Türkiye’nin Dış İlişkilerinde Keskin ve Tehlikeli Bir Dönemeç

Makale

Türkiye - AB ilişkilerinde yeni bir sorunlu döneme, bile bile girildi. 1963 yılından bu yana sınanan sabrının öksesine yakalanan Türkiye, şimdi özellikle BREXİT ve mülteci sorunları girdabında yeni kadrolarla debelenmeye devam edecek olan AB nin sabrını sınıyor ve her iki taraf da birbirine karşı kaslarının gücünü ispata çalışıyor. - Yeni İttifaklar ve Unutulan Geçmiş - Derin Mavilikte Tehlikeli Dalış - Şimdi “Tavşana Kaç, Tazıya Tut” a Dikkat ...

Türkiye - AB ilişkilerinde yeni bir sorunlu döneme, bile bile girildi. 1963 yılından bu yana sınanan sabrının öksesine yakalanan Türkiye, şimdi özellikle BREXİT ve mülteci sorunları girdabında yeni kadrolarla debelenmeye devam edecek olan AB nin sabrını sınıyor ve her iki taraf da birbirine karşı kaslarının gücünü ispata çalışıyor. Bu iyi bir gösteri değil. Oyun da tehlikeli. Evet AB den beklediğimizi bulamadık. 2005 den bu yana, az gide, uz gide ancak bir arpa yolu boy gittiği müzakerelerde, ağzınla kuş tutsa, Türkiye fazla bir aşama elde edemedi. Ama bu maalesef Türkiye’yi reformları kendisi için yapar hale getirmedi. Tam tersine sopa altında yapılan reformlar karşısında istediği havucu tadamamak, Türkiye’yi rayından çıkardı. Yeni alternatif arayışları ile eski bağlantıları bir bir çözmeye başladı. Uzun vadede ülkeye maliyeti ne olur endişesini bir kenara iterek, tehlikeli sulara balıklama atladı. Yakın çevresinde dost ve müttefik kalmadı. Bu değerli değil, yüksek maliyetli bir yanlızlık. Türkiye, Mısır, İsrail ve Libya ile palamarları tamamen çözdü. Filistin’e olan karşılıksız sevgisi bir fayda sağlamadı. Suriye’de büyük bir jeopolitik risk üstlendi. O batakta hala çırpınıyor.Irak ilişkileri abad olamadı, Kuzey Irak ilişkileri de keza tökezledi. Erbil’de bir diplomatımız suikaste kurban gitti. Dondurulmuş Kıbrıs ve Ege kıta sahanlığı sorunları, raftan inip bir bir erimeye başlayınca, eriyen buzulların altından çıkan mikro organizmalar gibi yeni çıban başları ortaya çıkmaya başladı. Suriye konusu biraz çözüme yaklaşsın, eminim su sorunu da yine sınır boylarından kapıyı çalacaktır.


Yeni İttifaklar ve Unutulan Geçmiş

Türkiye NATO ve AB yorgunu. Türkiye-ABD ilişkileri de ayrıca bezgin. Muavenet ve çuval krizini hiç unutmayan askeri kesimde, NATO’culara karşı bir Avrasya’cılar grubunun çıkmasına hayret etmiyorum. Ama sağduyuyu elden bırakıp savrulmanın riski bireysel değil, ülke açısından bir beka sorunu yaratma potansiyeline sahip. Bu bağlamda yeni ittifakları denerken, tarihin yordamını da bir kenara itmenin ve geleceğe matuf riskleri tartmamanın, ülkenin geleceğini ipotek altına alabilecek bir külfeti var. Sahi biz gelecek kuşaklara nasıl bir ilişki ağı devretmeyi hedefliyoruz?

Hatay ile ilgili Suriye emelleri bir kenara bırakılacak olursa, ikinci dünya savaşından sonra, Türkiye, kendisinden tek toprak talep eden ülkenin, Sovyetler Birliği olduğunu unutup, adeta Rusya’nın romantik gibi gözüken çelik kollarına teslim oldu. Türkiye-Rusya ilişkilerini ticaret ve turizmin ötesinde, enerji yatırımları ve enerji ağları ile sınırlamak iyi olurdu. Ama Rusya’nın fiilen Akdeniz’e ve Orta Doğu’ya geçişini kolaylaştıran tutumlar, Türkiye’yi Rusya tarafından dört bir yandan sarılmış hale getirdi. Oysa tarihten ders alınmak istenseydi, NATO ve AB ilişkilerini ateşe atmazdan önce, 350 yıl önce Küçük Kaynarca’dan başlayıp, bir Boğazlar sorunu haline gelen Türkiye- Rusya tarihi incelemesi yapılabilirdi. Bugün Rusya’ya sıkıca sarılan Türkiye için, Osmanlı’nın Rusya’ya Küçük Kaynarca anlaşması ile (1774) ne tavizler verip, ona ne kazanımlar sağladığının yeniden hatırlanması ve sonra, bugün çok daha güçlü olan Rusya’ya gelecekte daha ne tavizler vereceğinin kestiriminin yapılması önemliydi. Bu bağlamda, S400 ler yanısıra, F35 ler yerine Rus savaş uçağı almayı bir değil on kez düşünmeli Türkiye. Ama şimdi en önemli soru, geçmişte her defasında kendisini Rusya’nın pençesinden, Batı Avrupa sayesinde kurtarmayı başaran Türkiye’nin, bu defa yeni bir tuzağa düştüğünde, bir kez daha paçayı kurtarmak için Batı’ya ne taviz vereceği sorusu. Bu soru ise beni S400 ler birleştirilmek üzere, parça parça, Mürted’e gelirken bir hayli tedirgin ediyor. Rusya Başbakan yardımcısı Borisov’un “Türkiye’ye savaş uçağı da satarız“ açıklamaları da.


Derin Mavilikte Tehlikeli Dalış

Doğu Akdeniz komşuları ile geçimi olmayan Türkiye’nin, bu bölgede haklı davasında kendisini haksız konuma getirdiğini, uzlaşmacı ve oyun kurucu değil, oyun bozucu bir duruma düştüğünü hatırlatalım. Bundan gelecek bir yarar yok. Evet AB yaptırımları, çeşitli boyut ve başlıkları ile Ankara’ya ulaştı. Bunlar a. Katılım öncesi yardımlarda kısıntı; b. Avrupa Yatırım Bankası fonlarından Türkiye’ye aktarılacak meblağın azaltılması; c. Üst düzey görüşmelerin ve sivil havacılık anlaşmalarında yapılacak iyileştirmelerin dondurulması ile sınırlı kalacak cinsten değil. Üstelik korkarım “biz de mülteci anlaşmasını bozarız“ türden bir misilleme de artık işe yaramayacak. AB kolunu keser yer de bu tehdidi artık görmez. Neden mi? Çünkü Doğu Akdeniz doğal gaz ortaklığı, bendini aşıp taşmış durumda da ondan. Bu ittifaklar kurulurken Türkiye neredeydi? İtalyan ENİ sondaj faaliyetlerine, Noble Enerji ve Exxon Mobil ile katılırken, Delek ile anlaşırken, Gasprom lisans alırken, Mısır-İsrail, İsrail- Kıbrıs, Mısır-Kıbrıs münhasır ekonomik bölge ve alan sınırı çizme anlaşmaları imzalarken Türkiye neredeydi? Bunlardan öte, Lübnan ve İsrail masaya oturup anlaşmaya varırken, Filistin’e Gaza-Marin’de daha fazla hak verilirken, Doğu Akdeniz ortaklıklarına Çin bile karınca kararınca katılırken Türkiye ne yapıyordu?


Şimdi “Tavşana Kaç, Tazıya Tut“ a Dikkat

Netameli bir bölgeye üç araştırma gemisi, bir kaç firkateyn ve gumbot göndermişiz. Gaz olup olmadığı bilinmeden, milletin cebinden büyük bir masraf yapılmış. “Gerekirse,dördüncü gemiyi de gönderiririz“ tehdidi bizi bir çatışma alanına sürüklemekten öte, ne sağlayacak? Mutasavver bir doğal gaz buluşundan öte, yine mutasavver bir amaç etrafında sağlanacak “milli birlik ve beraberlik“ mi? Bu pek yüksek maliyetli bir amaç olmaz mı? Ayrıca dört değil, sismik araştırma ve savaş gemileri ile ondört gemi yollasak ne fayda sağlar? Savaş hali mi yaratmak istiyoruz? Kaldı ki, Türkiye’nin Doğu Akdeniz doğal gaz sondaj faaliyetlerini gayri meşru ilan eden AB nin ayrıntılandırdığı tüm yaptırımlara rağmen, bu savaş ve çatışma iştihası yüksek Türkiye’ye Almanya’nın savaş gemisi ve denizaltı parçaları sevkiyatı yaptığını biliyor musunuz? En son verilen rakam 184 milyon Avro değerinde bir denizaltı sevkiyatı.

Açıkçası, masum ve makul kabul edilen Doğu Akdeniz ittifakı tavşan, tavşanın peşine düşecek tazı ise Türkiye mi şimdi? Savaş gemilerine, malzemesine ve denizaltılara dünyanın masrafı yapılarak, Doğu Akdeniz’de üç-dört gemi ve donanma koruması ile sondaj yapılacak. Üstelik bu kıskaçta ABD de kendi yerini alırken. Bütün bu savaş ekipmanını Türkiye’ye satan Almanya ve/veya İtalya, Fransa ve İspanya, Türkiye’nin uzun yol boru hattının inşaatına saldırmasına, Girit açıklarında doğal gaz aranmasına veya Güney Kıbrıs’a karşı bir saldırı planı yapmasına izin verecek mi? Bilindiği gibi ABD de, Türkiye’nin S400 parçası teslimatı karşısında ilk tepki olarak, Güney Kıbrıs’a uyguladığı silah ambargosunu kaldırdı. Açıkçası Türkiye aynı anda hem S400 ler, hem de Doğu Akdeniz doğal gaz politikalarına karşı geliştirilen ikili kıskaca takılmak üzere. İktisadi açıdan sıkıntılı bir yılda, “çivi çiviyi söker“ mantığı ile mi daha büyük tuzaklara sürüklenip, ülke teknesini Doğu Akdeniz’in anaforlarına bırakıyoruz acaba?
Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2770 ) Etkinlik ( 223 )
Alanlar
TASAM Afrika 77 649
TASAM Asya 98 1110
TASAM Avrupa 23 649
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 295
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1406 ) Etkinlik ( 54 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 23 623
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 189
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1304 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 518
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2054 ) Etkinlik ( 83 )
Alanlar
TASAM Türkiye 83 2054

Rusya, Afrika kıtasındaki nüfuzunu artırmak amacıyla çeşitli stratejiler geliştirmekte ve bu stratejilerden biri olarak nükleer enerji diplomasisini ön plana çıkarmaktadır. Küresel enerji piyasalarında önemli bir aktör olan Rusya, Afrika'nın enerji açığını gidermek ve kıtanın sürdürülebilir kalkınma...;

"Küresel Sistemde Dış Politika Stratejileri" kitabı, uluslararası ilişkiler ve dış politika stratejileri alanlarını kapsayan bir eser olarak öne çıkmaktadır. Dr. Nejat Tarakçı, bu eserinde realist bir bakış açısıyla dış politika stratejilerinin nasıl şekillendiğini ve uygulandığını analiz etmektedir...;

Bundan yıllarca önce İngiltere Kraliçesi II. Elizabet’in 16 Mayıs 2008’de İstanbul’a gelen ve Dolmabahçe önüne demirleyen HMS İllustration adlı gemide verdiği resepsiyon hatırlardadır. Ülkemizde ve dünyada çok ilgi çeken bu resepsiyon Kraliçe’nin İngiltere’deki sarayında verdiği resepsiyon ile özdeş...;

2024 yılında dünya altın fiyatlarının uzun dönemde en yüksek seviyelerde seyretmesi, küresel ekonomideki çeşitli faktörlerin etkisiyle açıklansa da, en belirgin etki küresel savaş beklentisi kuşkusuz. Savaş beklentisinin görünen en kolay yansıması kuşkusuz aşırı yükselen altın fiyatları. 2024 yılınd...;

Halen gelişmiş ülkelerin kontrolü altında olan Denizcilik Sektörü gelişmekte olan ülkelerin de gelişmesi ve refah seviyesinin arttırılması açısından önemli bir ekonomik faaliyet alanıdır. Bu sektör Dünya ekonomisi ve ticareti ile çok fazla ilişkili, karmaşık, riskli ve pek de şeffaf olmayan bir ulus...;

Karadeniz bölgesi geçmişten günümüze çeşitli devletlerin mücadele verdiği alan olarak değerlendirilmiştir. Jeopolitik terimini ilk kullanan Rudolf Kjellen; bu kavramın ülkeden ülkeye farklılık gösterebileceğinin altını çizmiştir. Özellikle Soğuk Savaş döneminden sonra farklı devletlerin ortaya çıkma...;

Cumartesi günü (27 Temmuz 2024) Golan Tepeleri'ndeki bir futbol sahasına yapılan roket saldırısı, pek çok gözlemcinin İsrail ile Hizbullah arasında topyekûn bir savaşın fitilini ateşleyebileceğinden korktuğu türden büyük çaplı bir olaydı. Çoğunlukla Lübnan-İsrail sınırında olmak üzere dokuz ay süren...;

Türkiye Cumhuriyeti’nin "Yüz" yılına girerken, Türk Dış Politikası’nın yüzyıllık siyasetinde Balkanlar ile olan siyasi, ekonomik, diplomatik, askeri, güvenlik ve sosyo-kültürel ilişkilerin önemi yadsınamaz. Balkan jeopolitiğinin stratejik boyutları kadar, soydaşlarımızın bu coğrafya içerisinde yaşam...;

10. İstanbul Güvenlik Konferansı (2024)

  • 21 Kas 2024 - 22 Kas 2024
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 1

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Oca 2024 - 10 Şub 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2023 Dönem 1

21. yüzyıl güvenlik sorunlarının dönüşümünü takip edebildiğimiz bir dönem olarak dikkat çekmektedir.

  • 11 Kas 2023 - 02 Ara 2023
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Türkiye - AB İlişkilerinin 60. Yılı ve Geleceği Konferansı

  • 24 Eki 2023 - 24 Eki 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Doğu Akdeniz Programı 2023-2025

  • 17 Tem 2023 - 19 Tem 2023
  • Sheraton Istanbul City Center -
  • İstanbul - Türkiye

2. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Afrika 2063 Ağı İstişare Toplantısı 2

  • 20 Eki 2022 - 20 Eki 2022
  • Çevrimiçi - 14.00

Afrika 2063 Ağı İstişare Toplantısı 1

  • 06 Eki 2022 - 06 Eki 2022
  • Çevrimiçi - 14.00

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “MYANMAR; Büyük Oyunun Doğu Sahnesi” isimli stratejik raporu yayımladı

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Gündem 2063, Afrika'yı geleceğin küresel güç merkezine dönüştürecek yol haritası ve eylem planıdır. Kıtanın elli yıllık süreci kapsayan hedeflerine ulaşma niyetinin somut göstergesidir.