Konstrüktivist teori güç politikası, reel politik ve ekonomi politik bakış açılarını yadsımaksızın, aktörlerin bireysel özelliklerine ve toplumsal inşa sürecine vurgu yapar. Bu nedenle, Körfez ülkelerinin genel uluslararası çerçeve içerisindeki özgün konumlarını, uluslararası ilişkilerdeki genel tartışmaları da göz ardı etmeden açıklamak için oldukça uygun bir zemin sunmaktadır.
Normlar ve çıkarlar birbirleri üzerinde hem sınırlandırıcı, hem de değişime zorlayıcı etkiler yapmakta ve zaman içerisinde sürekli olarak birbirlerini biçimlendirmektedirler. Körfez ülkelerinin uluslararası ilişkileri kimlik ve normlar ile alt-bölgesel, bölgesel ve küresel düzen arasındaki etkileşim noktalarının netleştirilmesi sonucunda daha iyi anlaşılabilecektir. Çalışmamız bakımından en önemli nokta, daha önce kendi varlıklarını sürdürmek için doğrudan dış yardıma ve korumaya muhtaç durumda bulunan Körfez ülkelerinin petrol gelirlerine sahip olmaya başlamaları ile birlikte kimlik belirleyen faktörlerin, alt bölgesel düzenin, ülkesel çıkarların vb ne yönde dönüşüm geçirdiğinin belirlenmesidir. Bunun için öncelikle konstrüktivist teorinin Körfez ülkelerinin uluslararası ilişkilerini açıklama ve anlamlandırma konusunda kullanışlı bir araç olup olmadığının saptanması gerekmektedir.
Çalışmamızda Körfez ülkelerinin tek tek dış politikalarını ele almak yerine uluslararası yapı ile etkileşim içerisinde olan özel durumlarını konstrüktivist bir yaklaşımla “makro-düzey“de değerlendirilmeye çalışılacaktır. Bu noktada en önemli dayanak noktası ise uluslararası yapının Körfez ülkelerinin devlet kimliklerinin ve çıkarlarının biçimlenmesi üzerindeki etkisi olacaktır. Körfez ülkelerinin özgün koşullarına rağmen nasıl uluslararası yapının ‘standart’ birer üyesi haline geldikleri ve uluslararası kuralların, teamüllerin, kurumların buradaki tüzel kişiler (devletler) ile bireyler tarafından oluşturulan toplumların inşasında oynadığı rol bu çerçevede açıklanmaya çalışılacaktır.
Körfez ülkelerinde kimliklerin ve çıkarların belirlenmesi noktasında geleneksel kültürün ve Arap milliyetçiliğinin de önemli rolü olmuştur. SSCB’nin düşman olarak algılanması ya da en azından SSCB düşmanlığının bir kimlik inşa aracı haline getirilmesi yerel düzeydeki faktörler ile uluslararası yapının etkileşim içerisinde olduğunun en çarpıcı örneklerinden birini teşkil etmektedir. Körfez ülkelerinin genelde Batı özelde ABD ile birlikte davranmalarının nedeninin bu yerel kimlikler olduğunu kanıtlamak zor olsa da, yerel kimliklerin (dinin ve kabile geleneğinin) bu birlikteliği dayatmak ya da meşrulaştırmak için kullanıldıkları su götürmez bir gerçektir. Ama son kertede uluslararası yapının ve petrol gelirlerinin Arap milliyetçiliğini ve İslam’a dayalı siyaset anlayışını dönüştürdüğünü, en azından baskı altına aldığını da belirtmek durumundayız.
Tezimizde alt bölgesel sistem olarak KİK üyesi ülkelerin bulunduğu Körfez bölgesini, bölgesel sistem olarak Arap dünyasını ya da sözcüğün daha geniş anlamıyla Ortadoğu’yu, uluslararası yapı olarak da, küresel uluslararası sistemi analiz düzeyleri olarak ele alacağız. Bu noktada uluslararası sistemik normların (hasmâne, rekabetçi ve barışçı versiyonları ile uluslararası anarşik yapının) alt sistemik122* normlar olarak değerlendirilebilecek olan kabilecilik, İslâmcılık, Arap milliyetçiliği gibi devletlerin kurucu unsuru olan ve uluslararası ilişkilere yön verme iddiasında bulunan düşünceleri nasıl biçimlendirdiğini ve petrol gelirlerinin maddî temel olarak düşünsel üst yapılar ile girdiği etkileşimi ortaya koymaya çalışacağız. Örneğin, Arap ülkeleri arasında hiyerarşik bir yapı kurmayı ve nihayet Arapların ulus olarak tek bir siyasî kurum altında birleşmelerini amaçlayan Arap milliyetçiliğinin, ulusal/ülkesel egemenlik nosyonunun altını çizen uluslararası anarşik yapının gerektirdiği normlara karşıt normatif hiyerarşik bir düzen kurma amacına karşın, petrol gelirlerinin, İslamcı düşüncenin de etkisiyle, Arap milliyetçiliğinin etkisinin aşınmasında ve ülkesel egemenlik anlayışına geçişte maddi güç kaynağı olarak oynadığı rolü konstrüktivist teorinin verileri çerçevesinde açıklamaya çalışacağız.
Dr. Muharrem Hilmi ÖZEV’in “Milliyetçilik, Din ve Petrol Üçgeninde Körfez Ülkeleri“ isimli kitabından alınmıştır.