Trump dünyayı babasının çiftliği gibi yönetmeye devam ediyor. ABD gibi bir ülkenin dış politikada devamlılık ve tutarlılık gibi iki temel ilkesini ihlal ederek, yaplmış anlaşmaları bir bir sonlandırıyor. Kimisini kendisine mal ettiği yenileri ile ikame ediyor. Veya havada bırakıp yeniden yaptırımlar vaz ederek bilek bükeceğini düşünüyor. İlkine örnek NAFTA, ikincisine örnek ise 2015 yazında imzalanan JCPOA (Joint Comprehensive Plan of Action). Yani İran ile yapılan nükleer zenginleştirmenin sınırlandırılması anlaşması.
Şimdi Batı Avrupa, ABD’nin daha fazla hışmına uğramaksızın, İran’ın tombul fıstığını, İspanyol safranından yüz kat daha kaliteli nadide safranını, alın teri, göz nuru güzelim halılarını, petrolünü ve doğal gazını, açıkçası satabileceği her şeyi almak ve İran’ın da kendisinden alabileceği her şeyi satmak istiyor. Özel Amaç Aracı (Special Purpose Vehicle-SPV) bunun için düşünülen yöntem. SPV’ın bir kliring (clearing house) düzenlemesi olarak işlev görmesi planlanıyor. İran’dan özellikle doğal gaz ve petrolü, İran’ın Avrupa’dan alacağı mallara denkleştirerek alacaklar. Ancak bu defa Türkiye ve Rusya ile takas ve kliring ticareti yapan İran, Muhammed Cevat Zarif’in zarif üslubuyla, eğer kendisine bir ekonomik getiri sağlamayacaksa, JCPOA’in Avrupalı üyeleri ile cari durumu sürdürmenin anlamlı olmayacağını açıkladı.
Avro’nun Hükm-ü Harbiyesi Hiç mi Yok?
“Pekiyi neden gül gibi Avro’ları var da onu kullanmıyorlar? derseniz, hemen hatırlatmakta yarar var, uluslararası piyasalarda, petrol ve doğal gaz fiyatlama ABD Dolar’ı üzerinden yapılıyor da ondan. Hani bir ara Saddam Hüseyin’in Irak petrollerini Avro ile fiyatlama hevesi yüzünden al aşağı edildiği söylentisi çıkmıştı ya! Doğru yanlış, AB üyeleri de dahil hiçbir Batı Avrupa ülkesi, ABD ile Avro yüzünden ters düşmeyi istemez. Bir tarafta kliring ve sarrafiye, diğer tarafta hem Batı Avrupa’nın, hem de Doğu Avrupa’nın yüreğine hâlâ korku salan Rusya tehdidi varken, Avrupa hiç bir coğrafi yönden ABD gibi bir kurtarıcıyı/caydırıcıyı kızdırmayı göze alamaz. Avrupa’nın yumuşak gücü, ABD’nin sert gücüne muhtaç olmaya devam ettiği sürece, Avro da Dolar’ın gölgesinde kalmaya mahkûm olacaktır. Onun içina SPV arama çırpınışlarına hayret etmemek gerek.
Trump’ın nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesi, P5+1’deki diğer üyelerin de çekilmesini sağlamadı. ABD’nin 4 Kasım’da İran yaptırımlarını tekrar yürürlüğe koymasıyla birlikte kara kış kapıda beklerken, yanlızca Rusya’dan gelecek doğal gaza bel bağlamama arzusu, Avrupa’da, şimdi yaratıcılığa kapı aralamış bulunuyor. Ama şu anda SPV mekanizmasına sıcak baksalar bile, hiç bir imza sahibi Avrupa ülkesi böyle bir kliring düzenlemesi için ev sahipliğine talip değil. Oysa hepsinin unuttuğu veya demode olduğu için taraftarı olmadığı bir imkân bu Kliring.
Kliring Yönetiminde Merkez Bankasının Rol ve Önemini Hatırlamalılar
Kliring bilindiği gibi monetize edilmiş bir takas rejimidir. Bu rejimi, ayrıca oluşturulmuş bir kliring house yoksa eskiden genellikle Merkez Bankaları yönetirdi. Şimdi merkezi Frankfurt’ta bulunan bir AB Merkez Bankası (ECB) da olduğu için, bu banka hem özel kliring düzenlemesini yapabilir, hem de bu ek iş ile, zaman zaman köklerinden sallanan AB Para Birliği’nin meşruiyetini tahkim edebilir.
Bu iki yöntem, ezelden ebede zaten yaptırımların kenarından dolaşmak veya döviz dar boğazlarını aşmak için başvurulan bilindik bir yöntem olduğu için yapılması gereken ya bir bilene sormak veya tozlu kitapları karıştırmak. Kliring, açıkçası fincancı katırlarını ürkütmemek ve dolarla ticaretten kaçınmak için tercih edilecek bir yol olacağa benzer.
İstisnalarla Bezenmiş İran Yaptırımlarının Ardındaki Gerçekler
Aslında ABD İran’ın küresel petrol satışını durdurmuş olmakla birlikte, bilindiği gibi Çin, Hindistan, Güney Kore, Japonya, İtalya, Yunanistan, Tayvan ve Türkiye’yi İran ile petrol ticaretine girmede serbest bıraktı. “Bunu Trump yönetimi hangi saiklerle yaptı acaba?“ diye sorulacak olursa, aşağıdaki başlıkları ayrıntılandırabiliriz:
• Son yıllarda Çin, yüksek kaliteli ve ucuz İran petrolü için, iyi bir pazar olmaktan öte, pahalı ABD ham petrolüne itibar etmeyen bir ülke. Zaten Güney Pars petrollerinin %55’i halen Çin’e akmakta. Şimdi Çin’e ticaret savaşları açmış bulunan Trump yönetimi, bu yolla bu dev ülke ile ilişileri dengede tutmaya çalışıyor. Zaten bu akışı nasıl engelleyebilirdi ki? Çin’e karşı, özel statü ile kayırdığı Tayvan’ı ise zaten Çin’den ayrı tutması yanlış olurdu. Batı yaptırımlarından bizar olan İran için Hindistan yine büyük ve yakın bir Pazar açılımı. Başına buyruk Modi’yi de daha fazla Çin’e itmenin anlamı yok.
• İtalya’yı Libya ve Cezayir petrollerine bağımlı kalmaktan ve her gün yeni bir etabı yaşama geçen Rus-Türk Güney akımına heveslendirmemenin bir yolu, İran ile ticareti, İtalya ve Yunanistan için cezalandırmamaktan geçiyor olabilir. Bu konuda “Trump’ın Doğu Akdeniz gaz boruları ile ilgili tasarımı nedir?“ sorusu sorulursa, Yunanistan ve İtalya’yı olduğu kadar, Mısır, İsrail ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ni de ilgilendiren bu konuda, Trump’ın Türkiye’nin hasssasiyetini gözettiğini düşünmekten kendimi alamıyorum. Öyle ya, Türkiye Kıbrıs ve Yunanistan-Kıbrıs ortak Münhasır Ekonomik Alanı (EEZ) sorunları çözülmedikçe kısa veya uzun boru hatlarına hep itiraz ediyor.
• “Ya Türkiye neden yaptırım izin listesinde?“ diye de sorulabilir. Bu konudaki tahminim ise Türkiye-İran sınırının dünyanın en istikrarlı, ama aynı zamanda geçirgenliği yüksek sınırlarından biri olduğunun ve nasılsa Türkiye’nin, takasla, sarrafiye yöntemleri veya kliring ile İran ticaretini sürdüreceğinin ABD tarafından iyi bilinmesi. Şimdi Türkiye’nin bu yöntemler konusunda Avrupa’ya ders vermesi fena olmaz. Sarrafiye ile ticaret ise Avrupa için pek kolay olmaz.
Şimdi Batı Avrupa, ABD’nin daha fazla hışmına uğramaksızın, İran’ın tombul fıstığını, İspanyol safranından yüz kat daha kaliteli nadide safranını, alın teri, göz nuru güzelim halılarını, petrolünü ve doğal gazını, açıkçası satabileceği her şeyi almak ve İran’ın da kendisinden alabileceği her şeyi satmak istiyor. Özel Amaç Aracı (Special Purpose Vehicle-SPV) bunun için düşünülen yöntem. SPV’ın bir kliring (clearing house) düzenlemesi olarak işlev görmesi planlanıyor. İran’dan özellikle doğal gaz ve petrolü, İran’ın Avrupa’dan alacağı mallara denkleştirerek alacaklar. Ancak bu defa Türkiye ve Rusya ile takas ve kliring ticareti yapan İran, Muhammed Cevat Zarif’in zarif üslubuyla, eğer kendisine bir ekonomik getiri sağlamayacaksa, JCPOA’in Avrupalı üyeleri ile cari durumu sürdürmenin anlamlı olmayacağını açıkladı.
Avro’nun Hükm-ü Harbiyesi Hiç mi Yok?
“Pekiyi neden gül gibi Avro’ları var da onu kullanmıyorlar? derseniz, hemen hatırlatmakta yarar var, uluslararası piyasalarda, petrol ve doğal gaz fiyatlama ABD Dolar’ı üzerinden yapılıyor da ondan. Hani bir ara Saddam Hüseyin’in Irak petrollerini Avro ile fiyatlama hevesi yüzünden al aşağı edildiği söylentisi çıkmıştı ya! Doğru yanlış, AB üyeleri de dahil hiçbir Batı Avrupa ülkesi, ABD ile Avro yüzünden ters düşmeyi istemez. Bir tarafta kliring ve sarrafiye, diğer tarafta hem Batı Avrupa’nın, hem de Doğu Avrupa’nın yüreğine hâlâ korku salan Rusya tehdidi varken, Avrupa hiç bir coğrafi yönden ABD gibi bir kurtarıcıyı/caydırıcıyı kızdırmayı göze alamaz. Avrupa’nın yumuşak gücü, ABD’nin sert gücüne muhtaç olmaya devam ettiği sürece, Avro da Dolar’ın gölgesinde kalmaya mahkûm olacaktır. Onun içina SPV arama çırpınışlarına hayret etmemek gerek.
Trump’ın nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesi, P5+1’deki diğer üyelerin de çekilmesini sağlamadı. ABD’nin 4 Kasım’da İran yaptırımlarını tekrar yürürlüğe koymasıyla birlikte kara kış kapıda beklerken, yanlızca Rusya’dan gelecek doğal gaza bel bağlamama arzusu, Avrupa’da, şimdi yaratıcılığa kapı aralamış bulunuyor. Ama şu anda SPV mekanizmasına sıcak baksalar bile, hiç bir imza sahibi Avrupa ülkesi böyle bir kliring düzenlemesi için ev sahipliğine talip değil. Oysa hepsinin unuttuğu veya demode olduğu için taraftarı olmadığı bir imkân bu Kliring.
Kliring Yönetiminde Merkez Bankasının Rol ve Önemini Hatırlamalılar
Kliring bilindiği gibi monetize edilmiş bir takas rejimidir. Bu rejimi, ayrıca oluşturulmuş bir kliring house yoksa eskiden genellikle Merkez Bankaları yönetirdi. Şimdi merkezi Frankfurt’ta bulunan bir AB Merkez Bankası (ECB) da olduğu için, bu banka hem özel kliring düzenlemesini yapabilir, hem de bu ek iş ile, zaman zaman köklerinden sallanan AB Para Birliği’nin meşruiyetini tahkim edebilir.
Bu iki yöntem, ezelden ebede zaten yaptırımların kenarından dolaşmak veya döviz dar boğazlarını aşmak için başvurulan bilindik bir yöntem olduğu için yapılması gereken ya bir bilene sormak veya tozlu kitapları karıştırmak. Kliring, açıkçası fincancı katırlarını ürkütmemek ve dolarla ticaretten kaçınmak için tercih edilecek bir yol olacağa benzer.
İstisnalarla Bezenmiş İran Yaptırımlarının Ardındaki Gerçekler
Aslında ABD İran’ın küresel petrol satışını durdurmuş olmakla birlikte, bilindiği gibi Çin, Hindistan, Güney Kore, Japonya, İtalya, Yunanistan, Tayvan ve Türkiye’yi İran ile petrol ticaretine girmede serbest bıraktı. “Bunu Trump yönetimi hangi saiklerle yaptı acaba?“ diye sorulacak olursa, aşağıdaki başlıkları ayrıntılandırabiliriz:
• Son yıllarda Çin, yüksek kaliteli ve ucuz İran petrolü için, iyi bir pazar olmaktan öte, pahalı ABD ham petrolüne itibar etmeyen bir ülke. Zaten Güney Pars petrollerinin %55’i halen Çin’e akmakta. Şimdi Çin’e ticaret savaşları açmış bulunan Trump yönetimi, bu yolla bu dev ülke ile ilişileri dengede tutmaya çalışıyor. Zaten bu akışı nasıl engelleyebilirdi ki? Çin’e karşı, özel statü ile kayırdığı Tayvan’ı ise zaten Çin’den ayrı tutması yanlış olurdu. Batı yaptırımlarından bizar olan İran için Hindistan yine büyük ve yakın bir Pazar açılımı. Başına buyruk Modi’yi de daha fazla Çin’e itmenin anlamı yok.
• İtalya’yı Libya ve Cezayir petrollerine bağımlı kalmaktan ve her gün yeni bir etabı yaşama geçen Rus-Türk Güney akımına heveslendirmemenin bir yolu, İran ile ticareti, İtalya ve Yunanistan için cezalandırmamaktan geçiyor olabilir. Bu konuda “Trump’ın Doğu Akdeniz gaz boruları ile ilgili tasarımı nedir?“ sorusu sorulursa, Yunanistan ve İtalya’yı olduğu kadar, Mısır, İsrail ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ni de ilgilendiren bu konuda, Trump’ın Türkiye’nin hasssasiyetini gözettiğini düşünmekten kendimi alamıyorum. Öyle ya, Türkiye Kıbrıs ve Yunanistan-Kıbrıs ortak Münhasır Ekonomik Alanı (EEZ) sorunları çözülmedikçe kısa veya uzun boru hatlarına hep itiraz ediyor.
• “Ya Türkiye neden yaptırım izin listesinde?“ diye de sorulabilir. Bu konudaki tahminim ise Türkiye-İran sınırının dünyanın en istikrarlı, ama aynı zamanda geçirgenliği yüksek sınırlarından biri olduğunun ve nasılsa Türkiye’nin, takasla, sarrafiye yöntemleri veya kliring ile İran ticaretini sürdüreceğinin ABD tarafından iyi bilinmesi. Şimdi Türkiye’nin bu yöntemler konusunda Avrupa’ya ders vermesi fena olmaz. Sarrafiye ile ticaret ise Avrupa için pek kolay olmaz.