistemde meydana gelen paradigmatik değişiklikler; siyasi jeopolitik önceliklerin değişmesine, haritaların yeniden çizilmesine, başat aktörlerin güç kaybetmesine yahut yok olmasına ve yeni aktörlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla güvenlik anlayışını ve politikalarını küresel sistemde meydana gelen değişikliklere uygun bir şekilde değiştir(e) meyen aktörlerin, beka sorununu çözmeleri ve varlıklarını sorunsuz bir şekilde sürdürmeleri mümkün görünmemektedir..

Günümüzün güvenlik zorluklarını gidermek için savunma, istihbarat, yasa uygulama / polis, ceza hukuku, sınır / göç kontrolü, kritik altyapı koru ması, acil müdahale, halk sağlığı yönetimi, ekonomik sürdürülebilirlik, kaynakların çeşitlendirilmesi ve adil dağıtılması, teknolojik kabiliyet yeterliliği, şehirleşme / nüfus hareketliliği kontrolü gibi unsurlardan oluşan ortak güvenlik ekosistemi; önce ülkelerin öznel (güvenliği) ardından küresel güvenliğinin kontrolü için öncelikli hareket alanını oluşturmaktadır.

Krizleri çözmek ve gelecekteki güvenlik bağlantılı riskleri azaltmak için; önleme, gerçek zamanlı tepki verme ve eylem sonrası faaliyetleri aktif yönetme adına, devletlerin millî güvenlik kurumları ile uluslararası ve uluslar-üstü örgütlerin yanı sıra kendi içlerinde ve birbirleri arasında kuracakları işbirliği çerçevesi yeni güvenlik tehditleriyle başa çıkabilmenin temeli olacaktır. Söz konusu unsurlar arasında koordinasyon ile yeni güvenlik ekosistemine ulaşılabilmesi için her seviyede kat edilmesi gereken bir aşama bulunmaktadır.

Bu bağlamda, çeşitli kademelerde risk ve tehditlerle mücadele için biçimlendirilmesi gereken yeni güvenlik anlayışının temel faktörü olarak kişiler-kurumlar-ülkeler arası koordinasyon ile yeni güvenlik araçlarının aktif kullanılması önceliklidir. Çağımızda güvenlikleştirilebilecek her türlü hareket, kabiliyet, durum ve/veya düşüncenin bu ekosistem içerisinde olmasının küresel bir bedeli de olacaktır. Yeni ekosistemin tanımlanması, - sürecinin devam ettiğini düşündüğümüzde - bedeli konusunda da çeşitli kademelerde öngörülerin geliştirilmesi gerektiği açıktır. Bu bedel yalnız güvenlik maliyeti olarak değil tercihler ve ittifaklara göre şekillenecek fırsat ve riskleri de içerecektir.

Tolga SAKMAN, “Yeni Güvenlik Ekosistemi ve Çok Taraflı Bedeli“ isimli kitabından alınmıştır.
Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2786 ) Etkinlik ( 223 )
Alanlar
TASAM Afrika 77 650
TASAM Asya 98 1121
TASAM Avrupa 23 652
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 296
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1406 ) Etkinlik ( 54 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 23 623
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 189
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1305 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 519
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2056 ) Etkinlik ( 83 )
Alanlar
TASAM Türkiye 83 2056

Kişisel bilgilerin teknolojideki gelişmeler sayesinde toplanmasına ve izlenmesine dayanan dijital gözetim, teknolojinin desteğiyle zaman ve mekan algısını ortadan kaldırmakta ve hayatın her alanına nüfuz edebilmektedir. Gözetimin araçlara indirgenmesinde ve bu araçların da insan hayatında önemli yer...;

2008-2009 krizi, neo-liberal küreselleşme sürecinin merkezinde yaşanan ve önemli dönüşümleri beraberinde getiren kritik bir eşik olarak nitelendirilebilir. Söz konusu dönüşümlerin başında, artan gelir adaletsizliği ve küresel demokrasinin izleyeceği seyir gelmektedir. ;

Teknik ve teknoloji insanın meydana getirdiği kültürün bir görünümü mahiyetindedir. Bugün için varılan noktada kimileri teknolojiye insanları zor ve sıkıcı işlerden kurtardığı için iyimser bakarken; kimileri de teknolojinin eşitsiz dağılımı sebebiyle sosyal adaletsizliği artıracağını düşünerek ön ya...;

Afrika, birçok ekonomi ve önemli sektörün toparlanmaya devam etmesi, ekonomik dengesizliklerin iyileşme belirtileri göstermesi ve bölgenin egemen borç baskılarının en kötüsünün geride kalmasıyla 2024'ü ekonomik bir yükselişle tamamlıyor. Dış borç ve borç servis yükleri hâlâ yüksek olmasına rağmen, d...;

Kuzey kutup bölgesinin eteklerinde adı yeşil kendi beyaz dünyanın Avustralya’dan sonra en büyük adası Grönland şimdi Trumpist ABD ile Danimarka ve dolayısı ile AB arasındaki en büyük gerginlik konusu olma adayı. Trump’ın yeniden yönetime gelmesiyle Monroe doktrininden bu yana ilk defa yine “en büyük...;

Türkiye’nin arabuluculuğunda Etiyopya ile Somali arasında 11 Aralık 2024 tarihinde kabul edilen Ankara Bildirisi, karşılıklı kazanımlara yönelik bir iş birliği modelinin geliştirilebilmesini ve ilişkilerdeki gerginlikleri sonlandırmayı amaçlamaktadır. Bu kapsamda, önümüzdeki günlerde başlayacak müz...;

Bundan sonra hayatımızda daha farklı şekillerde Çin konusunu duyacağımız için Çin’i daha yakından tanımak adına bazı notlarımı ve yorumlarımı sizlerle paylaşmak istedim. Buradaki tespitler direkt bir sonuca ulaşıyormuş gibi görünse de esasında son aylarda hem İngiltere hem başka yerlerde katıldığım ...;

Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, 2023 yılının sonlarına doğru Etiyopyalı milletvekillerine hitaben yaptığı televizyon konuşmasında, 2030 yılına kadar 150 milyona ulaşacağı öngörülen nüfusun, coğrafi bir hapishanede yaşayamayacağını ve limana erişimin Etiyopya için varoluşsal bir mesele olduğunu ifade ...;

10. İstanbul Güvenlik Konferansı (2024)

  • 21 Kas 2024 - 22 Kas 2024
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 2

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Nis 2024 - 11 May 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 1

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Oca 2024 - 10 Şub 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2023 Dönem 1

21. yüzyıl güvenlik sorunlarının dönüşümünü takip edebildiğimiz bir dönem olarak dikkat çekmektedir.

  • 11 Kas 2023 - 02 Ara 2023
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Türkiye - AB İlişkilerinin 60. Yılı ve Geleceği Konferansı

  • 24 Eki 2023 - 24 Eki 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Doğu Akdeniz Programı 2023-2025

  • 17 Tem 2023 - 19 Tem 2023
  • Sheraton Istanbul City Center -
  • İstanbul - Türkiye

5. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

2. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “MYANMAR; Büyük Oyunun Doğu Sahnesi” isimli stratejik raporu yayımladı

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Devlet geleneğimizde yüksek emsalleri bulunan Meritokrasi’nin tarifi; toplumda bireylerin bilgi, bilgelik, beceri, çalışkanlık, analitik düşünce gibi yetenekleri ölçüsünde rol almalarıdır. Meritokrasi din, dil, ırk, yaş, cinsiyet gibi özelliklere bakmaksızın herkese fırsat eşitliği sunar ve başarıyı...